logo

trugen jacn
09 Temmuz 2015

KAHRAMANLIK ÖZLEMİ

M.E.Hazret

Mehmet Emin HAZRET

 

Kahramanlar dünyaya çok gelmiyor,

Gelenleri  ölümsüzdür,ölmüyor.

Kahramanlar parçalıyor düşmanı,

Öz halkını  Toparlıyor ,bölmüyor.

 

Bundan yaklaşık 10 yıl önce yazdığım bir kıtadır bu. Toplumlar özgürlüğün, ana topraklar ise,kahramanlığın özlemini her zaman çekerler. Çünkü, özgürlük ve kahramanlık fedakarlık ister.

 İnsan ruhunun oksijeni özgürlük, gıdası sevgidir. İnsanoğlu için özgürlük ve sevgiye erişmek  yolunda, toplumların kahramanlara ihtiyacı vardır.

Bir milletin vatanına düşman ayak bastığı andan itibaren o milletin kahramanları ortaya  çıkmaya başlar. Bir Milletin hakiki milli  karakteri,  vatan toprağı düşman işgali altında kaldığı zaman ortaya çıkar.

Bayrağı yere düşmüş  esir milletler arasında kahramanlar, dağlardaki  nadir elmas taşları gibidir. Sürekli azalırlar. Hainler  ise, derelerdeki kum gibidirler ve devamlı  çoğalırlar.

Her hangi bir avcı, av köpeğine başka bir  köpeği, besledi Şahin’e ise başka bir şahini  üzerine salarak avlatmazlar. Çünkü,bu hayvanlar kendi ırkına mensup hayvanların etlerini yemezler.Ancak, işgal edilmiş ülkelerde yaşayan toplumlarda Avcılar tarafından “Maaş” adlı tasma boynuna geçirilmiş, Burnu koku alan, kendi ırkını avlaması için eğitilmiş veya  öğretilmiş olan iki ayaklı konuşan av hayvanlarında,  av  için eğitilmiş bir köpek veya Şahin’da  olduğu gibi Yaradan’ın verdiği,  kendi yeteneği ile geçimini sağlayabilecek onur ve haysiyet yoktur. Onlar,önünde konulan etlerin,kendileri tarafından yaralanıp yakalanan kardeşlerinin eti olduğunu, şarap diye içtiklerinin ise kendi kardeşlerinin kan ve göz yaşları olduğunun farkına varmazlar.Sanki, sapı ağaçtan olan Balta’nın kendinden olan  ormanlardaki ağaçları  kestikleri ve kendi  benzerlerinin ölümüne sebep olduklarının farkında olmadıkları gibi.

Kendi topraklarında yabancı işgalcilerin  bayrağı dalgalanırken, Saz çalıp,dans etmekten yorulmayan toplumlara bakarak tuhaflık hissetmeyiniz. Asıl tuhaf ve korkunç olan;  bu toplum mensupları ile işgalcilerin birlikte  sahalarda  maç yapar gibi, o topluma sahip çıkan kahramanların kellesini futbol topu gibi tepip oynamalarıdır.

Özgürlüğe susamış, ancak özgürlük için adım atma cesaretini yetiren toplumun ruhunu esir alan faktör, korkaklıktır.Korkaklık  ise ,aynı bir bulaşıcı  hastalık gibidir.Bulaşıcı hastalık zamanla toplumu helak edici salgına dönüşür. Kahramanlık  ise,bu bulaşıcı hastalık ve  salgının panzehiridir.

Korkaklar, farkında olmadan  acılar içinde onursuzca yaşadıkları   hayatı  mutlu bir yaşam olarak kabullenirler. Sürekli Korku içinde yaşamanın acısı ise,  ölümden  de beterdir.

İnsanların Onur ve haysiyetlerinin  korunamadığı   diyarlarda,hainlerin soyu sürekli çoğalacaktır. Ülkesini satmanın bedeline   saltanat koltuklarını işgal eden hainlerin önder oldukları toplumlara bir göz atınız; korkak ve köleleşmiş,kendi aralarında boğuşmaktan   yorgun ve  bitkin düşen  diriler mezarlığını göreceksiniz.

Kahramanlar düşmanın,korkaklar kardeşlerinin yakasına yapışırlar.

Kahramanlar, kendi ölümünü değil, başkaların  yaşamasını düşünen insandır.

Kahramanlar toplumu  cesaret ve güçle, korkaklar hıyanet ve gammazlıkla  donatırlar.

Kahramanları hayatta en üzen şey; Masum,ancak kimlik bilincin kaybetmiş toplumun yavaş-yavaş kamçıdan hoşlanan eşek ,boyunduruğuna aşık  ve alışık öküzlere dönüşmüş halidir.

Bir toplumun kahramanları o toplumun umut ve şefkatinden doğar. Geleceğine umudunu,bir birlerine  sevgi ve şefkati tükenmiş toplumlara, umut,sevgi  ve şefkat enerjisi aşılayanlar yine  o halkın kahramanlarıdır.

Korkaklar gecenin  zifiri karanlığına, kahramanlar ise,  o gecede gökte parlayan yıldızlara benzerler.

