logo

trugen jacn
06 Eylül 2019

MİLLİ KURTULUŞ YOLUNDA DÜŞÜNCELER (5.BÖLÜM)

Mehmet Emin Hazret

Mehmet Emin HAZRET

Kurtuluş Stratejimiz Ne Olmalı ? 

Doğru Zamanda Doğru Yerde durmak

20.yüzyılın ilk yarısında iki  kez  bağımsız Doğu Türkistan Cumhuriyetlerini kurduk ve her ikisi Sovyet Rusya’nın  müdahalesi ile  yıkıldı.Kanlı Diktatör Stanlin, Doğu Türkistan topraklarını  tekrar Çine peş keş çekti.  O dönemlerde tarih bizim aleyhimizde işliyordu. Toplum olarak tarihi lehimize dönüştürme potansiyeli ile olgunluğunu gösteremedik. Bizimle aynı durumda olan Moğollar nüfus, faaliyet alanı ve jeopolitik bakımından bizim  kadar şanslı değildi. Ancak, Cengiz Han soyundan kalma zeka ve milli olgunluk ile doğru zamanda doğru yerde durabilmeyi başardı ve Çin esaretinden kurtulup, bağımsız devletini kurmayı başardı. Bağımsız devletlerini kurmakla kalmadı , devletlerinin  yaşamasını garanti altına alan   derin  stratejiler geliştirip uyguladı. Bugün toprağı bizim kadar büyüklükte ve 4 milyon nüfusa sahip bağımsız bir Moğolistan Cumhuriyeti, Birleşmiş Milletlerin onurlu bir üyesi olarak İstiklalinin sembolü olan bayraklarını  özgürce dalgalandırmaktadır.

Bizde, aynı  Moğolistan gibi iki büyük düşmanın arasında eziliyorduk. Toplum olarak bir düşmandan kurtulmak için, diğer düşmandan yararlanmak  becerisi ve olgunluğunu gösteremedik.Tarihin akışı  bizim aleyhimize işlemesi sonucu,Çin esaret  ve  mahkumiyet boyunduruğunun boynumuza tekrar geçirilmesine zemin hazırladık. Sonunda İşgal güçlerini   büyük bir sevinçle  karşılamak  zilletine  zorla düşürüldük. O tarihi fırsatları kaçırmamızın  ağır  bedelini   dramatik bir şekilde  ödedik ve ödemeye de devam etmekteyiz.

İlerde karşımıza çıkabilecek  uygun  şartları fırsatlara çevirmek ve  doğru değerlendirebilmemiz için,bizi toplumsal faciaya götüren  geçmiş hatalardan sakınmamız ve bu hataları tekrar yapmamak için, geçmişin aynasına dikkatle bakmayı asla  unutmamalıyız.

Milli Karakter Milli Kaderi Tayın Eder

Dini inanç, milli kültür ve etnik özellik milli karakteri  oluşturan temel unsur ve yapılardır. Milli karakter ise,  milli kaderi belirler. Başarı veya başarısızlık, çok başarı veya az başarı karakterin  doğrudan eyleme yansımasıdır. Çünkü, disiplin veya disiplinsizlik, çalışkanlık veya tembellik, kararlılık veya kararsızlık, kahramanlık veya korkaklık, hassasiyet veya umursamazlık, uyum veya uyumsuzluk ve diğer ögeler, insan karakterinde yoğurulmuştur. Millet,bireylerden   oluşur.  Milletlerin başarı seviyesi, eriştiği olgunluk seviyesi ile doğru orantılıdır.  Toplumların milli karakteri ahlaki zaaflardan arındıkça,  olgunluk seviyesi artar. En başarılı millet, karakteri en olgunlaşmış  ve sağlam olan millettir. Hiçbir başarı tesadüf sonucu değildir.

Uygurlar cömert,kahraman, çalışan, yaratıcı,misafirperver, temiz kalpli, duygusal, saf ve bazen biraz ürkek karaktere sahiptirler. Milli saflığımızın arkasında biraz da ahmaklık yatmaktadır. Duygusallığımız ise, zaman zaman zekamızın önüne geçmektedir. Ürkeklik ve Kendi aramızda bir birimize olan güvensizlik psikolojisi,asırlardan beri sürdürdüğü   Uygur’u, Uygur’a kırdırma yanı kendi yağı ile kendisini kavurma  politikasının ruhumuzda bıraktığı ağır hasarın sonucudur. Sevinmemizi gerektiren en önemli husus  ise, damarımızda hala asıl kan’ın dolaşmasıdır. Mazlum  ve masum Uygur Anneler daha fazla kahraman çocuk doğurmakta  adeta bir birleri ile yarışmaktadırlar.

