Son Dakika
Yusuf AY
Milletleri ayakta tutan; siyasi, ekonomik ve stratejik gücün yanısıra milli bilinç, kültürel birikim ve bu kavramların geçmişten bugüne muhafazasının sağlanmasıdır. Tarihiyle bir çınar gibi dünyanın dört bir yanına kök salan Türk milleti; kurduğu devletler, inşa ettiği medeniyetler ve bugüne taşıdığı kültürüyle ayakta kalmasını bilmiştir. Devletinin adı Türkiye olmuş, Osmanlı, Selçuklu, Göktürk olmuş ancak sancağı hiç düşürmeden daima yeni ufuklara yürümesini bilmiştir.
Türk milleti, tarih boyunca karşılaştığı zorluklara rağmen iline ve töresine sahip çıkmayı başarmıştır. Ancak bugün bağımsızlığını kazanamamış birçok Türk topluluğunun sıkıntıları giderek artmaktadır. Bu Türk topluluklarından en zor şartlarla boğuşanı Doğu Türkistan Türkleri’dir. Çin’in, Xinjiang (Sincan-kazanılmış toprak) adını vererek dahi işgalci ve baskıcı zihniyetini ortaya koyduğu Doğu Türkistan Özerk Cumhuriyeti yıllardır ve bugün ağır katliamlarla karşı karşıyadır.
Doğu Türkistan’da bir yandan örtülü katliamlar yaşanırken, diğer yandan kademeli şekilde kültürel bir soykırım uygulanmaktadır. Çin her şartta ülkesinde yaşananları, Doğu Türkistan’da yaptıklarını gizlemek için büyük bir çaba göstermektedir. Nitekim Çin Doğu Türkistan’da inşa ettiği ve yüz binlerce Uygur Türk’ünü tuttuğu toplama kampını sürekli inkar etmektedir. Çin her ne kadar inkar etse de Hollanda vatandaşı Uygur Türkü Asiye Abdulaheb toplama kamplarıyla ilgili 24 sayfalık gizli belgeleri ortaya çıkarmıştır. Abdulaheb, konuyla ilgili ağır tehditler aldığını, kendisine yapılan bir tehditte “o işten vazgeç yoksa parçalara ayrılıp bahçenin önündeki çöp kutusuna atılacaksın!” diye yazıldığını dile getirmiştir. Buna rağmen belgeler ortaya çıkarılmıştır. Belgelerin ortaya çıkmasının ardından Çin mevcut baskısını daha da arttırmıştır.
Çin’in toplama kamplarında Uygur Türkleri’ne zulüm ettiği, asimilasyona tabi tuttuğu ve yayınlanan videolarda bu kamplardan çıkarılan Türklerin bilincini kaybettiği, psikolojik olarak hasta bir duruma getirildiği görülmektedir. Çin, asimilasyon politikasını Türk, İslam ve insan hakları düşmanı politikasını toplama kampları vasıtası ile yürüttüğü gibi yöntem sadece bu değildir. Türklerin kültürel ve ailevi değerlerine de savaş açmıştır. Çin, sözde kardeş aile programı kapsamında birçok Türk kızını Çinli bir erkekle evlenmeye mecbur kılmaktadır. Kızın bu evliliği reddetmesi durumunda aile üyelerinin tümünün toplama kamplarına götürüldüğü belirtilmektedir. Nasıl bir toplama kampı ki bir tehdit unsuru olarak kullanılıyor!
Çin, yer yer Doğu Türkistan’da insan avını bırakıp bir yandan da Türk ve İslam tarihinin nadide eserleri olan camileri yıkmakta ve hiçbir iz bırakmamaktadır. Giriştiği kültürel soykırımı toplama kamplarında üstünü örtebildiğini sanan Çin’in bu marifetleri de uydu görüntüleri tarafından ortaya serilmektedir. 1237’de yapılan Hotan’da bulunan Keriya Atika Camii, yaklaşık 500 yıllık Kaşgar ilindeki Kargılık Camii bunlardan sadece bazıları olarak örnek verilebilir. En ağırı ise 2017’de Kumul bölgesine giden bir muhabirin bölgedeki 800 camiden 200’ünün yıkıldığını belirtmesi ve 500 tanesinin yıkılması için de takvimin belirlendiğini ifade etmesidir.
