Son Dakika
Mehmet Emin HAZRET
Türkiye’nin İyi Niyeti,Çin Tarafından İstismar Edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayip Erdoğan’in Çin ziyaretine 2 hafta kala,Türk kamu oyu ve medyasında Uygur Türklerine karşı protesto eylemleri ile ulumsuz tepki rüzgarları esmeye başlamıştı. Çin yanlısı kişiler ile medya organları Doğu Türkistan’daki Ramazan yasakları ile dini engellemelere ait haber ve görüntülerin yalan olduğunu iddia ederek Çin’in bu insanlık dışı uygulamalarını inkar etmeye kalkıştılar.Çin Türkiye’deki taraftarları ile yanlı medyasının çalışmalarını kafi görmemeş olacak ki, İstanbul’da faaliyet gösteren Sinosteel adlı bir Çin demir-Çelik şirketi’nin Çinli Müdürü Song Li imzası ile bir Türkçe açık mektup hazırlayarak kişi.kurum, kuruluşlar ile medya’ya servis etti ve Çin yönetiminin bu insanlık dışı yasaklama ve aşağılık hakaretlerini inkar etmeye yeltendi. Bazı medya organlarımız de bu mektubu yayınlayarak Çin yalanlarına ortak olmuş oldular.Daha sonra ise, Türkiye’deki bu kamu oyu tepkisine resmi ağızlardan yapılan söylemlerle müdahale edildi. Ramazanda Doğu Türkistan’da dini yasaklamalara ait haber ve görüntülerin “aslı olmayan ve yalan tertiplereden ibaret olduğu” ileri sürüldü. Bir kısım Türk medyası ise,Filistin’deki zulmün gerçek,Doğu Türkistan’daki zulmün gerçek dışı olduğunu konusunda haber ve yorumları arttırarak devam ettirdiler. Resmi makamlar ve bir kısım medya Ramazan ayında Türkiye’de yükselen genel tepkiyi ve dolayisiyle Türk-Çin gerginliği gidermeye çalışıyordu. Böylelikle, Türkiye Çin’e iyi niyet mesajları göndermiş oldu. Ancak Çin, her zaman olduğu gibi,Türkiye’nin bu iyi niyetini istismar etti ve esmekte olan olumlu rüzgarları kendi değirmenini döndürmek için enerji kaynağı olarak kullandı.
Dünyadaki Uygur toplumu bu durumdan çok müteessir oldu ve nefesini tutarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinin sonucunu büyük bir umut ve biraz da tedirgin olarak beklemeye başladı. Uygur diasporası ,Sayın Erdoğan’ın Çin ziyaretinin mazlum Uygur Türkleri için bir şeylere başlangıç olacağını Doğu Türkistan Türklerinin az da olsa yararına geçeceği umudunu taşıyordu. Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Uygur Türkleri Sorunu en üst düzeyde gündeme getirilecektir.” sözünden çok büyük umut ve medet umuyordu.Sayın Erdoğan’ın Uygur Türklerine yapılan baskılar konusunda Çin’e uyarıcı mesajlar vereceği beklentisi içinde idiler.
Cumhurbaşkanı’nın Pekin ziyaretinin çok olumlu ve verimli geçtiği ifade edildi. Ekonomik anlaşmalar ve ticaret hacmının 100 milyar dolara çıkartma hedefi,Füze savunma sistemi alımı,Kars-Edirne demir yolu hattı ve 3.nükleer santral yapımı gibi projeler için Çin sermayesinin Türkiye’ye yatırım arayışları bakımından Türkiye ileriye dönük (eğer gerçekleşirse) büyük ve dev yatırımlardahayli kazançlı çıkacağı ifade edildi.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın Çin devlet başkanı Şi ile resmi görüşmelerinde , Çin’in toprak bütünlüğüne saygılı olduğu, Türkiye’de Çin’e yönelik bölücülük faaliyetlerine izin verilmeyeceği konusundaki demeçleri normal ve olağan diplomatik söylemeler ve karşılıklı nezaketin gereği olarak kabul edildi. Çin’de zaten Türkiye Cumhurbaşkanı’ndan zaten bu ifadeleri sarfetmelerini özellikle arzu ediyor ve bu ifadelerin dillendirilmesini talep ediyordu. Çin’de ziyarette bulunan Türkiye cumhurbaşkanları Kenan Evren,Süleyman Demirel’den tutun tüm devlet ve Hükümet yetkilileri Çin’in çok arzu ettiği ve ısrarcı olduğu benzer ve aynı demeçleri vermişlerdir.Sayın Erdoğan’ın “Doğu Türkistan İslamı Hareketi=DTİH” adında bir örgüt bulunduğu ve bu örgütün 2002’den beri Türkiye’nin terör örgütleri listesinde olduğu” (A.A.ajansı.Hürriyet 30temmuz.2015) açıklaması Çin’in eline etkili bir silah olarak geçti.