Son Dakika
Mehmet Emin HAZRET
Trans Pasifik Ortaklığı (TPP), Sonunda oluşumunu başarı ile tamamladı. Bu ekonomik örgüt 21.yüzyılda Çin’e karşı inşa edilmiş yeni bir Çin Seddi’dir. TPP sadece Çin ekonomisini değil,Çin’in sosyalist rejimini de sarsabilecek potansiyele sahiptir.Çin aleyhinde olan her gelişme,Doğu Türkistan’ın lehine olacağı için, TPP biz Uygur Türklerini de yakından ilgilendirmektedir.TPP nin doğuracağı sonuçlar hakkında Türk toplumunun özellikle Uygur Türklerinin bilgi sahibi olması, dünyanın siyasi yörüngesi içinde kendi geleceğini doğru okuyup görebilmek açısından çok önemlidir.
Trenspasifik Ortaklığı(TPP) ABD, Kanada, Japonya, Avustralya, Brunei, Malezya, Yeni Zelanda, Vietnam, Meksika, Singapur, Peru ve Şili den ibaret 12 ülkeden oluşuyor. 800 milyon nüfusa sahip olan bu ülkelerin toplam gayri safi yurtiçi hasılası dünya ekonomisinin yüzde 40’ını teşkil etmektedir. Parasal olarak 28 trilyon dolarlık bir ekonomik büyüklüğü içeriyor.
ABD Başkanı Barack Obama, ülkesi ile Pasifik Okyanusu’na kıyısı bulunan 11 ülke arasındaki ticari sınırlamaları kaldıracak Trans Pasifik Ortaklığı (TPP) anlaşması hakkında, “Standartları biz belirlemezsek Çin belirleyecek” diye açıklama yaptı. ABD, Çin’i çevreleyen ülkeleri yanına alarak Çin’in sınır tanımaz ve kural dışı faaliyetlerine bu yolla kısıtlama ve engeller koymuş bulunuyor.
Daha bir hafta önce Çin devlet başkanı Şi jin peng’i Beyaz Sarayda ağırlayan Obama, bir hafta sonra TPP anlaşmasını açıklaması, Çinlileri şaşkına çevirdi. Çin ekonomik durgunluk yaşamanın ötesinde, ekonomik ve finansal krize sürüklenmektedir. Böyle bir sıkıntılı dönemde, Komünist Çin’e bir darbe TPP den geldi. TPP nin doğmasında Çin’in,dünya Ticaret örgütünün kurallarını delerek, demokratik ülkelerin gevşek ve hantal yapısı nedeniyle karar alma mekanizmasının çok yavaş işlemesinden yararlanarak oyunun kurallarını değiştirmesi, özellikle demokrasi kurallarından yararlanarak demokrasini vurma eğilimindeki mütecaviz tutumu vu ABD.başta batı ülkelerini buna zorlamasında yatmaktadır.
Çin 2001 yılında ABD nin desteği ile Dünya Ticaret Örgütüne üye olduktan sonra, O dönemin Çin başbakanı Zhu rong ji (朱镕基 )emri altındakilere gizli olarak “D.T.Ö kurallarını araştırın ve esnek kullanım yollarını tesbit edin.” (要点是对WTO条款要多加研究,灵活运用)diye talimat vermişti. Bu “ D.T.Ö nin açığını bulun,açığı yoksa açık oluşturun( delik delin.)” Anlamına geliyordu. Çin gerçekten Dünya Ticaret Örgütü kurallarında çok açıklar buldu, açık yok ise.zayıf noktalarndan açıklar (delik) deldi. Dünya piyasalarına sahte,taklit, düşük kaliteli, tek kullanımlı, dayanıksız, zehirli malları sürmeye başladı.Uluslar arası telif ve patent hakkını ağır derecede ihlal etti. Öğrenci adı altında Dünyanın dört bir yanına gönderdiği teknik ve ticaret ajanlarını işe salarak, onların eli ile bir çok dünya markalarının teknik sırlarını ve üretim bilgilerini çaldı.Çin’de artık olağan hale gelen Ülke içindeki yaygın rüşvet ağını dünya ticaret ahlakının yozlaşması için sınırsız ve cömertçe kullandı. Uygar Batı dünyasının son 300 yıllık tarihi süreç içinde icat ettiği ve ortaya koyduğu teknoloji’yi ve onun meyvelerini “Dışa Açılım”adını verdiği son 30 yıldaki süreçte çalmayı ve bir yandan da taklit ederek kendi “Buluşu ve icadı” yapmayı başardı. Bunu ” büyük ilerleme ve kalkınma başarısı” olarak tekrar dünya’ya ilan etmekten yüzü kızarmadı. Uluslararası ticari ahlakı ve yılların birikimi olan kuralları bir kenara itti. Başka ülkelerin haklarını çalmaktan, gasp etmekten çekinmedi. Bu konuda yeri geldiğinde aldatmaktan da geri durmadı, yeri geldiğinde de tehdit etti.Teknolojik ve ticari kuralları değiştirerek, ihracatta % 30’a kadar varan oranda nakit desteği verdi. Kalitesiz, Sahte ve taklit ürünlerin ihracatına gümrük teşviki sağladı. İthal ürünlere ise,kural ve yasa dışı yüksek gümrük duvarları ördü.Ülkelerin ve Çinli olmayan Milletlerin doğruluk ve dürüstlüğünü “Enayilik ve ahmaklık” olarak nitelendirdi. Çalmayı,gasp etmeyi ve bütün bu gayrimeşru ilişkilerine finansman desteği sağlamayı sözde “ Çinli zekası” nın başarısı olarak gördüler.
