ABD.YÖNETİMİ ;ÇİN’İN UYGURLARIN TEMEL HAKLARININ AĞIR BASKI VE SALDIRILARDA BULUNDUĞUNU AÇIKLADI:
Hamit Göktürk
ABD.Dış İşleri Bakanlığı’nca 2013 yılı İnsan Hakları Raporu 27 Şubat’ta Washington’da Dış İşleri Bakanı John Kerry tarafından bir basın toplantısı ile kamu oyuna açıklandı.
Dünya’da 100 ülkedeki insan hakları uygulamaları ile ilgili ABD.Hükümetinin resmi görüşünü yansıtan raporda Çin’e de geniş yer verildi. Çin idaresindeki Uygur Bölgesinde yaşayan Müslüman Uygurların geçen yıl de siyasi görüş , dini ve felsefi inanç, ifade özgürlüğü, toplanma ve STK.larının faaliyetlerine katılmak Vb.gibi temel insan haklarının ağır baskılara maruz kaldığı belirtildi. Çin’de yaşayan insanların insan hakları, siyasi düşünce ile ilgili birey ve topluluklar ve azınlık milletlere mensup muhalifler için basit suçlamaların Çin yargısınca yeterli delil sayılarak yönetimin olağan bastırma ve ağır cezalandırma aracı haline getirildiği belirtildi.
Rapor’da Uygur ve Tibet bölgesinde telefon ve internet haberleşmesinin çok sıkı kontrol edildiği,zaman zaman bağlantıların kesildiği,rejim muhalifleri,aydınlar,aktivistler dini şahıslar ve eski siyası mahkumların yabancı muhabirlerle temas kurmaması için sürekli uyarıldıkları ve tehdit edildikleri vurgulandı.
ABD.yönetiminin bu raporu yayınlarken,BM.insan hakları beyannamesi ve uluslar arası toplumca ortak değerler olarak kabul gören ve benimsenen normların ölçü olarak alındığını ABD.yönetiminin üniversal ve ortak insanı değerler isteyen ve talep eden halkların yanında olduğu belirtildi.
Hür Asya Radyosu internet sitesi ile oiğer Haber Ajanslarınca açıklanan rapor’da Doğu Türkistan’daki hak ihlalleri maddeler halinde şu şekilde yer alıyor ;
- Raporda, geçen yıl Doğu Türkistan’da kanlı olayların ceryan ettiği,yönetimin bu eylemleri “ÜÇ Türlü Zararlı Güçlerin” terör ve şiddet eylemi olarak tanımladığı ancak,bağımsız insan hakları teşkilatlarının raporlarında bu iddiaların aksinnin kanıtlandığı dile getirildi.Bağımız İnsan Hakları Teşkilatları Çin güvenlik güçlerinin özel hayat ve konut mahremiyetini hiçe sayarak evlere zorla baskın yaptıklarını bir kısım Uygur yazar,şair, Gazeteci,yapımcı ve İnternet portalı yöneticilerini sürekli hapiste tutukları belirtiliyor. Evinde ibadet eden ve inançlarını yaşamak isteyen Müslüman Uygurları kurşuna dizmekten kaçınmadıkları ve yargısız infaz yaptıkları ifade edildi. Çin Hükümeti Uygur Özerk Bölgesinde iletişim ve haber alma haklarını yasakladığı ve iletişimi çok sıkı kontrol ettiğinden, bir birlerine tamamen zit haber ve yorumların doğrulanmasının imkansız olduğu belirtildi.
