Son Dakika
SENA ÇETİN (Kocaeli Üniversitesi, AB Siyaseti ve Uluslararası İlişkiler)
Coğrafi açıdan çok önemli bir noktada bulunan bölge, günümüzde Doğu – Batı enerji kaynaklarının ulaştırılmasında ve geçmişte tarihi İpek Yolu’nun üzerinde bulunması sebebiyle hem kültürel hem ekonomik hem de stratejik bir öneme sahiptir. Doğu Türkistan’ın jeopolitik konumu, yer altı zenginlikleri ve ekonomik boyutu düşünüldüğünde Çin’in Doğu Türkistan üzerinde neden baskı uyguladığı anlaşılabilir.
Çin’in beş otonom bölgesinden biri olan Doğu Türkistan, 1,6 milyon km²’lik yüzölçümüyle Çin’in toplam yüzölçümünün altıda birini kaplayan en büyük otonom siyasi bölgedir. Çin’in Kuzeybatı’sında yer alan Doğu Türkistan, çoğunluğunu Müslüman Uygurların oluşturduğu ( sekiz milyondan fazla ) yaklaşık yirmi milyon insana ev sahipliği yapmaktadır. Ülke nüfusunun % 8.98’ini oluşturan 55 etnik grup arasında Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri en kalabalık olandır. Büyüklüğü İran kadar olan bölge, üç havzadan oluşmaktadır; Cungarya Havzası, Turfan Havzası ve Tarım Havzası.
Çinliler 1884 yılına kadar bu topraklar için “ batı bölgeleri “ anlamına gelen “ Xiyu “ adını kullanmışlardır. 1884 yılından itibaren Çinliler bu topraklara “yeni hudut” anlamına gelen Xinjiang ( Şincang, Sincan, Sinkiang ) demişlerdir. Uygurlar ise, yaşadıkları bu topraklara kimi zaman Uyguristan demişlerdir. Aynı dönemde Çarlık Rusyası da Türkistan topraklarının Batısını işgal etmiş ve böylece Doğu Türkistan ve Batı Türkistan kavramları ortaya çıkmıştır.
Doğu Türkistan Bölgesi, Çinlilerin iddia ettikleri gibi sürekli bir Çin toprağı olmamıştır. Kısa bir dönem Tibetlilerin bulunduğu bu coğrafyayı Moğolistan’dan gelen Uygurlar 8. Yüzyılda fethetmişlerdir. Timur ve Moğol soyundan gelenlerin ancak 1755 yılına kadar egemen olabildiği bölge 1759’dan sonra Çin istilasına uğramıştır. Fakat Çin, sürekli bir hakimiyet kuramadığı için istilalarını tekrarlamak zorunda kalmıştır.
Doğu Türkistan Türkleri 1760 senesinden beri 97 defa silaha sarılarak Çin hâkimiyetine son vermeye teşebbüs etmişler ve bu durum, Çinliler arasında, “Xinjiang’da her 3 senede bir küçük isyan, her 30 senede bir büyük isyan olur “ sözünün bir darbımesel haline gelmesine vesile olmuştur. 1759’dan itibaren Çin, belirli aralıklarla Doğu Türkistan’ı 5 defa istila etmiştir. Bunlar 1759’dan 1862’ye kadar 103 sene devam eden birinci istila ( imparatorluk ) devri; 1876’dan 1911’e kadar 35 sene devam eden ikinci istila ( imparatorluk ) devri; 1911’den 1943’e kadar devam eden üçüncü istila ( yani müstakil, askeri Çinli genel valiler ) devri; 1949’dan beri halen devam etmekte olan beşinci istila ( Kızıl Çin ) devridir.
Komünist Çin 1955 yılında bölgede Sincan Otonom Bölgesi’ni kurmuş ve Han Çinlilerini yarı askeri Sincan Üretim ve İnşaat Topluluğu tarafından işletilen yeni endüstri şehirlerine ve tarım köylerine yerleşmeleri için desteklemiştir.