Bir toplumun kum gibi  zerrecikler halinde ve dağınık bir durumda olmasının asıl nedeni , o toplumun  ruhunu esir alan korkaklıktır.

Kahramanlık ise,  cesaret ve korkusuzluk demektir.Düşman,binlerce   korkaktan değil, bir  tek  kahramandan çekinir ve korkar.

Korkakların, kıskançların,münafıkların,hain….lerin   ortak düşmanı yine, kahramanlardır.

Kahramanların vatanı  için can verme  cesaret ve şecaati, Allah vergisidir.

İman olan kalpte korkaklık, korkaklık olan kalpte  iman yoktur.

Korkaklar imansızlık ve  vicdansızlıklarını  örtmek için kahramanlara “çılgın ” yaftası yapıştırırlar. Özgürlük  uğrunda  ödenen bedelleri ise, zalim düşmanın zulmünden değil,kahramanların “çılgın”lığından görürler.

Korkaklar, korkaklıkları ile  hiçbir zaman   övünemezler. Çünkü,korkaklık ise, bir  insanlık ayıbıdır. Ancak,kıskançlıkla yanıp tutuşan korkaklar fırsat buldukça kahramanlara çamur atarak  sefil  ve günahkar vicdanlarını rahatlatmaya çalışırlar.

Korkusuz ve cesur bir yüreğe sahip olmak, çalışmakla elde edilebilecek  bir nimet değildir.  Kahramanlık, doğuştan  Yaradanın kendisine lütfettiği ve ecdatlarından   kendisine  kalıtım yolu ile ulaşan ve miras kalacak olan gen faktörüdür.

İyi beslenmekle kedi yavrusu aslana dönüşmez.

 Korkaklık ve cehaletten ortaya çıkan başı bozukluklar, bazı Milletleri köleliğe sürüklemiş, bazı Milletlerin ise  soyunun tükenmesine  yol açmıştır.

 Özgür ve bağımsız bir çok Millet’in sayısız kahramanları ölmüş olsalar da, onların kahramanlık hikayeleri o  Millet ile birlikte canlı olarak yaşamaktadır.   Çünkü kahramanlar ölmüş olsalar da, kahramanlık ölümsüzdür.

 Tutsak insanı hayata bağlayan  en önemli şey özgürlüğe  kavuşma arzusudur. Dünyada hiç bir şey  karşılıksız  değildir. En çok bedel ödenmesi karşılığında, senden  en  yüksek sadakat ve bağlığı  talep  eden  ve bu uğurda  seni  en zor testlerden geçirdikten sonra tebessümlü yüzünü gösteren aşığın adıdır özgürlük. O, kendisine değer vermeyen ve kendisini korumayanların  elinde kayar,gider.

 Özgürlüğü herkes sever.  Ancak, özgürlük  ise, yalnız ve  sadece  Kahramanları sever.

Kahramanlar   yıkıldığında,  korkaklar onunla  alay ederler. Düşmek ve yıkılmak  önemli değildir. Önemli olan düştüğü yerden tekrar  ayağa  kalkabilmektir. Bebekler  düşmeden  yürümeyi öğrenemezler. Yenmenin sırları yenilmekte yatar. Yenilmeyen  boks şampiyonunun yenilmezliği; onun binlerce defa yenilmesi ve milyonlarca kez  yumruk yemesi hesabına gelmiştir. Zafer,   güçlü olanın değil, daima  inancı olanın yanındadır.

 Milli onur, milli kahramanlık, milli birlik yoksunu toplumların aşağılanması ve hor görülmesinin nedenlerini,o toplum ilk önce kendinden aramalıdır. Allah kimseye haksız  yere   azap vermez.

 Her toplumun kurtulması, o toplum kahramanlarının cesaret,feraset  ve şecaat’ine bağlıdır.

Korkusuz kahraman olmak demek, kendisini yersiz  yere ölüme atmak demek değildir. Kutsal gayeler için ve onu elde etme  yolunda sabit,kararlı,sabırlı ve mantıklı olarak,  güç ve aklı  birlikte, doğru ve yerinde kullanmak demektir .Özgürlük yolunda savaş vermekte olan mazlum halkların kahramanları için korkusuzluk, sadece, düşmandan,tehlikeden,ölümden korkmamak anlamına gelmemelidir. En büyük cesaret ve korkusuzluk, toplum içinde hüküm süren cehalet,korkaklık,dağınıklık, aımaçsızlık,akıl körlüğü,kahramanlara yönelik fitne-fesat,vefasızlık,töhmet,hatta suikasttan korkmamak kahramanlara özgü ve  onlara  yakışan değerler ve  fazilettir.

 İnsanları yaratmak Allah’a mahsustur. Ancak,insanların ölen ruhunu diriltmek ve canlı tutmak,o toplum kahramanlarının  görevidir.

 

Esir edilmiş toplumlar,el-ayağındaki zincir,kelepçelerin çıkarılması ile özgürlüğe kavuşmuş sayılmazlar.Asıl özgürlük, onların ruhlarındaki  zincir,kelepçeleri çıkartmakla gerçekleşir.Kahraman,öncülüğün ne olduğunu idrak ede bilendir.