Öte yandan ABD,Çin’e yeni nesil teknoloji ürünü yeni silahları ve buna ait teknolojileri kesinkes vermemesine rağmen, Çin, uluslar arası kuralları delme tecrübesini bu konuda da işe salmayı başardı. Çok büyük mablağlar ve yüksek maliyet karşılığında ABD.den elde edemediği silah teknolojisini,baskı, zulüm ve insan hakları ihlalindeki en yakın müttefiki de olan İsrail’den elde etmeyi başardı ve bunu hala sürdürüyor. . Çünkü İsrail silah teknolojisi ithalatının % 85-90’ni ABD.den ithal etmekte ve aldığı ileri silah teknolojisini çok fahiş fiyat ve yüksek ticari kazanç karşılığında Çin’ e vermektedir. ABD. ise, İsrail’in bu davranışına karşı çok kızgın olmasına rağmen bunu önleyememiş ve engellememiştir. Bu konuda Japonya da çok hassas davranmaktadır. Türkiye kendi yapımı olan tankların motorunu Japonya’dan alma konusunda bu ülkeyle anlaşma yapmıştır. Geçen sene Japon medyası,Türkiye ile yapılan Tank motoru anlaşmasını tek taraflı pes ettiğini yazdılar. Gerekçe olarak, Japon motorlu tankları Türkiye’nin Pakistan’a satma anlaşması olduğunu ileri sürdüler. Çünkü, Pakistan’ın eline geçen Japon teknolojisi Çin’ in eline geçmiş demektir, Bu duyarlılık, ,Japonları böyle karar almaya itmiştir. ABD ve Japonya, ortak silah üretimi ve silah ticareti başta olmak üzere tüm mevzuatlarda bundan sonra kuralları daha da sıklaştırması bekleniyor.
Çin, kendi sınırları içinde ise, katı komünist sistemi sıkı şekilde uygulamaktadır. Mülk dahil her şeyin devletin sayıldığı komünist Çin sisteminde devlet elinde olmasından yararlanmak sureti ile, devlet arazilerini komünist yöneticilerin kişisel çıkarları doğrultusunda yağmalaması,ve bunun sonucu olarak, mülk ve arazilerin batılı kapitalistlere peşkeş çekilmesi için özel imkanlar tanındı. Üreten ve çalışan emekçi sınıf ise, modern kölelere dönüştürüldü.Tabii kaynakların yağmalanması,hava ve çevre kirliliği,toprak,suyun zehirlenmesi… bin yılda bile geri dönüşümü imkansız büyük tahribatlara ve maddi zararlara yol açtı. Çinli Komünistler zengin oldu. Ancak buna karşılık, Çin insanının kaybettiği maddi ve manevi kayıpların telafisi imkansız hale geldi. Çin’ in kalkınması, Çin toplumuna baskı ve zulüm olarak, Çin’e komşu ülkeler ile dünya barışına ise, tehdit olarak yansımıştır. Çin,dünyayı sömürürken, Uygar dünyaya kin ve nefret beslemekten, batı demokrasilerinin ise, altını oyma girişiminden vaaz asla geçmemiştir.
“Çin Rüyası” propagandasının, Çine komşu Asya-Pasifik ülkelerine kabus olmaya başladığı böyle bir dönemde TPP’in kurulması tarihi bir öneme sahiptir. TPP yalnızca sıkı kurallara sahip bir ticari örgüt değildir.Aynı zamanda bir değerler topluluğudur. TPP ülkeleri öncelikle demokrasi ve insan hakları ilkelerine uyumak, bu değerleri savunmak ve geliştirmek sorumluluğunu üstlenmişlerdir. Japonya baş bakanı Shinzo Abe TPP hakkında şöyle açıklama yaptı; “Biz özgürlük, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü ve diğer ortak değerleri benimseyen ülkeler olarak bir araya geldik.” Bu demek oluyor ki, “Bu değerlere sahip olmayan Çin gibi ülkelerin TPP de yeri yoktur.”
