logo

trugen jacn
30 Ağustos 2014

OSMANLI ŞEHZADESİ ABDULKERİM EFENDİ’NİN DOĞU TÜRKİSTAN MACERESİ

 

Gürkan Hacır

GÜRKAN HACIR

Çin’i zayıflatmak isteyen Japonya Sultan Abdülhamid’in torunu Abdülkerim Efendi’yi Doğu Türkistan’a başkan yapmak için oyunlar oynadı. Sürgün şehzadenin hayalleri, New York’ta ucuz bir otel odasında şüpheli bir ölümle noktalandı Çin’in, Doğu Türkistan’a yıllardan beri uyguladığı baskı ve şiddet bu son olaylarla artık iyice kural tanımaz bir hale dönüştü. Çin Halk Cumhuriyeti’nin devasa ekonomik gücünü göz ardı edemeyen birçok devlet bu insanlık dışı saldırıya sessiz kalmayı seçse de tepki veren ülkeler de oldu. Başbakan Erdoğan yaşananları soykırım olarak niteledi. Peki, Doğu Türkistan’la soydaşlık dışında hiç bağımız oldu mu? Uzak Asya’daki bu kardeşlerimiz hiç etki alanımıza girdi mi? Buyurun o halde…

OSMANLI İLE EVLİLİK Cumhuriyet ilan edildikten sonra iki önemli yasa yürürlüğe girdi. Birincisi hilafetin kaldırılması, (1924) diğeri ise Osmanlı hanedanlarının yurtdışına gönderilmesi. Bu iki önemli yasal düzenleme dünya emperyalistlerinin de başını döndüren gelişmelerdi. Çünkü sayıları yüzü geçkin Osmanlı hanedan mensubu onlarca ülkeye dağılmıştı. Ve Mustafa Kemal Atatürk tarafından kaldırılıncaya kadar da hilafet bu ailedeydi. Yani milyarlık İslam aleminin nüfuzu bu sayede rahatça kullanılabilirdi.

Hanedan mensupları yurtdışında büyük yokluk ve sıkıntı çektiler. Bu sıkıntılar yüzünden belki de istemedikleri birçok evlilik yaptılar. Kimler mi? 2. Abdülhamid’in oğlu Mehmet Abid Efendi, Arnavutluk Kralı Zogo’nun kız kardeşi Prenses Seniye ile; son halife Abdülmecid Efendi’nin kızı Prenses Dürrüşehvar Haydarabat tahtının varisi Prens Azam Han ile; Sultan 5.Murat’ın torunu Selma Hanımsultan Badalpur’un Müslüman lideri Seyyid Sacid Hüseyin Ali ile evlendi.

SEYFEDDİN EFENDİ’YE Bir de devlet yönetimini, Osmanlı ailesine devretmek isteyenler vardı. Abdülmecid Efendi’nin kardeşi Seyfeddin Efendi’nin oğlu Mahmut Şevket Efendi’ye, kurulmak istenen Filistin Devletinin başkanlığı teklif edildi. O ise daha çok yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde Hilafeti tekrar canlandırmak üzere çalışmalar yaptı. Şehzadeler Burhaneddin Efendi, Ömer Faruk Efendi ve Mehmet Abid Efendilere Arnavutluk ve Irak tahtları teklif edildi. Tahmin ettiğiniz gibi… Bütün bu evlenmelerin ve taht tekliflerinin altında bir nüfuz alanı yaratma kaygısı vardı. Osmanlı hanedanlarıyla evlenen Müslüman seçkinler, aynı zamanda halife ailesinden biriyle evlenmiş olmanın da siyasi ve dini ayrıcalığını yaşıyorlardı. İslam ülkelerine hakim olmak veya onlar üzerinden başka ülkelere ulaşmak isteyen emperyalist ülkeler de hilafet kozunu kullandılar. Yeniden diriltmeye çalıştıkları hilafet kurumu sayesinde nüfuz alanları oluşturmaya çalıştılar.

