logo

trugen jacn
20 Aralık 2015

NEDEN ONLAR GÜÇLÜ VE MODERN, BİZ İSE GERİ VE ACİZİZ?-3

 

Mehmet Emin Hazret

Mehmet Emin HAZRET

3.Uygur Halkı Hayatta Kalması İçin Toplum olarak Ruhu ve Bünyesindeki Bütün Kir ve Hastalıktan Acilen Kurtulmak Zorundadır

Ekonomi kültürü etkeler.kültür ekonominin itici veya engelleyici faktörüdür.Ekonomi hızlı,kültür yavaş gelişir.Kültürel itici güç olmadan ekonomik gelişme olmaz.kültür ise ekonomisiz de yaşayabilme potansiyel ve enerjiye sahiptir. Ancak toplumlar üretimsiz refaha kavuşamazlar. Üretim ve düşünceye dayalı olmayan toplumlar, yoksulluğun acısını çekmelerine rağmen daha fazla eylence, daha fazla gösterişe önem verirler. Üretime odaklanmayan toplum,sorun üretme potansiyeline sahip toplumdur. Sorunlarını çözemeyenler kendileri çözülecektir. Biz Uygurlar sorunlarımızı çözmeye acilen yönelmeliyiz.Hasta,hastalığını kabullenmeden tedaviyi kabullenmesi mümkün değildir.

Doğu Türkistan’ın tüm büyük,küçük şehirlerdeki sanayi endüstri,işletmeler,hizmet sektörlerindeki yönetim ve çalışanlar olarak komple Çinlilerin elindedir.Uygurların yoğun olarak yaşadığı  ücra kasaba,köylerde bile Çinli göçmen berber,kuaför,terzi,ayak kabı tamircisi, inşaat işçisi,taksi şoförü, pazarcı…ların faaliyetleri çok canlı devam etmektedir. Uygur köylerinde tarla kiralayıp sebze, meyve yetiştirip şehirlerde satan ve Uygur köylülerden kiraladığı tarlalarda Uygurları çalıştıran göçmen Çinli çiftçiler Doğu Türkistan’ın bütün köylerinde çoğalmaktadır.Şehirleri tamamen göçmen Çinlilere kaptıran Uygurlar,şimdi köy,kasabaları Çinlilerden korumaya çalışmakta,ancak Başarı sağlayamamaktadır. Doğu Türkistan’a yerleşen ve yerleşmekte olan göçmen Çinlilerin arkasında, Pekinin siyasi, finansal ve askeri desteği olduğu ve karşısında engel teşkil ettiği Uygur toplumunu ezip geçtiği bir gerçektir. Uygurların şehirleşmesi,sanayileşmesi önünde göze görünmeyen,ancak aşılamaz bir set olduğu da bir gerçektir. Uygur kasaba, köylere gelip berber,kuaför,terzi, ayakkabı tamirciliği,pazarcı,şoför ve  inşaat işçisi…gibi fazla eğitim ve ustalık gerektirmeyen işleri bile bizim elimizden alan  Çinliler ile  rekabet edemeyeceğimiz ne eksiğimiz vardı? Onların artısı boş oturmaktan ucuza çalışmak değil mi?

Yurdumuzun doğa şartlarını, tarlalarımızın yapısını, ıklım değişikliğini iyi bilmeyen Çinli Çiftçilerin Çin’den gelip köylerimizde tarla kiralayıp sebze, meyve, tahıl üretiminde başarılı olurken,neden biz kendi köyümüzde onlarla rekabette zorlanıyoruz?  Vatanımızın Lopnur bölgesinde bulunan ve Avrupa bilim adamları tarafından 6 bin yıl öncesine ait olduğu mumya “Koreren güzeli”nin tabutunda bulunan buğdaylar neyin delilidir? Uygurların 6 bin yıl öncesi tarım toplumu olduğunun kanıtı değil mi?  Tarım kültüründe Çinlilerden daha eski tarihe sahip olan bizler neden şimdi “tarımda zarar ettik” gerekçesi ile tarlalarımızı Çinlilere kiralıyoruz? Bizim zarar ettiğimiz o tarlalarda Çinli Çiftçiler neden kar ediyor? Çinliler bizi talan ediyor da, talan edilen bizler sütten çıkan ak kaşık gibi masumuyuz? Başarısızlığımızda kendimizden kaynaklanan hiçbir kusur yok mu?

