ÇİN UYGUR BİLİM ADAMLARINI PEŞ PEŞE İDAM VE AĞIR CEZALARA ÇARPTIRARAK YOK EDİYOR

Prof. Dr. Eugene M. Chudnovsky (New York City Ün.Öğretim Üyesi)

Xinjiang Üniversitesi’nin eski Rektörü ve Çin’in en ünlü coğrafyacılarından biri olan Tashpolat Tiyip, en son 2017 baharında, Almanya’da bir araştırma merkezinin açılmasına katılmak üzere Pekin havaalanına geldi.Ancak,Almanya uçağına binme yerine ortada hiç bir iz bırakmadan aniden ortadan kayboldu. Birkaç ay sonra, bir üniversitede profesör olan 37 yaşındaki eşi Venira, Tiyip’in Çin güvenlik güçleri tarafından gizlice kaçırılarak hapsedildiği duyurdu. Kocasının öğrencilerinin aklını zehirleyen “iki yüzlü” Uygur ayrılıkçısı olmakla suçlandığını bildirdi. Daha sonra 22 yıl gecikmeli idam cezasına çarptırıldığı belirtildi. 50 ülkeden binin üzerinde Coğrafyacı bilim insanları ortak imzalı bir mektup hazırlayarak Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’e yolladılar.Bu mektupta Taşpolat Tiyip’e verilen idam cezasının durdurulmasını talep ettiler.

Prof.Taşpolat Tiyip, Çin’in Uygur bölgesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada bitirdi. Xinjiang Üniversitesi’ndeki coğrafya programına kayıt olmadan önce köyünde tarım ile uğraştı ve traktör sürücüsü olarak çalıştı. Mezun olduktan sonra aynı Üniversite’de beş yıl öğretim görevlisi olarak çalıştı.Daha sonra Lisans üstü ve doktora öğrenimini Tokyo Üniversitesi’nde uygulamalı coğrafya bilim dalında tamamladı. 1993 yılında Urumçi Üniversitesinin Coğrafya Bölüm Başkanı oldu ve nihayet 2010 yılında Üniversite Rektörü olarak atandı.

Prof.Dr. Tiyip’in ekosistemlerin uydu algılaması konusundaki bilimsel çalışmaları ona uluslararası düzeyde onun tanınmasını ve ünlü olmasını sağladı. Güçlü zekaya ve muazzam enerjiye sahip ve birçok yabancı dilde akıcı olarak konuşabilen bir bilim insanı olmanın yanıında karizmatik bir liderlik yeteneğine de sahipti. Dünyadaki sayısız üniversiteyle yakın ilişkiler kurdu. Öğrencileri ve meslektaşları onun tutuklanması ve ölüm cezasına çarptırılması haberiyle şaşkına döndü. Onlara göre, Tiyip hiçbir zaman Çin’e sadakatsizlik göstermemiştir.

Bir çok kişi Çin’in Prof.Dr.Taşpolat’ı Uygur kültürüne yaptığı katkı ve tanınmasının etnik kıskançlık nedeniyle onu idam ederek cezalandırmak istediğine inanıyorlar. Ayrıca onun bir Müslüman Uygur azınlık mensubu olarak onun küresel düzeydeki referansını uluslar arası toplum ve bilim çevrelerindeki bilimsel ünü ve yüksek düzeydeki görünürlüğünün kurbanı olduğuna inanıyor. Çin’de yaşayan etnik Çinli olmayan bir Müslüman Uygur azınlık mensubu bir traktör sürücüsünün Paris’teki Sorbonne Üniversitesinden Honoris Causa ödülü alabilecek bilimsel zirveye yükselmesini Çin yönetimi Şövenist duygular ve kıskançlıktan dolayı bir türlü kabul edemiyor. Taşpolat Tiyip dünya çapında tanınmış ve yükselen bir Uygur bilim insanı olarak Son yıllarda kaybolan yüzlerce Uygur bilim adamı ile aydınının kaderini paylaşmış bulunuyor.

Doç.Dr. İlham TOHTİ : Pekin Merkezi Milletler Üniversitesinde hukuk ve Ekonomi bilim dalında Yrd. profesörü İlham Tohti, 2014 yılında Çin yargısınca ömür boyu hapse mahkum edildi. Bu yıl ABD’li iki milletvekillerinin öncülüğünde  bir grup milletvekili tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi . Kendisine şimdiye kadar bir çok uluslar arası ödül verilmiştir.

Prof.Dr.Rahile DAVUT : Tanınmış bir halk bilimi ve Antropoloji profesörü olan Rahile Dawut, 2017 yılının Aralık ayında ABD’de yaşayan kızına kendisinin Urumçi’den trenle Pekin’e doğru yola çıktığını bildirdikten sonra ortadan kayboldu. Şimdiye kadar kendisi hakkında hiç bir haber alınamadı.

Prof.Dr.Abdulkadir CELALETTİN : Ülkesinde tanınmış bir şair yazar bilim adamı ve hatip toplum önderi ve Edebiyat profesörü olan Abdulkadir Celaleddin’in Ocak 2018’de bir gece yarısı Çin polisince evi basıldı ve kafasına siyah çuval(kukuleta) geçirilerek tutuklandı. Şimdiye kadar nerede ve niçin tutulduğu hakkında hiç bir bilgi alınabilmiş değil. Hakkında hiç bir açıklama bulunmuyor.

