KOCA DÜNYA BİR DOĞU TÜRKİSTAN’IN ÇIĞLIĞINI DUYMADI!
Çin Hükûmeti tarafından Uygurlara karşı uygulanan şiddet ve insan hakları ihlalleri dünya basınında ne kadar yer ediniyor? Yetkililer neden sessiz kalıyor? Doğu Türkistan halkı neden yok edilmek isteniyor?
2014 yılından bu yana Çin’in türlü türlü işkence ve vahşetine maruz kalan Uygur Türkleri ana vatanlarından zorla koparıldı. Uygur Kadınlarına, kız çocuklarına zorla tecavüz edilerek kendi nüfus politikalarını yükseltti! Uygur erkeklerine çeşitli işkenceler yaparak aç susuz çalıştırıp ekonomisini yükseltti! Yetmedi topraklarına göz dikti!
Medyada Çin’in Doğu Türkistan’a soykırım yapıyor haberlerine rastlamamız çok düşük bir ihtimal. Medya’da bu konuya ilişkin haberler genellikle Uygur Türklerine Çin tarafından eğitim veriyor haberleri yer alır. yapılan haberler hiçbir zaman aslını yansıtmadı.
Yıllardır soykırım altında olan Uygur Türklerinin etnik yapıları tamamen silinmek üzere. Ancak dünyadaki her hangi bir ülkeden Doğu Türkistan’a sahip çıkılıyor açıklaması yapılmadı!
PERİYODİK TUTUKLAMALAR
Doğu Türkistan’da medya kuruluşları ve bazı devlet dairelerini “istenmeyen unsurlar”dan kurtarmak için “temizlik” amacıyla periyodik tutuklamalar yapılmaktadır. Bununla ilgili sayılamayacak kadar çok örnek vardır. Doğu Türkistan halkının çok sevdiği ve saydığı Abdulahad Mahdum, söz konusu durumun mağdurlarından biridir. Mahdum, yaşı 75’in üstünde olmasına rağmen, tam olarak suç teşkil etmeyen zanlara dayanılarak beş sene hapis cezasına çarptırılmış durumdadır. Hapishanelerde 1,5 m2’lik hücrelerde tutulan kişiler tüm ihtiyaçlarını burada görmek zorunda kalmakta ve bu kişilerin dış dünya ile hiçbir irtibatları bulunmamaktadır.
ÇİN NÜFUSU ARTIRILIYOR
Çinli nüfusun Doğu Türkistan’a çok hızlı bir şekilde yerleştirilmesi sonucunda, yerli halkın asimilasyonu hızlandırılmaya çalışılmaktadır. Bu uygulamanın bir parçası olarak; Doğu Türkistan’daki Çin nüfusunu artıran Çin yönetimi kimi zaman Doğu Türkistan’ın çeşitli bölgelerindeki kimsesiz kız çocuklarını Çin’in muhtelif bölgelerine götürüp türlü işlerde kullanmaktadır. Eğitim amacıyla Çin’e götürüldükleri iddia edilen çocukların durumu da benzer şekildedir.
ASİLİMİLASYON
Çin hükümeti, farklı Türk lehçelerinde konuşan yerli halkı Çinceyi kullanmaya zorlayarak bir çeşit zulüm örneği daha sergilemektedir. Bir milletin gelenek-göreneklerini, dinî inançlarını, kendisine özgü dillerini ve toprak bütünlüğünü elinden kaybetmesi demek, o milletin tarihten silinmesi demektir. Eylül 2002’den itibaren Sincan Üniversitesi’nde birçok derste Uygur dilinde eğitim yapılmasının yasaklanması, zulmün açık tezahürlerinden biridir.