- Çin yönetiminin 2013’te sürekli bastırma ve susturma politikasını sürdürdüğü ve Uygur halkına devamlı Darbeler vurduğu (Baskı ve işkenceler yaptığı) bildirildi.Bu politikanın temel amacının Uygurlara darbe vurmak ve sindirmek olduğu ifade edildi.Yönetimin “ÜÇ ÇEŞİT GÜÇLERE DARBE VURMAK” kampanyasının temel amacının, hedef olarak belirledikleri kişi ve gurupları sindirmek ve susturmak olduğu belirtildi.Yasa dışı ev aramaları,sebepsiz tutuklama ve cezalandırma icraatlarının gerçek amacının siyasi ve dini düşüncelerini barışçıl yollarla ifade eden veya ifadeye teşebbüs edebilecekleri muhtemel kişi ve gurupları imhaya yönelik olduğu bildirildi. Kendi kişisel siyasi ve dini düşüncelere sahip muhalif siyasiler ve bağımsız din adamlarının sürekli susturulup sındırıldığı,onların “TERÖRİST” suçlaması ile tutuklanıp ağır cezalara çarptırıldığı tesbitine yer verildi.
- Çin’in geleneksel milli ve tarihi mimari’yı yansıtan eski yerleşim yerlerini yıktığı tenkit edildi. Kaşgar’ın kadim ve tarihi Reste Çarşısını ve binlerce yıllık tarihi miras ve birikimin sembolu olan eski Kaşgar mahalle ve evlerini dönüşüm adı altında yıkarak yok ettiğini ve bunun kabul edilemez olduğu vurgulandı.
- Çin yönetiminin 2006’da tarihi Kaşgar Reste çarşısını yıkma planı uluslar arası tarih ve kültür otoritelerinin itirazları ile karşılaştığı, Avrupa Parlamentosu’nun 2011 yılında özel bir karar alarak Çin yönetiminden tarihi Kaşgar şehrini yıkma işlemine derhal son verilmesini talep ettiği belirtildi. AP. ayrıca, Çin Hükümetinin derhal BM.Tarih,eğitim ve Kültür Teşkilatı(UNESCO)ya başvurmasını, Kaşgar şehrini tarihi ipek yolunun önemli kültürel mirası olarak kabul edilmesi için talepte bulunmasını istemiştir.Ayrıca,Avrupa Komisyonuna de çağrıda bulunarak bu konuda Çin’in sürekli izlenmesini ,Çin’in Uygurların tarihi miraslarını yok etme işlemine son vermesi için baskı yapmasını istediği tesbitine bir kez daha yer verildi.
- Kaşgar’in tarihi ve geleneksel Uygur mimarisini temsil eden mahalle ve yapıların yıkıldığı, sahiplerine de gerçek değerine göre ödeme yapılmadığı,yönetimin zorbalık ve çeşitli baskılar uygulayarak ve bahaneler öne sürerek, mülk sahiplerine kendi hazırladıkları anlaşmaları zorla imzalattığı bu tür baskı ve zoraki uygulamaların Müslüman Uygurların şiddetli itirazlarına sebep olduğu tesbitine yer veriliyor.
- Özerk bölge yasalarında,bölgede yaşayan azınlıkların eğitim,doğum,yüksek öğretim ve devletten kredi alma ve işe yerleşme Vb. uygulamalarda özel haklar ve müsbet ayrıcalıklar verildiği belirtiliyor. Ancak,uygulamalarda bunun tam aksinin icra edildiği,Hükümetçe bölgeye topluca göç ettirilip yerleştirilen Çinli göçmenlerin kayırıldığı ve her haktan yararlandırıldıkları vurgulanıyor.Bölgenin tarihi ve esas sakinleri ve sahipleri olan Uygurlar ve diğer azınlık halklara, etnik ayırımcılık ,ırkı aşağılama,ekonomik ve kültürel asimilasyon uygulamalarının olağan hale geldiği ifade ediliyor.
- ÇİN Yönetimince etnik Çinlilerin Uygur Bölgesine göç etmelerinin özendirildiği, onlara çeşitli hak ve ayrıcalıklar tanıyarak Çinli göçünü teşvik ettikleri belirtildi. Bu suretle bölgenin nüfus demografisinin Çinliler lehine değiştirilmek istendiği ,on yıl önce başkent Urumçı’de Uygurların oranı % 80,Çinlilerin nisbeti ise,% 20 iken, günümüzdeki bu oranın tam tersine döndüğü, bu duruma Uygurların itiraz ettiği bu ve benzeri ekonomik kayırma ve etnik ayrımcılık politikasından dolayı ölümle sonuçlanan toplumsal ve şiddet olayların meydana geldiği belirtildi.
