Son Dakika
Musa BAYOĞLU (kokludegişim.net)
Yine gündemimizde Doğu Türkistan konusu var. Ancak bu yazımızın konusu orada yaşanan zulümlerden daha çok Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2 günlük Çin ziyareti ve Doğu Türkistan’daki “Müslümanların terör faaliyetlerini” kınaması üzerine olacak.
Ramazan ayının başından itibaren Türkiye’de Doğu Türkistan ile ilgili güçlü bir kamuoyu oluşmuş, eylemler ve basın açıklamaları yapılmış, medya bu konuda haberleri gündeme taşıyarak Çin tarafından yapılan zulümlerden bir nebze de olsa bilgi sahibi olunmasına vesile olmuştu. Bu gelişmelerden rahatsız olan Çin yönetimi devreye girmiş bazı basın, medya, STK ve bürokratik çevreler ile görüşmeler yapmıştı. Bölgede sorun olmadığını, gerekirse kendileri isteyenleri gezdirebileceklerini bildirmişti. Bu kapsamda bölgeye giden Anadolu Ajansının Uygur bölgesi izlenimleri haberi yapıldıktan sonra “Doğu Türkistan’da büyük bir zulmün olmadığını ama bazı yasakların olduğu” teması işlenerek konu gündemden düşürülmüştü.
Akabinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklaması Doğu Türkistan’daki durumun abartıldığı yönündeydi. “Çin’e bir ziyarette bulunacağım. Yaşanan bütün hadiseler bizi doğrudan ilgilendiriyor. Medyada dolaşan, büyük bir kısmı da yalan ya da istismar olan bu haberlerden sonra İstanbul’da asla tasvip etmediğimiz olaylar yaşandı. Ülkemize gezmeye, yaşamaya gelen Doğu Asyalı insanlar bizim dostumuzdur.
Nihayet 28-29 Temmuz tarihlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan Çin ziyaretini gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı sözcüğü İbrahim Kalın, Çin ziyaretinin 3 temel konusunu şöyle özetledi.
1.- Ekonomi başlıkları. “Hem bizim hem Çin’in ağırlık olarak üzerinde durduğu konu ekonomiydi. Ekonomi başlığının altında birçok başlık var bizim ikili ticari ilişkilerimiz, demiryolu projeleri, enerji projelerimiz var. Ticaret hedefine iki lider yeni 100 milyar dolar ticaret hedefi koydular. ‘Hem Çinli yatırımcılar Türkiye’ye gelsin hem Türk yatırımcılar Çin’e gelsin ortak projeler yapalım’ diye hedef koydular.”
2.- Füze Sitemi. “ Bu konu ile ilgili müzakereler savunma sanayi müsteşarlığı tarafından devam ediyor. Teknik müzakerelerin devam edilmesi kararı alındı. Bugün verilmiş bir karar yok.”
3.- Doğu Türkistan. “Bu konuda Cumhurbaşkanımız Türkiye’de verdiği mesajları aynen burada da verdi. Yani biz tek Çin politikasını destekliyoruz. Çin’in toprak bütünlüğü konusundaki hassasiyetimiz aynıdır. Çin’in içinde veya dışında Çin’e yönelik toprak bütünlüğüne yönelik herhangi bir kriminal terör eylemini kabullenmemiz asla mümkün değildir. Bu anlamda Çin’in toprak bütünlüğünü, birliğini ve beraberliğini vurgulayan mesajlar verdi. Tabi Uygur Türkleri ile ilgili konu konuşuldu. Türkiye’ye gelen Uygur Türkleri var burada yaşayan Uygur Türkleri var… Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’de verdikleri mesajlardan çok memnun olduklarını ifade ettiler. Terör bağlamında da ’Doğu Türkistan İslami Hareketi’ diye bir örgüt var biliyorsunuz. Bu 2002’den beri Türkiye’nin terör örgütleri listesinde bu ifade edildi. Çinliler de Türkiye’nin teröre karşı yürüttüğü mücadelede Türkiye’nin yanında olduklarını ifade ettiler…”
Konu ile ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gazetecilere uçaktaki açıklaması ise şu şekilde; “Evet Sincan Uygur Özerk Bölgesi de gündeme geldi. Türkiye olarak Çin Halk Cumhuriyeti’nin birliğine, beraberliğine kastedecek her türlü harekete biz de karşıyız. Bu hususta Çin Halk Cumhuriyeti’yle farklı bir düşünceye sahip olmadığımızı belirttik. Terörle mücadele konusunda hemfikiriz. Bunu kendilerine ifade ettik. “Bizdeki terör örgütlerine takındığınız hassasiyet neyse bizim hassasiyetimiz de odur” dedik…”
Doğu Türkistan’da terör örgütü var mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan kimi kınadı? Çin ile terör konusunda aynı düşündüklerini ifade ederken merkezi Veziristan’da olan Doğu Türkistan İslam Partisini neden Özbekistan İslam Hareketine bağlayarak Çin’in yalanlarını tekrarlıyor.
