logo

trugen jacn
22 Eylül 2019

ANA HATLARİYLE DOĞU TÜRKİSTAN VE YAKIN TARİHİ (2.BÖLÜM)

Muhammet Örtlek resimleri ile ilgili görsel sonucu

Muhammet ÖRTLEK

Doğu Türkistan tarih boyunca çok uluslu etnik, dinî, sosyal yapıların yaşadığı coğrafyadır. 1678’de Dzungharia (Zungaria)’daki Kalmuk Moğolları”nın yardımıyla Ak Dağlık Hoca Hadrat Apak, rakiplerini yenerek Kaşkar’da İslâmî bir teokratik devlet kurmuştu. Elbette bu devletin kurulması ise, Çin-Mançu otoritesine meydan okumaydı.

17. Yüzyılda Dzungharia (Zungaria) Moğollar’ın hâkimiyeti altındaydı. Çin-Mançu yönetimi tarafından Sincan’ın Tarım adlı bölgesi “İslâmî veya Müslüman saha” olarak isimlendirildi. Daha sonra Çin, Dzungharia (Zungaria)’yı 1757’de kendi topraklarına kattı. Çin, bölgede kontrolünü sağlamlaştırmak için Tarım ve Kansu gibi yerleşim yerlerini, Çin’in diğer kesimlerinden getirdiği Altay halklarını yerleştirdi. Bununla birlikte Kaşgar da 1759’da Çin egemenliğine alınarak İslâm veya Müslüman alan şeklinde tanımlandı. Böylelikle Çin, Müslüman varlığını resmen tanımış olmaktaydı.

Çin ordularının Doğu Türkistan’a geldiği 1755’ten, Yakup Bey’in birlik sağladığı 1865’e kadar geçen 110 yıllık süreye “Birinci Çin İstilâsı Dönemi” denilmektedir. Ancak Çinliler bu kadar uzun zaman zarfında istilâyı tam manasıyla gerçekleştirememişlerdir. Çünkü belirtilen 110 yıllık dönem, Doğu Türkistan için Çin’e karşı “İsyan Yüzyılı” olmuştur. İsyanlar şu şekilde sıralanmaktadır:

“1757-1759’da Büyük Hoca (Burhaneddin Hoca) – Hoca Cahan (Küçük Hoca) İsyanı, 1765’te Üç Turfan İsyanı, 1815’te Ziyavdin Hoca İsyanı, 1824-1828’de Cihangir Hoca İsyanı, 1830’da Yusuf Hoca İsyanı, 1847’de Yedi Hoca İsyanı, 1857’de Velihan Töre İsyanı, 1864’te Kuçar ve Döngenler İsyanı”dır. Gerçekleşen isyanlar Çin hâkimiyetine karşı yapılmış olup, aynı zamanda Çin’in vergi politikalarını da kapsamaktadır.

Türkistan cumhuriyetleri haritası ile ilgili görsel sonucu

19. Yüzyıl boyunca Müslüman nüfusun yoğun olduğu bölgelerde, Çin-Mançu otoritesine karşı birçok isyan gerçekleşti. İsyanlardan biri de Fergana Vadisi’nin yerlilerinden Muhammed Yakub Bey (1820-1877)’in liderliğindeki 1877’deki isyandır. Yakup Bey 1851’de Siri Derya’nın Ak Mescit Kasabası’na vali olarak atandığında, kariyerinin parlak günlerini yaşıyordu. Ancak Khudaya Han’la yaşadığı sorunlar ve Rus saldırısına karşı koyamamasından dolayı 1853’te Buhara’ya gitmek zorunda kaldı. Yakup Bey hakkında 1865’te af kararı çıkartılarak, kendisi Hokand’a geri geldi. Khudaya Han tarafından Kaşgar’a yardım için görevlendirilerek Buzruk’a ve Nakşibendi tarikatının Sufi Şeyhlerinden Khwadja (Hodja-Hoca) / Khwadjagan (Hodjagan-Hocagan) Ailesine gönderildi. Hokand Hanlığı’nda yaşayan Ak Dağlık ve Kara Dağlıklar, Kaşgar’da, Çin-Mançu yönetimine karşı ayaklanmalar ve Batı Sincan’da teokratik idareyi yeniden kurma girişimi başlattılar. Bu süreçte Çinli Kansu Müslümanları, Çinliler ve Sincan arasında bir engel oluşturuyordu. Yakup Bey, hizmet vermekte olduğu Buzruk ve Khwadjagan (Hodjagan-Hocagan) Ailesinin yanından ayrılarak, daha da güçlenmiş olarak siyasete girdi. Buna ek olarak 1867’de kendi kurduğu İslâm devletinin yöneticisi oldu. Yakup Bey, ilk yıllarda kendisini Hokand Hanları’nın vasisi olduğunu ileri sürdü. Bir de “Atalık Gazi” ünvanını kullandı. Sonra tam bağımsızlık iddiasıyla “Yakup Bey Badawlat (İlâhî/kutsanmış)” ismiyle hüküm sürdü.

