logo

trugen jacn

DOĞU TÜRKİSTAN(UYGURTÜRKLERİ)DAVASINDA SON GELİŞMELER

Sait Yılmaz Haberleri | Sait Yılmaz Kimdir - Haberler - Sayfa 2

Prof.Dr.Sait YILMAZ

Doğu Türkistan toprakları üzerinde tarih boyunca birçok Türk İmparatorluğu, devleti ve beylikleri kurulmuştur. Zengin petrol ve doğalgaz kaynakları sahip Doğu Türkistan ile Çin arasındaki çatışma, 1757′den beri devam ediyor. 1949 yılında Mao’nun Çin’de kontrolü ele geçirmesinden sonra en çok baskı gören ve kültürel devrimle en çok asimile edilmeye çalışılan yer Doğu Türkistan oldu. Çinliler, Doğu Türkistan’ın;

– Ordusunu yok ettiler,

– Bürokrasini satın aldılar,

– Asimilasyon baskısını hep artırdılar ve bunun için göç dâhil pek çok yöntem izlemeye devam ediyorlar.

Ancak, daha önceki makalelerimizde bahsettiğimiz Büyük Avrasya Projesi yani Çin’in işgal ettiği Mançurya, İç Moğolistan, Doğu Türkistan, Tibet ve Hong Kong’da bağımsızlık hareketlerinin Batılılar tarafından desteklemesi faaliyetleri devam ediyor ve bu makalede son gelişmeleri ele alacağız.

            Doğu Türkistan’da durum ve direniş..

            Doğu Türkistan, Çin’in en büyük petrol ve doğal gaz üretim bölgesine sahiptir. Doğu Türkistan, Çin’in tüm petrol kaynaklarının %15, doğal gazının %22 rezervlerine sahip. Çin kömür rezervlerinin %40’ı da ve Çin’de bulunan 147 ham maddenin 115’i ve ülkenin nükleer silahları da Doğu Türkistan’da. Doğu Türkistan, petrol ve kömür zengini ama Çin devlet şirketleri bölge halkına hiçbir şey vermeden bu kaynakları doğrudan sömürüyor. Çin hükümeti 1990 yılından beri Doğu Türkistan halkına değil ama bu ülkedeki petrokimya fabrikalarına ve Şanghay’a kadar uzanan boru hatlarına 15 milyar dolar harcadı. Çin bu hatları Pakistan’ın güneyinde inşa ettiği Gwadar limanına bağlamak ve Ortadoğu petrolüne daha kolay ulaşmak istiyor. Bu projeye de şu ana kadar on milyarlarca dolar harcadı. Hint düşmanlığından ve ekonomik nedenlerden kaynaklanan Çin-Pakistan yakınlaşması bizim için bir çelişki oluşturuyor.

            Çin, neden bu kadar çok baskı yapıyor? Çünkü Doğu Türkistan ve özellikle başkent Urumçi, Çin’in kuzey batısında “İpek ve Yol Projesi”nin kalbindedir. Yani Çin’in Batıya açılan kapısı ve Çin bu proje ile Avrasya’da yaşayan yüz milyonlarca insana refah değil daha da fakirlik götürecek, sonunda geleneksel politikası olan “vasallaştırma” hedefi var. “Kuşak ve Yol” Projesi için 2013-2018 arasında 186.3 milyar dolar harcayan Çin, 2017 yılına kadar toplam 1.3 trilyon dolar harcamayı planlıyor. Çin hedeflerine saldırı sadece ülke içi ile sınırlı değil, son yıllarda “Kuşak ve Yol” projesi güzergahı saldırılara maruz kalıyor. Bu saldırılara Belucistan Kurtuluş Ordusu da destek oluyor. Doğu Türkistan, Çin’in Suriye ya da Libyası olabilir.

            Çin’de 20 milyon Uygur yaşıyor ama bunların sadece 11 milyonu canavarca baskı altında Doğu Türkistan’da yaşamaya çalışıyor. Dünyada 50 ayrı ülkede 1.8 milyar Müslüman yaşıyor ama Türk oldukları için kimse Uygurları önemsemiyor. Myanmar için dünya basınını ayağa kaldıranlar konu Uygurlar olunca sessiz kalıyor. Hatta başta Suudi Arabistan olmak üzere pek çok Arap ülkesi Çin’in asimilasyon politikasına ve Uygurların toplama kamplarına konulmasına destek olan açıklamalar yapıyor. Onlara göre Uygurlar, “kültürel Müslüman” imiş, “iman” yokmuş çünkü yeterince Arapça bilmiyorlarmış. Dünyadaki Müslümanların en az %75’i Arapça bilmiyor (hatta %90’dan fazlası) ama sadece Türkiye ve Türkler Arapça ibadet etmek zorunda bırakılıyor.

