Son Dakika
Mehmet Emin HAZRET
Doğru Zamanda Doğru Yerde durmak
20.yüzyılın ilk yarısında iki kez bağımsız Doğu Türkistan Cumhuriyetlerini kurduk ve her ikisi Sovyet Rusya’nın müdahalesi ile yıkıldı.Kanlı Diktatör Stanlin, Doğu Türkistan topraklarını tekrar Çine peş keş çekti. O dönemlerde tarih bizim aleyhimizde işliyordu. Toplum olarak tarihi lehimize dönüştürme potansiyeli ile olgunluğunu gösteremedik. Bizimle aynı durumda olan Moğollar nüfus, faaliyet alanı ve jeopolitik bakımından bizim kadar şanslı değildi. Ancak, Cengiz Han soyundan kalma zeka ve milli olgunluk ile doğru zamanda doğru yerde durabilmeyi başardı ve Çin esaretinden kurtulup, bağımsız devletini kurmayı başardı. Bağımsız devletlerini kurmakla kalmadı , devletlerinin yaşamasını garanti altına alan derin stratejiler geliştirip uyguladı. Bugün toprağı bizim kadar büyüklükte ve 4 milyon nüfusa sahip bağımsız bir Moğolistan Cumhuriyeti, Birleşmiş Milletlerin onurlu bir üyesi olarak İstiklalinin sembolü olan bayraklarını özgürce dalgalandırmaktadır.
Bizde, aynı Moğolistan gibi iki büyük düşmanın arasında eziliyorduk. Toplum olarak bir düşmandan kurtulmak için, diğer düşmandan yararlanmak becerisi ve olgunluğunu gösteremedik.Tarihin akışı bizim aleyhimize işlemesi sonucu,Çin esaret ve mahkumiyet boyunduruğunun boynumuza tekrar geçirilmesine zemin hazırladık. Sonunda İşgal güçlerini büyük bir sevinçle karşılamak zilletine zorla düşürüldük. O tarihi fırsatları kaçırmamızın ağır bedelini dramatik bir şekilde ödedik ve ödemeye de devam etmekteyiz.
İlerde karşımıza çıkabilecek uygun şartları fırsatlara çevirmek ve doğru değerlendirebilmemiz için,bizi toplumsal faciaya götüren geçmiş hatalardan sakınmamız ve bu hataları tekrar yapmamak için, geçmişin aynasına dikkatle bakmayı asla unutmamalıyız.
Milli Karakter Milli Kaderi Tayın Eder
Dini inanç, milli kültür ve etnik özellik milli karakteri oluşturan temel unsur ve yapılardır. Milli karakter ise, milli kaderi belirler. Başarı veya başarısızlık, çok başarı veya az başarı karakterin doğrudan eyleme yansımasıdır. Çünkü, disiplin veya disiplinsizlik, çalışkanlık veya tembellik, kararlılık veya kararsızlık, kahramanlık veya korkaklık, hassasiyet veya umursamazlık, uyum veya uyumsuzluk ve diğer ögeler, insan karakterinde yoğurulmuştur. Millet,bireylerden oluşur. Milletlerin başarı seviyesi, eriştiği olgunluk seviyesi ile doğru orantılıdır. Toplumların milli karakteri ahlaki zaaflardan arındıkça, olgunluk seviyesi artar. En başarılı millet, karakteri en olgunlaşmış ve sağlam olan millettir. Hiçbir başarı tesadüf sonucu değildir.
Uygurlar cömert,kahraman, çalışan, yaratıcı,misafirperver, temiz kalpli, duygusal, saf ve bazen biraz ürkek karaktere sahiptirler. Milli saflığımızın arkasında biraz da ahmaklık yatmaktadır. Duygusallığımız ise, zaman zaman zekamızın önüne geçmektedir. Ürkeklik ve Kendi aramızda bir birimize olan güvensizlik psikolojisi,asırlardan beri sürdürdüğü Uygur’u, Uygur’a kırdırma yanı kendi yağı ile kendisini kavurma politikasının ruhumuzda bıraktığı ağır hasarın sonucudur. Sevinmemizi gerektiren en önemli husus ise, damarımızda hala asıl kan’ın dolaşmasıdır. Mazlum ve masum Uygur Anneler daha fazla kahraman çocuk doğurmakta adeta bir birleri ile yarışmaktadırlar.