Yakup Bey’in egemen olduğu Kaşgar, Khotan, Yarkand, Yengihisar, Aksu, Kucha ve Korla şehirleridir. Adı geçen yedi şehrin hepsine Yettishahr (Yedi Şehir-Heptapolis) denilmekteydi. Yakup Bey’in hızlı yükselişi özellikle İngiltere, Rusya ve Osmanlı Devleti’nin dikkatini çekiyordu. Çünkü Doğu Türkistan’da birlik sağlamak neredeyse romantizmden ibaretti. Ancak Yakup Bey, Yedi Şehir arasında birliği gerçekleştirmişti.

Diğer taraftan Rusya ve İngiltere’nin de rekabet halinde olduğu, İç Asya’yı ele geçirme planlarının da ivme kazandığı bir dönemdir. İngilizler 1849’da Pencap’ı, 1865’te Taşkenti ele geçirdiler. Ruslar ise 1868’de Semarkand’ı aldılar. Ruslar tarafından Ma’veraün’nehir ve çevresini kapsayan Transoxania adında işgal bölgesi kuruldu. Bununla birlikte Sincan’daki Mançu yönetiminin de çöküşüyle, İngiltere ve Rusya Sincan’da karşı karşıya kaldılar.

Yakup Bey, İngilizler’in uzlaşma imkânı bulabileceği bir adres olarak belirdi. Sincan üzerinde iki büyük gücün mücadelesinde, Yakup Bey, İngiliz ittifakını Ruslar’a tercih etti. Çünkü Rusya yakın coğrafyada olup, jeopolitik ve lojistik avantajı sayesinde, Sincan için potansiyel tehditti. Buna ek olarak Yakup Bey, 1874’te İngiliz-Hindistan’ının ileri gelenlerinden Sir Thomas Douglas Forsyth ile diplomatik ilişkiler kurdu. Forsyth’nin Sincan’la ilgili iki adet yazılı eseri mevcuttur. Bunlardan birincisi Kalkuta’da 1875 yılında Foreign Department Press’in yayınladığı “Report of a mission to Yarkund’in 1873, under command of Sir T.D. Forsyth: With historical and geographical information regarding the possessions of the ameer of Yarkund (1873 Yılı Yarkund’da Görev Raporu: Sir T.D. Forsyth’in Komutasında Coğrafi Bilgileri ve Yarkund’un Sahibinin Mülkiyeti Hakkında)”dur. İkincisi ise, “Momerandum on Routes from the Punjab to Eastern Turkistan 1827-1886 (Pencap’tan Doğu Türkistan’a Giden Yollarda Bildiriler/Mutabakat 1827-1886)” kitabıdır. Her iki kitap da dönemin Sincan/Doğu Türkistan’ını anlamamıza yardımcı kaynaklardır.

Doğu Türkistan tarihinde Yakup Bey’in Yedi Şehir arasında tesis ettiği birlik, kurmuş olduğu İslâmî devlet, İngiltere ve Rusya arasındaki tercihi dikkatlerin kendisine ve Sincan’a çekilmesine sebep oldu.

