logo

trugen jacn

ASYA’NIN KALBİ ; DOĞU TÜRKİSTAN

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, gülümsüyor, yazı

Doğu Türkistan’da Çin işgalinden bu yana en az 60 milyon Türk hayatını kaybetmiştir ki, bu sayı Bosna, Irak, Afganistan, Çeçenistan, Filistin’de ölenlerin on katıdır.

Türk kavminin neşetettiği yer, Türk tarihinin başlangıç noktası, Uygur Türklerinin öz vatanı ve Büyük Türkistan ahalisinin çoğunluğu Türk’tür. Uygurlar başta olmak üzere Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar Türk boylarıdır. Türklerin hemen hepsi ehli sünnet olup Hanefi Mezhebindendir. Doğu Türkistan, tarihte ilk Türk devleti olarak bilinen Hunlardan itibaren birçok Türk devletinin kurulduğu sahadır.

Çin’in Doğu Türkistan’dan yaptığı altın cevheri ithâlâtı yılda 16 bin 800 ton, gümüş, platin, kömür 2.2 trilyon ton dur. kaya gazı ve uranyum gibi stratejik ham maddeler ve sayısız yeraltı ve yerüstü kaynaklarına sahip bir ülkedir.

Doğu Türkistan’ın petrol rezervleri İran ve Irak’ın rezervlerinin 10 katıdır. 910 bin km²’lik alanda petrol tespit edilmiştir.

Nüfus artışına mani olmak için şehirde yaşayanlara BİR, kırsal kesimdekilere ise İKİ çocuktan fazla çocuk sahibi olmaya müsaade edilmeyen Doğu Türkistan Türklerine, kısırlaştırma başta olmak üzere çeşitli doğum kontrol yöntemleri uygulanmakta ve bir insanlık suçu olan zorla kürtaj yaptırılmaktadırlar. Türk nüfusunun artmaması için mahalleler, köyler, kasabalar çok sıkı kontrol altında tutulmaktadır. Çinli memurlar, Türk kadınlarının hamileliğini engelledikleri takdirde mükâfat almaktadırlar. Doğum merkezlerinde hamile kadınların 7–8 aylık bebekleri iğne ile öldürmekte ve sonra tıbbi olmayan usullerle kadınların karınları kesilerek çocukları dışarı çıkarılmaktadır. Bunun sonucunda bebeğin yanı sıra anne ölümleri de olmaktadır son günlerde Hotan’da 8 aylık bir bebek anne karnından sağ çıkartıldıktan sonra doktorlar tarafından üzerine basarak öldürülmüştür.

Çin işi o kadar ileri götürmüştür ki, terörist diye 11–12 yaşındaki çocukları bile işkencenin en yoğun yaşandığı, sağ çıkmanın mucize olduğu ilkel hapishanelere atmışlardır. mesela Urumçi’de yaşları 7–12 arasında iki yüze yakın çocuk yasadışı dinî eğitim aldıkları gerekçesiyle hapse mahkûm edilmiştir.

Doğu Türkistan’da Türkler arasında günden güne artmakta olan işsizlik, ırkı aşağılama, Türkleri millî ve kültürel kimliklerinden uzaklaştırmaya yönelik uygulamalar, her sahada sürekli artan baskılar, alkollü maddeler başta olmak üzere eroin, esrar, uyuşturucu haplar vb. keyif veren maddelerin satılması idarece adeta teşvik edilmektedir.

Ayrıca yaşları 15 ile 25 arasında bulunan ve bugün sayıları 400 bine yaklaşan bekar kızlar başta olmak üzere Uygur gençleri zorla ailelerinden kopartılarak Çin’in içlerine sürülmektedirler. Akıbetleri meçhul bu gençler az bir ücretle sosyal güvenceden mahrum olarak fabrikalarda çalıştırılarak modern köle haline getirilmektedirler.

Orta Asya coğrafyası küresel güçlerin satranç tahtası haline gelirken Türk Devletleri bu oyunun neresinde?

Uzun yıllardan beri batıcılık, statükoculuk, meşruiyetçilik temelleri üzerine kurulan ve ekseriyetle hâkim güç ABD’nin siyaseti doğrultusunda hareket eden, Batılı değerlerle konuşan Türk dış politikası; son dönemlerde yeniden şekillendirilmek istenen bölgesel düzenler ve konjonktürün tesiriyle değişmeye başlamıştır. Çok yönlü dış politika, aktif bir barış politikası, komşularla sıfır mesele politikası, öncelikli dış politikadan entegre dış politikaya, tarafsız, çözümcü dış politikası ana eksenine oturtulmaya çalışılmıştır. Bu yeni konsept Türk milletlerinin dünya arenasında belli bir dinamizm, Orta-Doğu toplumları nezdinde popülarite getirmiş ise de, hüsran ve hayal kırıklığından öte bir sonuç elde edilememiştir. Bunun yanında Orta Asya’daki gelişmelere bakıldığında da Türklerin, üniversiteler başta olmak üzere kurum ve kuruluşların (genelde batı ve ABD üzerinden gelişmeleri takip eden sivil toplum örgütlerinin çoğu da dâhil olmak üzere) Türkistan’daki olası gelişmelere maalesef pek hazırlıklı ve yeterince duyarlı olmadıkları, bugünden yarınlara ışık tutacak kapsamlı politikalarının, hazırlıklarının bulunmadığı anlaşılacaktır.
Unutulmamalıdır ki, belirlenen değil belirleyen ve lider olmanın en hayati ve pratik coğrafyalarından birisi hatta en önemlisi Orta Asya’dır.

Kaynak : Sayın yazarın sosyal medya paylaşımı

Etiketler: » » » » » »
Share
1302 Kez Görüntülendi.