JAPONYA’NIN ÇİN OYUNU Bugün Doğu Türkistan’ın Çin’le yaşadığı büyük bunalımın altında Uzakdoğu’nun en büyük emperyalist ülkesi Japonya’dan bağımsız düşünmek hata olur. Japonya hemen yanı başındaki Çin’i istikrarsızlaştırmayı dahası kendi güdümünde bir devlet kopartma hayalini hep yaşattı. Bunun içinde her yöntemi denedi. (Tabii burada Doğu Türkistan’ın özgürlük mücadelesini bütünüyle Japonya’ya bağlamak haksızlık olur. Sadece Japonya’nın tarihten bu yana Güney Asya’da etki alanı yaratmak ve Büyük Asya İmparatorluğu ideali için girişimlerde bulunduğunu anlatmak istiyorum.) Sürgündeki Osmanlı hanedanları bu iş biçilmiş kaftandı. Güney Asya Müslümanları’nı bu yöntemle yanına alabilir, kontrol edebilirdi. Abdülkerim Efendi, 2. Abdülhamid’in büyük oğlu Selim Efendi’nin oğludur. Annesi Nilüfer Hanım’dır. İyi bir eğitim aldı. Önce Galatasaray’a ardından Harbiye’ye girdi. Ancak yurtdışına çıkma emri gelince babasıyla birlikte ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Eğitimi yarım kaldı.

BU İŞTE ÇAPANOĞLU VAR

Beyrut’ta tanıştığı (önce Maruni sonra Müslüman) olan Nimet Hanım’la evlendi. Halep’e yerleşti. Haydarabat Nizamı’nın oğluyla evli olan kuzeni Dürrüşehvar Sultan’ın da çabasıyla Haydarabat Nizamı’nın davetlisi olarak Hindistan’a gitti. Burada gördüğü ilgiden memnundu. Asya’ya açılarak Pan-İslamist bir devlet kurma fikri burada aklına iyice yerleşti. (Abdülkerim Efendi’nin Japonlarla da ilk teması burada kurduğu tahmin ediliyor) Ancak bu duruma İngilizlerin kayıtsız kalması düşünülemezdi. Abdülkerim Efendi’nin derhal Hindistan’dan sınırdışı edilmesini istediler. Dürrüşehvar Sultan engel olamadı; sınırdışı edildi. Abdülkerim Efendi’nin Japonlarla temasını asıl sağlayan kişiyse Muhsin Çapanoğlu idi. (Milli mücadele sırasındaki isyanlarıyla ünlü Yozgatlı Çapanoğlu ailesinden) Muhsin Bey ile çocukluğu bir arada geçmişti. Muhsin Çapanoğlu babasının görevi dolayısıyla sarayda şehzadelerle birlikte büyümüştü.

BAŞKANLIK TEKLİF EDİLDİ

Abdülkerim Efendi ile de dostluğu o yıllara dayanıyordu. Uzun yıllar yurt dışında gazetecilik yaptı. Paris’te kaldığı yıllarda Japonya’nın Paris Büyükelçisi ile yakın oldu. Şehzade Abdülkerim Efendi’yi de o tanıştırdı. Muhsin Çapanoğlu’nun ‘gazetecilik’ adı altındaki Japonya gezilerine Şehzade Abdülkerim Efendi de katıldı. Japon yetkililerle görüştü. Uzak Asya’da da olsa hilafeti yaşatma ve bir Türk devletinin başkanlığı hayalini Japonların da desteğiyle gerçekleşebileceğini düşünüyordu. Hedef Doğu Türkistan’dı. Bir yıldan beri süren ayaklanmanın başına geçmesi ve bağımsızlığını ilan edecek devletin başkanlığını üstlenmesini istediler.

