Son Dakika
UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ(UYHAM)
Doğu Türkistan davasının önde gelen Savunucularından, Gazeteci Yazar ve Tv. Program Yapımcısı Sayın Halis Özdemir Hocamız 24-27 Ekim 2024 tarihleri arasında Bosna Hersek’in başkenti Saray Bosna’da düzenlenen Dünya Uygur Kurultayının 8.Genel Kuruluna davet üzerine katılarak bir konuşma yapmıştır. Kendisine Doğu Türkistan davası için yaptıkları bu değerli tavsiye ve katkıları için teşekkür eder, konuşmasının tam metnini yayınlıyoruz.(UYHAM)
Dünya Uygur Kurultayının çok değerli yöneticileri muhterem delegasyon ,
Çok Değerli Dostlar, Hanımefendiler beyefendiler,
Medeniyetin çocukları!
Sizleri sevgi ve saygı ile selamlıyorum.
Bugün 25 Ekim 2024 Cuma. Bosna Hersek’te Bilge insan Aliya İzzetbegoviç’in ülkesinde tarihi bir gün yaşıyoruz!
Zulme rıza göstermiyor ve bu Zulme karşı direniyoruz !
Sizlere Bosna-Hersek ile ilgili pek çok hatıramdan bir tanesini anlatarak başlayacağım, çünkü bu günün anlamlandırılması bakımından önemlidir.
2018 yılında ailemle birlikte Bosna’ya geldim Srebrenitsa’ya gittim. Birleşmiş Milletler adına Hollanda askeri birliğinin güya korumasında bulunan Müslüman halka toplu katliamın yapıldığı önceleri fabrika olan binada gördüklerim karşısında nutkum tutuldu: konuşamadım, ağlayamadım, dondum kaldım. İnsanlara işkence yapmakta kullanılan sonrasında ise katliamların yapıldığı odayı gördüm. Duvarlarda kurumuş kanları gördüm nefesim kesildi nasıl olabilirdi? Bir insan diğer insana böyle şeyleri yapabilmesi için nasıl bir inanca nasıl bir ahlaka nasıl bir vicdansızlığa sahip olabilirdi? Binadan kendimi dışarı attım o sırada otuzlu yaşlarda bir genç gözyaşları içinde bana hitaben bir şeyler anlatırken hemen yanımızda bir kadın içten içe hıçkırarak ağlıyordu. Bana anlatılanları anlamıyordum. Çocuklarımdan birisi konuşmaları tercüme etti!
Genç adam bu binada işkence ve toplu katliam yapıldığı sırada küçük yaşlarda çocuk olduğunu şu ilerdeki çalıların arkasından burada olanları izlediğini o sırada Hollanda askerlerinin işkence seslerinden rahatsız olmamak için yüksek sesle müzik dinlediklerini babasının ve annesinin işkence sırasındaki feryatlarını duyduğunu hıçkırarak anlatıyordu. Ağlayan kadın ise aynı şekilde binadan gelen sesleri kurşun seslerini yakın köyden gelerek çalıların arasına saklanıp onun da annesinin ve babasının çığlıklarını ve öldürülme esnasındaki silah sesiyle anladığını anlatmaya çalışıyordu.
Bosna kan ağladı.
Bosna kıyameti yaşadı.
Bosna yakın tarihin acımasız soykırımını yaşadı.
Bu acılar asla unutulmamalı unutturulmamalı!
Bu toplantının burada yapılması bu yüzden son derece önemlidir.
Şehit ve gazileri anmak, aziz hatıralarına sahip çıkmak ve yaşanan soykırımların birbirleriyle bağlantılarını anlayarak bütün insanlığın ders çıkarması için anlatmalıyız!
Değerli dostlar; soykırımın derin acılarını yaşayan bu topraklarda kardeşlerimizle birlikte Bosna şehitlerini anmak üzere Doğu Türkistan’ı mezalimi ve çözüm yollarını konuşmak için toplanmış bulunuyoruz!
BİZ KİMİZ VE NAPMALIYIZ ? Sorusuna cevap aramalıyız!
Doğu Türkistan da bugün kıyameti yaşıyor!
Değerli dostlar sözlerime başlamadan değişmez hakikati hatırlatmak isterim. ÖNCELİKLE BİZLER MÜSLÜMAN TÜRKLERİZ!
Bizim dinimiz İslam!
