Son Dakika
Doğu Türkistanlı Uygur Türkü Mihrigül Tursun 2015 yılınra yaşadığı Mısır’dan üçüz bebeklerini alarak Korla’da yaşayan Ailesini ziyaret için ülkesine gitti.Ancak,Uruumçi hava alanında Çin işgal güçlerince göz altına alınarak Çin zindanları ile Çin Nazi kamplarında 2018 yılına kadar hapsedildi. Bu arada üçüz bebekelerinden birisi bakımsızlıktan hayatını kaybetti. Çin’in işkencelerine dayanamayarak kendisini öldürmeleri için ÇKP Faşizminin Nazi ruhlu Çinli İşkencecilerine yalvardı.Ancak.kendisini öldürmediler. Mısır vatandaşı olduğu için Mısır yönetiminin girişimleri üzerine Eylul 2018’de hapisten çıkarılarak Mısır’a iade edildi. Mısır’da da Çin’in baskıları yüzünden huzurlu ve güvenli bir şekilde yaşaması sağlanamadı.Bunun üzerine hayatta kalan 2 çocuğunu alarak Eylul 2018’te ABD’ye iltica etti.Halen bu ülke’de yaşamaktadır. Mihrigül Tursun Çin Zindanları ile Çin Nazi Kamplarında başına gelenleri dünyanın en önde gelen medya organlarına anlatarak uluslar arası toplumun Doğu Türkistan’daki insanlık dramına ve ÇKP etnik soykırımlarının gündeme gelmesi için büyük çabalar göstermektedir. Kendisinin bir ABD.haber Sitesine verdiği raportaj, Türkçeye tercüme edilmiş ve siz değerli okuyucularımızın bilgisine sunulmuştur.
Uygur Haber ve Araştırma Merkezi (UYHAM)
2015 yılında Mihrigul Tursun Doğu Türkistanlı bir Uygur Türkü aydın.Mısır’da bir Üniversite’de öğrenimine devam ederken, 2015 yılında ailesini ziyaret için ülkesine gidiyor ancak, giriş yaparken Urumçi hava alanında Çin polisilerince göz altına alınarak tutuklanmış ve 2018 yılına kadar Çin Toplama kampları ile Çin hapishalerinde aralıkılarla hapsedilmiştir. Onlarca kez sorgulanmıştır. Niçin Türban taktığıı, yurtdışındayken nasıl bir terörist olacağı konusunda eğitim alıp almadığı ve bu konu üzerinde çalışıp çalışmadığının baskı,zulüm ve işkenceler altında sorguladığını söyledi.Bu arada Çinli işgalcılar daha 2 aaylık üçüz bebeklerini kendisinden zorla alarak ayırdılar. Daha sonra kendisini “etnik temizlik kampı” olarak tanımladığı Toplama Kamplarına gönderdi.
29 yaşındaki Mihrigül Tursun, serbest bırakılmasından bu güne kadar ülkesinde yaşayan Müslüman Türk azınlığın dramatik durumuna uluslar arası toplumun dikkatını çekmek için dünya medyasına sürekli açıklamalarda bulundu. Ülkeleriin ve uluslar arası insan hakları ve hukuk kuruluşlarının politik desteğini almak için onlarca kez uluslar arası topluma kendi hikayesini ve Çin yönetiminin Uygurlara karşı baskı,zulüm ve etnik soykırım cinayetlerini anlattı. Çin işgalindeki Uygurların “Ayrılıkçılık, Aşırılıkçılık ve Terörizm” başlığı ile tanımılanan üç kötü kuvvetten söz etti.Çin hükümetinin bunları gerekçe göstererem Müslüman Türklere nasıl baskı ve soykırım yaptığını ayrıntılı olarak anlattı. Özellikle Çin hükümetinin 11 Eylul terör saldırılarından sonra Küresel düzeyde Terörizmle mücadele uygulamalarından sinsice yararlanak Uygurları nasıl bastırdığı hakkında çarpıcı örnekler vererek bilgilendirdi. Ülkesinin nasıl bir polis devletine dönüştürdüğünü örneakleri ile anlattı. Ağustos/2016’da Urumçi’yi Bölgesel ÇKP Genel Sekreteri olarak atanan Çinli şövenist ve Han Nazisi Chen’in şiddet ve baskıcı uygulamaları hakkında bilgiler sundu. Çhen’in ülkesinde binlerce yeni güvenlik görevlisi ve Polis atadığını, tüm insanların ve ulaşım araçların GPS ile izlendiğini Müslüman Türklerin binlerce yüz tanıma kamerası ve biyometrik verileri kullanarak insanların nasıl takip edildiklerini bildirdi.
Mihrigül Tursun Çin işgal yönetiminin bu baskı ve zulümlerinin şiddetini artırarak devam ettirildiğini keyfi tutuklamalar, pasaportların iptal edilerek yurt dışına çıkışların engellendiğini binlerce bilim insanı din adamı,akademisyen şair yazar,Sanatcı ve sporcuların tutuklanarak Toplama Kamplarına hapserildiğini de karakterize ederek anlattı.