Çin’in tanıdığı 56 etnik gruptan Han Çinlileri Doğu Türkistan’daki azınlığın % 90’ını oluşturmaktadır. Özellikle 1949’da hakimiyeti ele geçiren Komünist Çin, o tarihten itibaren çok sayıda Han Çinlisini Doğu Türkistan’a yerleştirerek demografik yapıyı bir hayli değiştirmiştir.
“Uluslararası Örgütlerin gözü önünde Doğu Türkistan Türklerine soykırım uygulanmış ve 1952 yılında 250.000’den fazla insan hayatını kaybetmiştir. 2000 yılı nüfus kayıtlarına göre Sincan’daki 19 milyon nüfusun yaklaşık % 50’sini Türk kökenli ve Müslüman azınlık grupları oluşturmaktadır. Uygurlar 8.345.622 kişiyle bölge nüfusunun % 45’ini teşkil ederken, Han Çinlilerinin sayısı 7.489.919’dur. Kazaklar başta olmak üzere Kırgız, Tacik, Moğol ve Özbeklerin sayısı 1.245.025’dir. 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti ( ÇHC ) kurulduğunda, Sincan’daki Uygurların bölge nüfusu içindeki oranlarının % 93 olduğu dikkate alınırsa, nüfus dengesinin Han Çinlileri lehine epeyce değiştiği görülmektedir.” Aynı zamanda Çin’in bölgeye uygulamaya çalıştığı bu politikanın amacı, Otonom Bölgesi’nin ilanından önce Sovyetler’in hakim oldukları bu bölgedeki Sovyet etkisini yok edip Çin hakimiyetini yaymaktı.
Doğu Türkistan’da bulunan yer altı ve yer üstü zenginlikleri de Çin için bölgeyi vazgeçilmez kılmaktadır. Çin bugün itibariyle dünyanın ikinci büyük enerji tüketicisidir ve dünya enerji tüketiminin % 13,6’sı Çin tarafından gerçekleştirilmektedir. Çin, bu konuda Ortadoğu’ya olan ihtiyacını azaltabilmek için Doğu Türkistan’daki enerji kaynaklarını bir alternatif olarak kullanmaktadır. Xinhua haber ajansının verdiği bilgilere göre bölgede kanıtlanmış kırk adet petrol ve doğalgaz sahalarında, 2 milyar ton petrol, 160 milyar metreküp doğalgaz bulunmuştur.
“Doğu Türkistan’ın doğal kaynaklarının Çin için ne kadar hayati bir değer taşıdığını görmek için istatistiksel rakamlara kısaca göz atmak yeterlidir. Örneğin 1989 yılının ilk çeyreğinde Doğu Türkistan, Çin’e 7.68 milyon varil ham petrol, 906 milyon ton kömür, 444 milyon ton da işlenmemiş tuz göndermiştir. 1993 yılında ise Doğu Türkistan’da 10,4 milyon varil ham petrol çıkarılmış, ancak kârın tamamı Çin hükümetine gitmiştir. Ayrıca madenlerde ve petrol çıkarım şirketlerinde çalışanların çoğu Han Çinlisidir. Bu açıdan Müslüman Türkler arasında işsizlik büyük bir sorun oluşturmaktadır. Bölge topraklarının verimli oluşu, zengin doğal kaynaklara sahip olması ve stratejik konumuyla Çin için batıya açılan ve aynı zamanda Orta Asya enerji kaynaklarına ulaşmada güvenli bir koridor olması, bunun yanında Çin’in gelişmiş bölgelerine batıdan gelebilecek saldırı için de tampon görevi yapması da Çin’in Doğu Türkistan politikasını belirleyen en önemli etkenler olmuştur.
