logo

trugen jacn
13 Temmuz 2019

FAŞİST ÇİN’İN UYGUR SOYUNU KURUTMA TAKTİKLERİ

erkin sidiq ile ilgili görsel sonucu

  ( Dr. Erkin Sıddık’ın  11.01.2019 tarihli yazsı)

Uygur fizik mühendisi Dr. Erkin Sıddık’ın, sağlam kaynak ve  belgelere dayanan, işgalci Çin faşist hükümetinin Doğu Türkistan’da Uygur soyunu kurutmaya yönelik yürüttüğü baskıcı ve şiddet politikasında kullandığı yöntemler hakkında kaleme aldığı 11 Ocak 2019 tarihli yazısında şu bilgilere yer verilmiştir:

Uygurların durumu son derece kötü, hatta facia denecek kadar vahimdir. Uygurların sonunun ne olacağı, bundan sonraki çabalarımıza bağlıdır.

Çin komünist hükümetinin, Uygur soyunu kurutmak yöntemleri dörttür:

  • Asimilasyon ile yok etmek;
  • Cismi ve ruhi cihetten sakatlamak yöntemiyle yok etmek;
  • Nüfus artışını durdurarak yok etmek;
  • Katliamla yok etmek.

1-Asimilasyonda da dört yöntem kullanılıyor: 1) Uygur dilini, dinini, medeniyetini, örf-adeti ile Uygur’u temsil eden her şeyi yok etmek; 2) Doğu Türkistan’daki Çinli nüfusu arttırarak Uygur’u azınlık durumuna düşürmek; 3) Okutmak veya iş bulmak bahanesiyle Uygur gençlerini Çin’in iç kesimlerine göndererek beyin yıkamak; 4) Yumuşak ve sert gen mühendislik tekniği ile Uygurların beynini yıkamak, ruhunda mevcut olan Uygurluk bilincini yok edip, yerine Çin ırkının öğelerini yerleştirmek.  Örneğin: Toplama kamplarına kapatılan büyükler casino siteleri ile bunların yuva ve kreşlere alınan çocuklarının beyinlerini yıkamak için zorla Çince öğretmek, Çin medeniyetini kabul ettirmek,  Çince şarkı söyletmek, Çin danslarını oynatmak ve Çinli Henlerle beraber yaşamaya zorlamak gibi yöntemler kullanılıyor. Çin faşistleri, hapishane ve toplama kamplardaki Uygurlara yukarda bahsedilen yumuşak yöntemler dışında, akıl almaz işkence olan sert yöntemlere de acımasızca baş vurmakta. İngiliz Uygur uzmanı Bayan Juan Smith Fenly (?), Çin’in Uygurlara karşı yürüttüğü baskıcı siyasetinin zirve yaptığı geçen yıl bölgeye gidip tetkik eden yabancı uzmanlar arasında yer alıyor. Yakında Hür Asya Radyosu, adı geçen hanımın tetkik sonucu bir makale yazdığından bahisle şu bilgileri verdi: Bayan Fenly, Doğu Türkistan’daki tetkiklerini bitirip Eylül ayının başında  ülkesine döndükten sonra George Orwell’ın “1984” adlı romanını yeniden okuma ihtiyacını hissetmiş. Romanda, Çin hükümetine “Büyük Abi” nazarıyla bakıldığı, avamın hiçbir fikir hürriyeti olmadığı, insanların tüm hal ve hareketlerinin özel kameralar, dinleme cihazları, hatta televizyon kutusuyla gözetim ve denetim altında tutulan karanlık bir toplum haline dönüştüğü anlatılmış. Bayan Fenly makalesinin sonunda şu duygularına yer vermiş: Çin komünistlerinin kıskacına aldığı Doğu Türkistan’da asabiliği bitirmek ile ideolojiyi değiştirmek hareketinin tamamen örtüşmesi hayret vericidir. Kitabın sonunda bir Çinli hakimin şu sözlerine de yer verilmiştir:

“Biz düşmanlarımızı tamamen yok etmeyiz, onları değiştiririz. Bu muhalifler bize karşı çıkarsa biz onları yok etmeyiz, itikatlarını değiştiririz. Onların ruh dünyasını esir alır, yeniden yapılandırırız. İçinde delik açılır, onu sıkıp içinden seni çıkarır, yerine kendimizi doldururuz.”   Yukarıdaki ifadeler, Doğu Türkistan’da Uygurlara karşı yürütülen asimilasyon ile fikir değiştirmenin ne olduğunu gayet açık yansıtmıştır. 