Uygurların ataları çok daha zeki idiler. ” Çivi = Mıh (ağaç) matbaa,kağıt, deri işleme,karızlar (yer altı suları ile ekstansif ve modern tarım yapılması) At eyeri ve top yapımı, Uygurlar tarafından ilk kez bulunan ve kullanılan kadım keşiflerdir. “Uygurların 7 büyük keşfiyatı= Buluşu ” (Arkolog Kurban Veli-Uygurca). 16.Yüz yılda Orta Doğu ve Orta Asya’da ortaya çıkan cehaletin sembolü bağnaz kara akım ve düşünce sisteminin, akıl ve mantıktan yoksun, sathiliğe dayanan karanlık ve aklı dışlayıcı kaba gücü,Uygur toplumunda yavaş-yavaş önce akıl paslanmasına ve ardından akıl tutulmasına zemin hazırlamış ve yol açmıştır. Daha sonraki yıllarda Doğu Türkistan’ın Çin işgaline maruz kalmasıyla bu akıl dışı tutum Uygur Türklerinin daha fazla cehalet çukuruna sürüklenmesine yol açmıştır. Bu da yavaş yavaş toplumsal akıl körelmesine yol açmıştır. Günümüzde Uygur toplumunun üstün zekası ile yaratıcı ruhu , Tarım Vadisinde kumlar altında gömülüp yatan petrol,doğal gaz denizi gibi, Çin’in baskı ve zulüm dağları altında gömülüp yatmaktadır. Milli zeka ve yaratıcılık özelliğimiz ,tekrar özgürlüğümüze kavuştuğumuz anda, ruhlarımızın derinliklerinden fışkırıp gün ışığına çıkmaya başlayacaktır.
Şimdiki durumda ise,Yaklaşık iki asra yakın bir süredir, yakamızı bir türlü bırakmayan işgal ve sömürü düzeni, milli ruhumuzu ağır derecede kirletmiştir. Günümüzde ise, bu durumun Milli karakterimizi korkunç şekilde tahrip etmiş olduğu acı bir gerçektir. Bin yıl önceki atalarımız Sultan Abdulkerim Satuk Buğra Han, Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Has Hacip, Hoca Ahmet Yesevi ve onların bize bıraktıkları muhteşem eserleri,mirasları, şanlı İmparatorluk dönemlerimizin bizim soyumuza ait olduğu gerçeğini aralıksız olarak hiç durmadan boş bir övünme ve büyük bir kibirle böbürlenerek tekrarlayıp durmamız, bizim bugünkü zaaf ve ayıplarımızı örtmeye kafi değildir. Bugün dünyadaki yerimiz ve itibarımız nerededir ? Bugün nefret ettiği sahibine kusursuz hizmet eden kölelere nasıl dönüştük? diye kendimize sual etmemiz gerekmektedir.
Allahu Taala’ya sonsuz hamd ve senalar ve şükürler olsun ki, 21.yüz yılda, hür dünyada veya kendi ana vatanlarında köle olarak doğduğunun utancı ve farkında olan, kölelik ve esaretten kesin kez kurtulmak irade ve cesaretine sahip yeni bir Müslüman Uygur Türkü genç kuşak yetişmektedir. Onlar, Ataları gibi büyük bir imanla bastırılamayacak bir kutsal isyan ruhuna sahiptirler. Onlar, özgürlük özlemi ve aşkı ile esaret ve zulüm zincirlerini kırmak için büyük bir cesaret ve gayret vede zapdelemeyen büyük atılım ve çaba içerisindedirler.
Allahu Taala, Peygamberimiz, Hz.Muhammed (S.A.V)’İ , bütün insanlığa, kölelikten kurtaracak mücadelede bir önder ve özgürlük peygamberi olarak göndermiştir; “O (Peygamber), onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır.” (A’raf süresi 157.ayet -diyanet)
Üzerimizdeki ağır fiziki ve manevi yükleri ve zincirleri kırmak, kaldırmak Allah’ın emri, Peygamberin sünneti ve biz müminlerin ise dini bir görevidir. Zulüm karşısında suskun kalanlardan Allah “Hayvan” diye söz etmektedir; “ Muhakkak ki; Allah katında, (yerde yürüyen) hayvanların en şerlisi (kötüsü) akıl etmeyen sağır ve dilsizlerdir” (Enfal süresi 22.ayet-İmam İskender).
Peygamberler tarihi, esaretteki köle kavimleri kölelikten kurtarma tarihidir. İnsanları hayvanlaştırarak dilsiz, sağır yapan rejim yıkılmadan, köleliği ortadan kaldırmak mümkün değildir. İnsanı hayvanlaştıran tek rejim günümüzde sadece Kuzey Kore ve ÇKP.nin tahakkümü altındaki Çin’de kalmıştır. Uygurlar kölenin kölesi yapılmak istenmektedir. Bizim milli karakterimizi erozyona uğratan işgalcı komünist rejimdir. Hem işgalci hem de dinsiz ve ateist komünist rejimden ibaret bu iki zilletten kurtulmamız için, öncelikle milli ruhumuzdaki tüm hastalıklardan arınmamız, asıl karakterimize sahip milli bünyemize kavuşmamız şarttır.