ZORAKİ GERİ DÖNÜŞ
Çin yönetimi, türlü yöntemlere başvurmak suretiyle sürgündeki Uygurları geri dönmeye zorlamaktadır. Uluslararası Af Örgütü, son yıllarda Nepal, Pakistan, Kazakistan, Kırgızistan ve bazı komşu ülkelerden Çin’e zorla geri gönderilen Uygur mültecileri ile ilgili dikkate alınması gereken raporlar yayımlamıştır. Bu ülkelerin hemen hepsi Çin’in taleplerine hayır dememiş ve kendilerine sığınan Doğu Türkistanlıları teslim etmiştir.Sürgündeki Uygurların Doğu Türkistan’da bulunan aile üyeleri ve yakın akrabaları, Çin yönetimi tarafından tutuklanabilmekte, mal varlıklarına el konulmakta, telefon görüşmeleri dinlenmektedir. Çin, sürgündeki Uygurların ailelerini sürekli olarak sorguya çekerek onlara psikolojik baskı yapmaktadır. Devlet yönetimi ile barışık olmayan ve yurt dışında yaşamayı tercih eden Doğu Türkistanlıların aile fertlerine, hatta uzaktan akrabalık bağları bulunan kişilere dahi pasaport verilmemekte, devlet kurumlarında çalışmaları engellenmekte ve bu kişiler adeta toplumdan tecrit edilmektedirler. Bu tür uygulamaların deşifre edilmesi, hatta bu şekilde uluslararası hukuk normlarının hiçe sayıldığının ilan edilmesi dahi o topraklarda suçtur.
FABRİKA MI, TOPLAMA KAMPI MI?
Çin hükümeti, Uygurlara yönelik olarak günlük hayatın her alanında farklı bir yıldırma politikası uygulamaktadır. Bu siyasetin temel hedeflerinden biri ise, Doğu Türkistan’da Uygur nüfusunu azaltarak bölgeyi Çinlileştirmektir. Bu bağlamda, Çin hükümetinin 2003 yılından beri uygulamakta olduğu “işgücü fazlasını başka memleketlere yönlendirme” projesi ile Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlar, özellikle genç kızlar zoraki olarak vatanlarından koparılıp Çin’in iç eyaletlerine çalışmaya gönderilmektedir. Haziran ayında oyuncak fabrikasında saldırıya uğrayan Uygurlar da bu proje kapsamında, zoraki olarak Guangdong’a sürülmüştü.Çinli patronlara teslim edilen genç Uygurlar, ağır derecede aşağılanmakta, ucuz işçi olarak kullanılmakta ve sömürülmektedir. Doğu Türkistanlı gençler, kendi milli kültür ve geleneklerinden uzaklaştırılırken bir taraftan da Çin milliyetçiliği ve yerel halkın baskıları ile karşı karşıya kalmaktadır. Doğu Türkistanlı kuruluşların raporlarına göre günümüzde Çin’in içeri eyaletlerinde mecburi olarak çalıştırılmakta olan Uygur kız ve erkeklerinin sayıları tahmini olarak 500 binin üzerindedir. Uygurlar, kalitesiz atölye ve fabrikalarda, iş güvenliği ve sağlık sigortası yapılmaksızın fizikî güç gerektiren işlerde çalıştırılmaktadır. Atölyelere zorunlu olarak getirilen ve çoğunluğunu bayanların oluşturduğu Uygur gençlerinin hareketleri bile kısıtlanmakta ve fabrika kompleksinden ayrılmalarına izin verilmemektedir. Genç kızların maaşları eksik verilmekte, hatta kimi zaman kendilerine verilmemekte, geldikleri köy veya nahiyelerin idarecilerine gönderilmektedir. Fabrikalarda çalışan genç kızlar itilip kakılmakta, adeta sıkıyönetim altında idare edilmektedirler. Uygurların çalıştırıldığı fabrikalar toplama kamplarını andırmaktadır.