 Demir kafesler içine hapsedilen, hak-hukuk,özgürlük ve tüm ekonomik imkanlardan mahrum bırakılan,morali çökmüş,ruhu solmuş,ahlakı yozlaşmış,karın doyurmayı yaşam olarak  bilen,bir birini azarlamayı eğlence sayan,tüm bu bahtsızlıkların kaynağı olan zalimin bir defalık gülümsemesi karşısında,ömür boyu çektiği ıstırapları unutup giden toplumların dahi  kendi bünyelerinden çıkan  kahramanları vardır.

 Cahil toplumlardan,   savaşta yaralanan,  yorgunluk ve halsizlikten  bitap düşen, kendinden geçerek bayılıp   yıkılan kahramanlarının üzerine basarak geçen ve kendisini  “kurtarıcı” gören,  zalimin elini öpmek için yarışa girecek olanalar mutlaka olacaktır.  Hakiki kahraman, kendi insanı değerlerini ayaklar altına alan o mazlumlara değil, onları insanı  değerlerden ve onurundan  mahrum bırakan rejim ve bu rejimi yaradan zalimlere nefret ederler.

 Kahramanlar, bilinçli düşmandan  öz halkını, bilinçsiz halkının şerrinden ve hıyanetinden  kendini koruyabilen  feraset, cesaret ve zeka sahibi kişilerdir.

 Korkaklık ise, Yüz yıllarca esir kalan toplumlara özgü, kalıtsal  bir  gen hastalığıdır. Korkaklığın doğuracağı yavrunun adı hainliktir. Hainler kısa yoldan büyük menfaat edinmek için kendi vicdanını kendi elleri ile katletmiş insanlardır. Onlar kendilerini “akıllı”, “işini  bilen”, kahramanları ise,  “geri zekalı”, “ahmak” olarak nitelerler.  Gerçeklerin  cenazesi kaldırılan toplumlarda,gecenin  gündüz gibi,gündüzün  ise,  gece  gibi karanlık bir hal aldığını ancak Kahramanlar fark edebilirler.

 Bir Sürünün ağıl’a kapatılması normal karşılanır. Ancak, dağdaki aslanı kapana düşürerek kafes içine alıp hayvanat bahçesinde sergilemek, kahramanlığa yapılmış en aşağılık bir muameledir.

 Aslanı uzun bir süre aç bırakarak, kendisine olan güvenini ve hayata olan umudunu tamamen kaybettirerek muhtaç halde bırakmak sureti ile sirkçiler tarafından kamçı altında oynatılması, seyirciler karşısında maskara edilip gülünç hale düşürülmesi,  kahramanlığa yapılmış af edilmez bir ahlaki suçtur.

 İnsanı düşüncelere sevk eden,, sirkçinin Arslanı  uslu bir  kuzuya dönüştürmesi değil, oyuncağa dönüşen aslanın bünyesindeki gücün hiç azalmadığını, damarındaki kanın saf  olduğunu, genin değişmediğini hatırlayamamış olmasıdır.

 Damarlardan kan, pınarlardan  su akar.

Şafak sökmeyecek gece , uyanmayacak  ruh yoktur.

Mağlup olmak sürekli yenilmek , ölmek  ise, ebedi yok olmak değildir.

 Bir milleti çevreleyen ölüm çemberi daraldıkça, o Millet’in  Anaları daha fazla kahraman evlatlar  doğurmaya başlarlar.

 Ben gece  sükuneti içinde  bu kahramanlık öyküsünü yazarken,  sevgili Yurdumun  bağrını öperek, bana ulaşan rüzgar kulağıma şu cümleleri fısıldadı:

     “  O yüksek dağları benim için savaşarak şehit olan ve  benim bağrımda yatan kahramanlara mezar taşı olarak diktim. Hiç durmaksızın akan o nehirler, kahramanlarım için uyku bilmez gözlerimden akan  göz yaşlarımdır. Rüzgarlar gezdirir durur üzerimde kahramanların ruhlarını. O aziz ruhları gören her ağaç-orman,bitkiler eğilir ve selamlar onları. Dağlarda,ovalarda,tarla ve bahçelerde açan çiçekler mis gibi kokularını, elçisi  olan rüzgara yükleyip gönderir onlara koklasın diye. O mübarek  ruhlara saygı duruşu ile eşlik eder gök yüzünde süzülen muhafız kuşları. Kahramanlarım için güneş her gün  rahmet ve nur banyosunu hazır tutar. Güneşte yanmasın diye üzerinde şemsiye oluşturur pamuk gibi bembeyaz  bulutlardan…”

  Vatanın   kahraman  özlemi,  kahramanın vatan  aşkı sonsuza dek hiç bitmeyecektir.

Ocak-2009 – İstanbul

 NOT : Bu yazı’nın aslı  Uygur Türkçesi ile kaleme alınmış olup, tarafımdan daha sonra Türkiye Türkçesine aktarılmıştır.

Etiketler: » » » » » » » »
Share
1500 Kez Görüntülendi.