logo

trugen jacn
08 Kasım 2014

TÜRKLERİN SAKLI TARİHİ : UYGUR KARİZLARI (YEREALTI SU KANALLARI)

Adnan Güllü

                                                           ADNAN GÜLLÜ

Doğu Türkistan topraklarında Asya Türklerinin dünya tarihini değiştirecek muhteşem eserleri vardır, ancak bunlar Çin Devleti tarafından dünya kamuoyundan saklanmaktadır. Son yıllarda yetişen araştırmacı yazarlar bunların gün ışığına çıkması için büyük mücadele örneği vermektedirler. İşte bu eserlerden biri olan Karız yer altı su kanallarını yazmak istedim

Çin Devleti’nin içinde olan Uygur Özerk Bölgesi’nde yakın zamanlarda yapılan arkeolojik kazılarla Orta Asya’da Uygur Türklerince yapılan Karız kanalları bulunmuştur.

Karız sözcüğü lağım veya yeraltından giden su kanalı anlamına gelmektedir. Karız, deniz seviyesinin altında kalan tarım alanlarına, köylere ve yerleşim merkezlerine su taşımaya yarayan yatay ve düşey yer altı su tünelleri, galerileridir.

Yeraltında ki, bu mimari harikası tünellerin yerleşik bir kültüre ait maddi kanıtları olduğu açıktır.

Tanrı dağlarının eriyen karlarıyla yeraltında ki su kaynaklarını kurak yerleşim alanlarına taşımak amacıyla 2500 yıl önce inşa edilen Karız kanalları kurak Turfan bölgesini bereketli bir vaha haline getirmiştir. Karız kanallarını inşa eden Uygur Türkleri, iklim ve coğrafyanın zorlayıcısı etkisini, bilgi birikimleriyle ortadan kaldırmayı başarmışlardır.

Hala sorunsuz bir şekilde çalışan Karız kanalları, Turfan vahasına her yıl yaklaşık 200 milyon metreküp su taşımaktadır. Turfan bölgesinde toplam uzunluğu 5000 kilometreyi geçen binden fazla Karız Kanalı tespit edilmiştir.

Karız kanallarının her birinde dik kuyular, yer altı kanalı, yerüstü kanalı ve barajlar bulunmaktadır. Yeraltı kanalları, bazen de onlarca kilometre uzunluğunda devam etmektedir. Uygur Türkleri bu kanalları inşa ederken işçiler, havalandırma sağlamak ve kazılan çamurları boşaltmak için 20-30 metre aralıkla dik kuyular açmışlardır. Kanallarda ki barajlar ise su miktarını ayarlayan su deposu işlevini görmektedirler.

Kullanır durumda ki Uygur karızları, Tanrı Dağ’nın eteğinden 110 metre derinlikte başlayarak Turfan’a gelindiğinde 10 metre derinlikte sonlanmaktadır. Bu kanalların yaklaşık yerin 100 metre altına konumlandırılmasının nedeni, ortalama 40 derecelik çöl koşullarında sızıntı ve buharlaşmadan kaynaklanacak su kayıplarını en aza indirmektir.

Karız kanalları, tamamen yerçekimi kuvvetiyle çalışmaktadır. Tünel içinde suyun akışı, son derece başarılı eğim hesaplarıyla sağlanmakta, böylece pompa gereksinimi ortadan kalkmaktadır.

Bilim insanları, Karız kanallarının Çin Seddi’ne eş veya daha ileri bir mimari yapı olduğunu düşünmektedirler. Karız, 5000 kilometre uzunluğuyla 6000 kilometre olduğu tahmin edilen Çin Seddi’ne adeta meydan okumaktadır.

Bu konuyla ilgilenen bilim insanlarına göre Karız kanalları, “insan yaratıcılığın doruk örneklerinden biridir. “ bu şaheser tarihi kanallar Batı merkezli Avrupa tarihçilerinin yazdığı gibi medeniyetin Avrupa’da başladığını palavrasını bugüne kadar topluma yutturmuşlardır. Çünkü bu eserlerin yapılış tarihi göz önüne alınırsa o yıllarda Avrupa hala ilkel yaşamın içinde bocalamaktadır. Asya’nın Uygur Türkleri dönemin en ileri teknolojisini hayata geçirmekle meşguldüler.

Çin’in Sincan –Uygur Özerk Cumhuriyeti topraklarında bulunan Turfan, Kumul, Hami ve Toksun bölgelerinde ki tarihi Karız yer altı su kanalları hala çalışıyor. Taklamakan Çölü’nün ortasında ki bu yeşil havzalara Karız su kanalları yaşam veriyor. Binlerce yıldır süren ileri ziraat uygulaması, yerleşik yaşam biçiminin oluşmasını sağlamıştır.

Bölgede en köklü kültüre sahip olan Doğu Türkistan coğrafyası içinde yaşayan Uygur Türkleri, yaklaşık 13 milyon nüfusu ile bir arada yaşamanın önemini vurgulayarak Çin emperyalizmin karşısında günümüzde varlıklarını korumak için, bütün sahipsizliklerine rağmen canla başla ayakta kalma mücadelesi vermektedirler.