İslam silm kökünden gelmektedir. Silm/islam barış demektir. Bizim tarihimizde soykırım zulüm sömürü asla yoktur! Olmayacaktır.
Bizler ülkemizde ve DÜNYADA BARIŞI ARIYORUZ! Bütün çaba ve gayretimiz budur. Bizleri tanımak isteyen böyle bile!
Değerli Dostlar
Dünya sessiz ve iki yüzlü davranıyor!
Komünist Çin tarafından yapılan ve şiddeti artarak devam eden Doğu Türkistan’da yaşanan baskı, zulüm, kollektif tutuklama, işkence, Uygurları köle işçi olarak çalıştırma, Müslüman aileleri cebirle dağıtarak ve bir birlerinden koparmak ve çocuklarını ellerinden alıp asimilasyon kamplarında komünist Çinli olarak yetiştirme, vatandaşları yerlerinden etme mallarına el koyma, tarihi yapıları yıkma, uydurma suçlamalarla ağır cezalar yanında kamplara aldıkları kadınlara tecavüz gibi insanlık suçlarının işlendiği Doğu Türkistan’da yaşanan soykırım karşısında üzülerek ifade ediyorum!
İnsanlık sınıfta kalmıştır. Demokrasi ve insan hakları havarileri iki yüzlü tavrı sergilemişlerdir.
Müslüman ve Türk toplulukları ve İslam alemi sınıfta kalmışlar tarih huzurunda mahçup düşmüşlerdir.
Bizler Doğu Türkistan Davamızda Yılmamalı asla Ümitsizliğe Kapılmadan Yolumuza Devam Etmeliyiz !
Sesimizi tüm insanlara, dünyaya duyurmalıyız! Sesimizi İslam dünyasının Müslüman-Türk dünyasını birleştirmek için çıkarmalı; vatandaşlar olarak devletlere sorumluluklarını hatırlatmalıyız. Doğu Türkistan’da yaşanan olağanüstü durum karşısında yapılacak hiçbir çabayı küçük görmeden, gereksiz görmeden Hz. İbrahim’in ateşine su taşıyan karınca misali en azından tarafımızı belli etmeliyiz.
Değerli dostlar!
Sizler asil bir mücadelenin fedakar yılmaz savaşçılarısınız!
İnsanların gereken ilgiyi göstermemesi bizleri yıldırmasın. Bilakis daha çok bilenmeli ve daha çok çalışmalıyız! İnsanların ilgisizliği kimi zaman yetersiz bilgiden kimi zaman çarpıtılan, üzeri karartılan haberlerden kaynaklanmaktadır.
Unutulmamalı ki ; Küçük gayretler büyük başarılar getirir!
Buna örnek olması için soykırıma karşı şahsımın bu soylu mücadeleye nasıl dahil olduğumu küçük çabaların nasıl bereketlendiğini ve kelebek etkisi yaptığını anlatmak isterim.
Şahsım 2009 yılında Urumçi’de yaşanan katliam karşısında İstanbul Çağlayan meydanında gerçekleştirilen mitingin tertip heyetinde bulunmuş gazeteci ve yazar olmama rağmen bu davaya katkı sunması, ses olması için Doğu Türkistan’da yaşanılan katliam ve soykırımın artarak devam ettiğini göstermek adına Türkiye’de yayın yapan ulusal bir tv. kanalında hazırlayıp sunduğum VİZYON adında bir seride “Doğu Türkistan Çin ve Türkiye” konulu bir programlar düzenledim. Bu programla birlikte Doğu Türkistan’da yaşananların şahitleri ve akrabalarıyla tanışmam onların yayınladığı içerikleri daha yakından takip etmemle kendimi Doğu Türkistan’ın şanlı ve asil davasının mücadelesinin tam ortasında buldum.
Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık dışı muameleleri daha detaylı öğrendikten sonra soykırıma karşı uluslararası bir imza kampanyasına öncülük yaparak imza kampanyasını başlattım,
BM İNSAN HAKLARI YÜKSEK KOMİSERLİĞİ’NE konuya ilişkin müracaat ettim.
Hazırlayıp sunduğum Vizyon programında şu anda burada bulunan mazlum ve mağdur kardeşlerimin bazılarını konuk ettim, sesimizi dünyaya duyurmaya çalıştım.
Onlarca makale yazdım.
Dünya Uygur Kurultayı Vakfı tarafından bastırılan “Doğu Türkistan’ın Duyulmayan Çığlığı ve SOYKIRIMIN TANIKLARI Çin’in Bilinmeyen Yüzü” adlı kitabımı yazdım.
