Son Dakika
ÜNAL BOLAT (unalbolat@hotmail.com)
Doğu Türkistan’da zaman zaman körüklenen vahşet volkanı, yine kan püskürtmeye, sahipsiz Türkistanlıların canını yakmaya devam ediyor.
Mangalda kül bırakmayanların hamasetten ibaret höykürmelerini bir yana bırakarak dünyada gelişen olayların mantığını, niçin nasılını anlamaya çalışmalıyız.
İşte Filistin sürprizi…
Biz onların uğruna “van minüt” deyip, dünyayı ayağa kaldırırken onların Abbas’ı gitti Kıbrıs Rum kesimiyle el sıkıştı.
Böyledir uluslar arası çıkar ilişkilerindeki mertlik namertlik… Böyledir vefasızlık veya nankörlük…
Peki, bizim için niye hep sürpriz olur böylesi hareketler?
Çünkü bizim Dünya’dan haberimiz ancak bize gelen “haberler”le sınırlıdır da ondan.
Vahşet ve soykırım boyutunda gelişmeleri “haber” olarak öğreniriz.
Ama bunu “vahşet” diye haber yaparken bile Çin’in asimile politikası gereği verdiği haber gibi haber yaparız.
Bölgeye Doğu Türkistan demez “Sincan Bölgesi” deriz…
Ve biz…
Hep acı haberler geldiğinde ah çeker, eyvah eder, çaresizce dövünürüz…
Ama bir kez olsun düşünmeyiz: “Yahu, bu Çin niye sürekli Doğu Türkistan ile uğraşıyor?”
Sahi, kendisi her yıl neredeyse bir Kazakistan kadar çoğalan Çin, 40 milyon nüfuslu Doğu Türkistanlılarla sürekli niçin uğraşır ki?
Bu sorunun cevabını verebilmek için, Doğu Türkistan’ın jeopolitik önemini ve Çin’in Doğu Türkistan stratejisini birazcık bilmek gerekiyor.
***
Doğu Türkistan, Çin için gerçek bir hazinedir.
410 bin 790 km karelik petrol yataklarında 8,2 milyar ton ham petrol vardır.
2,5 milyon metre küp doğalgaz vardır. Bu haliyle Suudi Arabistan’dan bile zengindir.
Sadece Doğu Türkistan’ın “Tarım” isimli bölgesinde, 74 milyar varil petrol rezervi mevcuttur. Cungar ve Turfan bölgelerindeki zengin petrol yatakları hariçtir.
Hâlbuki Çin’in diğer petrol rezervi 24 milyar varildir. Üstelik Çin’in yüzde 40 petrolünün çıkarıldığı Dağ’ın Shınlı bölgesindeki petrol bitmek üzeredir.
Çin, Doğu Türkistan petrolünü pazarlamak için Japonya ile Ölüm Çölü (Taklamakan Çölü) üzerinde 280 km. uzunluğunda 8 metre genişliğinde oto yol ile 5 bin km uzunluğunda petrol boru hattı inşa etmektedir.
Öte yandan…
Çin’deki 162 madenden 122’si (% 75,3) Doğu Türkistan’dadır.
Cungar ili ve Altay’da zengin altın yatakları vardır.
Doğu Türkistan’daki kömür rezervi 1 trilyon 28 milyar tondur.
100 den fazla göldeki tuz ise Çin’e 200 yıl yeter.
Çin’in otlak ve merasının yüzde 23’ü (50 milyon hektar) Doğu Türkistan’dadır.
100 bin hektarlık bahçelerde 900 çeşit meyve yetişir.
Dolayısıyla…
Çin, Doğu Türkistan topraklarını Orta Asya’ya bağlayan bir köprü olarak görmektedir.
Bir yandan coğrafyanın ekonomik getirilerini çoğaltmak isterken, bir yandan da kültürel anlamda Türk Birliği ve benzeri milliyetçi hareketlere de engel olmaya çalışmaktadır.
Bu bakımdan “Doğu Türkistan’ dediğimiz coğrafyanın ismini dahi dünyaya “Sincan Özerk Bölgesi” diye tanıtmıştır.
Ne acı bir gerçektir ki, Türk medyası da bu coğrafyadan bahsederken Çin kaynaklarının kullandığı bu ifadeleri aynen kullanmakta hiç tereddüt etmemiştir.
Çünkü bizde şuur yoktur…
Oysa dünyanın hafızasından silinmek istenen Doğu Türkistan denilen coğrafya Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan, Hindistan—Keşmir’in kuşattığı, büyük Çin topraklarından kuzeyde Moğolistan ile güneyde Tibet’in çerçevelediği geniş bir alanı kapsamaktadır.
***
İşte bu sebeptendir ki bu zengin coğrafyanın fakirleştirilmiş sahipleri Doğu Türkistanlılar asimile politikaları ile karşı karşıyadır.
Bu sebeple bugün itibarıyla 40 milyon civarındaki Türk nüfus o bölgede aç biilaç yaşamakta, bir de Çinlilerin en ufak itirazı bahane ederek acımasızca saldırılarına maruz kalmaktadır.
1944 yılında bağımsızlığını ilan etmişler fakat 1948 yılında yeniden Çin işgaline maruz kalmışlardır.
O tarihlerde Doğu Türkistan’da Çinli nüfus % 5 iken, sürekli göç sebebiyle bugün Çinli nüfus Doğu Türkistanlıların oranını geçmiş durumdadır. Çünkü Doğu Türkistan’a hemen her gün binlerce Çinli göçmen gönderilmektedir.
Ne yazık ki bütün bu olumsuzluklara rağmen Doğu Türkistanlıların yine de Çin’e karşı verecekleri bağımsızlık mücadeleleri, Çin ile ABD’nin karşılıklı tavizleri gereği uluslararası toplumların mücadele ettiği terörizmin bir parçası olarak görülmektedir.
Bu diplomatik girişimi de başarmıştır Çin.
Böylece Çin’in Doğu Türkistan’a karşı yaptığı bu vahşet, dünya kamuoyunda teröre karşı mücadele olarak meşruluk kazanmıştır.
***
Çin mallarını boykot etme çağrısı gibi, Sayın Başbakan’dan “van minut” diklenmesi istemek gibi hamaset yapanları kendi zavallı hallerine bırakırsak, Çin’deki bu tür baskılara karşı Türkiye’nin yapması gereken en önemli husus aynı diplomatik yolu takip etmektir.
Yani dünya gündeminde yeni bir kamuoyu oluşturup bu saldırının terörizme karşı değil bir millete karşı yapılan bir vahşet olduğunu aynı diplomatik boyutlarla dünya kamuoyunda gündeme oturtmaktır.
Başbakan’ın en yetkili ağız olarak “Burada bir vahşet var. BM Güvenlik konseyi daimi üyesi olan Çin’in bu vahşete seyirci kalmasını anlamakta zorlanıyoruz” diyerek orada adeta soykırım yapıldığını dile getirmesi bu açıdan çok önemlidir.
Bu vahşetin durdurulması için en önemli adım ABD ve elbette ki BM nezdinde girişimlerde bulunulması olacaktır.
Dileğimiz vahşetin bir an önce durdurulacağı bir dünya kamuoyunu Çin üzerine çevirebilecek etkili bir diplomasidir.
Gerisi laf ü güzaf olur…
KAYNAK : http://www.dorduncukuvvetmedya.com/unalbolat/457-hamaset-dou-tuerkstan-ve-cn-gerce-.html
Etiketler: Çin » Dünya » Görüş Yorum » Gündem » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz
BENZER HABERLER