Uygurların ataları çok  daha zeki idiler. ” Çivi = Mıh (ağaç) matbaa,kağıt, deri işleme,karızlar  (yer altı suları ile ekstansif  ve modern tarım yapılması) At  eyeri ve top yapımı, Uygurlar tarafından   ilk kez bulunan ve kullanılan kadım keşiflerdir. “Uygurların 7 büyük keşfiyatı= Buluşu ” (Arkolog Kurban Veli-Uygurca). 16.Yüz yılda Orta Doğu ve Orta Asya’da ortaya çıkan  cehaletin sembolü bağnaz kara akım ve düşünce sisteminin, akıl ve mantıktan yoksun, sathiliğe  dayanan karanlık ve  aklı dışlayıcı kaba gücü,Uygur toplumunda yavaş-yavaş  önce akıl paslanmasına  ve ardından akıl  tutulmasına zemin hazırlamış ve yol açmıştır.  Daha sonraki yıllarda  Doğu Türkistan’ın Çin işgaline maruz kalmasıyla bu akıl dışı tutum   Uygur Türklerinin daha  fazla    cehalet çukuruna sürüklenmesine yol açmıştır. Bu da yavaş yavaş  toplumsal   akıl körelmesine yol açmıştır. Günümüzde Uygur toplumunun üstün zekası ile yaratıcı ruhu , Tarım Vadisinde   kumlar altında gömülüp yatan petrol,doğal gaz denizi gibi, Çin’in baskı ve zulüm dağları altında gömülüp yatmaktadır. Milli zeka ve yaratıcılık özelliğimiz ,tekrar özgürlüğümüze kavuştuğumuz anda,  ruhlarımızın derinliklerinden fışkırıp gün ışığına çıkmaya başlayacaktır.

Şimdiki durumda ise,Yaklaşık iki asra yakın bir süredir, yakamızı bir türlü  bırakmayan işgal ve  sömürü düzeni, milli ruhumuzu ağır derecede kirletmiştir. Günümüzde ise, bu durumun Milli karakterimizi korkunç şekilde tahrip etmiş olduğu  acı bir  gerçektir. Bin yıl önceki atalarımız Sultan Abdulkerim Satuk Buğra Han, Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Has Hacip, Hoca Ahmet Yesevi ve onların  bize bıraktıkları muhteşem eserleri,mirasları, şanlı İmparatorluk dönemlerimizin  bizim soyumuza ait olduğu gerçeğini  aralıksız olarak  hiç durmadan boş bir övünme ve büyük bir   kibirle böbürlenerek tekrarlayıp durmamız, bizim bugünkü  zaaf ve ayıplarımızı  örtmeye kafi değildir.  Bugün dünyadaki yerimiz ve itibarımız nerededir ? Bugün nefret ettiği sahibine kusursuz hizmet eden  kölelere  nasıl dönüştük? diye kendimize sual etmemiz gerekmektedir.

Allahu Taala’ya  sonsuz hamd ve senalar ve  şükürler olsun ki, 21.yüz yılda, hür dünyada veya kendi  ana vatanlarında köle olarak doğduğunun utancı ve  farkında   olan, kölelik ve esaretten  kesin kez  kurtulmak irade ve cesaretine sahip yeni bir  Müslüman Uygur Türkü genç  kuşak yetişmektedir. Onlar, Ataları gibi büyük bir imanla  bastırılamayacak bir  kutsal isyan ruhuna sahiptirler. Onlar, özgürlük özlemi ve aşkı ile  esaret ve zulüm zincirlerini kırmak için büyük bir cesaret  ve gayret vede   zapdelemeyen büyük  atılım ve   çaba içerisindedirler. 

Allahu Taala,  Peygamberimiz, Hz.Muhammed (S.A.V)’İ ,  bütün insanlığa,  kölelikten kurtaracak  mücadelede bir  önder ve özgürlük peygamberi olarak göndermiştir; “O (Peygamber), onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır.” (A’raf süresi 157.ayet -diyanet)

Üzerimizdeki ağır fiziki ve manevi yükleri ve zincirleri kırmak, kaldırmak  Allah’ın emri, Peygamberin sünneti ve biz müminlerin ise dini bir görevidir. Zulüm karşısında suskun kalanlardan Allah “Hayvan” diye söz etmektedir;  “ Muhakkak ki; Allah katında, (yerde yürüyen) hayvanların en şerlisi (kötüsü) akıl etmeyen sağır ve dilsizlerdir” (Enfal süresi 22.ayet-İmam İskender).

Peygamberler tarihi,  esaretteki köle kavimleri kölelikten  kurtarma tarihidir. İnsanları hayvanlaştırarak dilsiz, sağır yapan rejim yıkılmadan, köleliği ortadan kaldırmak mümkün değildir. İnsanı hayvanlaştıran tek rejim  günümüzde sadece Kuzey Kore ve ÇKP.nin tahakkümü altındaki Çin’de kalmıştır. Uygurlar kölenin kölesi yapılmak istenmektedir.  Bizim milli karakterimizi erozyona uğratan işgalcı komünist rejimdir. Hem işgalci  hem de dinsiz ve ateist komünist rejimden ibaret  bu iki zilletten kurtulmamız için, öncelikle  milli ruhumuzdaki tüm hastalıklardan arınmamız, asıl karakterimize sahip milli bünyemize kavuşmamız şarttır.