Çin’in bu kamapların varlığını önce inkar ettiğini ancak kanıtlar ve belgelerin ortaya çıkmasından sonra bu inkardan vazgeçtiklerini buna karşılık bu kampların ÇKP yönetiminin Meşru bir şekilde terörle mücadele uygulaması olduğunu ve kampların da “ ücretsiz mesleki eğitim – Vatansever eğitim yerleri” olduğunu ileri sürdü.Çin ayrıca bu kampların etnik Çinli göçmeneler ile yerli azınlıkların bütünleşmesine yardımcı olduğunu de iddialarına ekledi. Ancak Çin Toplama Kamplarının mağduru eski tutuklu Mihrigül Tursun Çin’in bu iddialarına karşılık tamamen farklı bir tablo çizdi.
Mihrigul Tursun : Çin Toplama Kamplarındaki Müslüman Kadınlar Adeta Kuşatma Altında Ve Esir Durumdalar !
Tursun Toplama Kamplarındaki Müslüman kadınların adeta Kuşatma Altındaki esirler gibi muamele gördüğünü anlatararak sözlerini şöyle sürdürdü ; “ 2017 yılında 20 gün süre ile “etnik kin ve ayrımcılık yapmak ve kışkırtmak” suçlaması ile bu toplama kamplarından birine hapsedildim. Hapsedildiğim koğuş çok küçüktü,Buna arağmen 60’tan fazla çok kalabalık bir şekilde kadınla birlikte kaldım. Koğuş adeta kalabalık bir hapishane hücresi gibi idi. Kadınlar bu küçük koğuşlarda Sardalye gibi paketlenmiş vaziyette kalıyorlardı. Yataklarda nöbetleşe uyuyorduk. Kadınların istirahat ve uyuyabilmeleri için diğer kadınıların yerlerini boşaltmaları gerekiyordu. Kadınlara Sorgulanmaları esnasında şiddet ve baskı yapılıyor ve çeşitli işkenceler uygulanıyordu. Kadınıların sorgu ve işkence için rastgele çağrıldıklarına şahit oldum. Bazen günlerce yiyecek verilmiyor ve aç bırakılarak cezalandırılıyorduk. Duş almamız yasaktı ve ve güneşi dahi görememiz engelleniyordu. Koğuş arkadaşlarımın tamamının vücutlarınde işkence izleri vardı. Tutuklu kadınlardan biri bana “ Çin Halk Cumhuriyeti Allah’tan daha büyüktür ! “ sloganını söylemeyi reddettiği için Çinli Gardiyanrlarca kendisine tecavüz ettiklerini söyledi.
Üçüz Bebeklerimden Biri Hastane’de Bakımsızlıktan Hayatını Kaybetti
Mihrigül Tursun Çin’in Toplama kamplarında başından geçenleri ABD Kongresinin-Yürütme Komisyonu’nda anlatmasından önce. CNN ile raportaj yaptı.
Mihrigül Tursun gözaltına alındığında daha 2 aylık olan üçüz bebeklerini hala emziriyordu. Tutuklandıktan üç ay sonra onun serbest bırakıldı ve hasta olan çocuklarının sağlığı iyileşinceye kadar hasta çocuklarla birlikte olmasına izin verdiler. Raportajinda Tursun, Urumçi’de bulunan bir Çocuk Hastanesine gittiğini ve hastanede tutulan , üçüz bebeklerinin en büyüğü olan Muhammed’in ameliyat sırasında öldüğünü bildirdiklerini ve cesedinin halen defnedilmediğini anlattı
Çin,Tursun’un Anlattıklarını Reddediyor
Çin dışişleri bakanlığı Tursun’un bu CNN ‘e verdiği ropartajindaki ifadesine karşılık “ Tursun’un kasıtlı olarak yalan söylediğini öne sürdü.Ancak, Urumçi Çocuk Hastanesi yetkileleri Tursun Hastenede ölen çocuğu ile ilgili CNN’nin bu konuda bilgi edinme ve yorum yapma isteklerini cevapsız bıraktı.
Kamptaki Kötü Şartlar Yüzünden üç ay gibi kısa bir sürede 9 Kadın Hayatını Kaybetti
Mihrigül Tursun kaldığı toplama kampındaki kötü yaşam şartları nedeniyle toplu ölüm olaylarının meyedana geldiğini,kendisinin kaldığı bir koğuşta 3 ay gibi kısa bir sürede toplam 9 Uygur kadının hayatını kaybettiği belirterek yaşadıklarını şöyle anlattı ; Çinli işkenceciler Sağ kulağımdan artık duyamadığım bir noktaya elektrik verdiler ve çok kötü şekilde beni davdüler. Baskı ve işkenceler altında Müslüman olmayı reddetmemi istiyorlardı. Benim ibadet ve dua edip etmediğimi, Kuran okuyup okumadığı sordular. Çok ağır ve acımasız işkenceler altında Allah’ı inkar etmeyi reddettim. Fakat amansız işkence altında, “Ya Allah -Ah Tengrim ) diye bağırdığımı hatırlayabiliyorum.
