logo

trugen jacn

ÇİN’İN TUTSAĞI DOĞU TÜRKİSTANLI KARDEŞLERİMİZİN ARŞI TİTRETEN FERYADINA SES VER !

Şakir TARIM

Bismillahirrahmanirrahim

DOĞU Türkistan’dan gelen haberler arşı titretecek ürperticilikte. İnsan hakları oturulup, insan hakları kalkılan bir dünyada işleniyor bu asimilâsyon ve soykırımlar. Yaşananlar, dünyanın ikiyüzlü yöneticilerin kontrolünde olduğunun işareti… Elif gibi dosdoğru olan insanlara düşen görevler var: Zulüm bitinceye kadar cihat etmek.

Toplama kamplarından kurtulabilen görgü tanıklarına göre Çin’in, Doğu Türkistanlılara zulümleri şunlar: Mahkûmları su tanklarına daldırma; kadın tutukluların yüzlerinde, vücutlarında sigara söndürme; bileklerinden asılan tutukluları coplama; elektrik verme; acı verici farklı şeylerle dövme; soğukta bekletme; çok parlak ışıkla körleştirme; saatlerce gergin pozisyonda tutma; uykusuz, aç, susuz bırakma; günlerce ‘kaplan koltuğu’ denen hareketsiz koltuklarda oturtma; elleri kelepçeli, ayakları prangalı olarak dolaştırma vb. (İHH’nın Gaziantep Basın Açıklaması’ndan)

Çin, işkencesiyle meşhur… Yaptıklarını onlarca kişiden dinledik. 14-15 Aralık’ta Ankara’da 28. Uluslararası Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi yapıldı. Programda konuşan Doğu Türkistan Birliği Başkanı Hidayet Oğuzhan 70 yıllık zulmü anlatırken; “Çin’in, Doğu Türkistan’ı ilhak ettiğini” açıkladı:

“40 milyon Müslüman çeşitli katliamlara maruz kaldı. Camilerimiz ahıra çevrildi. Çocuklarımızı Çinlileştirmek istiyorlar. 5 milyon Doğu Türkistanlı Çin zindanlarında. Doğu Türkistan bu kadar zor durumdayken Müslüman ülkelerin liderlerinin susması bizi üzüyor.”

İşbirlikçi yöneticilerin sömürgecilerle ittifak, ticaret ve borçlanma ilişkileri var. Dünyalıkları zarar görmesin diye kardeşlerinin problemlerine ilgisiz kalıyorlar. Müslümanları çaresiz bırakıyorlar.

 NE OLUR, SES VERİN!

ZALİMLERE diz çöktürmüş, gittiği yerlere hakkı, adaleti götürmüş olan Osmanlı’nın torunları! Siz böyle dili bağlı susup duramazsınız! Sizde o celâdetten, o merhametten eser kalmadı mı? Prof. Dr. Abdürreşit Karluk Doğu Türkistan kökenli. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi. Doğu Türkistan’ın Kaşgar şehrindeki ailesinin acıklı durumunu anlattı:

Aylardır ailesiyle iletişim kuramamış. Dolaylı yollardan çok vahim haberler almış. Bir kardeşi işkence sebebiyle felç olmuş. Diğer kardeşleri toplama kamplarında. 80 yaşındaki annesinin ve yeğenlerinin akıbeti belirsiz. Diğer akrabaları da öyle! Annesine, akrabalarına ulaşamıyor. Hayatta olanlar çok sıkıntıda. Durumları kritik.

Prof. Karluk çaresizlik içinde! “Allah aşkına!” diyerek vicdan sahiplerine sesleniyor (yalvarıyor): “Lütfen ses çıkartın, insanlık düşmanlarından, insanlık adına hesap sorun!” (Millî Gazete, 29.11.2019)

Kardeşler! Onlar da insan. Bizim kardeşlerimiz. Sırf Müslüman oldukları için yapılıyor bu işkenceler. Canları burunlarına gelmiş durumda. Cehennemî bir vahşetle karşı karşıyalar. Sömürgeciler aralarında kendi birliklerini oluşturmuş. Çin, BM’nin daimî üyesi… Hep birbirlerini kollayıp gözetiyorlar. Dünyanın dörtte birini oluşturan 1.8 milyar Müslüman böylesine aciz, böylesine sahipsiz mi? Onların haklarını korumakla görevli yöneticileri nerede?

Müslümanların yöneticileri yerleri, gökleri titretecek boyuttaki zulümlere sessiz kalmamalı. Kısa vadede “barış gücü” benzeri bir çözüm; köklü çözüm için de “İslâm Birliği” üzerinde çalışmalılar.

 TARİHÎ ÇİN İNADI

SON aylarda TV’lerde, videolarda Doğu Türkistan’daki asimilâsyonu, soykırımı anlatan yayınlar arttı. Gördüklerimiz kanımızı donduruyor. Şahitlerden biri de Gülbahar Celilova. Uygur asıllı Kazakistan vatandaşı! Ticaretle uğraşıyor. Urumçi’ye ticaret için gittiğinde, Çin güvenlik güçlerince tutuklandı. Sorgulanma sonucu zindana atıldı. Şiddetli işkencelerle karşılaştı. 1 yıl, 3 ay, 10 gün işkence gördü. Kazakistan vatandaşı olduğu için serbest bırakıldı.

Gülbahar Hanım, 18.12.2019’da Millî Gazete’den Bekir Şirin’le mülâkatında Çin zulmünü anlattı: Namaz kılmasını en büyük suç saymışlar. 14 yaşından 80 yaşına kadar mahkûmun bulunduğu Senken Hapishanesi’nin 704 no.lu odasına kapatmışlar. Çırılçıplak soymuşlar. Sert davranmışlar.

Diyor ki: “Benim kaldığım koğuştaki küçücük odada 40 kadın vardı. 20’si iğne gibi dimdik yatıyordu. Gördüklerime inanamadım. Yatanların bir eliyle, ayakta duranların diğer eli 5 kg. ağırlığındaki kelepçeyle bağlıydı. Bulunduğumuz odada tek tuvalet vardı. Camı, kapısı yok. Hepimiz o tarafa odaklanıyorduk.”

O kadar insanlıktan nasipsizler ki! Gülbahar Hanım kamptaki kızları 24 veya 72 saatliğine götürüyorlar, tecavüz ediyorlardı, diyor.

Erbakan Hoca Müslümanların dünyada söz sahibi olabilmesi için İslâm Birliği’ni savunarak diyordu ki: “Bugün çay içerek, yemek yiyerek yaptığımız bu çalışmayı bırakırsanız; yarın postalları giymek zorunda kalırsınız!”

Katı kalpli sömürgecilerin tıyneti belli… Müslümanlar, “Zulme meyletmeyin; yoksa size ateş dokunur” (Hûd, 113) emrinin muhatabı. Yaşananlar bizi yatakta uyutmamalı. Cihat üzere geçirmeliyiz ömrümüzü.

KAYNAK : https://www.milligazete.com.tr/makale/3434973/sakir-tarim/arsi-titreten-feryada-ses-ver?fbclid=

Etiketler: » » » » » » » » » » »
Share
1432 Kez Görüntülendi.