            Çin’in baskıları..

            2009 yılında Urumçi’de yapılan Çin katliamında pek çok Uygur yakınlarını kaybetti. Son on yılda Çin, Doğu Türkistan’da tamamen bir polis devleti niteliğine büründü ve tüm Uygurları yakından izleyen bir gözetlene sistemi kurdu. Uygurların kendi dillerinde eğitim yapmasının önüne geçildi ve Uygur dilinde orijinal yayın kalmadı. Uygurlara medyaya yaptıkları açıklamalardan bile ağır cezalar veriliyor. Öte yandan Çin hükümeti Doğu Türkistan ekonomisine yatırım yapmak istemiyor. Uygurlar her şeyden önce etnik eşitlik, birlik ve sosyokültürel haklar istiyorlar ama devlet teröründen çekiyorlar.

            2018 yılında BM tarafından bir milyon Uygur’un gizli kamplarda tutulduğu rapor edildi. Japonya ve İngiltere’nin de dâhil olduğu 20’den fazla ülke Çin’i Uygur toplama kampları nedeni ile suçladı. Çin, bir milyon kadar Uygur’u topladığı kampları inkâr etmiyor sadece bu kampların aşırı eğilimleri önlemek için “yeniden eğitim” kampları olduğunu söylüyor.

            Tek tek Uygurların inançları ve günlük olarak ne yaptıkları takip altındadır. Uygur sosyal haberleşme şebekeleri (JingWang Weishi uygulaması) Çin’in kontrolünde ve Doğu Türkistan genelinde 20 milyon kamera yerleştirdi. Böylece yedi dakika içinde herkesi tanımlayabiliyor.

            Doğu Türkistan’da Uygurların yoğun olarak yaşadığı, Kazakistan sınırındaki Gulya bölgesinde Çinliler 700’den fazla kontrol noktası kurmuşlar. Hotan’da sürekli kimlik kartı kontrol ediliyor. İnsanlar evlerini ve işlerini kaybetmekle tehdit ediliyor.

            Çinliler, Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketi ile terör örgütü olarak niteledikleri Doğu Türkistan İslami Hareketi arasında bağlantı kurmaya çalışıyor. Uygur bilim adamı İlham Tohti, Batı basınına demeç vermesi halinde ailesinin öldürüleceği ile tehdit edildi.

Büyük Avrasya Projesi..

Avrasya Projesi kapsamında Çin ile ilgili senaryoları uygulamak üzere Batılı istihbarat servisleri hazırlık içinde.  Görev bölümü ise şu şekildedir;

 – Hong Kong (İngiliz Mİ6),

            – İç Moğolistan (Alman istihbaratı),

            – Mançurya (Japonya),

            – Tibet (ABD ve İngiltere) ve

– Doğu Türkistan (ABD).

 2019 yılında Dünya Uygur Kurultayı Londra’da merkezini açtı.

            Eylül ayında yapılması planlanan Dünya Uygur Kurultayı pandemi nedeniyle gecikti ve Kasım ayında yapılacak. Buradan bir Uygur Meclisi ve bu meclisin seçeceği bir (Kurucu) Hükümet çıkacak. 7-8 kişilik kabinenin fonksiyonel bir Cumhurbaşkanı olacak.

Meclis oluşturulduktan sonra tanınma konusu BM gündemine getirilecek. Hedef yeni devletin BM tarafından tanınması. Bu devleti Batılıların öncülüğünde 100’den fazla devletin tanıması bekleniyor. Yani 2026 yılına kadar bu hedefin yerine gelmesi, başka bir deyişle bağımsız bir devlet olması bekleniyor.

            Batının yönlendirdiği siyasi yapılanma, sürgünde Meclis ve Hükümet kurma çalışmaları Mançurya, İç Moğolistan, Tibet, Hong Kong için de devam ediyor. Bu siyasi yapılar, daha sonra başlatılacak ayaklanma hareketlerinin idaresini sağlayacak.

 Makalenin devamı ve geniş versiyonu için tıklayın.

Share
457 Kez Görüntülendi.