Konu ile ilgili Gazeteci Nevzat Çiçek’in Türkistan İslam Partisi mi yoksa Doğu Türkistan İslam Hareketi mi? başlıklı yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kınadığı Doğu Türkistan İslam Hareketi diye bir oluşumun olmadığını şöyle ifade ediyor; “Peki, gerçekten “Doğu Türkistan İslami Hareketi” diye bir oluşum var mı? Çin bu hareketin “Terör eylemleri” yaptığını iddia ediyor. Oysa bölgeyi bilenler de biliyor ki Türkistan İslam Partisi’ni Çin, Doğu Türkistan İslami Hareketi olarak adlandırmış ve kamuoyunun da böyle bilmesini istiyor. Çin, Uygurların Orta Asya’daki hareket alanını kısıtlamak için hareketi Özbekistan İslam Hareketi’ne bağlayarak Türkistan İslam Hareketi’ni sürekli “Doğu Türkistan İslami Hareketi” olarak lanse ediyor.”
Yeryüzündeki tüm kâfirlerin ortak özelliği belki de zulmünü başka bir şeyle gizlemektir. Allah Subhanehu Ve Teâlâ şöyle buyurmuştur. “Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, “Biz ancak ıslah edicileriz” derler. Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lakin anlamazlar.” (Bakara 11-12)
Amerika Irak’a özgürlük için girmiş! Esad Suriye’de teröristlerle savaşmış! İran Amerika’ya karşı Müslümanları öldürmüş! Fransa Libya’ya demokrasi için müdahale etmişti! Tıpkı Musa (A.S.)’a Firavun’un Mısır’ın mülkünü mü istiyorsun cevabı gibi. İşte Kâfir Çin’de bölgede teröristlerle mücadele ediyordu.
Aslında Cumhurbaşkanının Doğu Türkistan’da terör dediği şey Çin Kâfirlerinin istediği terör algısıydı. Bu ifade tıpkı Doğu Türkistan yerine yeni zenginlik anlamına ve işgali meşrulaştıran “Şincan” gibi Çin devletinin belirlediği bir siyasi söylemdi. Bu algı üzerinden Doğu Türkistan’daki Müslümanlara terörist muamelesi yapılıyor, Müslümanlar tutuklanıyor, yıllarca cezaevlerinde hayatları karartılıyor, birçoğu öldürülüyordu. Çin zulmünden hayatını kurtarmaya çalışan Müslümanları ise terör ile ilişkilendirerek IŞID destekçisi olarak göstererek zulümlerini meşrulaştırmaya çalışıyor Çin yönetimi. Doğu Türkistan’ı 1949’da işgal ederken ve sonrasında yaptığı tüm zulümlerde terör kılıfını Çin yönetiminin ilk ve önemli bahanesiydi.
Peki, Türk istihbaratı, bölge ile ilgili yetkili kişiler Çin’in uydurduğu Doğu Türkistan İslam Hareketi diye bir şeyin olmadığını, bu yalan üzerinden Çin’in Müslümanlara zulmettiğini bilmiyorlar mı? Bu konuda neden Cumhurbaşkanı uyarılmadı? Uyarıldı ise Cumhurbaşkanı nasıl böyle bir siyasete alet oldu?
Tüm dünyanın terk ettiği Türkistanlı kardeşlerimizi Türkiye olarak yanlarında değil de karşılarında mı olacağız?
Hangi açıdan değerlendirilirse değerlendirilsin özrü kabahatinden büyük olan bu açıklamalar Çin kâfirlerinin Doğu Türkistan’daki zulümlerinin önünü açmış ve meşrulaşmasına katkı sağlamıştır. Ekonomik ve askeri anlaşmalar, stratejik bakış açıları ile Doğu Türkistan’daki kardeşlerimiz yalnız bırakılmış ve Kâfir Çin’e destek olunmuştur.