2-Beden ile ruhu sakatlamak yöntemiyle yok etmek: (Dr. Erkin Sıddık’ın kaleminden)

“Daha önceleri toplama kamplarına bir müddet kapatıldıktan sonra kurtulup çıkan ve hür dünyaya ulaşabilen bazı kardeşlerimizden kamplardaki işkence metotları hakkında bilgi edinmiştik. Onların anlattıklarına göre mahkumlara bir çeşit ilaç içirmek, uykusuz bırakmak, kaplan koltuğunda uzun süreli oturtmak, elektrikli aletlerle işkence yapmak, el-ayaklarını zincire vurarak kımıldayamaz halde bırakmak gibi yöntemlerle azap çektirdiklerini, bu işkencelere dayanamayanların öldürülmeyi talep ettiklerini de duymuştuk. Birkaç ay önce sosyal medyada şöyle bir haber paylaşıldı: Güney bölgedeki bir toplama kampından bir müddet ilaç içirdikten sonra salı verilen bir grup kişi arasında evini bulup gidenler yeniden kampa alınmış, hafıza kaybından dolayı evlerini bulamayanlar ise serbest bırakılmıştır. Aşağıdaki sosyal medya ağında İngilizce yayınlanan 3 Ocak 2019 tarihli bir yazıda, Kazakistan vatandaşı Adil Amantay’ın  geçen yıl Doğu Türkistan’a gittiğinde  Börtala ilçesindeki bir toplama kampına kapatıldığını, babasının çabası sonucu kamptan çıktığını, babasının, çevresindekilere oğlunun bir fabrikada 600 Yuan maaşla işçi olarak çalışacağını, Adil’e Kazakistan’daki karısına her iki ayda bir telefon etmek için izin verildiğini söylediği belirtilmişti. Telefonla görüşen karısı ise, Adil’in her telefon görüşmesinde az konuştuğunu, kendisinin çok şey öğrenmekte olduğunu söylediğini, ayrıca çocuklarının ismini, yaşını, kaçıncı sınıfa gittiğini vb. sorduğunu belirterek, Adil’in ağır hafıza kaybı olduğunu bildirdiğini yazıyordu.” 

Dr. Erkin Sıddık yazısında, yurt dışında yaşayanların toplama kamplarından salıverilenlerin çoğunun eve döndükten en fazla bir hafta sonra öldüklerine dair bilgiler edinebildiğini ifade ile verdiği bir örneği şöyle anlatmıştır: “ Yakında ABD’de iki ayrı masterlık diploması alıp yurda dönen Muttalip Nurmuhammed’in toplama kampında uğradığı ağır işkence sonucu salıverildikten 10 gün sonra 41 yaşında vefat ettiği haberini facebook sayfamda paylaşmıştım.   Muttalip Nurmohammed ile California’da eğitim gördüğü sıralarda kardeş gibi yakın dost olmuştuk. Kendisi gayet yapılı ve sağlıklı biri idi. Bu tür vakıalar çok fazla olabilir ancak biz çok azından haberdarız.  Lakin toplama kampında veya çıktıktan sonra ölenlerin haberleri aralıksız gelmeye devam ediyor. Ayrıca, gelen görüntülü bilgiler, Çinlilerin Uygurlara uyguladıkları işkence türlerinin korkunçluğunu göstermekte, bazılarına insanın bakmaya bile yüreği dayanmayacak kadar vahşi olduğuna şahit olmaktayız. Bunları gördükçe kendi kendimize şu an toplama kamplarında olan Uygurlardan kaçının bunca işkenceden sonra sağlam kalabilmiştir diye sormadan duramıyoruz.  Çin hükümeti şu an Uygurlara ilaç içirmek, beyin yıkamak ve ağır işkence metotlarıyla onların, hiçbir şeye itiraz edemeyen, hiçbir harekete karşılık veremeyen, koyun gibi nereye güdülürse oraya giden, ölünceye kadar Hıtay’a  (Çinliye) ucuz, hatta bedavaya çalışan, yarım sakat insanlara döndürüldüklerini görmek zor değildir” Dr. Erkin Sıddık makalesinde devamla şunları yazmıştır:.

