Son Dakika
Geçen hafta Sayın Cumhurbaşkanı’nın Çin’e yaptığı ziyaret esnasında resmi görüşmelere Uygur Türkleri damga vurdu. Uygur Türkleri kimdir? Niçin mücadele ediyorlar? Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’nin “Doğu Türkistan İslami Hareketi’nin Çin’e yönelik terörist faaliyetlerine karşı olduğunu” söylemesi ne anlama geliyor? Türkiye’nin Uygur Türkleri ile dayanışma siyaseti sürecek mi?
Son haftalarda Çin’den kaçarak komşu ülkelere sığınan ve insan haklarına aykırı bir şekilde Çin’e iade edilen Uygurlar’ın haberlerini sık sık duyuyoruz. En son birkaç yüz Uygur Türkü de Türkiye’ye getirildi. Bu haberler Uygur Türkleri’ne olan ilgiyi artırdı. Bu yüzden bu hafta Doğu Türkistan sorununu ve Uygur Türkleri’nin dramını ele alacağız.
Çin’in en büyük özerk bölgesi
Çin hükümetinin Sincan (yeni yeni kazanılmış toprak) adını verdiği, tarihimizde Türkistan olarak bilinen bu bölge, Çin Cumhuriyeti’nin en büyük özerk bölgesidir. Çin topraklarının yüzde 16’sını kapsamaktadır. Tarih boyunca Hun, Göktürk, Türgiş, Karluk, Çağataylılar, Timurlular, Kaşgariye gibi büyük Türk devletleri ile en son Doğu Türkistan Cumhuriyeti bu topraklar üzerinde kurulmuştur. 25-30 milyon Uygur’un yaşadığı bu son bağımsız devlet, 1949 yılında Komünist Çin tarafından Tibet’le birlikte işgal edilmiştir. Cumhurbaşkanı İsa Yusuf Alptekin vatanından kovulmuş ve sürgün hayatı yaşadığı Türkiye’de ölmüştür.
1949’dan bu yana özgürlük mücadelesi
Doğu Türkistanlılar 1949 yılından itibaren Çin’e karşı özgürlük mücadelesi vermekte, sık sık gösteriler düzenleyerek dünya kamuoyuna seslerini duyurmaya çalışmaktadırlar. Bu gösteriler Çin tarafından şiddetli bir biçimde bastırılmakta, her defasında onlarca Uygur idam edilmekte veya yüzlercesi hapis cezasına çarptırılmaktadır. 1991 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılması ve sınırdaşları olan diğer Türk boylarının özgürlüklerine kavuşmaları Uygur Türkleri’ni cesaretlendirmiştir. Bu tarihten sonra Çin’in Uygurlar’a karşı asimilasyon ve tecrit politikaları da hız kazanmıştır.
Kültür Devrimi’nin kurbanı Uygurlar
Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında çok milletli bir devlet olarak kurulmuş ve bütün kimlikleri tanıyacağını deklare etmişti. Ancak Komünist Parti kısa süre sonra bu politikayı terk etti. Diğer milletlerin özerkliklerini “yerel milliyetçilik” olarak adlandırdı ve yasakladı. Özellikle 1966-76 yılları arasındaki Kültür Devrimi sırasında ülkede etnik gruplara karşı tavrını sertleştirdi. Din baskı altına alındı. Etnik milliyetçiliklere izin verilmedi. Hatta mutfak kültürlerini tanıtmaları bile yasaklandı. Doğu Türkistan’da camiler yıkıldı, dini liderler sürgüne gönderildi. Uygurlar, bu politikalara karşı direnişlerini daha da artırdı.
Çinliler’in barış süreci uzun sürmedi
1970 yılında Çin bu ayrımcı ve baskıcı politikalarını biraz gevşetti. Ülkede dini, etnik ve kültürel kimlikler daha rahat kendilerini ifade etmeye başladı. Ancak Sovyetler Birliği çatısı altındaki Türk Cumhuriyetleri’nin birbiri ardına bağımsızlıklarını kazanması, Çin hükümetini endişelendirdi ve liberal politikalar terk edildi. 1996’dan itibaren Uygur Türkleri üzerindeki baskılar artırıldı. Kitlesel tutuklamalar hızlandı. Yüzbinlerce kişi hapse atıldı. 2009 yılından itibaren Çin, Han Çinlileri’nden oluşturduğu devlet destekli sivil çetelerin Uygurlar’ı yıldırmak için yaptıkları katliamlara göz yumdu.