2014.yılı Uygur özerk bölge sağlık nazırlığı, Doğu Türkistandaki AİDS hastası sayısını 43 bin olarak açıkladı.Raporda gösterildiğine göre AİDS hastalarının  85% Uygurdur. Demek Uygur toplumu içinde kayıta alınmış 38 bin AİDS hastası vardır.Doğu Türkistan nüfusunun yarıdan fazlasını teşkil eden Çinli ve diğer etnik grupların içinde AİDS  oranı 15% dir. 80 Milyon nüfusa sahip Türkiye’de 2015 te HIV virüsüne yakalananların sayısı 8 bin olarak açıklandı. Resmi rakamlarda nüfusu 10 milyon olarak açıklanan Uygurlarda 38 bin AİDS hastası olması ürkütücüdür. Türkiye’deki AİDS hastalarının çoğunluğu hastalığı yurt dışında kaptırdığı görülmektedir. Doğu Türkistan’da ise hastaların ezici çoğunluğu kendi şehrinden, kasabasından,hatta köyünden çıkmayan insanlar olduğu belirtilmiştir. Bağımsız doktorların araştırmalarına göre Uygurlarda henüz kayıta alınmayan 150-200 bin gizli AİDS adayı vardır.  Pekin,Uygurları etnik toplum olarak imha sürecini hızlandırmak için,Doğu Türkistan’da uyuşturucu mafyasının faaliyetine göz yummak, Baş kent Urumçiden tutun, en ücra köşelerdeki köylere kadar değişik isimler altında genel ev açılmasına teşvik etmek sureti ile Uygurlara AİDS virüsü bulaştırma çabaları,bugün hiçbir Uygur ferdiye sır değildir. Çinliler bizi bu duruma düşürdü,demekle biz sorumluluktan  sıyrılıp çıkabilecek miyiz?  Biz bu tuzaklara karşı kendimizi korumak için ne yaptık? Biz Uygurlar Müslüman, dindar toplumuz veya öyle gözükmeyi seviyoruz. Ama imanımız ne kadar?

Uygur toplumun eriyip yok olma tehlikesi sürecine girdiğini fark eden bir çok akil sahipleri, gençleri İslam’a yönlendirdi.Kurtuluşun yolu Allaha yüzlenmek olduğu hakkında yaygın ve azımla bir girişim kendiliğinden oluştu. Bir çok kasaba, köylerde Çinliler tarafından açılan genel evler işsizlikten kapanmaya başladı. Mesela Artuş şehir ve civar köylerdeki Çinli genelev sahipleri işlerini kapatıp tamamı Çine döndüler. Bu defa Çin yönetimi uyandı,dini faaliyetleri yasaklayıcı katı tedbirler almaya başladı. Komünist parti üyeleri, devlet memurları, emekli maaşı alanlar,öğrenciler,gençler ve kadınların camiye girmesi resmi genelgelerle yasaklandı.2014 tarihinden itibaren 45 yaş  ve altındakilerin camiye girmesi yasaklandı. Tüm açık ve kapalı kamu alanlarında namaz kılmak yasak ve yasa dışı ilan edildi. Uygurların girmesi serbest olan alanlar nedir? Genelev, bar, kumarhane… buralarda sağlığı ve ahlaki çürütecek her şey mevcut. Bazı Uygur bölgelerinde genelev ücretleri,tuvalet ücretleri gibi sembolik rakamlara indirilmektedir. AİDS hastası olan Uygur erkekler AİDS virüsünü buralardan kapmış ve Uygur kadınlarına bulaştırmışlardır.2015 itibari ile her sene AİDS doğan Uygur bebek sayısı 2000 den geçmektedir. Çin bizi AİDS,e bulaştırıyor da,biz neden kendimizi korumada aciziz? Toplum olarak Müslümanlığımızı, ahlak yapımızı sorgulamamız gerekmiyor mu?

Organ kaçakçılığı Doğu Türkistan’da çok revaçta. 150 binden fazla kimsesiz Uygur çocuk sokaklarda.Doğu Türkistan’da 200 binden fazla kadın,erkek siyasi tutuklu cezaevlerinde olduğu için,onların bakıcısız kalan çocukları sokaklara terk edilmektedir. Bu durum, Çin organ mafyası için geniş ve engelsiz avlanma alanı haline gelmektedir. 5 temmuz 2009.Urumçi olayından önce Pekin Milletler Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. D.r. İlham Tohti, Organ mafyaları tarafından Çinin iç bölgelerine kaçırılan Uygur çocuğun sayısı 30-35 bin civarında olduğunu açıklamıştı. Bugün ise durum daha korkutucudur. Organ mafyasının patronları Çinlilerdir. Ancak Doğu Türkistan’nın çeşitli bölgelerinden çocukları toplayıp kaçırarak Çine götürüp satanların hepsi Uygurlardan oluşmaktadır. Çin devleti, Uygurların nüfusun azaltması, yok olması için tüm kanalları açık tutarken, teşvik ederken, Biz Uygurlar toplum olarak neden içimizdeki insan kaçakçılarını etkisiz hale getirecek caydırıcı tedbir almak için ciddi organizasyona gitmiyoruz? Bizim için ölen, bizim için ceza evinde yatanların çocuklarını ölüme terk etmek toplum vicdanını ne kadar rahatsız edebilmektedir?