Çin işgal yönetimi eline geçen bu “Azrail’in keskin kılıcını” Doğu Türkistan’da Müslüman Uygur Türkleri üzerinde büyük bir iştahla ve rastgele sallanmaya başladı.Aslında “Doğu Türkistan İslam Hareketi” diye bir örgütün olduğunu biz Doğu Türkistanlılar olarak bilmiyoruz. Bu hayalı örgüt 11 Eylul saldırılarından sonra Müslüman UYgur Türklerini mahkum ettirmek ve ezerek yok etmek için Çin tarafından uydurulan “Hayalı Bir Örgüt”tür. Çin, yarattığı bu “hayalı örgüt”‘e üye olduğu gerekçesi ile Doğu Türkistan’da bir sürek avı başlatmıştır. Bu sürek avında tutuklanan ve binbir çeşit Çin işkencelerinden geçirilen ve bu işkenecelere dayanabilen ve hayatta kalan 200 bin masum müslüman Uygur Türkü halen Çin zindanlarında ölümü beklemektedirler. Şimdi bizi kaygılandıran Çin uydurması sanal “Doğu Türkistan İslam Hareketi” değil,böyle bir teşkilatla ilişkilendirmek sureti ile ceza evinde yatmakta olan o Uygur siyasi tutukluların hayatlarından ve yeni tutuklama ve yok etme furyasının başlamasından ciddi olarak endişe etmekteyiz. .Türkiye’nin Çin’e karşı iyi niyetini anlıyoruz.Ancak Çin bu iyi niyeti istismar etmekte ve ÇKP.emrindeki bütün Çin medya kanallarını seferber ederek Uygur Türklerinin Allah Taala’dan sonra dünya’daki yegane manevi güç, ilham,ümit ve istinatgahı olan Türkiye’mize sonsuz, sarsılmaz güven ve inancını yok etmeye çalışmaktadır. Doğu Türkistan Türklerinin manevi güç aldıkları Türkiyeli Kardeşlerine olan saygı ve sevgisini söndürmeye, bunun yerine nefret ve kin duyguları oluşuturmaya ve uyandırmaya var gücü ile gayret göstermektedir.
Uygurlar Öfkeye Yenik düşme Sendromundan Kurtulmalı
Bir haftadır sosyal medyada diaspora Uygurlarının Cumhurbaşakanımızın Çin gezisi esnasında sarfettiği ifadelerden dolayı hayal kırıklığı yaşadığı ve bu nedenle bir az kızgın ve çok de öfkeli olduğu görülmektedir. 5 Temmuz 2009 Urumçi katliamı sonrası Sayın Erdoğan’ Başbakan olarak 09 Temmuz 2009’da Roma’da bir ilk’e imza atarak dillendirdiği “Çinin yaptığı adeta soy kırımdır” ifadesi, mazlum ve mağdur Doğu Türkistanlılarca minnet ve sevinç göz yaşları ve dualarla karşılanmıştı. “Yaşasın Türkiye- Yaşasın Erdoğan.” diyerek büyük bir heyecan ile haftalarca slogan atan Uygur toplumu biz değilmiydik ? Merhum Liderimiz İsa Yusuf Alptekin’ı hayatta iken ziyaret eden, vefatında evine teziye ziyaretine gelerek Kur’an-i Kerim okuyan, yoğun seçim çalışmalarını bırakarak cenazesinde saf tutan, evine gelip ailesine baş sağlığı dileyen, Nezir yemeğine katılarak konuşma yapan, Sultan Ahmet meydanında “İsa Yusuf Alptekin parkı” ‘nin açılışına bizzat katılan ve açılmasına vesile olan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayip Erdoğan değilmiydi? Belediye Başkanı iken,Umre için gittiği Suudi Arabistan’da Mekke ve Cidde’de Doğu Türkistanlı Muhacirleri kabul ederek onlara teselli ve moral veren ve birlikte hatira fotoğrafı çektiren de yine şimdiki Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan değilmiydi ?