Ayrıca Çin, ilk nükleer deneme tesislerini de Tarım Havzası’nda yer alan Lop Nur’da kurmuş ve 1964 yılında da ilk denemesini yapmıştır. Hiçbir önlem alınmadan gerçekleştirilen denemelerde hem bölge ekolojisi hem de o bölgede yoğun olarak yaşayan Uygur Türkleri olumsuz olarak etkilenmiştir.
1990 yılında Sovyetler Birliği’nin çöküşü hiç şüphesiz Sovyetler’in Sincan’a olan etkisi ve tehdidine karşı Pekin’in korkusunu ortadan kaldırmıştır, fakat aynı zamanda beş yeni Orta Asya Cumhuriyetinin ortaya çıkması ve bölgede yeniden İslam’ın canlanması problemleriyle uğraşmak Pekin için yeni zorluklar oluşturmuştur. Çin, 1996 yılında Rusya, Kazakistan, Tacikistan ve Kırgızistan ile Şangay Beşlisi’ni oluşturmuş, 2001 yılında Özbekistan’ın da katılımıyla bu topluluk Şangay İşbirliği Örgütü adını almıştır. Çin, bu örgüt ile Orta Asya Cumhuriyetlerinin Uygurlara karşı tarafsız olmasını sağlamayı ve çevre ülkelerle özellikle sınır güvenliği konusunda birlikte hareket etmeyi amaçlamıştır. Sovyetler’in dağılmasından sonra Doğu Türkistan’daki Uygurlar, Çin baskısına karşı silahlı faaliyetlerini artırmak zorunda kalmışlardır. Çin ise bu tür eylemleri “ayrılıkçılık” ve “karşı devrimcilik” olarak nitelendirmiş ve bu olaylara karışanlara ağır cezalar vermiştir.
11 Eylül saldırılarından sonra Çin, bu olayları bahane ederek Müslüman Uygurları da “terörist” kategorisine yerleştirmiştir. Çin yönetimi, Doğu Türkistan İslami Hareketi gibi son derece marjinal bir iki grubun eylemlerini bahane ederek Uygur Türklerinin kültürel otonomi talebini “ terörizm “ ile özdeşleştirerek, ABD’nin “ terörle küresel savaş “ konseptiyle uyumlu olacak şekilde bölgeyi neredeyse yeni bir Afganistan ya da Çeçenistan olarak resmetmeye başlamıştır. Çin, bir yandan bazı Uygur teşkilatlarına karşı ABD’nin desteğini kazanmış ve daimi üyesi olduğu BM’de de bu anlamda ağırlığını kullanmıştır.
Bu olaylardan sonra Çin, Uygurlar üzerindeki baskıyı daha da arttırmış, Ramazan aylarında camileri kapatmış, ibadet özgürlüğünü kısıtlamış ve çeşitli asimilasyon politikaları uygulamıştır. Doğu Türkistanlı Uygurları zorunlu çalıştırmak üzere Çin’in iç bölgelerine taşımış ve boşalan yerlere yoğun bir şekilde Çinli nüfusu yerleştirmiştir. Çin, Türk nüfusun artışını önlemek için kentlerde 1, kırsal kesimlerde ise en fazla 2 çocuğa müsaade etmektedir. Bu kurala uymayanlara ağır idari ve ekonomik cezalar verilmekte ve kadınlara hijyenik olmayan ortamlarda zorunlu kürtaj yapılmaktadır. Çin, eğitim ve dil konusunda da Doğu Türkistan’a baskı uygulamaktadır. “Doğu Türkistan’da okuma-yazma bilmeyenlerin oranı % 58-60 civarındadır. Yayınların ise ancak % 16’sı Uygur Türkçesiyledir.” Eylül 2003’ten sonra bölgede Uygur Türk lehçesinde eğitim veren bütün anaokulu, ortaokul ve liseler kapatılmaya başlanmış; bu okullar Çince eğitim veren okullarla birleştirilmiş, Türk öğretmenlere Çince ders verme mecburiyeti getirilmiş, Çince bilmeyen öğretmenler işten atılmıştır.
