logo

trugen jacn
13 Ağustos 2014
Genel

ANA VATAN; DOĞU TÜRKİSTAN : DÜN MAO,BUGÜN Şİ CİNPİNG…

 

 Erdoğan KIRMIZIGÜL

Batı Türkistan’da Rusya Stalin,
Doğu Türkistan’da Çin, Mao…

Dün Stalin ! Bu gün PUTİN,

Dün Mao, bugün Şi Cinping…

Az çekmedi Türk Milleti , bu iki devletin işgalinden eli kanlı diktatörlerinden….

“Ne çok hüzünlüdür Doğu Türkistan’ın,

Uygur Türklerinin hikâyesi.

Ne anlatılmaya, ne de dilemeye,

Onca çekilen acı, zulüm, sürgüne,

Yürekler dayanmaz,

Gözlerden akan yaş hiç dinmez.”

Ata yurdu Doğu Türkistan’ı işgal eden, yıllarca katliam zulüm uygulayan Yecüc Mecüc kavmi Çinlilere lanetler olsun!

Arap baharı için mesaisini harcayanlara, sürekli medya da Filistin Gazze, Suriye, Irak, Mısır, Libya, Araka’nda yapılan katliamları işleyenlere, Doğu Türkistan’da, Suriye Irak Türkmen bölgesinde, Kırım’da, Afganistan’da, Hocaalide, Türk diyarlarına yapılan katliam zulüm, asimilizasyon, her türlü sömürmeye kaynakları yok etmeye yönelik emperyalist girişimleri, bir türlü görmeyenlere de yazıklar olsun!

Tarih’te görülmüştür ki ; Üç kıtaya yüzyıllar boyu hâkim olmuş, Türk Milletinin hâkimiyeti altında uzun süre Milletler yaşamış. Türk Milleti hakim olduğu topraklarda yaşayan milletlere hiçbir zaman asimile sömürü uygulamamış. Yol, köprü han, hamamlar, saraylar yapmış, oralara hizmetler götürmüş, o yörelerin kalkınması için çaba göstermiş. Ya Türk diyarlarını eline geçirenler ise; O kutlu toprakları sömürmüşler, han hamam cami mescit, külliye, Türk den kalan ne varsa harap edip yakıp yıkmışlar, orada yaşayan Türk halkını da devamlı asimile uygulamalarına tabi tutmuşlar.

Türk coğrafyasına yapılan bu tür yok etme, sömürme, zulüm katliam, asimile etme girişimlerini, nerede olur ise olsun, bu tehlike nereden gelirse gelsin, ister batı devletleri, ABD, AB topluluğu, ister doğulu devletler Rusya, Çin, İran, hiç fark etmez. Türkiye bu tür hareketler karşısında devletiyle milleti ile bir bütün olarak karşı koymalı, bu Türk coğrafyasında karındaşlarının her zaman yanında olduğumuzu göstermeli, onlara karşı uygulanan katliam, asimile, yok etme uygulamalarına karşı dünyaya haykırabilmeliyiz. Bu konuda Türkiye’yi yöneten siyası iradenin de dış politika da, uluslar arası platformlarda, bu konuda güçlü kararlı politikalarıyla, bu davaların savunucusu olduğunu dünya kamuoyuna gösterebilmelidir.

Bugün sizlere, bayramın ilk gününden beri Çin’in, Doğu Türkistan’da Uygur Özerk Bölgesi’nde yaptığı katliam dan bahsedeceğim. Çin katliam yaptığı bölgeyle dünyanın irtibatını kestiği için, maalesef o bölgede yaşayan binlerce Müslüman Uygur Türkü’nün akıbeti bilemiyoruz.

Ne çok hüzünlüdür Doğu Türkistan’ın, Uygur Türklerinin hikâyesi. Ne anlatılmaya, ne de dilemeye, Onca çekilen acı, zulüm, katliam sürgüne yürekler dayanmaz.

Birçok yazımda, Doğu Türkistan’ın derin ihtişamlı geçmişini, günümüze kadar gelen hüzünlü tarihini, her geçen gün artan Çin katliamlarını, Çin’in kazanılmış topraklar olarak görüp devamlı Çinli nüfus yerleştirme ile Doğu Türkistan’da demografik yapı da yapmış olduğu değişimi, bu konularda oralardan aldığımız haberleri aktararak, dile getirdim.

Dünyada hukukun, adaletin, kanunun olmadığı tek ülke Çindir. Niçin Çinde, ne hakim, ne savcı, ne polis, Doğu Türkistanlı kardeşlerimize yapılan zulme karşı hiçbir şey yapmıyor?

Başta Birleşmiş Milletler, İnsan hakları, dünyanın belli başlı örgütlerde bu konuda sessiz kalıyor .

Doğu Türkistan’ı işgalden sonra yıllarca bölgenin nüfus yapısını değiştirmeye çalışan, Uygur Türklerini tarihiyle, kültürüyle ve bütün bir geçmişiyle asimile etmeye çalışan Çin yönetimi, bu bölgeye Türkiye’den gelen heyet sonrasında, burada yaşayan yerli halk Uygur Türklerine baskıları yoğunlaştırmakta, bir nevi Türkiye’ye de ince bir mesaj vermeye çalışmaktadır. Bu mesaj “Türkiye’ye çok güvenmeyin buranın patronu biziz” olmaktadır.