BM Genel Sekreterine yazılı müracaat ettim.
Çin Devlet Başkanına üç defa MEKTUP yazdım.
İran Devlet Başkanına, Pakistan ve Türkiye Devlet Başkanı ve TBMM Başkanına müracaatlarda bulundum.
Bununla da kalmadım Çin Konsolosluğuna sorularımı yazarak e-mail gönderdim.
Programıma Mağdur kardeşlerimin anlattıklarını sormak üzere davet ettim. Programıma katılamayacaklarını bildirdiler. Ancak daha sonra yaptığım bütün tv program kayıtlarını ve yazılarımın Pekin’den istendiğini ve Pekin’e gönderdiklerini ifade ettiler. Anlaşılan yapılan programlarla Çin yönetimini rahatsız etmiştim.
Bunları sizlere yaptıklarımı anlatmak için söylemiyorum!
Yapılan bir programda bana iletilen beş dakikalık bir sosyal medya içeriğinin nasıl kelebek etkisi yaptığının örneğini anlatmak istedim. Bu videoları izleyene kadar herkes gibi ben de Doğu Türkistan Özerk yönetimi ile Çin yönetimi arasında anlaşmazlıklar olduğunu bunun da zaman zaman zulme varan sert olaylara sebep olduğunu sanıyordum. Fakat içeride çok büyük zulümler yaşandığını daha detaylı araştırdıkça öğrendim.
Hiçbir faaliyeti küçük görmemeliyiz. Mesela dünyada üniversitelere, ülkelerin yayın organlarına, hatta Çin aydınlarına, akademisyenlerine yazılarına belgeler göndermeliyiz.
Asla şöyle düşünmeyin “Zaten Çin aydınları yaşadıklarımızı biliyor!” Çin aydınları komünist Çin rejimini öğrettiklerini, propagandalarını biliyor! Sizin anlatacaklarınızı bilmediklerini düşünüyorum!
Türkiye’de ilk zamanlarda gerek tv programlarım sırasında gerek makalelerime zaman zaman gazeteci ve akademisyenlerin arasından itiraz edenler oldu. Çin’in karartma propagandası insanların aklını karıştırmıştı. Bu engelleri aşmamız Doğu Türkistan gerçeğini anlatmamız ilk zamanlar sıkıntılı olmasına rağmen çok şükür Doğu Türkistan gerçeğini kardeşlerimizin yaşadığı soykırım artık Türkiye’de anlaşılmıştır.
Azimli kararlı olmak gerekiyor.
Asla ümitsizliğe düşmemek gerekiyor.
Şanlı mücadelemizi nasıl yapmalıyız?
1- Öncelikle birlik beraberlik bir mücadelenin olmazsa olmaz şartıdır. Birlik ve beraberlik AMAÇTA BiRLİK, Hedefte Birlik şeklinde anlaşılmalı kim nasıl istiyorsa öyle çalışması ayrılık sebebi olmamalıdır. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy “Girmeden tefrika bir millete düşman giremez. / Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.” diyerek veciz bir şekilde ifade etmiştir.
2- Diasporada yaşayan başta Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi ASİMİLASYON tehlikesi beklemektedir. Madem Aliya İzzet Begoviç’in ülkesindeyiz onu rahmetle şükranla yadederek şu veciz ifadesini sizlere hatırlatmak isterim! Ne diyor bilge insan Aliya?” Düşmanla Savaş meydanlarda kaybedilmez! Savaş düşmana benzediğinizde kaybedilir!”
3- İnsanın doğup büyüdüğü topraklardan çevreden ayrı düşmesi kültürü adet ve geleneklerinden ayrı düşmesi demektir. Bu durum da kolay ASİMİLE olmasının yollarını açacaktır.
Asimilasyon toplumların yok olması demektir.
Asimile olmamak için;
– Dil
– Din
– Kültür, gelenek
– Tarih bilgisi ve şuuruna sahip olmak gerekmektedir.
Doğu Türkistan’da başlayan ayrılık ve ihtilaflar sen ben kavgası maalesef 1875’te KENDİ MİLLETİNİ kendi kardeşlerini düşman bilip düşmanından yardım isteme gafletinde bulunan yöneticilerin şuursuzluğu Doğu Türkistan’ı iki yüz yıldır bugünlere getirmiştir.