5 Temmuz 2009 tarihinde Sincan Özerk Bölgesi’nin başkenti Urumçi’de meydana gelen olaylar ise Çin yönetiminin güç kullanma konusundaki tutumunu gözler önüne sermiştir. 26 Haziran 2009 günü Çin’in iç eyaleti olan Guandong’daki bir oyuncak fabrikasında, zorunlu olarak çalıştırılmak için götürülen Uygurlar ile Han Çinlileri arasında çıkan anlaşmazlık sonucunda 2 Uygur Türkü öldürülmüştür. 5 Temmuz 2009 gününde ise Urumçi’de toplanan Uygurlar, öldürülen 2 Uygur’un faillerinin bulunması için protesto yapmak istemiş fakat Çin’in sert tepkisiyle karşılaşmışlardır. Bu olayın ardından 180’den fazla insan hayatını kaybetmiş, 1500’den fazla kişi yaralanmış, 1400’den fazla kişi ise tutuklanmıştır. Tutuklanan kişilerin bir kısmı hakkında ise sonradan idam kararı alınmıştır. Çinli yöneticiler yaptıkları açıklamalarda Uygur Türklerini terör eylemcileri olarak gördüklerini ve bu teröristleri durdurana kadar devam edeceklerini söylemişlerdir. Hatta tüm bu olayların sorumlusu olarak Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabiya Kadir’i göstermiş ve bu ayaklanmanın Rabiya Kadir tarafından organize edildiğini savunmuşlardır.
Yaşanılan bu kanlı olaylar neticesinde uluslararası toplumun tepkisi beklenenden yumuşak olmuştur. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navi Pillay, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde meydana gelen olaylarda can kaybı olmasından endişe duyduğunu ifade etmiş, kısa sürede bu kadar yüksek rakamda ölü ve yaralı olmasının olağanüstü olduğuna dikkat çekmiştir. AB Dönem Başkanı İsveç de yaşanılan olayda taraflara sakin olmaları çağrısında bulunmuştur. Rusya, diplomatik bir dille Çin’i uyarırken, ABD ise Pekin ile münasebetlerini bozmayacak şekilde bir tepkide bulunmuştur. Türkiye ise kültürel ve tarihi bağları sebebiyle Uygur Türklerine yapılanların bir soykırım olduğunu söylemiştir. Konunun BM Güvenlik Konseyi’ne götürülmesi gerektiğini belirtmiştir. Fakat Çin, bu meselenin kendi iç meselesi olduğunu ve BM Güvenlik Konseyi’ne taşınmasının gerekli olmadığını söylemiştir. İslam Konferansı Örgütü ( İKÖ ) de Müslümanların mal ve can güvenliğinin biran önce sağlanması çağrısında bulunmuştur. Çin’in Doğu Türkistan’ın dış dünya ile bağlantısını kesmesi üzerine gerekli incelemeyi yapabilmek için bölgeye bir heyet göndermiştir.
Doğu Türkistan, hiç şüphesiz stratejik, ekonomik ve güvenlik açısından Çin’in vazgeçemeyeceği bir bölgedir. Fakat Çin, Doğu Türkistan konusunda sorunsuz ve istikrarlı bir politika yürütmek istiyorsa, asimilasyon politikası uygulamak yerine Uygur Türklerinin taleplerini kendi politikasına entegre etmelidir.
Kaynaklar ;
Osman Yıldız, “ Doğu Türkistan’da Neler Oluyor? “, Köklü Değişim, Son Erişim Tarihi: 18.12.14, https://www.kokludegisim.net/107.Sayi/dogu-turkistan-da-neler-oluyor.html.
