Son Dakika
Fahrettin BEŞLİ
Bugünün kaotik gündemi içerisinde, Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerinin maruz kaldıkları vahşi muamele; ne yazık ki hâlâ toplum içinde hak ettiği ilgiyi göremiyor.
Seslerini duyurmaya uğraşan Doğu Türkistanlılar ile onların akrabaları ve dostlarının mücadelelerini sönükleştirecek şekilde, onlardan daha etkili bir dezenformasyon çalışması kamuoyuna tahakküm ediyor.
Konuya dair az bilgimizin oluşu, coğrafyanın bize uzaklığı, din ve milliyete karşı tahripkâr bir politikanın oluşu; bu insani sınırları aşan uygulamayı yapan suçlunun, dünyanın yeni süper gücü olmaya talip Çin’in oluşu, konuya yaklaşımların hassasiyetini artırıyor.
Kendimizin konuya ilişkin yeterli bilgisi olmadığından; başkalarının bilgilerini yan yana getirip öğrenme, anlama, kavrama ve muhakeme etme imkânımız olabiliyor. O nedenle de daha çok çeşitli kaynaklara dayanan bilgi ve görüşler üzerinden konuyu takip etmeye çalışıyoruz.
Bunu temin için de bu hafta 31 Ocak Perşembe günü akşam Muradiye Osmanlı Mutfağında (eski Darüzziyafe) Türkiye ve Doğu Türkistan’ı yan yana koyup inceleyeceğiz. Bu konuda anlatımları ile Sayın Turgay Tüfekçioğlu önümüzü açacak.
Çin’in Doğu Türkistan’a yönelmesinin tarihsel sürecine, yazının birinci bölümünde değinmiştim. Şimdi de bu sürecin yakın geçmişte nasıl ivme kazandığına bir göz atalım.
19. yüzyıl sonlarında Çin Hükümeti; denizden saldıran Batı güçlerine karşı “Deniz Kıyı Savunması” ve karadan, dut yaprağını ısırıp yürüyen ipek böceği gibi yaklaşan Çarlık Rusya’ya karşı “Batı Sınır Savunması” arasında hangisinin daha önemli olduğunu tartışıyordu.
Kuzeybatıdaki dağlar ve nehirlerin meydana getirdiği doğal kalkanı göz önüne alarak, Batı Sınır Savunması teorisini savunan Zuo Zongtang’a göre, “Sincan (Doğu Türkistan)’ı elimizde tutarsak Moğolistan’ı koruruz, eğer Moğolistan’ı elimizde tutarsak Pekin’i koruruz.” Bu görüş Kraliçe Cixi (Sışi) tarafından da onay görünce Çin; Sin Cang( Doğu Türkistan)’ı ele geçirdi.
Çin Halk Cumhuriyeti eski Devlet Başkanı LiXian Nian’ın damadı ve Çin Savunma Üniversitesi Rektörü Tuğgeneral Liu Yazhou; 2010 yılında bir makale kaleme aldı. Daha sonra güncellediği bu yazısında; Doğu Türkistan ve Büyük Türkistan topraklarının Çin için stratejik önemini vurgulayarak; bu coğrafyaya ilişkin politikalara yön vermek üzere “Batı Bölge Teorisi”ni ortaya attı.
Bugün hâlâ,Çin Devleti’nin Büyük Türkistan politikasına yön veren danışman ve Siyasi Komiser olarak görev yapan Tuğgeneral Liu Yazhou’nun; bu makalesindeki bazı paragraflar, yaşananları daha iyi anlamamıza yarayacak ipuçları veriyor.
“Çin’in batısı harika bir yerdir. Batı (Doğu Türkistan’ı içine alan Orta Asya coğrafyası)’ya yönelmek bizim için sadece stratejik seçenek değil, aynı zamanda ümidimiz, hatta bizim bu neslin kaderidir. Mükemmel konumu(dünya merkezine yakın) bize güçlü bir motivasyon sağlıyor. Batı’yı, sınır bölgesi olmaktan ziyade ilerlemek için hedefteki bölge olarak görmeliyiz…
Genellikle, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan ve Sincan (Doğu Türkistan) Orta Asya olarak adlandırılır. O (Orta Asya) Tanrının bugünkü Çinlilere lütfettiği en zengin bir parça pastadır…
Orta Asya’ya gelince, bizim gözlerimiz ilk önce Rusya ve Amerika gibi rakiplerin üzerinde olacak, ancak geniş açıdan bakarsak korkarız ki en büyük rakibimiz Amerika veya Rusya değil, Türkiye’dir!”
1949 yılındaki Çin’in Doğu Türkistan’ı işgaliyle birlikte başlayan süreç; 2017 yılında Çin Komünist Partisi’nin “Fikri Islahat ve İdeolojik Arındırma” adı altında aldığı kararı hayata geçirmesi ile şiddetini artırdı. Aynı yıl çıkardığı “Çin’e geri dönüş yasası” ile geri çağrılan Doğu Türkistanlılar havaalanlarında tutuklanıp cezaevlerine atıldılar.
Çin, işgal ettiği Doğu Türkistan’da yetmiş yıldır asimilasyon politikalarını sürdürüyor, nükleer denemeler yapıyor, nüfus transferi gerçekleştiriyor, ekolojik dengeyi bozmaya çalışıyor, insanların din ve inanç hürriyetlerini kısıtlıyor. Tutukladıklarına ağır şartlarda işkence ediyor. Çok büyük ilmi derinliğe sahip olan âlimler şehit ediliyor. Hayata geçirilen “Kardeş Aile(!)” projesi ile Doğu Türkistanlıların erkekleri hapse atılırken, evlerine ve ailelerinin yanına Çinli erkekler yerleştiriliyor.
Bugün 5 milyonu ağır şartlar altında mahpus olarak tutulan, 35 milyon Doğu Türkistanlı; aşağıdaki asimilasyon yöntemlerine ve kötü muameleye tabi tutuluyorlar:
“Çin Nazi Kampları”nda toplanan Uygurların profili de Çin’in kimleri hedefine yerleştirdiğini gösteriyor.
Durum açıklığa belli ölçülerde kavuştuğuna göre sonraki yazımızda neler yapılmalı sorusuna cevap arayacağız.
Kaynak : http: yenidonem.com.tr/yazarlar/fahrettin-besli-113/dogu-turkistan-2-10229.html
Etiketler: Çin » Dünya » Genel » Görüş Yorum » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » Röportajlar » SiyasetBENZER HABERLER