logo

trugen jacn

DOĞU TÜRKİSTANLI BİR UYGUR GENCİNİN ÇİN NAZI KAMPLARINI ANLATAN MEKTUBU

ÇKP- HAN Faşizminin Doğu Türkistan’daki eli kanlı Vahşet abidesi katili Çen ÇÜvenggou’nun  Çin İşgalı altındaki Doğu Türkistan’da icra etmekte olduğu Çin devlet terörü  Han ırkçılığı ve Çin Nazizmi temelle asimilasyon ve soykırım uygulamalarının pratiğinin yapıldığı Çin Nazi Kamplarndaki gerçek durum bir Doğu TÜrkistanlı Uygur genci tarafından kaleme alındı ve İşgalcı Çin’in sansür duvarı delinerek uluslar arası medya ulaştırılması sağlandı.

Kızıl maskeli Çin  Faşizminin soykırımları Doğu Türkistan’da devam ederken  buradaki gerçekleri dile getiren mektup Refikimiz Qırım Haber Ajansı’QHA) tarafından elde edilerek yayınlandı.Kendilerine teşekkür edeer ve mektubu de aşağıda yayınlıyoruz.  ( UYHAM)

 

Kırım Haber Ajansı

 Uygur Haber ve Araştırma Merkezi  ( UYHAM)

Çin devlet terörü Doğu Türkistan’da devam ederken bir Uygur genci büyük bir cesaret göstererek bulunduğu toplama kampından uluslararası medyaya bir mektup sızdırmayı başardı. Doğu Türkistan’da 2016 Ağustos’unda göreve atanan sömürge valisi Chen Quanguo Nisan 2017’de Doğu Türkistan genelinde insanların yargısız infazları için “yeniden eğitim kampları” adı altında toplama kampları kurmuştu.

Foreign Policy’nin yayınladığı mektuptan önemli başlıkları QHA olarak sizlere Türkçe olarak sunuyoruz. Mektubun yazarının adının saklı tutulması ve aile fertlerinin güvenliği için mektubu yayınlayan site adı geçen herkesin ismini takma ad ile yazdığını belirtiyor. Iman “adlı” bir Uygur gencinin birkaç yıl önce ABD’de eğitim görmeye başladığı ancak 2017 yılında yaz tatili için Doğu Türkistan’a ailesini ve arkadaşlarını görmeye gittiği belirtiliyor. Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra evinin ve mahallesinin hayallerini kuran Iman daha havalimanında kendisini bekleyen üç Çin İşgal polisi  tarafından gözaltına alınıyor ve hapsediliyor.Bir Uygur gencinin toplama kampından mektubu

İMAN’İN  ÇİN BASKI VE ZULMÜNÜN ÇARPICI YÖNLERİNİ ANLATAN MEKTUBU 

“Polisler çantalarımı aradı. Bilgisayar ve telefonlarımı incelerlerken gülümseyerek “Uçuş öncesi hassas içerikleri silmeyi biliyorum” dedim. Polis bana “Kuzey Amerika’da ne yapıyorsun? Nerede okuyorsun? Çinli profesörlerin kartlarını bulduk. Birçok önemli insanı tanıyorsun değil mi?” şeklinde sorular yöneltmeye başladı. Yine de her soruyu sakinlikle cevapladım. Aslında bu süreç benim için yeni değildi. Daha önceki yıllarda da bu tür sorgulamalara tabii tutulmuştum. Ancak bu yıl bir değişiklik vardı. Görevliler daha titiz ve daha soğuk davranıyorlardı. Ayakkabılarımı çıkarmam istendiğinde bir sorun olduğunu anladım. Tabanını bile çıkarıp içine baktılar.

Ailemi aramak istediğimde izin vermediler. Çin’in kıyı şehirlerinin birindeki havalimanında 9 gün tutuklu kaldım. Daha sonra Doğu Türkistan’daki yetkililer ile iletişim kuruldu. Yetkililer, 20 Mayıs’tan önce Uygur Özerk Bölgesi’ne dönme zorunluluğu olduğunu bilip bilmediğimi sordu. Bilmiyordum. Tren yolculuğu boyunca gözlüklerimi takıp kitap okudum. Yetkililerin benim çalışkan biri olduğumu görüp bir tehdit oluşturmadığımı anlamalarını umdum. Turpan’a vardığımızda trenden indik. Sonra başıma çuval geçirildi. Yol boyunca nefessizlikten, açlık ve susuzluktan kendimi kaybettim. Yetkililer çuvalı kafamdan çıkarmaya karar verdi. Polislerden birinin eski bir sınıf arkadaşım olduğunu gördüm.

Karakoldan sonra toplama kampına doğru götürüldüm. Bu sırada birkaç kez panik atak geçirdim. Toplama kampına yaklaştığımızda oranın gözetleme kuleleri, yüksek duvarlar, polisler ve demir kapılarla çevrildiğini gördüm. İçerisi ise çok karanlıktı. Sözde bir muayeneden sonra başımız kazıdılar. 19 Uygur’un kaldığı daracık bir koğuşa atıldım. İçeride sadece bir lavabo ve bir büyük yatak vardı.

Her gün sabaha karşı 5’te uyanıyoruz. Hazırlanmamız için 20 dakika veriliyor. 3 sürahi sıcak su veriliyor 20 adam için. Yatağı kırışıksız toplamamız emrediliyor. 6’da kahvaltıya gidiyoruz. Sadece sıcak ekmek veriliyor. Hücrelerimize geri gönderilip saatlerce Çin’e dair bağlılık sloganları atıyoruz. Kalan vakitte öğlen yemeğine kadar propaganda filmleri izliyoruz. Videoda devletin atadığı imamlar İslam’a dair bilgiler veriyor. Arada devletin yasakladığı dini faaliyetlerin sonuçlarına dair kısa aralar veriliyor. Öğlen yemeğinde hergün sebzesi olmayan bir sebze çorbası içiyoruz.

Akşam yemeğine kadar yine saatlerce slogan atıp, filmler izliyoruz. Haftalar geçti ve ben hala suçumu öğrenemedim. Sonunda 17. günümde serbest bırakıldım. Ancak bana verilen elektronik kimlik kartında yazan sicilim ile ne yurtdışına çıkmam ne bir iş bulmam ne de bir alışveriş merkezine girmem imkansızdı. Polisler beni tehdit ederek “Amerika’da ne yaparsan yap ailen de biz de buradayız bunu unutma.” dedi. ”

İman’ın yine de ABD’ye geri dönmesine sürpriz bir şekilde izin verildi. İman bunun için iki ihtimal var diyor: “Sonuçta suçsuzdum. Bunun için serbest bırakmış olabilirler veya yüksek bürokraside bulunan uzak bir akrabamın yaptığı pazarlıklar sonucu buna izin verildi.”

Doğu Türkistan’da yaklaşık yarım milyon insanın toplama kamplarında suçsuz bir şekilde tutulduğu belirtiliyor. Bir kaynağa göre Kaşgar’da Uygur bir kalabalığa konuşan yetkili Çin’in uygulamalarını özetleyen şu ifadeleri kullanmış: “Tarladaki zararlı otları birer birer temizleyemezsiniz. Tarlanın tümüne ilacı sıkmanız ve yok etmeniz gerekir.”

Kaynak : http://qha.com.ua/tr/turk-dunyasi/bir-uygur-gencinin-toplama-kampindan-mektubu/167024/QHA

 

Etiketler: » » » » » »
Share
1136 Kez Görüntülendi.