Uygurların kullandıkları sözcük ve deyimlerin çoğu Anadolu Türkçesi olup, anlaşılıyor. Karızcı Uygur Türkleri, kız çocukları doğduklarında isimlerinin sonuna “GÜL” eki koyuyorlar. Örnek Badegül, Arzugül, Ayşegül, gibi. Erkek çocukları ise “CAN” eki konuyor. Tursuncan, Mehmetcan, Alican… gibi.

Uygur Türkleri, haftalık iş ve dost toplantılarına “CEM” diyorlar. Cem sonrası, sokak ve caddelerde kurulan açık hava lokantalarında ki sazlı sözlü eğlence toplantılarında ejderha dansı, şaman dansı yapıyor ve semah dönüyorlar. Acaba Anadolu’da ki Bektaşi kültürünün kaynağı, Orta Asya’mı?.

Ünlü Avrupalı seyyah Makro Polo, Uygur karızlarını görünce oldukça çok etkilenmişti. Uygurların yıllardır yedikleri hamurdan ince ip şeklinde kesilerek yapılan erişteden esinlenip, ülkesine döndüğünde bu yemeği İtalyanlara öğretmiştir. İtalyanların meşhur spagetti makarna yemeğinin kaynağı da burasıdır. Ayrıca Asya’nın merkezide burasıdır. Sincan Bölgesi’nde ki Yunfişan kasabasında bulunan bir yerin, Asya’nın coğrafi merkezi olduğu ve koordinatlarının (0) olduğu bilinmektedir. Burada, Türkiye başta olmak üzere, tüm Asya ülkelerinin anıtı bulunmaktadır. Ayrıca, Lübnan’da bulunan LUT GÖLÜ’ (göl seviyesi deniz seviyesinden – 422 metre aşağıdadır) ‘ nden sonra, dünyanın en büyük ve en derin kara parçası olan ve Çin’in en büyük tuz gereksinimini karşılayan AY GÖLÜ (göl seviyesi deniz seviyesinden -154 metre aşağıdadır) çevresinde, Ağustos ortalarında (+83) sıcaklık olmaktadır. Bir yarımadayı andıran Antik Yarnaz kenti ise, M.Ö. 460’ta yapılmış olup, Turfan havzasında ve İpek yolu üzerinde, mimari dokusu ve kentsel yaşam özellikleri bakımından özgün olup, araştırmacılara kaynak teşkil etmektedir.

Diğer yanda 5565 metre yüksekliğinde ki karla kaplı Tanrı Dağları, diğer yanda +48 derecede ve çöl koşullarında Karız sularıyla erken Turfanda (Turfan adı buradan gelmektedir. Bu Karız su kanalları sayesinde Turfan şehrinde mevsim dışı meyve ve sebze yetişmektedir. İşte turfanda sözünün aslı budur. Bu söz bizim Anadolu’da da mevsim dışı yetişen sebzeler ve meyveler içinde kullanılmaktadır.)

Sonuç olarak, günümüzden 2500 yıl kadar önce yerin yaklaşık 100 metre altına inerek 5000 km boyunda son derece ileri özelliklerde devasa bir yer altı tüneli inşa edebilen bir toplumu “M.S. 8 yüzyıla kadar göçebe yaşadılar, at binip kılıç sallamaktan başka hiçbir kalıcı uygarlık eseri yaratmadılar. “ diye suçlamak, kelimenin tam anlamıyla “İnsafsızlıktır”

Avrupa merkezli emperyalist tarih ve ülkemizde onun uzantısı olan resmi tarih bu yalanı bizim toplumumuza yıllardır yutdurdular. Asya’daki atalarımızı at binen, kılıç sallayan hiçbir kalıcı eser bırakmayan yağmacı, talancı olarak tanıttılar. Halbuki Doğu Türkistan dev eserlerle dolu, bunlardan en önemlisi olan “Karız Su Kanalları Şebekesi” ve daha ileri günlerde siz okurlara yazarak anlatacağım çok eser mevcuttur.

Ancak Çin emperyalizmi Türklerin bu eserlerinin ortaya çıkmasını istemiyor. Çünkü Çin, arkeoloji ve tarihin nasıl tehlikeli silah olarak kullanılabileceğini çok iyi bildiğinden, bazı tarihi gerçeklerin ortaya çıkmasını kendi açısından birtakım olumsuz sonuçlar doğuracağını düşünmektedir bu yüzden Doğu Türkistan denilen coğrafyanın Türklerin yurdu olduğu gerçeğini saklayarak bölgeyi sömürmeye devam etme arzusundadır.

Faydalanılan Kaynaklar

Uygur Karızlarına Yolculuk ( Dursun Özden kaynak yayınları 2006 )

Köken (Sinan Meydan ınkılap yayınları 2008)

Türk Kültürünün Gelişme Çağları ( Bahaeddin Öğel İstanbul yayınları 1971)

KAYNAK :  http://www.elbistaninsesi.com/yazi/3033-cin-devletindeki-sakli-turk-tarihi-kariz-kanallari.html

Etiketler: » » » »
Share
2465 Kez Görüntülendi.