2014 yılından itibaren Doğu Türkistan’daki Çin mezaliminden kaçarak Güney Asya başta olmak üzere değişik ülkelerin mülteci kamplarında perişan halde yatan binlerce Uygur’a kapısını açan Türkiye Cumhuriyeti devleti değilmi? 1.5 yıldır Tayland tutuklu evinde kalan 173 Uygur’u 30 haziran 2015.tarihinde uçakla Türkiye’ye getiren Türkiye Cumhuriyeti devleti değilmidir? Şu anda Kayseri’de Devletimizin himayesinde 1000 den fazla mülteci Uygur barınmakta ve huzur içinde yaşıyorlar. Diğer belediyeler ve sivil toplum kuruluşları mülteci Uygurlar için elinden gelen her iyiliği yapmak için yarış içindeler.Uygurlara karşı dünyanın başka ülkelerinde böyle bir hemdertlik, sevgi,şefkat ve yardım gördünüz mü?
Değerli kardeşlerim.Sosyal medyada yazdığınız “Biz Uygurlar para karşılığı Çine satıldık.” anlamındaki yakışıksız,çirkin bu iftiraları derhal siliniz!. Bu kelimeler, Hami’miz yegani ümit ve istinatgahımız Türkiye Cumhuriyeti devletine ve Anadolu’nun bağrı geniş, merhameti bol ve Ensar ruhlu Kardeşlerimiz için ve onlar hakkında biz Uygur Türklerinin düşüneceği ve ağzından çıkaracağı kelimeler asla değildir.
Devletin açıktan söyleyeceği sözler vardır, söylemeden yapacağı işler vardır.Devlet öfkelenmez.Türkiye devleti Cumhurbaşkanı,Çin’de Uygurlar hakkında olumsuz mesaj verdiği medyaya yansımıştır.Ya olumlu mesajlardan, medyaya yansımamış olanlara ne dersiniz ? Ya da şimdilik kaydı ile gizli kalmışsa veya açıklanmamışsa ? Sayın Cumhurbaşkanının Çin’deki Uygur sorununu bilmemesi ve Uygur Kardeşleri ile ilgilenmemesini hayale getirmek mümkün değildir. Kapalı kapılar ardında Uygur sorunu ile ilgili kanıtlar ile dolu bir dosyayı Çin devlet başkanı Şi’ye vermiş olamaz mı?!
Hemen öfkelenmek yerine düşünmeliyiz ve sabırla beklemeliyiz. Türkiye’nin Mazlumlar ve mağdurlar ve özellikle biz Uygur Türkleri konusunda yaptıkları ve geçmişi ,bizim geleceğimizin garantisidir.
Biz Uygurlar esaret boyunduruğu altına mahkum olduğumuz 130 yıldan beri ne tür hata yaptı isek, öfkemize yenik düştüğümüzden dolayı yaptık. Kaybettiğimiz her şeyin altında öfke vardır. Ramazanda Çin zulmüne karşı protesto yürüyüşü yaptık,on binlerce Türk kardeşlerimiz bize katıldı.Çekik gözlü turistleri gördük Çinli zan edip darp etmeye çalıştık. öfkemize yenildik, Çin’in ekmeğine yağ sürdük.Çin, Tayland’dan 109 Uygur kardeşimizi aldı,götürdü.Biz Çine protesto edeceğimiz yerde,Tayland’ın İstanbul Fahri Baş konsolosluğuna saldırdık.Haftalarca medyanın ağzında sakız olduk.Yine Çin’in ekmeğine yağ sürdük.Bizim halimize üzülen Türkiyeli kardeşlerimizi üzdük. Çin zulmünden kaçıp Türkiye’ye gelen takva sahibi , ama öfkeli Uygur kardeşlerimiz, takva sahibi gibi görünen kimliği belirsiz kimselerin eline düştü. “Senin öfkeni boşaltacak, Allah yolunda cihat yapacak yere götüreyim” dediler. O kardeşlerimize biz yalvardık “gitme” diye.Bizi dinlemedi,kimliği belirsiz o “takvalı”ların arkasından gitti.Arapça konuşan sarıklı,sakallı “Mücahitler” in arasında kendini buldu.Suriye’ye götürenlere “Allah razı olsun” diye sevinçlerini izhar ettiler.O masum Uygur kardeşlerimiz kendinin İŞİD ve DAEŞ denilen örgütlerin içinde olduğunu öğrendiğinde iş işten geçmişti.Onların görüntüleri çekildi,Çin’in eline teslim edildi. Çin bu kanıtları hem Türkiye’ye karşı şantaj olarak kullandı, hem Birleşmiş milletlerde “uluslar arası terör mağduru Çin” diye bu “kanıt”ları delil olarak sundu…
Öfkemizden kaybederken, daha da hiddetleniyoruz; “bizi o kullanmış”, “bu satmış”, “aldatıldık”. Akıllı olan , aklı daha az olanı kullanır,parası olan tüccar para kazanmak için sürüleri alır,satar.Uygur toplumu kalbi çok temiz,saf bir toplumdur.Çine köle düşmemizde milli karakterimizdeki saflığın payı büyüktür.Biz Uygurlar sürü olmaktan çıkmalıyız.Allah’ın bize verdiği akıl,ferasat ve iz’anı öfkemiz uğruna harcamamalıyız. Düşmana olan öfkeyi dost üzerine boşaltmak sadece akıl sağlığında sorun olan kişilerde olabilecek durumdur.Batı ülkelerinde yüksek tahsil görmüş aydın dediğimiz arkadaşlarımızın de bir gecede öfkeye yenik düşerek öfkeler yumağı içinde aklını kaybetmesi çok üzücüdür.Kısa,orta,uzun vadeli çıkarlarımızı gözeterek düşünmeliyiz.