Rusya’ya mesafeli duran Yakup Bey, sınır anlaşmazlıklarının iki taraf arasındaki tansiyonu yükselttiğini gördü. Rusya ile uzlaşmazlığın tehlikesini erken fark eden Yakup Bey, Rusya’nın Kaşgar’da konsolosluk açmasına ve ticaret haklarının genişletilmesini sağladı. Böylece Yakup Bey, İngiltere ve Rusya arasında denge politikasına yönelmiş oldu. Rusya’nın gücünün bir diğer göstergesi de, Yakup Bey’in 1870’de Urumçi’yi ele geçirmesine cevap olarak Çar ordusunun Ili bölgesini işgal etmesiydi.

Yakup Bey, Çin ve Rusya arasında politika geliştirmeye çalışırken Osmanlı Devleti ile de temaslar kuruyordu. İlişkilerin geliştirilmesi için Yakup Bey, 1873’te hem yeğeni hem de Kaşgar Valisi olan Seyyid Yakup Han Tora’yı İstanbul’a gönderdi. Seyyid Yakup Han Tora dönüşünde, Osmanlı Sultanı Emir El-Mü’minin’den Yakup Bey’e “Sadık Komutan Yakup Bey” başlıklı bir belge getirdi. Böylece Yakup Bey’in Osmanlı ile ilişkileri gelişme kaydetmişti.

Forsyth’ye göre, Osmanlı’dan Yakup Bey’e silâhlar ve subaylar gönderildi. Uzak mesafeden gelen bu destek ahlâkî ve prestijli bir yardımdı. Çünkü Osmanlı Padişahı aynı zamanda Halife ünvanını kullanarak Müslüman dünyasının liderliğini de yapıyordu.

Piyasada Malla Han’ın (1858-1862) adına “Başkent Hokand” yazılı madenî paralar dolaşmaktaydı. Yakup Bey de, 1867 ve 1873 yılları arasında üzerlerinde “Başkent Kaşgar” yazılı madenî paraları piyasa sürmüştü. Aynı zamanda Yakup Bey’in paraları “Osmanlı Sultanı Abdülaziz”in adını da taşıyordu. Diğer taraftan Yakup Bey’in para bastırması, bir çeşit egemenlik göstergesiydi. Paralarda Sultan Abdülaziz’in adının yazılı olması da, Yakup Bey ve Osmanlı’nın birbirlerine olan ilgisini ortaya koyduğu söylenebilir.

Yakup Bey 1877’de Çin Generali Tso Tsungt’a karşı Urumçi’nin yakınında iki savaş yaptı. Aynı yılın Mayıs ayında Korlo’da askerlerinin geri kalanını Yarkand’a çekerken, Yakup Bey muhtemelen felç sebebiyle öldü.

Kansu’daki Hui (Çince konuşan) Müslümanları’nın ayaklanmasını bastırmakla görevli olan General Tso Tsungt’ın, isyandan 3 yıl önce Müslümanlar ve Hui’ler hakkında çeşitli kaynaklardan okumalar yaptığı bildiriliyor. Böylece Tso Tsungt’ın, Yakup Bey’in Yedi Şehir arasında sağladığı Müslüman birliğini katalitik etki ile düşmanın reaksiyonunu yavaş yavaş azaltmıştır.

Yakup Bey’in 1877’deki isyanının bastırılmasından 6 yıl sonra, 18 Kasım 1884’de, Çin-Mançu yönetimi bölgeyi, Çin eyalet idare sistemine dahil ederek bölgenin ismini “Hsin-Chiang” olarak belirledi. Böylece Doğu Türkistan resmen Çin’in 19. eyaleti oldu. Çin’in Doğu Türkistan’ı işgali ve kendisine bağlamasıyla, 1878 ve 1944 yıllarını kapsayan “İkinci Çin İstilâsı Dönemi” başladı.

Çin’in milliyetçi cumhuriyet (1911-1949) döneminde, Sincan’daki kaotik ortam devam etti. Çin yönetimi her zaman Doğu Türkistan Müslümanlar’ı tarafından yabancı bir güç şeklinde kabul edildi. Müslüman Türkler arasındaki milliyetçilik, Yakup Bey’in Emirliği’nin yıkılmasından itibaren güçlenerek büyüdü ve sonuçta ayrılıkçı hareketler ortaya çıktı.