GENERALLER KARŞILADI

Abdülkerim Efendi, 1933’te yaptığı Tokyo gezisinde bu hayale tam olarak inandı. Japonlar aynı zaman Tatar liderlerle de temaslarını sürdürüyorlardı. Abdülkerim Efendi’nin masrafları Japonlar tarafından karşılanıyordu. Aracı olan ise elbette Muhsin Bey’di. Tokyo’ya gelişi de oldukça şaşaalı oldu. Generaller, amiraller ve meclis üyelerinden oluşan bir kalabalıkla Tokyo girişinde karşılandı. ‘Yaşa’ sloganları atılıyordu. Kaldığı otele ziyaretçi akını başlamıştı. Aynı zamanda Japon gazeteleri de boş durmuyorlardı. Şimdiden Abdülkerim Efendi’yi ‘Doğu Türkistan tahtının’ yeni sahibi olarak ilan etmeye başlamışlardı. Abdülkerim Efendi’nin Tokyo çıkarması, Türkiye’de olduğu kadar dünyada da dikkatle izleniyordu. Abdülkerim Efendi ise ihtiyatı elinden bırakmıyordu: ‘Bu gezimin Pan-İslamizimle bir alakası yoktur. Turan milletlerinden birisi olan Türk milletinden olduğum için Turancılığa muhabbetim olması tabiidir. Doğu Türkistan’daki olaylarla hiçbir alakam yoktur.’ Durum tabii ki böyle değildi. Şehzade gücü eline alıncaya kadar ortaya çıkmak istemiyordu. Doğu Türkistan Türk-İslam Devleti Başbakanı’yla da temasları olmuştu. Başbakan Sabit Domalla’ya temsilci yollamıştı. Ama hayal uzun sürmedi. 1934’te Çin birliklerinin saldırısıyla Doğu Türkistan düştü. 1932’te kurulan devlet, ancak 2 yıl yaşayabilmişti. Japonya’nın emperyalist desteğiyle de olsa Osmanlı şehzadesini başına getirerek İslam aleminin desteğini alma planları da suya düşmüştü. Ve Çin’in bitmek bilmeyen baskı ve şiddet dönemi başlamıştı. Abdülkerim Efendi ise bir süre Tokyo’da kaldı. Güvenliğini Japon muhafızlar sağladı. Yine onların yardımıyla Amerika’ya uçtu. CEBİNDE 1 DOLAR VARDI Ve bu hayalin sona ermesinden tam bir yıl sonra 4 Ağustos 1935 günü New York’ta kaldığı ucuz otel odasında alnından vurulmuş halde ölü olarak bulundu. New York polisinin tutanağına göre Şehzade Abdülkerim Efendi intihar etmişti. Silahı alnına doğrultmuş ve tek atışla canına kıymıştı. Başının sağ tarafında 32 kalibrelik bir kurşun deliği vardı. Cebinden 1 dolardan bile az bir para çıkmıştı. Kaldığı otelin günlüğü 3 dolardı. Cadillac isimli otel döküntü bir haldeydi. Osmanlı Şehzadesi geç saatte otele gelmiş ve resepsiyoniste sabah 5’te uyandırılması talimatını vermişti. Ama sabah telefonuna cevap vermemesi üzerine kapısı kırıldı. Şehzadenin cansız bedeni yerde yatıyordu.

GİZLİ SERVİS Mİ ÖLDÜRDÜ? Gelelİm şimdi komplo teorilerine… İlk ihtimal polis raporunda da olduğu gibi şehzadenin intihar ettiğiydi. Son bir kez daha kurduğu taht ve hilafet hayali suya düşen Abdülkerim Efendi girdiği mali bunalımın da etkisiyle intiharı seçmişti. Bir başka ihtimal ise Çin gizli servisinin şehzadeye suikast düzenlediği iddiası ki buna Osmanoğlu ailesi de inanıyor. Bir de Japonların bu suikastı düzenlediği iddiası var. Bunu da dile getiren hanedan üyelerinden Orhan Osmanoğlu. ‘Bir Japon’un dedemin odasından çıktığı, kattaki temizlikçiler tarafından görülmüş. Biz hanedan üyeleri olarak inanıyoruz ki bu bir suikasttı. Dedem kukla bir kral olmak istemedi. Japonlar destekledi ama dedem kullanılmak istemedi.’ Durun bitmedi. Tarihçi Yılmaz Öztuna da talihsiz şehzadenin Sovyet gizli servisince öldürülmüş olabileceğini iddia ediyor. İster intihar olsun isterse suikast… 29 yaşında ölümle tanışan bir hanedanın hayallerle başlayan ama hüsranla biten yaşam hikayesi böyle… Ve ne yazık ki ister Amerika olsun ister Japonya bir başka ülkenin etkisiyle hilafet hayali kuran bir Şehzade’yi bundan başka bir son beklemezdi.

KAYNAK aksam.medyator.com/2009/07/30/yazar/13487/gurkan_hacir/sehzade_abdulkerim_efendi_nin_dogu_turkistan_macerasi.h

Etiketler: »
Share
2221 Kez Görüntülendi.