Uygur asıllı Japon Parlamenter Arfiye Eri bu açıklamasını seçimleri kazandıktan sonra kendisini ziyaret eden “India Today” TV kanalının muhabiri ile şaptığı raportajda dile getirdiği bildirildi. Milletvekili Eri raportajinda Japon parlamentosuna katılma nedenleri ve kendisinin siyasi idealleri ve hedefleri hakkındaki düşüncelerini ifade ettikten sonra şöyle konuştu : ” Çin’in Uygur bölgesinde yaşayan Uygurlar başta diğer Türk halklarına yönelik etnik soykırımın durdurulması için uluslararası baskının arttırılması gerekir. Japonya da Uygurlara yönelik insan hakları konusunda Çin’e daha fazla baskı yapmalı ve ilişkilerinde insan hakları konusunun Çin’i göz ardı etmemeli. Ayrıca, Uygurların insan haklarının iyileştirilmesi etnik soykırımın durdurulması konusu ivedi ve acil bir sorun olarak ele alınmalıdır. ” dedi.
Japon Parlamenter Eri, Uygurların karşı karşıya olduğu insani krizin çözümü konusunda yapılan girişimlerin çok yavaş ve bu konuda Çin’e yönelik gösterilen tepkilerin çok zayıf olduğunu belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü : ” ” Çin yönetimi Uygur bölgesinde 2016 yılında tarihte eşi benzeri görülmemiş büyük çaplı kollektif tutuklama kampanyası yürütüyor. Elbette bölgede daha öncesinden ve uzun süreden beri insan hakları sorununun var olduğunu biliyoruz. Ancak, bu sorun 2016 yılından sonra bu daha önce hiç görmediğimiz acımasız bir vahşet boyutuna ulaşmıştır.
Çin’in Uygurlara yönelik baskı ve zulüm uygulamalarını şu başlıklar halinde özetleyebiliriz ;
- Uygurların toplu olarak zorla tutuklanması ve ülke genelinde inşa edilen yüzlerce Çin tipi Toplama kamplarına hapsedilmiştir.
- Çin’in baskı, zulüm ve etnik soykırımı hiç bir ayırım gözetmeksizin tüm halka uygulanmakta ve bu insanlık suçları genelleştirilmiştir.
- Uygur ailelerin zorla dağıtılmıştır. Ebeveyinler kamplara gönderilmekte, kimsiz ve kimsesiz olarak ortada kalan çocukları ise onlardan Çinliye dönüştürme kamplarında asimile edilmektedir.
- Çin yönetimi, Cemaat ve kanaat önderleri ve din adamları başta olmak üzere toplumun önde gelen ve onlara önderlik edebilecek Üniversite öğretim üyeleri Aukatlar, doktorların, Sanatçılar ve Sporcular profesörleri ” Yeniden Eğitim ” kisvesi altında topluca gözaltına almıştır. Onlar 8 yıldır. Toplama Kamplarında esir olarak tutulmaktadır.
- Çin tipi toplama kampları ile Çin Hapishanelerinde tutulan Uygurlar Uygur bölgesinde ve merkezi Çin’deki üretim tesislerinde, madenler ve fabrikalarda zorla Köle/İşçi olarak çalıştırılmaktadır.
- Bağımız İnsan Hakları Örgütleri ve Uzmanların tesbitlerine göre 1-3 milyon arasında Uygur ve diğer Türkler Çin’in Toplama Kampları ile Çin Hapishanelerinde esir olarak tutulmaktadır.
- Çin yönetimi Uygurların nesillerinin kurutularak yok edilmesi için Uygur Kadınların zorla kısırlaştırmaktadır.
- Ülke, dünyadan tamamen izole edilmiştir. Karşılıklı seyahat ve ziyaretler yasaklanmıştır. Uygurların yurt dışındaki aile ve yakınları ile Her türlü iletişim yassaktır.
Çin’in Uygurlara Yönelik Bu Baskı, zulüm ve Soykırım Uygulamaları Kanıtlanmıştır.
- Çin’in Uygurlar başta Uygur bölgesinde yaşayan tüm Türklere yönelik bu insan hakları ihlalleri. zorla Köle/İşçi olarak çalıştırılması ve diğer insan hakları ihlalleri ABD.başta 11 batılı ülke tarafından “İnsanlığa Karşı işlenen Suç ve Etnik Soykırım” olarak tanımlanmış ve ilan edilmiştir.