Doğu Türkistan’da, Çin devletinin Uygur Türklerine bu kadar asimile uygulamalarına, Çinli nüfus yerleştirme gayretine rağmen, bir Uygur genci Çinli bir kızla asla evlenmiyor. Ya da Çinli bir kız Uygur genciyle evlenmiyor. Yapılan araştırmalarda ; Doğu Türkistan’da Melez bir toplum ortaya çıkmamış şimdiye kadar. Bunu konuda Uygurlar çok duyarlı. Eğer bu olsaydı melez bir nüfus ortaya çıkacaktı, bu tür olaylarda hangi tarafa geçeceğini şaşıran bir toplum meydana gelecekti. Bazı Türk yoğunluğu olan ülkelerde, örnek vermek istemiyorum. Bu söz konusu değil. Bu ülkelerde, devamlı kız, alıp kız vermeyle, evlenmeler sık olmuş. Toplum melezleşmiş. Melez bir nüfus ortaya çıkmış ve bir toplumsal olay vuku bulduğunda da, bu tür olaylarda hangi tarafa geçeceğini şaşıran bir toplum meydana gelmiş. Uygurların kültürleri, aile şecerelerini korumada çok sağlam olduğu için, kendileri de devamlı birbirleriyle evlenerek toplumsal benliklerini koruyarak, Çin gibi bir ülke bünyesinde varlıklarını da devam ettirmişler.

Doğu Türkistan’da yıllardan beri devam eden bu yıl Ramazan ayında ise iyice artan oruç ibadetinin engellenmesi, namaz cami ve hac yasağı getirilmesi, bayramda da Müslüman Uygur Türkü kadınlarının başörtülerine yönelik saldırılar, sakallı ve baş örtülü Doğu Türkistanlıların otobüse binme yasağı,Urumçi’de Cuma Namazı kılınmasını yasaklaması, Uygur Türklerine konan doğum yasağı ile 2 çocuktan sonraki doğumlarda, 9. ayında bile olsa kürtaj yapılması, gibi… Kişisel ve Toplumsal yaşamda demokratik hak ve özgürlüklerle bağdaşmayan, birçok yasakların getirilmesi, katliam bölgelerinin dünya ile irtibatının kesilmesini, başta Türkiye, İslam dünyası ABD ve batılı devletlerin bu uygulamalara seyirci kalmasını anlamak mümkün değil.

İnsanın en temel hakkı olan kabul etmiş olduğu dinin ibadetlerini yerine getirememe hususunda ; Doğu Türkistan Genel Valisi Burhan Şehidinin ifadesine göre 1952de çoğu din adamlarından oluşan 120 bin kişi idam edilmiştir. Bugün dahi 18 yaşından küçüklerin, devlet memurlarının, işçilerin, emeklilerin, kadınların, öğrencilerin camilere girmesinin yasak olduğu Doğu Türkistanda, yetişkinlerin de gruplar halinde ibadet etmelerine, vaaz verilmesine, uzun dua ve Kurân-ı Kerimdeki bazı ayetlerin okunmasına da kısıtlamalar getirilmiştir. Yasaklara uymayanlar ise sorgusuz sualsiz en ağır şekilde cezalandırılmışlardır ve halen de cezalandırılmaktadırlar. 1949-1979 yılları arasında Doğu Türkistanda 29 bin cami yok edilmiş, 54 bin din görevlisi ağır çalışma kamplarına gönderilmiş ve yalnız Urumçide 370 bin Kurân-ı Kerim yakılmıştır. 1997 yılından bu yana sadece Hoten bölgesinde 1200 cami kapatılarak birçoğu da baraka, komünist parti merkezi, büro hatta mezbaha hâline getirilmiş ve Cuma hutbeleri de diğer bazı bölgelerde olduğu gibi yasaklanmıştır.

Türkiye’de Gazze’de Filistin’de yapılan olaylarda sokağa çıkan mitingler düzenleyen İslamcı kesim. Niçin bu konuda Müslüman Uygurlara Çin tarafından yapılan katliam zulüm, işkencelerde sessiz kalmaktadır. G8 zirvesi oldukça etkili bir zemindir. Ancak diğer katılımcı ülkeler ile beraber hareket edilebilirse etkili olabilecek bir platformdur. Oysa ne Avrupa ülkeleri ne de ABD Çin’e karşı herhangi bir tutum takınmak istememektedirler. Burada tabi bütün gözler İslam dünyasına çevrilmiş olmasına rağmen İslam dünyasının içerisine düştüğü acz ve sessizlik de dikkatlerden kaçmamıştır.

Türkiye’de paradan başka bir şey düşünmeyen bazı zihniyetlerin “Türkiye ile Çin arasında iş potansiyeli bozulmasın, ilikişkiler zarar görmesin” diye düşüncesini de yadırgayarak, Türk Milleti sevdalısı olarak dünyanın neresinde olur ise olsun, Türk kardeşlerimize yapılan tüm saldırıları kendime yapıldığını düşünerek lanetle ibretle kınıyorum.

Türk sevdalısı inşalarımız, Doğu Türkistan davasını desteklemek , Doğu Türkistanlı soydaşlarımızın yanında olmak için en başta Çin mallarını almayarak, Çin’i boykot ederek, tepkilerini çok rahat gösterebilirler.

Kaynak  : http://www.antalyaguncel.com/kose_yazisi-69548-Anavatan_Do%C4%9Fu_T%C3%BCrkistan_D%C3%BCn_Mao_Bug%C3%BCn_%C5%9Ei_Cinping#.U-ux4-N_uSo

Etiketler: » »

Share
1022 Kez Görüntülendi.