Çin yönetimi, Doğu Türkistan’da özellikle sanat ve bilim adamlarından da rahatsız olmakta ve bu öncü kişileri yok etmeye veya sindirmeye çalışmaktadır. Bu öncü kişilerden biri de Doğu Türkistan’ın ve Türk Dünyası’nın ünlü ozanlarından Abdurehim Heyit’tir. Çin hükümeti kendince sebebini üreterek, Heyit’e bir bestesi yüzünden 8 yıl hapis cezası vermiş, Çin’de bir hapse atmıştır. 2019 Şubat ayında Heyit’in uğradığı işkencelere dayanamayarak vefat ettiği haberi yayıldı. Bu durum Türk toplumunda, Türkiye’de ve dünyada ağır tepkilere yol açtı. Konuyla ilgili Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy sert bir açıklama yaptı: “Keyfi tutuklamalara maruz kalan bir milyondan fazla Uygur Türkü’nün toplama kamplarında ve hapishanelerde işkence ve siyasi beyin yıkamaya maruz bırakıldıkları artık bir sır değildir. Kamplarda alıkonmayan Uygurlar da büyük baskı altında bulunmaktadır. Çin makamlarının Uygur Türklerine yönelik sistematik asimilasyon politikası insanlık adına büyük bir utanç kaynağıdır. Abdurehim Heyit’i ve Türk ve Müslüman kimliğine sahip çıkmak uğruna hayatını kaybeden tüm soydaşlarımızı rahmetle anıyoruz. Bu vesileyle, Çin makamlarını Uygur Türklerinin temel insan haklarına saygı göstermeye ve toplama kamplarını kapatmaya davet ediyoruz.” Sonrasında Çin hükümeti apar topar bir açıklama yapmış ve Heyit’in yaşadığını gösteren bir video yayınlamak zorunda kalmıştır. Çin, Türkiye’nin bu tutumuna tepki göstermiştir. Çin’in yayınladığı videoda Heyit bitkin bir halde kendisinin iyi olduğuna dair açıklama yapmıştır, bunun da baskı altında yaptırıldığı gözden kaçmamaktadır. Heyit’in yaşadığını öğrenmek sevindirici olsa da videodan sonraki ahvali düşündürmektedir.
Doğu Türkistan’da Türklerin içinde bulunduğu duruma dünya kamuoyu geç de olsa son zamanlarda tepkisini arttırmıştır. Aralık 2019’da ABD Temsilciler Meclisi, Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerine yönelik baskı politikalarından dolayı Çinli yetkililere yaptırım uygulamasını öngören yasa tasarısını kabul etti. Bu noktada ABD’nin samimiyeti ve niyeti sorgulanabilir ancak bizim için söz konusu ve önemli olan Doğu Türkistan’dır. Mesele Türklerin yaşadıklarının dünya kamuoyunca bilinmesi ve bir şekilde zulme son buldurabilmektir. Yine Malezya hükümeti 2019 Aralık ayında aldığı kararla Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yönelik zulüm, tutuklama ve etnik ayrımcılık iddialarını araştıracaklarını ve bu konuda Çin hükümetinin sunduğu belgelere güvenmediklerini belirtti. Yine en son Türkiye Dışişleri olarak Abdurehim Heyit’in vefatı iddiasına istinaden Çin’e tepki gösterilmiştir. Ancak yeterli değildir.
Doğu Türkistan açık bir hapishane olmaktan kurtarılmalıdır, Doğu Türkistan özerk bir Türk devletidir. Çin’in inkar ettiği asimilasyon, baskı, toplama kampları ve kültürel soykırım artık gizlenemez bir gerçektir. Bağımsız Türk Cumhuriyetleri’nde ve dünyanın dört bir yanında yaşayan Türk milleti yer yer Doğu Türkistan’a destek için protestolar düzenlemektedir. Bunu kendi çabalarıyla ve bazen de sivil toplum kuruluşları yoluyla yapmaktadırlar. Bu çabalar da yeterince değerlidir. Türk milletlerinin çabaları Türk devletlerince de benimsenerek Doğu Türkistan gibi tüm Türk topluluklarının sorunları uluslararası kuruluşlarda ve her yerde dile getirilmelidir. Türk bir çınarsa Doğu Türkistan bu ağacın dallarından biridir. Türk dünyası hiçbir dalından vazgeçemez.
BENZER HABERLER