Çağ akil çağıdır. Milli kaderimizi tayın edici hayatı konularda duygularımızın aklımızı ayaklar altına almasına kesinlikle izin vermemeliyiz.
Bağımsızlık Yolunda Başarılı Olan Müslümanların İzinden Gitmeliyiz
Bağımsızlık için savaşan Avrupa Müslümanları hayalcilikten uzak, daha gerçekçi, rasyonel mücadele yolunu seçmiş ve bu yoldan devam etmişlerdir. Onlar, “Bütün dünya kafirlerine cihat” ilan etmemiştir. Yalnızca vatanlarını işgal etmiş olanlarla savaşmışlardır. Mesela, Bosna Hersek ve Kosova bunun en son en iyi örnekleridir. Bu Müslüman Ülkelere de islam dünyası yardım etti, “Cıhatçı ” guruplar da onların yanında onlarla birlikte savaşmak ve cihat etmek için onların yardımlarına koştu. Ancak,bu Müslüman Ülkeler Cihat ateşini Avrupa’ya yaymak isteyenlere asla izin vermediler. Özellikle Bosna-Hersek Müslümanları kitlesel katliama maruz kaldığında bile soğukkanlılık ile hareket etme pozisyonunu asla bozmadı. Bu Küçük toplum, büyük önderleri Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç etrafında adeta kilitlendiler. Bilge Kral İzzetbegovç halkına ; “Yemin ederim ki biz köle olmayacağız” diye seslendiğinde, milyonlar bu sözü tekrarladı ve köle olmamak için yediden yetmişe her kes eline silah alarak onun emri ile savaşa atıldılar.
Bosnalı Müslümanlar Sırplar tarafından etnik soykırıma maruz kaldığı kritik bir dönemde NATO, Bosna-Hersek’i koruma kararı aldı ve Moskova ile yapılan bir gizli anlaşma ile, Rusların Sırplara olan askeri desteğini kesti. 30 Ağustos- 13 Eylul 1995 tarihileri arasında 2 haftalık bir süre ile NATO uçakları Sırbistan’a 10 bin ton bomba bıraktı ve ardından kara harekatı başlattılar. 1992 yılındadeki Referandumdan çıkan sonuçları tanımayan ve Bosna –Hersek halkının bağımsızlık kararını kabul etmeyen Sırbistan Lideri Slobodan Miloseviç 14 aralık 1995 tarihinde A.B.D.nin Dayton kentinde barış anlaşmasında gerçekleri kabul etmek zorunda kaldı ve Bosna-Hersek’ın bağımısızlık kararını kabul ve imza etmek zorunda kaldı. (Miloseviç, sonradan savaş suçlusu olarak tutuklandı ve Lahey Savaş Suçları Mahkemesinde yargılanarak suçlu bulundu ve mahkum edilmiştir.) 1996 tarihinden itibaren NATO barış gücü uzun yıllar Bosna-Hersekte kalarak barışı sağlamaya yardımcı olmuştur.
Özgürlük ve bağımsızlık için savaşan,10.877 km lik yüz ölçümü (Doğu Türkistan’ın 153/1 ne denk geliyor) ve 2 milyona yetmeyen nüfusu ile Müslüman Arnavutların Ülkesi Kosova, doğru zamanda doğru yerde durarak,doğru strateji ve yöntem takip etmesi sayesinde NATO nun askeri ve batı’nın ise, siyasi desteğini elde etmek sureti ile kölelik boyunduruğunu söküp attı ve bugün Avrupa’nın tam bağımsız 50.ülkesi oldu. Kosova’nın baş kenti Priştine’de Türk ordusunun içinde bulunduğu NATO barış gücü bu ülkede barışı sağlamak için konuşlanmış bulunmaktadır.
Bosna-Hersek ve Kosova Müslümanları, NATO uçaklarını kendine çekmiştir. Ancak ülkesinde kendi insanlarını değil, düşmanlarını bombalanmasını sağlamıştır. Bu nokta çok çok önemlidir.
Doğu Türkistan özgürlük mücadelesinde, Ülkemizin kurtuluşu için NATO ile ilişkiye girersek bunun sonuçları ne olacaktır ?
Doğu Türkistan sınırı yakınlarında konuşlanmakta olan NATO, ileride Çin ile karşı karşıya gelecek mi?
Müslüman Uygurlar NATO ile iş birliği yaparsa dinden çıkar ve kafir olur mu ?
Bu soruların cevabını sonraki yazımızda cevaplandırmaya çalışacağız.
(5.bölümün sonu. Yazı devam edecektir)
Etiketler: Dünya » Eğitim » Genel » Görüş Yorum » Gündem » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » Siyaset
BENZER HABERLER