- BM.İnsan Hakları Yüksek Konseyi’nin hazırladığı Uygur İnsan Hakları raporu 31 Ağustos 2022’de açıklanmıştır. Uygur raporunda “Çin’in Uygurlara yönelik insan hakları İhlalleri İnsanlığa karşı işlenen suç ve etnik Soykırım ” ilan edilmiştir.
- Uygur bölgesindeki insan hakları ihlalleri dünyanın başka bir yerinde olsaydı, BM başta ülkeler ve STK.lar güçlü bir açıklama yapar ve bu duruma sert tepki göstererek bölgede olup biteni araştırmak üzere bağımsız bir ekip gönderirdi.
- Uygur bölgesindeki duruma ise bir BM yetkilisi bölgeyi ziyaret etmiş ve “Bölgede olup bitenlerin insanlığa karşı suç teşkil edebileceği” sonucuna varmış ve bu durumu bir rapor şeklinde açıklamıştı. Ancak. ondan sonra BM. şimdiye kadar bu ihlallerin sona erdirilmesi konusunda gerçek anlamda bir eyleme geçmemiştir.
BM.Örgütü : Diğer Bölgelerdeki insani Krizlerini çözmek için kullandığı Girişim Ve Tedbirleri Uygur bölgesine de Uygulanmalıdır
Çin’in işgalindeki Uygur bölgesinin kalkınmasını teşvik ettiğini iddia ederek dünyayı yanıltmaktadır. Ancak, aslında bölgedeki kalkınmanın temeli olan ve bölgeden elde edilen muazzam kaynaklar etnik Çinliler ve Onların demografik asimilasyon amacı ile ve Çinli göçmenlerin bölgeye yerleştirilmesi için kullanılmaktadır. Bölgenin son 60 yılda geliştiği yolundaki Çin’in söylemleri doğrudur. Ama bu gelişmenin nasıl ve kimler için geliştiği açık olarak ortadadır. Bu gelişmelerden kimlerin yararlandığına ne ve bu bakarsanız bölgedeki göçmen Çinlilerin Uygurlardan daha iyi bir yaşam sürdüklerini verilerden hemen görürsünüz. İnsanlara tanınan özgürlükler açısından bakıldığında Uygurların ifade, faaliyet ve dini inanç özgürlükleri engellenerek kısıtlanmıştır. BM. başta Uluslararası toplumun bölgeye girip doğru bilgi alması bölgenin kapatılmasından dolayı mümkün olamamaktadır. Doğu Türkistan’da yaşanan insan hakları ihlalleri hakkında konuşmak ve yorum yapmak terör suçu kapsamına alınmıştır. Bölgedeki insan hakları ihlalleri bilinene veya tahmin edilenden onlarca kat daha ağırdır.
Çin’in Uygur Bölgesindeki Etnik Soykırım ve İnsanlık Suçları Cezasız Kalmamalıdır
Japonya Parlamentosunun Uygur asıllı Üyesi ve Shiba Milletvekili Arifiye Eri ,BM. ve uluslararası toplumun Uygurların insan hakları konusunu gündeme getirmeye devam etmesi gerektiğini belirterek sözlerini şöyle sonlandırdı : “Herhangi bir insan hakkı ihlalinin, özellikle de Doğu Türkistan’daki gibi bu kadar ağır ve acımasız insanlık dışı soykırım ve toptan tutuklama ve toplama kamplarında esir tutma gibi ağır insanlık suçları asla karşılıksız ve cezasız kalmaması gerektiğini düşünüyorum. Uluslararası toplumun Çin’in Uygur soykırımı konusunda sesini yükseltmesi ve bu konuyu oldu olmadı şekliindeki boş tartışmaları bırakması gerekir. Daha da önemlisi bu konuyu Çin hükümetinin endişe duymayacağı bir şekilde gündeme getirmeliyiz. Bu amaçla BM ve diğer uluslararası kuruluşlara üzerlerine düşeni yapmaları, bölgede adil ve güvenilir soruşturmalar yürütmeleri ve insan hakları suçlarının bir daha yaşanmamasını sağlamaları insanı bir görev olduğunu düşünüyorum. ” sözleri ile tamamladı.