Bu Durum Buzdağının Zinvesi ve Görülebilen Bir Kısmı

Çin yönetimi resmi açıklamalarında Uygur bölgesinde yaklaşık 11 milyon etnik Müslüman Uygur azınlığın yaşadığını iddia ediyor. Bölge’ye 1955 yılında özerk bir statü kazandırılmasından sonra Çin hükümeti Uygur kültürü ve diline karşı giderek günden güne artan bir şiddetle baskı hoşgörüsüzce uygulamalar icra etmeye başladı. Son yıllardaki uygulamalar ise tamamen etnik Uygur kimliğini tehdit olarak görme algısına yönelik olarak gerçekleştiriliyor. Bu farklı kültür ve kimlikten kurtulmanın tek yolunun onları çeşitli yöntemlerle asimile ederek dönüştürmek ve daha sonra tamamen imha etmek olduğuna inanılıyor. Çin, 2015’ten beri Müslüman Uygur etnik vatandaşlarının tamamının zorla kan örnekleri ile DNA nümunelerini alarak büyük bir veri tabanı Ambarı oluşturdu. Ülkenin genelinde ortak kullanım alanlarında fiziki ve polisiye tedbirlerin yanında yüksek çözünürlüklü kameralar,yüz tanıma sistemleri ile onların her haraketini kontrol ediyor. Elde ettiği verileri ise yapay zeka kullanan süper bilgisayarlara bağlayarak arşivliyor.

Toplama Kampları : Bölgede yaşayan Müslüman etnik azınlık nüfusunun % 20’sini oluşturan yaklaşık 2 milyon kişi Toplama Kamplarında hapiste tutuluyorlar. Çin, önceleri bu kampların varlığını inkar etti.Ancak, 2018 yılında BM. ve bağımsız insan hakları ve hukuk Kuruluşları uydular aracılığı ile bu toplama kamplarının yeri ve büyüklüklerini tesbit ederek kanıtladı. Çin yönetimi bu deliller karşısında bu kampların Yeniden Mesleki Eğitim Merkezleri olduğunu iddia ederek kabul etmek zorunda kaldı. Bölgede yaşayan ve etnik Çinli olmayan bütün Müslüman azınlıklara mensup İnsanlar bu kamplarda süresiz olarak gözaltında tutuluyorlar.Bunların Yargı önüne çıkarılması ve suçlarının tesbiti mümkün görünmüyor.

Azınlık aileler parçalanmış ve aile birliği yok edilmiş durumda. kadınlar erkeklerden, Çocuklar ebeveyinlerinden kalıcı olarak zorla koparılıyor. Çin’in bu toplama kamplarından bir şekilde sağ olarak kurtulanalardan yurt dışına çıkmayı başaranların küçük bir bölümü kendilerine yapılan baskı,zulüm ve işkenceleri medya anlattılar. Kendilerine uygulanan şantej,tehdit ve ve işkenceler ile şahidi oldukları başka tutuklulara uygulanan ölüm hikayeleri anlatıyor . Uzmanlar Çin’in toplama kamplarındaki Müslüman Uygur azınlıklara karşı uygulamalarının 1940’lı yıllarda Almanya’nın Nazi toplama kamplarındaki uygulamaların aynısı olduğunu belirtiyorlar.

ABD’ye göç eden bir Uygur ailenin kızı olan Uygur akademisyen Dr. Elnigar Iltebir geçtiğimiz Ağustos ayında Trump yönetimi tarafından Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Çin işleri Direktörlüğüne atanmış bulunuyor. ‘Çinli liderler bir Uygur’un Beyaz Saray’a atanmasındaki mesajı almış olmaları gerektiğini düşünüyorum.

Çin yönetimi haksız ve hukuuksuz olarak hapiste tuttuğu sayılarını bilmediğimiz belki de yüzlerce ifade edilen Uygur bilim adamları ile Akademisyerleri bir an önce serbest bırakmalı ve toplama kamplarını da bir an önce kapatmalıdır.

Ey Çinli Yöneticiler : Şunu asla aklınızdan çıkarmayınız .80 yıl önce Almanya’da sizin yaptıklarınızın aynısını yapan Nazi Liderleri ile etnik soykırım cinayetlerini işleyenlerin hayat hikayelerini lütfen okuyunuz. Alman Nazilerinin akibetleri size iyi bir ders olmalıdır. Nürnberg duruşmalarında yargılanan Faşistlerin sonu bu konuda sizlere hiç şüphesiz çok iyi şekilde yardımcı olacaktır.

Bu makalenin yazarı Eugene M. Chudnovsky, New York City Üniversitesi’nde seçkin bir profesör ve Endişeli Bilimciler Komitesi’nin başkanıdır .

KAYNAK : https://www.washingtonexaminer.com/opinion/he-was-a-world-famous-uighur-academic-but-china-sentenced-him-to-death-anyway?fbclid

Etiketler: Dünya » etnik Çatışma » Genel » Haber » insan hakları » Röportajlar