“Çin hükümeti bu tür ağır ceza yöntemlerini eskiden de kullanmıştı. Örneğin, Cellat Hıttay Wang Zheng, 1949-1953 yıllar arasında gerçekleştirdiği katliamdan sonra merkezi hükümete sunduğu raporunda Uygurlara yapacağı katliamı kastederek “Ben gelecek 50 yıla kadar hiçbir ayaklanma olayını başlatabilecek insan bırakmayacağım” demişti. Öte yandan Çin hükümeti Uygurları başlıca canlı organ tedarikçisi durumuna düşürmüş olup, onların organlarını (yurt içi ve dışında, özellikle İslam ülkelerinde helal organ diye) pazarlamakta. Bu nedenle çok sayıdaki Uygur birer sakat insana dönüşmüş, hatta erken ölmektedir. Çin hükümeti bu tür taktiklerle  bir yandan para kazanırken, öte yandan da Uygurları yok etmeyi gerçekleştirmektedir.”

“3- Uygurların nüfus artışını durdurarak yok etmek taktiği: Birkaç ay evvel yurttan gelen haberlerde toplama kamplarında 15 yaş üstü  genç Uygur hanımlara bir çeşit sıvı ilaç içirildiği ve bir müddet sonra bu hanımların tamamının adetten kesildikleri; çok sayıdaki  Uygur’u toplama kamplarına eşlerini birbirinden ayırarak kapatmak, kamptaki fabrikalarda da erkeklerle kadınları ayrı bölümlerde çalıştırmak; Erkeği kampa kapatıp kadını evde bırakarak, haneye birer Çinli erkek yerleştirmek, Uygur erkeklerini Çin’in iç kesimindeki hapishanelere nakletmek gibi yöntemlerle normal aile hayatı olan Uygur’un sayısı çok aza indirildi. Bu taktikler süremeye devam ederse, bir müddet sonra Uygur nüfusunun tamamen duracağı şüphesiz.”

“4-Uygurları öldürerek yok etmek: Bu amaca yönelik şu ana kadar Çin hükümetinin  Uygurlara karşı uyguladığı taktik ikidir: 1) Katliamla öldürmek;, 2) Dağıtarak öldürmek.  Geçen yıl Ekim ve Kasım aylarında sosyal medyada şu haberler yer aldı: ‘Korla’da yerleşik “Bingtuan” adındaki Askeri Üretim Birliği’nin, birkaç köyden yaşlı-çocuk-kadın ayırt etmeden 100 bin kişiyi bir gecede katliamla öldürdü.’ O zaman hükümetin bunu neden yaptığını anlayamamıştım. Yakında hükümetin “Bir Kuşak Bir Yol” İpek yolu projesiyle ilgili bir belgeselini izledikten sonra anladım. Meğer hükümet anılan İpek Yolu projesi kapsamında Korla’yı Asya ve Avrupa’nın serbest ticaret merkezi yapma kararı almış. Demek ki Korlalı Uygurlar bu projeye fazlalık görülerek bir gecede yok edilmiş, hem de dünyadan gizleyerek.  Benzer vakıa Doğu Türkistan’ın başka bölgelerinde de yaşandı mı bilmiyorum.  Hükümetin hapsettiği insanları kasten aç bırakmak, ilaç içirmek, ağır işkence  yapmak gibi yöntemleri neticesinde Doğu Türkistan’daki hapishane ile toplama kamplarında çok sayıda Uygur ölüyor. Toplama kampından kurtulup ABD’ye sığınan Mihrigül kardeşimin ifşa ettiği bilgilere dayanarak kamptaki Uygurların her üç ayda bir milyon içinden 130 bin kişin öldüğünü hesapla bulmuştum. Yurttan gelen haberler çok az olduğundan,  gerçeği öğrenmek son derece zor. Bunun dışında hapishane veya toplama kamplarına kapatılan Uygurların  yetimhaneye alınan çocuklarının sayısı da 500 bin civarında olup, onlar arasında ölenlerin sayısı da çok fazla.  Geçen yıl yurt dışından Doğu Türkistan’ın güneyinde ikamet eden akrabalarının ziyaretine gelen bir Çinli yurt dışına döndükten sonra akrabasının çalıştığı fabrika ile bir hapishane arasındaki birkaç km.’lik boş arazinin, o hapishanede ölenlerin cesetleriyle dolduğunu yazmıştı. Daha önceki bir yazımda belirttiğim gibi, Çin’in iç kesimine nakledilen Uygurlar, nereye götürüldüklerini bilmiyorlar, bunların aileleri de bunların Doğu Türkistan’da olmadıklarından habersizler. Çin’in iç kesimindeki hapishaneler civarında ikamet eden Çinliler bile yakınlarındaki hapishaneye nakledilen kalabalık Uygurlardan habersizler. Çin hükümetinin, bu şekildeki icraatının amacı, bu Uygurları oralara götürüp ölünceye kadar ağır şartlarda çalıştırıp, tedrici öldürmek, bence bir çeşit dağıtarak öldürme yöntemidir. Bu nedenle ben toplama kamplarını adam öldürme fabrikası dedim.”

