Son Dakika
Türk dünyasının en mühim ve kadim kültür merkezlerinden birinin de Doğu Türkistan diye tesmiye edilen yer olduğu malumdur. Dîvânu Lugâti’t-Türk isimli muhalled eserle tanınan Kâşgarlı Mahmud, Kaşgarlı olsun olmasın buranın yüksek kültüründe yetişmiş biridir. Kutadgu Bilig de Kaşgar’da tamamlanmıştır. Uygur alfabesi; kökeni ve yeterliliğinden ziyade yazılı kültürün kıdem ve kıymetine işaret ettiği için mühimdir. Kelimelerin iştikaklerini tespit kudret ve kabiliyeti ile iştihar eden Şinasi Tekin ve başkaca âlimler, Uygurca’nın zengin, etkileşime açık ve etkili bir kültür dili oluşunu bu dile çevrilmiş Tibetçe, Çince, Soğutça eserlerin fazlalığıyla da izah, ispat, en azından ima ederler.
İsmail KÜÇÜKKILINÇ
Türklerin kadim yurtlarının uzun müddettir Rusya ve Çin’in kıskacında olduğu malumdur.
Moskova Knezliği ile başlayan Müslüman Türklere ait toprakların işgali, zaman içinde Rus Çarlığının hemen tüm merkezî Müslüman Türk topraklarını işgaliyle son buldu. Geniş Türkistan coğrafyası ve Kırım her ne kadar işgale maruz kalmışsa da bu topraklar, hiçbir zaman Kazan’da yaşananlara sahne olmamıştır.
Kazan, hem Türk hem de İslam tarihinde henüz hak ettiği bir alakaya mazhar olamamıştır.
İslam tarihinde Hıristiyanlığın vahşet ve asimilasyonuna maruz kalan üç Müslüman unsur, yani Endülüs Müslümanları, Kazan Tatar-Türkleri ve Batı Trakya Pomak-Türkleri henüz mukayeseli bir tetkike de tabi tutulmamıştır.
Kazan Tatar-Türkleri ve Endülüs Müslümanları, Osmanlı Devleti’nin gücünün zirvesinde olduğu, en azından güçlü sayılabileceği bir dönemde işgale ve mezalime uğramışlardır. Balkan Harbi esnasında Bulgaristan’ın işgal ettiği Batı Trakya’da Pomak Türkü olan Müslümanların Hıristiyanlaştırılmaları ise Enver Paşa’nın genel denetimindeki Kuşçubaşı Eşref ve Süleyman Askerî gibi isimlerin idaresindeki komitacı İttihadçıların Batı Trakya’yı istirdadı ile son bulmuş, bölge Müslümanlarına zulmeden Bulgar çeteciler sert bir tenkile tabi tutulmuşlardı.
Kazan’ın düşmesinin esas amilinin Tatar-Türkleri arasında yaşanan iç çekişmeler ve bölgenin haricî bir saldırıya Urallar gibi korunaklı olmaması olduğuna muhtelif kaynaklarda müteaddit defalar temas edilmiştir. 1552 tarihine kadar yaklaşık bir asır süren saldırılarda Ruslar, kışın donan İdil-Volga üzerinden de bölgeye gelmişlerdir.
Kazan’ın düşmesinden sonra Rusların Tatar-Türk Müslümanları Hıristiyanlaştırarak Ruslaştırma, yani asimile siyaseti belki de tarihin bir daha göremeyeceği bir şiddet, kararlılık ve devamlılıktaydı. Ancak Kazan Tatar-Türkleri kuvvetle muhtemel tarihte emsali, eşi-menendi olmayan bir mukavemet göstermişler, yok olmaktan ancak ölümüne Müslüman kalarak, İslam’a sarılarak kurtulmuşlardır. Dinin etnik-millî kimliği koruduğu yegâne değilse bile nadir bir numunedir Kazan.
Ortodoks/Hıristiyan olan Tatar-Türkleri haliyle Ruslaşmış, hatta bazı Tatar-Türk kökenli Rus komutanlar, Tatar-Müslüman katliamında Rus Ortodokslara rahmet okutmuşlardır. Neticede envai çeşit zulme rağmen çok az sayıda Tatar-Türkü Hıristiyanlığı yani Rusluğu seçmiş, çok az Müslüman da eziyete tahammül edemeyerek zahiren Ortodoks olmuş, ancak ilk fırsatta da tekrar şeklen de Müslümanlığı yaşamaya başlamıştır.