“Çin’i uyaracak”, ” Çin’e haddini bildirecek” beklentisi ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Çin ziyareti sırasında dahi Kâfir Çin zulmetmeye devam etmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan kırmızı halılarda, resmi törenlerde saraylarda ağırlanıp imzalar atılırken Çin işgal Ordusu Doğu Türkistan’da terör estirdi. Doğu Türkistan Enformasyon Merkezinin (uyhewer.com) Çin’in resmi Haber Ajansı’nın (Xinhua) 30 Temmuz tarihli bülteninde yer alan bilgileri kaynak göstererek verdiği habere göre, Urumçi Uluslararası Hava Limanı’nda Çin İşgal Ordusu’nun özel Birlikleri (Alahide Kısımlar) Polis Özel Harekat Birlikleri (Korallık Sakçı Kısımları) Polisler, İtfaiye ve Sağlık görevlilerinden oluşan 200 kişinin katıldığı bir “Terörle Savaş Operasyonu” adında askeri bir operasyon gerçekleştirildi. Bu operasyonlarda Çin işgal Birliklerinin Urumçi Uluslararası Hava Alanı ve çevresini abluka altına aldığı, yolları kontrol altına alarak kimlik kontrolü ile şüphelendikleri bir çok Uygur Türkü’nü göz altına aldığı bildirildi.
Hava Alanı görevlisinin yaptığı açıklama ise “Bu kez yapılan operasyon diğerlerine nazaran daha kapsamlı ve dehşetliydi. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Pekin’e geldiği saatlerde bunun yapılmasının manidar ve maksatlı olduğunu düşündüğünü de ifade etti.”
Doğu Türkistan 50 milyona yakın nüfusu ile büyük ve zengin bir devlettir. Bu devlet kim hangi açıklamayı yaparsa yapsın 1949 yılından bugüne fiili işgal altındadır. Milyonlarca Müslüman şehit edilmiş, tutuklanmış ve halen dahi bu zulümler devam etmektedir. Seyahat yasağı, ibadet yasağı, mücadele yasağı ve akla gelebilecek tüm yasaklar Kâfir Çin tarafından halen uygulanmaktadır. Asimilasyon sonucu Uygurlu Müslümanlar kendi ülkelerinde dahi azınlık durumuna getirilmektedir. Her yıl binlerce bebek anne karnında katledilirken, birçok kişi ağır para cezalarına çarptırılmaktadır. Yeraltı ve yerüstü kaynakları sömürülen, Çin genelinde bulunan 148 madenden 124’ünün çıkarıldığı Doğu Türkistan’ın tarım arazilerinin yüzölçümü Türkiye’nin yüzölçümünden büyük olsa da orda ki Müslüman kardeşlerimiz aç ve açıkta yaşamaya mahkûm edilmektedir. Bu söylediklerimiz ne abartı ne de başka çevrelerin siyasi yalanlarıdır. Bunlarla ilgili yerel, ulusal birçok rapor hazırlanmış ve bu konu hakkında ihtilaf dahi edilmemektedir.
Endonezya’da tek derdimiz İslam diyen Erdoğan’ın Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizin yanında ve Çin Kâfir devletinin karşısında olmasını bekliyoruz. Bunun için İslam derdi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önce İslami bir hayatı başlatması, Kâfirlerle olan ekonomik, askeri, siyasi tüm ilişkilerin kesilmesi, elçilik, konsolosluk gibi tüm bürokratların ve ajanların ülke dışına gönderilmesi, yer altı ve yerüstü zenginliğe sahip Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz ile ilişkilerin başlatılması ve her alanda desteklenmesini ve bunlarla ilgili tüm adımların atılmasını bekliyoruz. Aksi halde Allah Subhanehu ve Teala’nın şu ayetini hatırlatıyoruz;
Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında şiddetli bir buğza sebep olur. (Saf 2-3)
Kaynak : Köklü eğişim.net
Etiketler: Çin » Din » Dünya » Genel » Görüş Yorum » Gündem » kÖŞE YAZARLARI » Makale Analiz » SiyasetBENZER HABERLER