Biz Uygur toplumu, eğer özgürlük mücadelesi yapmak ve insan gibi hür yaşamak yolunda ilerlemek istiyorsak, öfkeye yenilme sendromundan kurtulmamız şart. Şunu bilmeliyiz ki; öfkeye yenilmek, seviyesi çok düşük bir kültürün belirtisidir.Biz Uygur Türkleri ise, Türk milletinin en köklü,kadim ve soylu bir boyundan geliyoruz.Asıl kanımızda ve karakterimizde olgunluk vardır.Çektiğimiz acı,ıstıraplar öfkeye dönüşmüş,bizi esir almıştır.Bu kontrol edilemeyen Öfkemiz en çok kendimize zarar vermektedir.
Türkiye Urumçi’de Basın bürosu Açmalı
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın şu sözlerini basından öğreniyoruz; “Çin, bazı Uygurların DEAŞ başta olmak üzere terör örgütlerine katılmalarından, Çin’in birlik ve bütünlüğüne kasteden terör faaliyetlerinden tabii ki rahatsız. Bazı Uygurların DEAŞ’a katıldıklarını bizler de biliyoruz, bunu da açıkça söylemek durumundayım. Pekin’de Çin İslam Cemiyeti mensuplarıyla görüştüm. Onlar “Çin’de 35 bin cami, 40 bin din görevlisi var” dediler. Ben de “Çin şu anda dünyada ikinci sırada. Sizler böylesine güçlü bir ülkenin vatandaşı konumundasınız. Birlik ve beraberlik içinde olmaya, Çin içerisinde konumunuzu sağlamlaştırmaya önem vermelisiniz dedim.Bu görüşlerimiz, Çin yetkilileri tarafından da memnuniyetle karşılandı.” .” ( Nihal Bengisu KARACA.Habertürk Gazetesi.03.ağustos 2015)
Sayın Cumhurbaşkanı,başbakan iken,İsmet İnönü döneminde Türkiye’de çok büyük dini kısıtlamalar olduğunu,bu yüzden halkın ıstırap ve sıkıntılar çektiğini sık sık dile getiriyordu. İnönü döneminde de Türkiye’de 80 bin cami vardı, yeterince din görevlisi vardı. Ama Müslüman toplum cami’ye serbestçe gidemiyor ve ibadet edemiyordu.Türkiye’de Müslümanların o devirde büyük sıkıntılar çektiği bir gerçekti.
Çin , ateist olan komünist parti tarafından yönetilen bir ülkedir. Uygurlar Müslüman bir toplumdur. 66 Senedir rejim Doğu Türkistan Müslümanlığına hançer gibi saplanmış durumdadır.Uygur Türkleri çok büyük kan kaybetti ve kaybetmeye davam ediyor. 35 Bin cami,40 bin din görevlisinin olması dini özgürlüğün serbest olduğu anlamına ve bunu kanıtlamaya yetmez. 35 bin camiye giriş izni olan kaç Müslüman vardır? 40 bin din görevlisi içinde kaç kişi ehliyetli din görevlisi, kaç kişi Çin istihbaratının sakallı, cüppeli cami görevlileri? Bunları ayrıt etmek zordur. Doğu Türkistan’daki en büyük sıkıntı, Müslüman toplumun Allah ile Komünist parti arasında tercih yapmaya zorlanmasıdır. Doğu Türkistan Ceza evlerindeki 200 binden fazla Uygurun mutlak çoğunluğu din ile ilgili suçlardan tutuklanmıştır.