Fatih Şen, “ Çin’in Sincan – Doğu Türkistan Sorunu: Dünü, Bugünü, Geleceği”, Ortadoğu Analiz, Son Erişim Tarihi:11.12.2014, http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2009730_fatihsen99p.pdf
Şen, a.g.e, s.125.
Alimcan İnayet, “ Bir Medeniyet Havzası Olarak Doğu Türkistan “, Hür Doğu Türkistan Sempozyumu, Son Erişim Tarihi: 13.12.2014, http://www.ihh.org.tr/uploads/ihhkitap/kitap/dogu-turkistan-sempozyumu.pdf
İnayet, a.g.e, s.13.
İnayet, a.g.e, s.13.
Levent Yücel, “ Türkistan Üzerinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya Federasyonu İle Rekabeti “, Son Erişim Tarihi: 11.12.2014, http://eprints.sdu.edu.tr/584/1/TS00668.pdf.
Yücel, a.g.e, s.25.
BBC, “ Xinjiang Profile “, Son Erişim Tarihi: 14.12.2014, http://www.bbc.com/news/world-asia-pacific-16860974
J.Peter Pham, “ Beijing’s Great Game: Understanding Chinese Strategy In Central Eurasia “, American Foreign Policy Interests, Son Erişim Tarihi: 15.12.2014, http://www.jmu.edu/nelsoninstitute/China%20in%20Central%20Eurasia%20(Pham-AFPI%202006).pdf.
Selçuk Çolakoğlu, “ 11 Eylül Sonrası Değişen Avrasya Dengeleri ve Çin – Orta Asya İlişkileri “, Orta Asya ve Kafkasya Araştırmaları, Son Erişim Tarihi: 11.12.2014, http://www.usak.org.tr/dosyalar/dergi/yC7Rs651dAHbXQIUFf9YCkm8ZOkeVD.pdf.
Abanti Bhattacharya, “ Conceptualising Uyghur Separatism in Chinese Nationalism “, Strategic Analysis, Son Erişim Tarihi: 15.12.2014, http://www.idsa.in/system/files/strategicanalysis_abhattacharya_0903.pdf
“ Doğu Türkistan Sorunu Nedir? “, Son Erişim Tarihi: 20.12.2014, http://the.org.tr/2009/10/13/dogu-turkistan-sorunu-nedir/
Sinan Oğan, “ Doğu Türkistan “, Son Erişim Tarihi: 22.12.2014, www.turksam.org
Nur Shahadah Jamil, “ China’s Xinjiang Policy: An Analysis Based On The Theory Of Relative Deprivation “, Malaysian Journal Of History, Politics And Strategic Studies, Son Erişim Tarihi: 13.12.2014, http://core.kmi.open.ac.uk/download/pdf/11491450.pdf.
Çolakoğlu, a.g.e, s.41.
Turgut Demirtepe, “ Çin’in Yumuşak Karnı: Doğu Türkistan Sorunu “, Analist, Son Erişim Tarihi: 22.12.2014, http://www.usakanalist.com/detail.php?id=416
“ Doğu Türkistan’ın Şimdiki Durumu “, Son Erişim Tarihi: 22.12.2014, http://www.tdtkb.org/content/do%C4%9Fu-t%C3%BCrkistan%E2%80%99%C4%B1n-%C5%9Fimdiki-durumu
“ Doğu Türkistan Sorunu Nedir? “, Son Erişim Tarihi: 22.12.2014, http://the.org.tr/2009/10/13/dogu-turkistan-sorunu-nedir/
Fatih Şen, “ Uluslararası Tepkiler Açısından Sincan Uygur Sorunu “, Ortadoğu Analiz, Son Erişim Tarihi: 22.12.2014, http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2009910
www.yenidenergenekon.com/769-dogu-turkistan-ve-cin-zulmu/#sthash.oXEoQe6M.dpuf
http://akademikperspektif.com/
Etiketler: Çin » Din » Dünya » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » Gündem » Makale AnalizBENZER HABERLER