Son Dakika
Haluk ÖZDALGA
Komünist Çin yönetimi Çinvirüsü (Yeni tip korona virüs Covid-19) Türkiye dahil bütün dünyada dehşet saçmaya devam ediyor.
Bu satırların yazıldığı güne kadar, ülkelerin resmi verilerine göre 2,6 milyon kişi COVID-19 hastalığına yakalandı ve 183 bin insan hayatını kaybetti. Hastalığa yakalananların sayısı tam olarak bilinemediği ve pek çok ülke verileri kararttığı için, vaka ve ölüm sayıları aslında çok daha fazla.
Dünya ekonomisinin uğradığı zarar trilyonlarca dolar ve henüz nihai fatura belli değil.
Bazı uzmanlara göre kriz, 30’dan fazla ülkede açlığa ve 100 milyondan fazla insanın açlıktan ölmesine neden olabilir.
Korona salgınının kaynağı Çin. Kimi çevrelerin yaymaya çalıştığı komplo teorilerinin aksine, yeni korona virüsü herhangi bir laboratuvarda üretilmiş değil. Hayvan kaynaklı ve büyük ihtimal bir yarasadan çıktı. Dünyanın önde gelen viroloji uzmanları arasında bu konularda geniş mutabakat var. Uzmanlara göre virüsün genetik yapısı, laboratuvarda üretilmiş olmadığını gösteriyor.
İyi bilinen başka bir gerçek, salgın karşısında Çinli yetkililerin kaza eseri değil kasıtlı kararlarla yanlışlar yaptığı, uluslararası sorumluluklarını yerine getirmediği. Bu yanlışların bedelini şimdi bütün dünya ödüyor.
Hastalık ilk kez Aralık 2019’da Çin’in Vuhan eyaletinde, yarasa gibi yaban hayvanların da satıldığı bir deniz ürünleri pazarında çalışan ve orayla bağlantısı olan insanlarda görüldü. Kesin kayda geçen ilk vaka, o pazarda balık satan bir kadının 10 Aralık’ta hastalanması. Ama bazı çevreler virüsün çıkışını Kasım ayına kadar geri götürüyor.
Daha sonraki günlerde Vuhan’da çok sayıda insanın henüz bilinemeyen nedenlerle hasta olmasından sonra, ilk kez bir laboratuvar teknisyeni hastalığa Sars virüsüne benzeyen ama daha farklı bir virüsün neden olduğunu bildirdi. 30 Aralık’ta Vuhan Merkez Hastanesi doktoru Lİ Venliang ve bir doktor arkadaşı sosyal medyada, hastalığa yeni tip bir korona virüsün yol açtığını açıkladı.
Bunun üzerine Çinli yetkililer hızla harekete geçti ve Dr Venliang’ı tutkladı. Tutuklamakla kalmadılar, baskı altında “yanlış yaptım, açıklamalarım sosyal düzeni ciddi şekilde bozdu” diye Çin usulü bir itiraf metnini doktora imzalattılar ve kamuoyuna açıkladılar. Dr Venliang daha sonra Şubat ayında ilk kez kendi ortaya çıkardığı hastalığa yakalandı ve vefat etti.
Çin yönetimi bölgedeki tüm doktorlara baskı yaparak hepsini susturdu. Mesela 1 Ocak günü sekiz doktor hakkında, sosyal medyada korona virüsü hakkında açıklama yaptıkları için soruşturma başlatıldı.
Yine Ocak başlarında virüsle ilgili bilimsel çalışma yapan doktorların makalesinin yayınlanmasına izin verilmedi.
Çin Komünist Partisi denetimindeki medya gerçekleri karartmada ve çarpıtmada önemli görev üstlendi. “Halk dedikoduları dinlemesin, dedikodulara inanmasın, dedikodu yapmasın” sloganı altında baskı ve beyin yıkama işlevini sürdürdü.
Bu arada sosyal medyada salgınla ilgili haber veya yorum yayınlayan hesapların hepsi kapatıldı ve sansür edildi.
Onlarca insanın ölmeye başladığı, en az yüzlerce kişinin hastalığa yakalandığı ve salgının hızla yayıldığı günlerde Vuhan Sağlık Komisyonu; bir çeşit mevsimsel grip hastalığı söz konusu, insandan insana bulaşmıyor ve kolayca kontrol edilebilir diye açıklama yaptı ve yeni vaka görülmediğini bildirdi. Bu bilgilerin hiç biri doğru değildi.
Hastalık dünyaya yayılmaya başladı. Çin dışında ilk vaka 13 Ocak’ta Tayland’da, 21 Ocak’ta Güney Kore’de görüldü. O arada 23 Ocak’ta, Çin yeni yılının kutlamaları başlamıştı ve milyonlarca Çinli seyahat halindeydi.
Çinli yetkililerin uyanması ve Vuhan bölgesini karantinaya alması 23 Ocak’ta mümkün oldu. Gerekli önlemlerin alınması en az 3 ila 6 hafta gecikti. Önlemler zamanında alınsa, virüs Vuhan sınırları içinde tutulabilir ve yayılma kontrol altına alınabilirdi.