Madem Çin Türkiye’ye, Türkiye Çin’e güveniyor. Her iki taraf Kültürel ilişkileri geliştirmek istiyor. Sayın Cumhurbaşkanından ricamız şu; Türkiye Cumhuriyeti Urumçide bir basın bürosu açsın.Madem,Doğu Türkistan’da din serbest ve eşit vatandaşlık hakları var.Türk gazetecilerin Doğu Türkistan’da serbest dolaşmasına izin versinler. İsrail bile işgalı altındaki Filistin ve Gazze’yi dünya basınına her zaman açık tutuyor. Çin’in bundan bir endişesi ve korkusu yoksa buna mutlaka izin verecektir. Türkiye demokratik bir ülke olduğu için, Çin isterse Türkiye’nin her hangi bir bölgesine gazeteci gönderme ve uzun süreli kalma özgürlüğüne sahiptir. Biz, sayın Cumhurbaşkanı’mızdan biz Uygurlar için hem Çin-Türkiye arasındaki iletişimi geliştirmek amacı doğrultusunda bunu düşüneceğini ve bu taleplerimizi dikkate alacağına yürekten inanıyor ve umutla bekliyoruz.
Meselemizi Türkiye’ye Israrla Anlatmaya Devam Etmeliyiz
Kardeşler arasında da menfaat çatışmaları, anlaşmazlıklar olabiliyor. Kan bağı birleştirici faktördür. Merhum liderlerimiz Mehmet emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin 1950.lerden beri Türkiye’de Doğu Türkistan davasını anlatarak gelmiştir. Biz anlatmaya devam ediyoruz.Doğu Türkistan’ın geçmişi ve bugününü,Uygur Türklerinin sıkıntılarını en iyi anlayan toplum Türk toplumudur.Sesimize en büyük yankıyı Türkiye’de bulabiliyoruz.
Türkiye’de sokaktaki bir insan, bir öğretmen,bir esnaf,işçi,memur,akademisyen,millet vekili,bakan,baş bakan,Cumhur başkanı… her kes, Uygur Türklerinin Çinin elinde eriyip yok olmasını kesinlikle istemez.Cumhur başkanı sayın RecepTayip Erdoğan,Başbakan Ahmet Davutoğlu,11.Cumhur başkanı Abdullah Gül Doğu Türkistan topraklarına ayak basmış,Uygurlar ile el sıkışmış,Uygurların gözlerindeki umutla bakışlarını,sessiz,ama yüz ifadelerindeki yalvarış duygularını gözlemlemiş devlet adamlarıdır.Devletler çıkar gereği her devletle her çeşit ilişkiye girebilir.Ancak millet vicdan sahibidir.Cumhur başkanı da,baş bakanda birer vicdan sahibidir.
Türkiye’nin gündemi yoğun, çözüm bekleyen problemleri çok, iş temposu hızlı. Uygur Sorununu Türkiye’de gündemde tutması geren ve sorumluluğu olan insanlar biz Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistanlılarız. Meselemizi Türkiye’de ısrarla anlatmaya devam etmeliyiz.
Doğu Türkistan’da terörist devlet vardır, terörist Uygur yoktur. Kitlesel imha ile karşı karşıya kalmış Uygur toplumu vardır. Çin, bu konuda ortaya konulan delillerin yalan olduğunu iddia etmektedir. Bizi yalanlamanın basit bir yolu vardır;Doğu Türkistan’ı dünya medyasına açmak.Çinin bu jesti yaparak bizi yalanlamasını istiyoruz.Hodri meydan diyoruz.
Kaynak:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ndan Çin’e ‘Uygur’ mesajı- Hürriyet
’90’lı yıllara dönüldüğünü söyleyenler belki de o dönemlere özlem duyuyorlar’- Nihal Bengisu Karaca
ÇİN İLE TÜRKİYE ARASINDA REAL POLİTİK –Sami KOHEN (milliyet.com.tr)
习近平晤土耳其总统 土方承诺反东伊运
中国和土耳其将共同合作打击恐怖主义
中国和土耳其:利益交织、关系微妙
韩媒:土耳其购红旗9是最佳选择 价格比美便宜30%
徐子轩:埃尔多安访华背后
Etiketler: Dünya » Ekonomi » Genel » Gündem » Makale Analiz » SiyasetBENZER HABERLER