Son Dakika
Ferhat ATİK
Dünyalı mısınız? Yoksa hayatınız, bizim dış politikamız gibi, Türkiye’nin sizi ne kadar destekleyeceği, seçimi nasıl kazanacağınız ve aslında hiç bir şeyi umursamadan sadece kişisel ilerlemeleriniz için yaşayarak mı geçiyor? Veya vicdanınız ülkemizin sınırları gibi, denizlerde bitiyor mu?
Bu soruların yanıtları, hem bireysel hem de toplumsal ölçekteki varlığımızın durumunu da yanıtlar. Bizim yapımızda hayatlar; ne yazık ki sadece, kendi duvarlarımız içinde düşünen birey ve siyasetçi çıkmazı içinde yaşanıyor.
Bu içsel bir eleştiriydi. Çünkü ülkemin bu konudaki düşüncesini, hükümetin, muhalefetin kısaca seçilmişlerimizin söylemlerinden ve açıklamalarından bilmek, anlamak isterdim!
Öte yandan Müslümanların katledildiği, Myanmar’da, Çin’de ve Hindistan’da yaşananlarla ilgili acı sessizlik için sadece kendi ülkem ya da Batılı ülkeler değil, Arap ve Müslüman ülkeler de sorumludur. Bu sorumluluk, bir sorumsuzlukla ilgili.
Batılı ülkeler, olaylar Müslümanlarla ilgili olduğunda zaten hep sessiz. Zaten bunlar Batılı ülkeler için hep bir “iç mesele”. Peki ya Müslümanların zulüm gördüğü yerler, Müslüman ülkeler için konu nasıl değerlendiriliyor? Onlar neden sessizlik içerisinde?
Bu rezillik, özellikle Arap ülkelerinin vicdansızlığı. Bunlar Müslüman ülke olmaktan çoktan çıkmış, para nedeniyle, lüks nedeniyle “Süslüman” ülke olmuşlar.
Yine bu vicdansızlıklar karşısında en çok sesini çıkaran ülke, Türkiye. Türkiye de olmasa neredeyse konu dünya kamuoyunda silinip gidecek.
Ama yeterli mi? Elbette hayır!
Bakacak olursak, Çin esaretindeki Uygurların, Hindistan’daki Müslümanların, Myanmar’daki Rohingyaların tüm yaşadıkları, sadece ve sadece Müslüman olmalarındadır. Bu, dünyanın “ben en ilerideyim” diyen sözde ilerici, demokrat ve insanların haklarını savunan ülkelerinin utancı.
Çünkü hiç bir İnsan Hakları belgesi, tecrübesi ya da öngörüsü, insanları inançlarından dolayı zulme uğratmayı desteklemez, aksine cezalandırır.
Çin’in Doğu Türkistan’da bir milyon kadar Müslüman Uygur’u gözaltı merkezlerinde tuttuğunu hatırlamalıyız. Çin, terörle mücadele maskesi altında kitlesel bir hapis politikası yürütmekte. Hindistan’da ise; Pakistan, Afganistan ve Bangladeş’ten gelen altı dini azınlığa mensup kişilere vatandaşlık yolunu açan, ancak aynı kapsamdaki Müslümanları saf dışı bırakan vatandaşlık yasası değişikliğinin parlamentonun alt kanadında kabul edildiğini hatırlamalıyız.
Myanmar’daki Müslümanlarda ise olay daha feci.1 milyonu aşkın Arakanlı Müslüman’ın, cinayet, tecavüz ve evleri yıkmakla suçlanan “güvenlik güçleri” tarafından benzeri görülmemiş şiddet eylemleriyle Bangladeş’e sürüldüğünü hatırlamalıyız.
Dünya Neden Sağır?
Çünkü dünya kendi menfaatine dokunmayınca kendi lüksünü yaşayan insanlarca yönetiliyor. Toplumlar da koyun sürüleri gibi bu menfaat sus payları ile yaşıyorlar. Kendilerine zarar gelmedikçe nerede ne olduğunu umursamayan bir çağ yaşıyoruz. Oysa Holokost’u hatırlayalım. Sırf Yahudi olduğu için 20. yüzyılın ortasında barbarlığın nasıl yaşandığını hatırlayın. Bu gibi olayların her an ve her çağda yeniden hortlayabileceğini ve bizden uzak sanırken başımıza gelebileceğini unutmayın!
Birleşmiş Milletler ise, bu zulmü yapanlar da bu zulme uğrayanlar da kendi üyeleri arasında olmasına rağmen çözüm üretmiyor. O da menfaatinin peşinde.
Değerli İnsanlık; İnsan Hakları bölünmez bir bütündür. Sadece bir dinin, bir bayrağın, bir coğrafyanın malı değildir. Her bir insan için aynı şekilde geçerli bir haktır. İnsan Hakları değerlerini savunduğunu söyleyen her ülkenin, İnsan Hakları’nın dünya çapında savunduğunu görmemiz gerekiyor. Bu, İnsan Hakları konusundaki insanlığın dolayısı ile her birimizin güvencesidir.
Şimdi soruyorum: KKTC, İnsan Hakları konusuna taraf mıdır? Eğer tarafsa, dünyada İnsan Hakları ihlal edilirken, Müslümanlar zulüm altındayken, neden sessizdir?
Etiketler: Çin » Din » Dünya » etnik Çatışma » Genel » Gündem » insan hakları » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » SoykırımBENZER HABERLER