Doğu Türkistan merkezli isyanlar, İkinci Çin İstilâsı Dönemi’nde de görüldü. Bunlar sırasıyla 1912’de Kumul’da başlayan Tömül Helpe (Timur Halife) liderliğindeki isyan, 1931’de yine Kumul’da Hoca Niyaz isyanı, Ocak 1933’te Turfan’da Mahmut Muhiti isyanı, Şubat 1933’te Hoton’da Mehmet Emin Buğra isyanıdır. 1912 ve 1933 yılları arasındaki isyanlar neticesinde, Kaşgar’da 12 Kasım 1933 Sabit Damolla başkanlığında “Şarkî Türkistan İslâm Cumuriyeti” adıyla bir devlet kurulmuştur. Ancak Ruslar, sınırlarında yeni kurulan böyle bir devletten hoşnut değillerdir. Ruslar’ın desteğiyle 12 Nisan 1933’te Urumçi’de hükümetin başına getirilen Çinli Albay Şın Şi Sey, Kaşgar’daki yeni kurulan Şarkî Türkistan İslâm Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmada başarılı olmuştur. Sonrasında Hoca Niyaz, Urumçi’deki Şın Şi Sey hükümetinin başkan yardımcılığına getirilir. Bir müddet sonra hapsedilir ve daha sonra boğdurularak öldürülmüştür. Konuyla ilgili Michael E. Clarke’ın 2011’de Routledge Yayınları’ndan çıkan “Xinjiang and China’s Rise in Central Asia – A History (Sincan ve Çin’in Orta Asya’daki Yükselişi – Bir Tarih” isimli kitabı önemli bir kaynaktır.

Şarkî Türkistan İslâm Cumhuriyeti’nin yıkılması ile devam eden isyanlar ise, 1940’lı yıllarda Altay’da başlayan ve 10 yıl süren Osman Batur isyanıdır. Uygur ve Kazaklar’ın başını çektiği isyanın uzun sürmesinin sebebi, gayrimüslimlerin de isyana destek vermeleridir. 1944’te patlak veren isyan, Fatih Müslim ve Alihan Töre öncülüğündeki “Şarkî Türkistan Cumhuriyeti”nin kurulması ile sonuçlanan Nılkı ve Gula isyanlarıdır.

Şarki Türkistan Cumhuriyeti’nin 5 Ocak 1945 tarihli bildirgesine göre, Cumhuriyet’in amacı “Dinî hürriyete sahip, çok uluslu demokratik bir devlet kurmaktır.” Yeni kurulan devletin resmî dininin İslâm olarak kabul edilmemesinde, isyana gayri müslimlerin de destek vermesi muhtemeldir. Bu devlete 1945’te Altay ve Tarbagatay vilayetleri de katılmıştır. Şarkî Türkistan Cumhuriyeti, varlığını 3 yıl sürdürdü.

Şarkî Türkistan Cumhuriyeti 1949 yılının ikinci yarısında, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) başkanı Stalin ve Çin devleti başkanı Mao ile düzenlenen “Üçüncü Çin İstilâsı”yla yıkılmıştır. Şarkî Türkistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmet Can Kasımî ve devletin ileri gelenleri, Pekin’de yargılanmak için bir Rus uçağına bindirilirler. Ancak uçak Pekin’e değil, Alma-Ata semalarında kaza süsü verilerek düşürülür. Böylece Doğu Türkistan dâvâsı, Komünizmin acımasız yüzü ile tanışmıştır. Diğer taraftan Cumhuriyet’in kurulmasını sağlayan milliyetçi ideoloji, bölgede varlığını halen devam ettirmektedir.(2.bölümün sonu.yazı devam edecek)


KAYNAK : https://www.yeniasya.com.tr/muhammet-ortlek/dogu-turkistan-4_501250

Etiketler: » » » » » » » » »
Share
733 Kez Görüntülendi.