O süre içinde Vuhan ile Çin’in diğer bölgeleri dahil dış dünya arasında en az 5 milyon kişilik bir insan trafiği gerçekleşti. Virüs bütün dünyaya bu şekilde yayıldı.
Ama en kötüsü, Çili yetkililer Dünya Sağlık Örgütü’ne bilinçli şekilde eksik bilgi verdi, gerçekleri rapor etmek zorunda olmasına rağmen karartma yaptı ve sakladı. Ölenlerin ve hastalığa yakalanan sağlık görevlilerinin sayısıyla ilgili bilgileri Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) şeffaf ve doğru şekilde vermedi. DSÖ uzmanlarının yerinde inceleme yapmasını değişik şekillerde engelledi.
Uluslararası baskı artınca, ölüm vakaları veya hastalığa yakalanan sağlık personeliyle ilgili düzeltilmiş ve çok daha yüksek sayıları içeren verileri hayli gecikmiş olarak yayınladı.
Totaliter ve baskıcı Çin rejiminin bu ilk vakası değil. Sars virüsü de yine Çin’de, Aralık 2002’de çıkmıştı. O zaman da Çinli yetkililer önlem almakta çok geç kalmış, ellerindeki verileri yine karartmış, sayıları eksik bildirmiş ve DSÖ tarafından sert şekilde eleştirilmişti.
Çin’de zalim, temel insan haklarını inkar eden ve kendi tekelindeki medyayı propaganda ve beyin yıkama aracı olarak kullanan bir rejim var. Son dönemde Doğu Türkistan’da başta aydınlar ve kültür insanları olmak üzere Uygur halkına yönelik zulüm nedeniyle, Çin’deki rejimin niteliklerini bütün dünya bir kez daha yakından izliyor.
Yeni korona virüs salgınının dünyaya yayılmasında Çin devletinin ağır kusur ve ihmali var. DSÖ’nün bağlayıcı kurallarına göre her devletin, yeni tür bulaşıcı virüs vakalarıyla ilgili hızlı hareket etme, ayrıca doğru, açık ve şeffaf şekilde enformasyon paylaşma sorumluluğu var. Çin bu kuralları kaba şekilde ihlal etti.
Devletler kendi toprakları üzerinde egemenlik hakkına sahiptir. Ancak uluslararası hukuka göre, kendi egemenlik sınırları içindeki fiilleri, başka ülkelere zarar veren sonuçlar doğuramaz (‘no harm’ kuralı). Başka ülkelere ve kişilere zarar verici fiillerde bulunan devletlerin, zarara uğrayan tarafları tazmin etme yükümlülüğü vardır.
Kendi topraklarında nükleer silah denemesi yapan ülkeler, radyoaktif serpinti nedeniyle başka ülkelerdeki insanların sağlığına zarar verebilir. O nedenle nükleer silah denemeleri yasaklanmıştır.
Bir başka örnek Kanal İstanbul olabilir. Eğer yapılırsa ve yol açacağı ekolojik değişiklikler nedeniyle diğer ülkeler zarar görürse, uluslararası hukuka göre Türkiye sorumlu tutulabilir.
Korona virüs salgınında Çin, geç hareket ettiği ve hayati önem taşıyan enformasyonu sakladığı için sorumludur ve hesap vermelidir.
Uluslararası hukuk kurallarına göre Çin, Uluslararası Adalet Divanı veya mutabakat sağlanacak bir Uluslararası Mahkeme’de yargılanabilir. Ancak egemen bir devletin yargılanması, o devletinin onayı ile mümkün. Çin’in böyle bir yargılamayı kabul etmesi uzak ihtimal.
Eğer hesap verme çağrısını kabul etmezse, uluslararası toplumun Çin’e karşı ekonomik ve siyasi yaptırımlar uygulama hakkı doğacaktır.
‘Uluslararası toplum’ bütün dünya ülkelerini ve halklarını değil, bunlar içinde belli bir konuda benzer düşünen geniş kesimleri ifade etmek için kullanılan bir kavram.
ABD bugüne kadar pek çok ülkeye tek taraflı ve gerekçeleri ikna edici olmayan yaptırımlar uyguladı. Uluslararası yaptırımlar sık ve keyfi olarak başvurulan bir yol olmamalı.
Ama şimdi Çin sorumluluğunu kabul etmez ve gereğini yerine getirmezse, uluslararası toplumun harekete geçmesi ve yaptırım uygulaması için güçlü nedenler var.
Çin şimdi ikinci kez, kasıtlı yanlışları ve ihmalleri nedeniyle, hepimizi tehlikeli bir küresel salgın tehdidi ile karşı karşıya bıraktı. Dünyaya büyük zarar verdi.
Eğer böyle bir durumda uluslararası toplum harekete geçemezse ne zaman geçecek?
KAYNAK : https://www.haber3.com/kose-yazisi/cin-hesap-vermeli /5284586?fbclid=IwAR3gg
Etiketler: Çevre Sağlık » Çin » Dünya » Genel » Görüş Yorum » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » Siyaset » SoykırımBENZER HABERLER