- Rapor’da bağımsız İnsan Hakları Kuruluşlarının Uygurların durumu ile ilgili hazırladıkları raporlara vurgu yapıldı. Çin’in Uygur Bölgesine her yıl aşırı miktarda Çinli göçmen transfer ederek yerleştirdikleri,mahalli yönetim organları ile hizmet sektörlerinin bu yeni nakledilen Çinli göçmenlerle doldurdukları,bölgenin yerli sakini olan,issiz genç Uygur nüfusun Çin’in merkezindeki Sanayi bölgelerine gönderilerek buralarda çalışmaya zorlandıkları irdelendi.
- Çin yönetiminin Uygur bölgesinde yürütmekte olduğu ve Çin’cenin esas alındığı “Çift Dilli Eğitim” uygulamaları hakkında de geniş açıklamalar yer alıyor. Merkezi yönetimin Uygur Özerk bölge hükümetine Uygurca eğitiminin tedricen azaltılması ,bunun yerine Çince’nın daha fazla öğretilmesi ve yaygınlaştırılması için baskı yaptığı, Uygur kimliğine kısıtlamalar ve yasaklamalar getirildiği belirtiliyor. Çin Hükümetinin Çin dilli eğitim ve öğretiminin yaygınlaştırılması uygulamalarını güçlendirerek ısrarla yürüttüğü, bunun sonucunda Uygurca eğitim ve öğretimin gün geçtikçe daralmakta olduğu ve Uygurcanın de tedricen yürürlükten kaldırılmak istendiği bilgisine yer veriliyor.
- Çin Yönetiminin 2013 yılında Uygur bölgesinde sistemli birsindirme ve bastırma siyaseti icra ettiği ,bu suretle Uygurları darbelerle susturmayı hedeflediğini bildirdi. Yönetimin “ÜÇ ÇEŞİT GÜÇLERE DARBE VURMAK ” kampanyası yürüttüğü,bunun temel amacının ise, zararlı Hedef olarak tesbit ettikleri kişi ve gurupları ortadan kaldırmak olduğu vurgulanıyor.Yasa dışı aramalar,insanları hiçbir sebep göstermeden zor kullanarak tutuklama ve cezalandırma uygulamaları ile siyasi ve dini fikir lerini yasal çerçevede ve barışçıl yollarla ifade etmek isteyen kişi ve inanç guruplarını hedef aldığı ifade ediliyor. Çin’in kendi fikir ve düşüncelerini barışçıl yöntemlerle ifade eden veya etmeye teşebbüs eden siyası muhalif ve bağımsız din adamlarını sürekli bastırdığı ve onları”Terörist”likle suçlayarak muhadele ettiği vurgulanıyor.
- Uygur İnternet site yöneticilerinden Dilşat Ferhat ve Nejat Azat’ın “Devlet Güvenliğine Tehlike Oluşturdukları” suçlaması ile 2009’dan beri hapiste tutuldukları tenkit ediliyor. Gazeteci Mehmetcan Abdullah’ın 5 Temmuz 2009 Urumçı olayladerı ile ilgili “Olumsuz ve karışıklıklara sebep olabilecek haber ve yorumları kaleme almak ve yayınlamak” iddiası ile tutuklandığı ve 2010 yılında da ömür boyu hapis cezasına çarptırıldığı bilgisine yer veriliyor.
ABD.Dış İşleri Bakanlığının 2013 yılı İnsan hakları Raporunun açıklanması için düzenlenen özel toplantı’da konuşan Dış işleri Bakan Yardımcısı Ozre Ziya, 2013 yılında bir çok ülkede insanların insan haklarını savundukları için kendilerinin haklarına darbe vurulduğu,ancak.insan haklarına saygı göstermeyen ve hak ihlallerini temel icraat hale getiren devletlerin istıkrarının sürekli olamayacağını de ifade etmiştir.
Etiketler:
Genel