URUMÇİ’DE KİTLESEL KATLİAM
Yıllardır Çin hükümetinin baskı ve asimilasyon politikası altında yaşayan Uygurlar, içinde bulunduğumuz günlerde yeni bir katliama maruz bırakılmaktadır. 2009 Haziran’ı sonunda Guangdong eyaletindeki bir oyuncak fabrikasında Uygur Türklerine yönelik saldırılar gerçekleşmiştir. Özelde oyuncak fabrikasındaki saldırıları genelde ise kendilerine yönelik baskı siyasetini protesto etmek için Urumçi’de 5 Temmuz’da sokaklara dökülen Uygurlar, kitlesel bir katliama maruz bırakılmıştır.Haziran ayının sonunda, Çin’in Guangdong eyaletindeki bir oyuncak fabrikasında çalışan Uygurlar, Çinli işçilerin saldırısına uğramıştır. Oyuncak fabrikasında gerçekleşen saldırılarda 120 kişi yaralanmış, uluslararası bazı haber kaynaklarına göre 18 Uygur öldürülmüştür. Bölgeden gelen haberlere ve görüntülere göre ise saldırı, 5000 civarında Çinli işçinin ellerinde sopalarla Uygurların yatakhanelerine saldırmalarıyla başlamış ve saldırılarda fabrikada zorla çalıştırılan genç kız ve erkeklerden oluşan 800 Uygur işçinin 500’den fazlası öldürülmüştür. Temizlik işçileri, olay mahallindeki kan izlerini iki saatlik bir sürede ancak temizleyebilmiştir. Saldırının ilk saatlerinde güvenlik görevlileri olaya müdahale etmemiştir. Hatta saldırgan Çinlilere sivil kıyafetli 100 Çin askerinin öncülük ettiği belirtilmektedir. Resmî açıklamaya göre olaydan sonra fabrikadaki 600 Uygur işçi farklı bir bölgeye nakledilmiş; ancak bu kişilerin nerede olduğu belirtilmemiştir. Resmî olmayan kaynaklar ise bu 600 işçinin de saldırılar esnasında öldürüldüğünü ifade etmektedir. Guangdong’da Uygurlara yönelik gerçekleşen bu saldırıyı kınamak üzere 5 Temmuz günü Urumçi’de meydanlara dökülen 10 binlerce Uygur, Çin polisinin sert müdahalesiyle karşılaşmıştır. Çin polisi, miting başlar başlamaz Uygurların etrafını sarmış; üzerlerine ateş açarak gösteriyi bastırmaya çalışmıştır. Mitinge katılan kadın, çocuk ve yaşlılar da polisin ateşine maruz kalmıştır. Çatışma sonunda en az 140 kişinin öldüğü, 816 kişinin ise yaralandığı bildirilmektedir. Gayri resmî kaynaklar ise ölü sayısının 3000’den fazla olduğunu ifade etmektedir. Şehirdeki bazı yolların hâlen ulaşıma kapalı olduğu ve enkaz kaldırma çalışmalarının devam ettiği belirtilmektedir. Bölgenin dış dünya ile bağlantısı tamamen kesilmiş durumdadır. 5 Temmuz Pazar günü yaşanan kitlesel kıyımın ardından Urumçi’de sıkıyönetim ilan edilmiştir. Hâlihazırda Çin askerlerinin keyfî olarak ev baskınları düzenlediği, sorgu bahanesiyle tutuklamalarda bulunduğu ve Uygur halkına türlü şekillerde zulmettiği belirtilmektedir. Yani, 5 Temmuz Pazar günü başlayan kıyım şiddetini artırarak hâlen devam etmektedir.
DOĞU TÜRKİSTAN SORUNU GÜNDEME GETİRİLMELİ
İslam âlemi 150 yıldır dünyanın birçok bölgesinde benzeri zulüm ve baskılara maruz kalmıştır. Bu zulmün arkasındaki çevrelerin en büyük hedefi, dini, özellikle de Müslümanlığı ortadan kaldırmaktır. Bugün Çeçenistan’ın Ruslardan gördüğü zulmü, Doğu Türkistanlılar Çinlilerden görmektedir. Dünya ise bu zulme göz yummaktadır. Doğu Türkistan meselesi sadece Uygurların bir sorunu olarak görülmemeli ve vicdan sahibi insanlar bu meseleyi sahiplenmelidir.