Bugün sadece Urumçideki Uygur restoranlarında her gün ortalama 1 milyon yuanlik,cumartesi ve Pazar günleri 3 milyon (47000$)yuanlik yemek atıkları çöpe atılıyor. Birde içkiye harcanan parayı buna ekleyelim. Bir kısım Uygur zengin ve aydın kesimi Çin devleti tarafından oluşturulan “refah adası”nda keyif sürerken ve bu millet “elitleri” ellerindeki içki kadehlerini “ yüce Uygur milleti için” diye sokuştururken, O yüce milletin sokakta donup ölmüş çocuklarını gördüğünde vicdanı sızlamış mı acaba? Laftan öteye gitmeyen milliyetçiliğin millete ne yararı olmuştur?

Çin’de sistem çürüdüğü için,toplumun yozlaşması,insanların çıkar için tüm ahlaki değerleri ayaklar altına alabilecek hale getirmiştir.Çin komünist parti iktidarda olduğu müddet içerisinde bu salgından kurtulmak zordur.Çünkü sistemi kötüler ayakta tutmakta.Çin toplumunda genellikle iyilerin sasyısal oranı azalıyor,kötüler çoğalıyor. Sistemden pay kapmak isteyen her kes kötülerin peşinden gitmek zorundadır.Tuvalette uzun oturanın burnu kötü kokuyu algılayamaz hale gelir.Uygur toplumu kötü atmosferin etkisi altında olduğu bir gerçektir. Ancak biz Uygurlar Müslüman bir toplumuz. Neyin günah, neyin sevap olduğu bilgisine sahibiz. Bugün Doğu Türkistan’da rüşvet o kadar yaygın hale geldi ki, bir doktor muhtaç bir hastasından, bir İlk okul öğretmeni yoksul bir öğrencisinden rüşvet isteyebiliyor.

Çinin teknolojisini, sanayi üretim sistemini, iş disiplinini,ortak iş yapma, finansman güç oluşturma becerisini öğrenmekte zorlanıyoruz da, neden bizi yönlendiren kötülüklerin tuzağına kolayca düşebiliyoruz? İçine düştüğümüz durumdan sadece düşman hakimiyeti  sorumlu tutmak, durumumuzu düzeltmek için yardımcı olabilecek mi?

Hayvanlar da, insanlar da kendinin hangi türe, hangi topluluğa ait olduğu iç güdüsüne sahiptir. Biz Uygurlarda öyleyiz. Biz iyi insanlarımızla, kötü insanlarımızla, artılarımızla, eksilerimizle bir toplumuz. Çin biz Uygurları değil, bizim toprağımızı sevmektedir. Uygurun varlığı için çalışanın da, Uygurun yok olması için alet olanın da damarında Uygur kanı dolaşmaktadır. Kaderimiz aynıdır. Çinliler, iyi Uyguru yok edip bitirdikten sonra, kullanmaya ihtiyacı kalmayan kötü Uyguru da sağ bırakmayacaktır. Çünkü Pekin, Uygur halkını toplu olarak yok etmeye kesin kararlıdır.

Allah kuran –kerimde hep bilene, akil sahiplerine hitap etmektedir. Biz dorumun farkında olanlar, milli kaderimizin çok tehlikeli noktada olduğunu bilenler, akil sahipleri,toplum içindeki bilmeyenleri,bilmedikleri için kendine ve milletimize zarar vermekte olanları aşağılamak,kötülemek,küfretmek yerine, onların elinden tutmamız,onları bataklıktan çıkarıp bağrımıza basmamız gerekmiyor mu? Biz bizi sevmezsek, bizi kim sevecek? aramızdaki kötü yollara düşenlerde bizim milli organizmamızın birer parçasıdır. Biz onları sevmezsek, kurtarmazsak, bilinçli ve yararlı hale getirmezsek, biz bilenlerin suçu bilmeyenlerden daha fazla olmaz mı?Allahın karşısında, tarih ve toplum karşısında yargılanacak olanlar sadece bilmeyenler değil, bildiği halde şahsi refah ve huzuru için bilmeyen rolü oynayanlar olacaktır.

Kuran rivayetlerinde,Allah bir çok kavmi helak ettiğinden bahseder. Allah kendi yarattığı insan topluluğunu neden helak etti? Allahın gazabına uğrayacak kadar günaha battığı için.

Uygur halkı hayatta kalması için toplum olarak ruhu ve bünyesindeki bütün kir ve hastalıktan acilen kurtulmak zorundadır. Allah,zulme uğrayanların yanındadır.Ancak,zulüm yapan zalimin ayakta kalması için çalışarak günaha batanların yanında değil.

 

 

 

Etiketler: » » » » » » » »
Share
844 Kez Görüntülendi.