“Yukarıdaki dört çeşit taktiğe dayanarak, Doğu Türkistan’da sadece sözde  normal hayat sürenler değil, hapishane ve kamplarda gördükleri ağır işkence sonucu ruhen ve bedenen  yarım sakat haline döndürülen Uygurların toplam sayısını 6-7 milyona düşürmenin pekala  mümkün olduğunu iddia edebilirim. Şu an Çin hükümetinin yapmaya çalıştığı bu olabilir. Bir hafta önce Dr. Mehmet Emin hazırladığı bir yazısında 2,300 yıl önceki Çin hükümetinin icat ettiği, halkı kontrol etmenin 5 çeşit yöntemini tanıttı. Şu anki hükümet, Uygurları kontrol altında tutmak için o yöntemlerden bazılarını uyguluyor. O yazıyı okumalarını tavsiye ederim.”

“5-hapsedilen Uygur sayısı tam ne kadardır? Şu ana kadar benim topladığım sayı: Li Fang adlı bir Çinli’nin uydu aracılığıyla çektiği fotoğraftan  tahmin yürüterek Doğu Türkistan’da diğer binalardan ayrı yerlere inşa edilmiş hapishane ile toplama kamplarına 1,360,000 insan sığar demişti. Bu yekün ile ilgili bir makale, 28 Aralık 2018 tarihli İngilizce yayın yapan The Epoch Times’da da yayınlandı. Li Fang, köylere inşa edilen yüksek duvar ile nöbetçi kuleleri olmayan hapishaneleri görüntüleyememiş, şehirlerin içindeki yüksek binalara yerleştirilenler ile yer altı toplama kamplarını fark edememişti. Şayet o fark edilemeyen hapishane ile kamplardaki Uygur sayısı yukarda verilen sayının %25’ini teşkil ederse, 340 bin kişiye tekabül eder. Öte yandan Çin’in iç kesimine 500 bin kişinin nakledileceği beyan edildi. Şimdilik açıklanan nakil illeri, Heilongjiang, Shanşi ve İç Moğolistan’dır. Ayrıca, Gansu’daki bir çölün ortasına inşaatı 2013 yılında başlanıp geçen yıl bitirilen ve bir milyondan fazla insan sığacak kapasiteli olan bir kampa Uygurların naklinin başlandığı haberi geldi. Uygur Acenta,  yuvaya alınan yetim çocukların sayısının 500 bini geçtiğini bildirdi. Bunları da katarsak toplam 3.7 milyon eder. Bu rakama, Korla’da katledilen 100 bin kişi ile dağıtılarak öldürülenlerin sayısı dahil değil. Çin aydınları 2019 yılında Çin’de büyük bir değişim olacağını var saymakta. Ortaya atılan ihtimallerden birkaçı meydana gelmiş olup, bunlar arasında Çin komünist hakimiyetinin değişmesi, komünistlerin düşüşüyle Çin’de büyük kargaşanın zuhur edeceğidir. Şayet ikinci ihtimal zuhur ederse, her kes kendi canını kurtarmaya bakar. Bu halde şu an hapiste olan 1.5 milyon Uygur’a yemek götürecek görevli kalır mı? Yurt dışındaki Uygurların vatandaki akrabalarıyla irtibatının kesilmesine 2 yıl geçti. Ben de onlardan biriyim. Bu nedenle vatandaki akrabalarımızın durumundan habersiziz. Kimseye de soramayız. Sorsak bile, onlar da tutuklu olan akrabalarının durumunu bilmezler. Bu durumda yurt dışında sukut etmek hakkında düşünmek gerek.  Nur Bekir’in Çin’e olan sadakati ile yaptığı hizmetler onu ceza almaktan kurtaramadı. ‘Sukut edersem vatandaki akrabalarımı kurtarırım’ diye hala Çin hakimiyetinden medet umanlar, Allah’tan da yardım dilemeleri gerek. Biz şu an vatandaki akrabalarımızın yurtlarında olup olmadıklarını ve hayatta olup olmadıklarını bilemeyiz. Hakikat şudur ki: Yurt dışındaki biz Uygurlar birlik olup, elinden gelen çabayı göstermek mecburiyetindeyiz. Çin baskısı altındaki tüm kardeşlerimizi ve tüm Uygur’u kurtarmadan, kendi akrabalarımızı kurtarmamızın mümkün olmadığını bilmeliyiz.”

Etiketler: » » » » » » » » » » » » » » »
Share
2068 Kez Görüntülendi.