Çağ akil çağıdır. Milli kaderimizi tayın edici hayatı konularda duygularımızın aklımızı ayaklar altına almasına kesinlikle izin vermemeliyiz.

Bağımsızlık Yolunda Başarılı Olan Müslümanların İzinden Gitmeliyiz

Bağımsızlık için savaşan Avrupa Müslümanları hayalcilikten uzak, daha gerçekçi, rasyonel mücadele yolunu seçmiş ve bu yoldan devam etmişlerdir. Onlar, “Bütün dünya kafirlerine cihat” ilan etmemiştir. Yalnızca vatanlarını işgal etmiş olanlarla savaşmışlardır. Mesela, Bosna Hersek ve Kosova bunun en son en iyi örnekleridir.  Bu Müslüman Ülkelere   de islam  dünyası yardım etti, “Cıhatçı ” guruplar da onların yanında onlarla birlikte savaşmak  ve cihat etmek için onların yardımlarına koştu.  Ancak,bu Müslüman Ülkeler Cihat ateşini Avrupa’ya yaymak isteyenlere asla  izin vermediler. Özellikle Bosna-Hersek  Müslümanları kitlesel katliama maruz kaldığında bile soğukkanlılık ile hareket etme pozisyonunu  asla bozmadı. Bu Küçük toplum,  büyük önderleri  Bilge Lider  Aliya İzzetbegoviç etrafında  adeta kilitlendiler. Bilge Kral İzzetbegovç halkına ; “Yemin ederim ki biz köle olmayacağız” diye seslendiğinde, milyonlar bu sözü tekrarladı ve köle olmamak için yediden yetmişe her kes eline silah alarak  onun emri ile savaşa atıldılar.

Bosnalı Müslümanlar Sırplar tarafından etnik soykırıma maruz kaldığı kritik bir dönemde NATO, Bosna-Hersek’i koruma kararı aldı ve Moskova ile yapılan bir gizli anlaşma ile, Rusların Sırplara olan askeri desteğini kesti. 30 Ağustos- 13  Eylul  1995 tarihileri arasında 2 haftalık bir süre ile  NATO uçakları Sırbistan’a 10 bin ton bomba bıraktı ve ardından kara harekatı başlattılar.   1992  yılındadeki Referandumdan çıkan sonuçları tanımayan ve  Bosna –Hersek halkının  bağımsızlık kararını  kabul etmeyen Sırbistan Lideri Slobodan Miloseviç 14 aralık 1995 tarihinde A.B.D.nin Dayton kentinde barış anlaşmasında gerçekleri kabul etmek zorunda kaldı ve Bosna-Hersek’ın bağımısızlık kararını kabul ve imza etmek zorunda kaldı.  (Miloseviç, sonradan savaş suçlusu olarak tutuklandı ve  Lahey Savaş Suçları  Mahkemesinde yargılanarak suçlu bulundu ve mahkum edilmiştir.)  1996 tarihinden itibaren   NATO barış gücü uzun yıllar Bosna-Hersekte kalarak barışı sağlamaya yardımcı olmuştur.

Özgürlük ve bağımsızlık için savaşan,10.877 km lik yüz ölçümü (Doğu Türkistan’ın 153/1 ne denk geliyor) ve 2 milyona yetmeyen nüfusu ile  Müslüman Arnavutların Ülkesi  Kosova, doğru zamanda doğru yerde durarak,doğru strateji  ve yöntem  takip etmesi  sayesinde NATO nun askeri ve batı’nın  ise, siyasi desteğini elde etmek sureti ile kölelik boyunduruğunu söküp attı ve  bugün Avrupa’nın tam bağımsız 50.ülkesi oldu. Kosova’nın baş kenti Priştine’de Türk ordusunun içinde bulunduğu NATO barış gücü bu ülkede barışı sağlamak için   konuşlanmış bulunmaktadır.

Bosna-Hersek  ve Kosova Müslümanları, NATO uçaklarını  kendine çekmiştir. Ancak ülkesinde kendi insanlarını  değil, düşmanlarını bombalanmasını sağlamıştır.  Bu nokta çok  çok  önemlidir.

Doğu Türkistan özgürlük mücadelesinde,  Ülkemizin kurtuluşu için   NATO ile ilişkiye girersek  bunun sonuçları ne olacaktır ?

Doğu Türkistan sınırı yakınlarında  konuşlanmakta olan NATO,  ileride Çin ile karşı karşıya gelecek mi?

Müslüman Uygurlar NATO ile iş birliği yaparsa  dinden çıkar ve kafir olur  mu ?

Bu soruların cevabını sonraki yazımızda  cevaplandırmaya çalışacağız.

(5.bölümün   sonu. Yazı devam edecektir)

Etiketler: » » » » » » »

Share
4655 Kez Görüntülendi.