ŞİDDET VE BASKI DEVAM EDİYOR
Çin hükümeti, 5 Temmuz Pazar günü başladığı kitlesel kıyıma devam etmektedir. Baskı ve şiddet, Urumçi’den Doğu Türkistan’ın diğer bölgelerine de yayılmış durumdadır. Haberleşme ve iletişimin kesilmiş olduğu bölgede sokağa çıkma yasağı uygulanmaktadır. Doğu Türkistan’ın birçok şehrinde sokağa çıkma yasağı nedeniyle, temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamayan Uygurlar insani yardıma muhtaç hâle gelmiş durumdadır.Çin askerleri, gece yarısı Uygur Müslümanlarının evlerini basmakta; kadın ve çocuklar da dâhil olmak üzere insanları darp ederek öldürmektedir. Sokağa çıkma yasağı, Uygurların evlerine hapsedilerek teker teker linç edilmelerini, gözaltına alınmalarını ve öldürülmelerini kolaylaştırmak için kullanılmaktadır. Uygur Müslümanlarına yönelik gece boyunca yapılan saldırılar, işgalci Çin yönetiminin silahlandırdığı sivil giydirilmiş Çin işgal ordusu mensubu eli sopalı çeteler tarafından gerçekleştirilmektedir.Çin devleti ise kendilerini korumak için gösteri yapan Doğu Türkistan halkını Çinlilere saldıran ayrılıkçılar olarak lanse etmektedir. Bu şekilde Çin halkını galeyana getiren Çin devleti, Çin halkını Doğu Türkistanlıları linç etmesi yönünde kışkırtmakta ve dış dünyayı da olayların sadece bir etnik çatışma olduğuna inandırmaya çalışmaktadır. Bunun en çarpıcı örneği olarak 7 Temmuz günü Hualin bölgesinde 10 bin Çinli, devlet televizyonlarının halkı kışkırtmasının da etkisiyle 70 Uygur Türkünü öldürmüştür. Yine Müslüman Uygur Türklerinin sembolü durumunda olan Urumçi Han Tengri Camisi’ni Çinli saldırganlar yakmak istemiş; ancak Müslüman Uygur Türklerinin karşı koymaları üzerine bu emellerine ulaşamamışlardır.5 Temmuz’dan bu yana Doğu Türkistan’da Çin tarafından bir devlet terörü uygulanmaktadır. Çin yönetimi, üniversite öğrencilerinin olaylara karışmasını önlemek için okulları kuşatma altında tutmakta ve öğrencileri sindirmeye çalışmaktadır. Bununla ilgili olarak; Çin işgalindeki bölgelerde yaşayan Çinli olmayan milletlerin çocuklarının devam ettiği Pekin Merkezi Milletler Üniversitesi’nin öğrenci yurtları, Çin polisince gece yarısı basılmış ve birçok Uygur Türkü öğrenci, tutuklanarak götürülmüştür. Çin devleti bir yandan resmi olarak olayların rutin olaylar olduğunu ve ortalığın sakinleştiğini açıklarken diğer taraftan da bölgeye binlerce takviye askeri birlik ve paramiliter güçler sevk etmektedir.
Çin’in Amacı Bu Kadim Türk Yurdunun Öz Sahipleri Türkleri Yok Etmektir
Anadolu Ajansının haberinde yer alan konuda Çinli mühendislerin Asya’nın en derin sondaj kuyusunun kazı çalışmalarının tamamladığı yer aldı. Ancak Çinli Mühendisler tarafından kazılan kuyu Çinlilerin toprakları değil! Haberde verilen bilgiler ne kadar Çin toprakları olarak aktarılıyor olsa da o Topraklar Türk topraklarıdır. Doğu Türkistan’a aittir topraklardır. Yani bu durumda Eli kanlı Çin hükümeti kendisini Doğu Türkistan topraklarında söz sahibi olarak görüyor!
Asya’nın en derin sondaj kuyusunun kazımı tamamladığı haberin detayları şöyle; Çinli mühendislerin, 10 bin 910 metre ile Asya’nın en derin sondaj kuyusunun kazımını tamamladığı bildirildi. Xinhua’nın haberine göre, Çin Ulusal Petrol Şirketi (CNPC), Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Tarım Havzası’nda ultra-derinlikte bir kuyu açtı.10 bin 910 metreyle Asya’nın en derin, dünyanın ikinci en derin sondaj kuyusu, petrol ve doğal gaz çalışmalarının yanı sıra derin yer jeolojisine yönelik bilimsel araştırmalar için de kullanılacak.”Shenditake 1″ adı verilen kuyunun kazılmasına 30 Mayıs 2023’te başlanırken, 10 bin 910 metre derinliğe 580 günde ulaşıldı. Kazının dikey kesitinde 12 jeolojik formasyon kat edilirken, en derinde 500 milyon yıllık kaya katmanları bulundu. Kuyunun açılması için 12 bin metrelik otomatik sondaj aleti ve ileri teknoloji kazı araçları kullanıldı. Kuyudan çıkarılan yer katmanı kesitlerinin incelenmesinin yerkürenin kompozisyonu ve tektonik geçmişine dair yeni bulgular sağlayacağı öngörülüyor. Rusya’nın Norveç sınırı yakındaki Kola Yarımadası’nda bulunan 12 bin 262 metre derinliğindeki Kola Süper Derin Sondaj Kuyusu, dünyanın en derin sondaj kuyusu olarak biliniyor.
Kaynak : https://www.konyayenigun.com/bagira-bagira-dogu-turkistani-esareti-altina-aldi?fbclid=Iw