TPP’de Vietnam gibi komünist ülke de yer almaktadır. Ancak Vietnam seneler öncesinden ülkesinde ve komünist partisi içinde demokratik reforma gitmiştir. ülke yönetim kadrosu serbest seçimle meydana gelmektedir. Komünist parti yönetimi de serbest seçimi benimsemektedir.Vietnam sadece ekonomik reform değil, siyasi reformu da beraber götürmekte ve iyi sonuç almaktadır.
İflasa sürüklenen Çin ihracat şirketleri fabrikalarını Vietnam’a taşıma yarışı içine girmişlerdir ve TPP ülkelerine Vietnam üzerinden mal ihraç etmek kurnazlığı ile kısa yoldan para kazanma planı içindeler. Ancak bir ürünün % 80’ni TPP’ye üye ülkelerin sınırları içinde imalat edilmiyorsa,diğer bir üye ülkeye ihracat yapması yasaktır. Yasağı ihlal eden TPP üyesi ülke, sözleşmeler gereği, bir daha geri dönüşümü olmayacak şekilde bu Örgüt’ten atılacaktır. Çinin D.T.Ö de yaptığı kural delme marifeti,TPP de geçersiz kalacaktır.
ÇKP.güdümündeki Çin Medyası “dünya ekonomisi Çinsiz yaşayamaz” tezini Çin toplumuna aşılamakta olduğu bir dönemde, “Çin’siz TPP Kurulması” Çinlileri şaşkına çevirmiş durumdadır. Ekonomisi zor durumda olan Çin,ilk olarak ABD den elde etmekte olduğu büyük miktardaki ticaret fazlasından mahrum kalacaktır. Çin-ABD. arasındaki 600 milyar dolarlık ticaret hacmi yavaş yavaş gerileyecek ve zamanla düşecektir. Bu suretle Çin’in dış ticaret fazlası suratla azalacaktır. Çin’in popüler ekonomisti Niyu Dav (牛刀),Çinin TPP dışında kalması sonucu ortaya çıkacak kayıplar hakkında şöyle yazmaktadır, “ Çin Avrupa-ABD. ve Pasifik bölgesi piyasasını kaybetmektedir. Çin çok yakın gelecekte Dünya piyasasının % 90’nı kaybedecektir.Bu durum ise, 200 milyon Çinli’nin işsiz kalmasına sebep olacaktır. Çin’in suretle eriyip gitmekte olan döviz rezervi, krizin derinleşmekte olduğunun ciddi bir sinyalıdır… Çin rüyası köpüğü çok kısa zamanda yok olup gidecektir.Bu yok olmada, sadece Çin ekonomisi değil, ÇKP.hakimiyetindeki Çin devleti de iflasa sürüklenecektir.”
Eli kanlı Çin komünist partisinin tek yasallığını sadece ülkenin kalkınma hızı sağlamakta idi. Şu an köşeye sıkışan Çin’in önünde iki yol bulunmaktadır;
Ben daha önce “Ejderhanın Korkusu Türkiye” kitabımda ayrıntılı değindiğim gibi, Çin komünist parti oturduğu tahtından kendiliğinden inmeyecektir.Çin’de gün geçtikçe güçlenmekte olan reformcular ,ezilen Çin toplumunu ve Çin komünistleri içindeki reform yanlılarını arkasına alarak ve Çin ordusunun reformcu kanadını da bünyesine katarak, Çin çapında iyi organize olabilirse,Çin’de rejim değişikliğini gerçekleştirebilir. ÇKP’ye köle olmayı kabullenen Çin toplumu eğer suskunluğunu korumayı devam ettirirse, ÇKP, iktidarını korumak adına 3.dünya savaşına soyunabilir. Çin komünist parti Hangi yol, hangi yönteme baş vurursa vursun, kendini yok etmekten kurtulamayacaktır. Çin dönüşüm sürecini kansız tamamlayabilirse,Doğu Türkistan, Çin boyunduruğundan kurtulamayacaktır.Ancak gerçek özerklik yolunda (Uygur toplumu eğer hazırlıklı olursa) bazı haklarını elde edebilir. Çin, mevcut diktatör rejimi korumak yolunda dünya savaşına baş vurursa,(Uygurlar büyük kayıplar verdikten sonra) bağımsız bir Doğu Türkistan’ın ortaya çıkma şansı daha fazladır. Bu yüzden Uygurların, gidişatı çok iyi takıp etmesi ve gelecekleri konusunda fikir ve yöntemler geliştirmesi gerekli ve çok önem arz etmektedir.
Kaynaklar :
Etiketler: Çin » Dünya » Ekonomi » Genel » Gündem » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz
BENZER HABERLER