Türk’ün kimliğini korumasının, yok oluşu engellemesinin yegâne yolunun dinine sıkı sıkıya sarılmak olduğu Kazan tecrübesi ile sabit ve her Türk unsuru için bir ibret ve ümit vesilesidir.
Tazyik, tasallut, taciz, taarruz, tecziye, tenkil, tehcir akla her ne gelirse tatbik ve icra eden Rus çarlığı, Türkleri Ortodokslaştırarak asimile edemeyeceğini gördüğü için nihayetinde onları etnik vurgu ve lehçe üzerinden ayrıştırmaya çalışmış ve başarılı olmuş, yüksek bir kültüre ve mukavemet tecrübesine sahip Kazan Tatarlarının diğer Türk kabileleri üzerindeki tesirine de son vermiştir. Çuvaşlar gibi Ortodoks olanlar haricinde Müslüman Türkler, kabileleri ve lehçeleri üzerinden pohpohlanarak ayrı bir “millet” seviyesine “terfi” ettirilmişlerdir. Artık her kabile millet, her lehçe de millî lisan idi. Kaba kuvvet yerine kurnazlık bu defa işe yaramıştır.
Doğu Türkistan Türkleri Rus çarlığı işgalindeki Türkler gibi çok-parçalı bir görünüm arz etmemektedirler. Çin, Rusya’nın 16.yüzyıldan itibaren deneyip başarılı olamadığı asimilasyon siyasetini farklı bir şekilde tatbike çalışıyor.
Doğu Türkistan topraklarına çok sayıda Çinlinin iskânı da asimilasyonu neticeye erdiremeyecektir. Aynı şekilde Rus Çarlığı da Kazan’a çok sayıda Hıristiyan’ı yığmış, hatta uzun asırlar Kazan merkezinde demografik üstünlük Ruslardan yana olmuş, ancak asimilasyon gerçekleşmemiştir. Hatta bu asimilasyon gayretleri esnasında dahi putperest Türk ve gayriTürk unsurlar Kazan Tatar-Türkleri sayesinde İslam ile müşerref olmuşlardır.
Heyecanını teskin edemeyip elinde kılıçla zalim küffara huruç edecek hamiyete sahip olanların da teslim edeceği üzere artık ne Türklerin ne de Müslümanların mevcut-zahirî şartlarda çağa ve dünyaya hükmetmesi pek mümkün görünmüyor. Elbette Cenab-ı Hak’tan ümit kesilmez.
Türk ve İslam dünyasının nispeten tesir ve söz sahibi tek ülkesi Türkiye’nin de gücü malum. Bu şartlarda o “diplomatik ilişki, teşebbüs” denilen şeye güvenmekten başka acil bir çare akla gelmiyor.
Doğu Türkistanlılar her şeye rağmen Kazan ve Endülüs düşerken, Osmanlı’nın muhtelif ve çoğu muhik sebeplerle yardım edememiş olmasına rağmen Kazan Tatar-Türklerinin iman ile birlik ve bekalarını temin ettiklerini unutmamalı, şimdilik Cenab-ı Hakk’ın inayetine iltica etmelidirler. İnanırlarsa hiç kimse onları asimile edemez. Hatta onlar da zamanla Kazan Türkleri gibi İslam âlemine ışık tutacak yeni fikir ve bakış açıları armağan edebilirler.
Bu ara, kim bilir belki yarın bir gün bir şey olur, İslam âlemi uyanır ve hiçbir güçlü devlet tek bir Müslüman’ın kılına zarar vermeye teşebbüs ve cesaret edemez.
Notlar :
Uygur lisanı ile muharrer olub Almanya şu’besinden Doktor Albert tarafından tercüme edilen Kutadgu Bilig namında kadim eserin hükümet-i seniyyece arzu edildiği takdirde mütercimi tarafından üç bin franga füruht edileceği Paris Sefaret-i Seniyyesi Maslahat güzarlığına varid olan tahriratda beyan olunmuş ise de encümen azasından bazı zevat mezkur eserin ahlak ve siyasiyata aid ve Maarif Nezareti’nce iştirasına layık olduğunu ifade eylediklerinden mezkur tahrirat melfufu Mösyö Albert’in mektubu leffen nezaret-i celilerine takdim kılındı”.
KAYNAK : https://www.karar.com/yazarlar/ismail-kucukkilinc/uygur-turkleri-nicin-asimile-olmayacak-9238
Etiketler: Çin » Din » Dünya » Eğitim » Genel » Görüş Yorum » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz
BENZER HABERLER