Uygur Türkleri’ni asimile çabaları
İnsan Hakları Örgütleri’nin raporlarına göre Çin, Uygurlar’ın bağımsızlık ve özgürleşme için başlattıkları direnişi bastırmak için gayriinsani yöntemlerle onları asimile etmeye çalışmaktadır. Uluslararası Af Örgütü resmi raporlarına göre Çin mahkemeleri tek celsede ölüm kararı verebilmekte ve idamları ibret olması için halka açık olarak infaz mangalarıyla geçekleştirmektedir. İddialara göre Çin, kurbanın organlarına izinsiz el koymaktadır. Uygurlar’ın nüfus artışını durdurmak için yasal sayıda bile çocuk sahibi olmalarına izin vermemektedir. İddialara göre bazı yıllar Uygur kadınlarının yüzde 49’u kürtaja tabi tutulmuştur.
Çinliler Doğu Türkistan’a naklediliyor
Çinliler’in uyguladığı önemli bir asimilasyon yöntemi ise “Yapı ve Üretim Kooperatifleri” projesi çerçevesinde milyonlarca Çinli’nin Sincan’a yerleştirilmesidir. Bunun dışında Çinli mahkûmlar da Doğu Türkistan çalışma kamplarına gönderilmektedir. 1991-1994 tarihleri arasında bölgeye gönderilen Çinli mahkûm sayısı 40 bini aşmaktadır. Mahkûmlar, cezaları dolduktan sonra bölgede zorunlu iskâna tabi tutulmaktadır. Bölgede Çinli memurlar işe alınmaktadır. Bu politikaların sonucunda 1949 yılında bölgede yüzde 4 civarında olan Çinli nüfus, bugün itibariyle yüzde 50’ye dayanmıştır.
Büyüyen Çin – Fakirleşen Uygur
Doğu Türkistan coğrafyası yer altı kaynakları bakımında çok zengindir. Petrol, doğalgaz ve uranyum gibi değerli madenler bölgede çok fazla bulunmaktadır. Kömür, altın ve yeşim taşı rezervlerinin yaklaşık yüzde 80’i, petrol ve doğalgaz üretiminin üçte biri Sincan’dan sağlanmaktadır. Buna karşılık milli gelirden Uygurlular’ın aldığı pay Çinliler’in 1/4’ü kadardır. Doğu Türkistan vilayetlerindeki resmi işsizlerin bile yüzde 90’ı Uygur’dur. Müslüman halk arasında açlık sınırında yaşayan kesimin oranı yüzde 80’lere dayanmıştır.
Uygur kültürünün izleri yok edilmekte
Çin’in bölgede Uygur ve Türk kültürünün izlerini silmek için türlü yöntemler uyguladığı biliniyor. Son olarak Çin’in eski Kaşgar şehrini yıkma kararı, Avrupa Parlamentosu’nun Kaşgar şehrini koruma altına almasıyla durdu. 2000 yıldan fazla bir zamandır bu bölgenin ve İpek Yolu’nun merkezi olan bu güzel şehir, şimdilik yıkılmaktan kurtuldu.
Ancak Avrupa Parlamentosu’nun Uygur medeniyet ve kültürünün korunması çağrılarına rağmen Resmi Kaşgar Uygur Basımevi raporlarına göre son yıllarda Hun ve Uygur kültür tarihine dair 128 eser yakılmış, 330 eser sansür edilmiş ve basımı engellenmiştir.
Uygurlar terörist mi?
Nicolas Becquelin adlı bir araştırmacıya göre Çin hükümeti ülkedeki Müslümanlar üzerinde baskılarını 11 Eylül 2001 Dünya Ticaret Merkezi saldırısından sonra artırmış, bu olayı Uygur özgürlük savaşçılarını terörist olarak etiketlemek için bahane olarak kullanmıştır.
Sincan halen siyasi mahkûmların idam edildiği tek yerdir. Maalesef birçok ülke Çin propagandaları yüzünden bağımsızlık yanlısı bütün Uygur parti ve derneklerini terörist olarak kabul etmektedir. Hâlbuki onlarca dernek ve parti sadece demokratik hak ve özgürlükler için mücadele etmektedir. Örneğin ABD, Çin’in baskılarına rağmen ETLO’yu terör listesine eklemedi.
Kaynak : Bugün Gazetesi 09.08.2015
Etiketler: Çin » Din » Dünya » Ekonomi » Genel » Görüş Yorum » Gündem » kÖŞE YAZARLARI » SiyasetBENZER HABERLER