Çinli Gardiyanlar işkenceler yaparken,bir yandan da “Tanrına şimdi gelip seni kurtarmasını söyle,” diye söyleniyor ve sürekli bu kelimeleri tekrarlıyorlardı. Fakat ben bütün bu işkencelere rağmen inancımı inkar etmeyi reddettim.
Çin yönetimi İslam’ın bir hastalık olarak kabul ediyor ve islam inancına ait en küçük bir ritüeli dahi yasaklamıştı. Müslümanların selamlaşma şekli olan Arapça “ assalamualaikum ” (“Barış seninle”) demek dahi yasaktı. Kadınların baş örtüsü takmaları ve erkeklerin sakal bırakmaları suçtu. Kadınlar uzun elbiseleri ile sokaklara çıktıklarında Çinli Polisler onları yakalayıp anında uzun etek ve elbiselerini keserek kısaltıyorlardı
Çin’in Müslüman Uygurlara Karşı Dini ve Kültürel Soykırımları Devam Ediyor
Çin işgal yönetimi bir yandan toplama kamplarına hapsettiği Uygurlara baskı ve her türlü işken yöntemlerini uygularken diğer yandan onların Türk ve Müslüman kimliklerinden uzaklaştırmak için dini ve etnik soykırımlarını da acımasızca devam ettiriyor. Ailesinin memeleketi olan Çerçen’de İslami geleneklere göre evlenme töreni düzenleyen bir Uygur ailesinin başına gelenleri anlatan Tursun,bu düğün terönine katılan 400’den fazla misafirin izinsiz olan bu düğüne katılıdıkları için davetlilerin tamamının daha sonra topluca tutuklandıkların belirtti. Tutuklanan bu davetlilerin daha sonrası ÇKP yargısınca 1-7 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldıklarını da söyledi. Müslümanların, İslami inanca göre gelenekse cenaze törenleri ile cenazelerin toprağa verilmesi defin töreneleri yerine her Mahallede insa edilen Ölü Yakma fırınlarında yakılması uygulaması başlattığını de bildirdi. Ezan,kamet ve dua gibi davet çağrılarının yasaklandığını bunların yerine Kızıl şarkılar söylenemesinin dayatıldığını de ifade etti
Mihrigül Tursun “ Çin’in Uygurlara Baskı,Zulüm ve İşkenecelerini Korkmadan Anlatmaya Devam edeceğim
Marat- 2015’te ailesini ziyaret amacı ile gittiği Doğu Türkistan’ın başkenti Urumçi’de uçaktan iner inmaz tutuklanan ve yakalaşık 4 yıl kaldığı Doğu Türkistan’da aralıklarla Çin zindanları ile Çin Nazi Kamplarında akıl almaz baskı zulüm ve işikencelere maruz kalan Mihrigul Tursun Mısır yönetiminin girişimi ile Ağustos 2018 tarihinde Toplama kamplarından kurtarılarak mısır’a geri dönmesi sağlandı.Ancak,Mısır’da da Çin’in baskı ve zulümleri devam etti.Bunun üzerine Eylul 2018’da ABD’ne iltica başverusunda bulundu. Kısa sürede başvurusu olumlu karşılanan Tursun Eylul 2018’de ABD’ne geldi. Dünyanın önde gelen medya organlarına Çin’in Uygurlara yönelik baskı,zulüm ve etnik soykırım uygulamalarını cesurca anlatmayı sürdürüyor.Daha sonra ise kendisi ABD Kongresine davet edildi ve başından geçenleri Kongre üyelerine gözyaşları içinde analttı. Mihrigül Tursun raportajinin sonunda şunları de ifade etmekten geri durmadı ; “ Benim gibi Çin’in toplama kamplarından kurtulan vee yurt dışında yaşayan bir çok Doğu Türkistanlı Yurttaşlarım var.Ama bunlar ülkelerindeki ailelerinin başına daha kötü şeyler gelmesinden endişe ederem konuşmaktan korkuyorlar.Ama ben her şeyi göze aldım.Benim ailem de ülkem Doğu Türkistan’da yaşıyor.Ama Çin’in bu insanlık dışı baskıları ile soykırım uygulamalarını birileri anlatmalı ve uluslar arası topluma bildirmeli diye düşünüyorum. Ben şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da Çin’in Uygurlara Baskı,Zulüm ve İşkenecelerini Korkmadan Anlatmaya sürdüreceğim” dedi.
Etiketler: Çevre Sağlık » Din » Dünya » Eğitim » Ekonomi » Genel » Gündem » Haber » insan hakları » Ordular ve Silahlar » Siyaset » SoykırımBENZER HABERLER