1944 yılında Yalta konferansında ABD başkanı Ruzvelt, İngiltere Başbakanı Çörçil, SSCB başkanı Stalin’in dünyayı paylaştıkları toplantıda Türkistan’ın batısını SSCB’ye; doğusunu ise Çin’e bırakmışlardır. Bu zalimlerden, bu emperyalistlerden medet ummak hangi gerçeklikle bağdaşır?
Tarihi zulümle soykırımla dolu olan gücü hak sebebi sayanlara umut bağlamak beyhudedir!
İşte bu tarih şuurudur!
Tarih ibret alınması gereken en acı tecrübedir!
Tarih bilmek yetmez!
Tarih şuuru sahibi olmak gerekir!
Tarih şuuru olmayan milletlerin coğrafyasını başkaları çizer!
Milli şairimiz Mehmet Akif yine buna değinmiştir:
Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
“Tarih”i “tekerrür” diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
Sosyolojik olaylar dün ne ise bugün de odur! Değişen zamandır değişen isimlerdir değişen araçlardır. Sonuç değişmez!
Dil insan demektir!
Onunla konuşuruz onunla anlaşırız, kendimizi dilimizle ifade ederiz.
Dilini kaybeden topluluklar milliyetini unutur! Milliyetini kaybeden topluluklar kültürünü adetlerini unutur!
Dinini kaybedenleri bekleyen tehlikeleri bilmeyen yoktur!
Bilge başkan merhum Aliya İzzet Begoviç ‘Savaş cephede değil düşmana benzediğinizde kaybedilir.’ demek sureti ile tehlikenin boyutuna işaret etmektedir.
4- Zulüm ve soykırım nerede ve kime karşı yapılırsa yapılsın diline dinine milliyetine bakmadan mazlumların safında olmak insanlık görevidir. Asaletin ve adaletin gereğidir! Onlar bize ilgi duymuyorlar bizde onlara ilgi duymayız asla demeyin. Zulme rıza zulümdür! Zulme ortak olmak demektir!
5- Fedakarlığı, gayreti önce ben yapmalıyım, biz yapmalıyız! Ben yapmalıyım ki başkasını da kutlu mücadele saflarına davet edebileyim!
6- Faaliyet alanınızı ekonomik durumunuzla sınırlamayın! Önce faaliyet program ve projesi hazırlayın işin finansal yanı projenin bir cüzüdür. Finansal parasal durumunuz ufkunuzu daraltmasın!
Siz yapmanız gerekeni yapmak üzere yola koyulun. Gerisi gelecektir!
7- Faaliyetler şatafatlı ve gösterişten uzak samimi ortamlarda yapılmalıdır! Bereket oradadır! Aksi halde finansa/paraya esir olmakla karşı karşıya kalırsınız! “Para alan emir alır” düsturunu aklınızdan çıkarmayın!
8- Doğu Türkistan’ın bağımsızlığını kazandığı güne hazırlık yapmalıyız!
Gençleri diplomasi
ekonomi
tarım
sanayi
savunma sanayii askerlik adalet milli eğitim hasılı devleti yönetecek şekilde yetiştirmeliyiz!
9- Gençlik kampları düzenlemeli Doğu Türkistan Gençliğinin kaynaşmasını, dostluklarının perçinlenmesini sağlamalıyız. Bu kamplara sadece Doğu Türkistanlılar değil aynı kültürü tarihi dili kardeş ülke ve topluluklardan da aydınlar gazeteciler eğitimciler katılmalı ve gençlere eğitim, deneyim paylaşımları da aktarılmalıdır.
10- Geniş katılımlı akademisyen gazeteci STK lardan oluşan bu davaya gönül vermiş insanların birikim ve önerilerinden Doğu Türkistan’a dışarıdan bakabilenlerden de faydalanmak gerekir.
Çok değerli dostlar
Hanımefendiler beyefendiler
Dünyada maalesef soykırımlar, katliamlar bir yerde bitmeden diğer yerde başlıyor!
Dinleyin EY ZALİMLER !: “… Zulmetmekte olanlar, nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını anlayacaklardır.” (Şuara 227)
Gücü hak sebebi sayan zihniyet var oldukça dünyada haksızlıklar savaşlar soykırımlar olmaya devam edecektir.
Hakkı üstün tutan bizler buna karşı mücadelemizi sürdürmeliyiz, sürdüreceğiz!
Milletlerin yeraltı ve yer üstü zenginlikleri Doğu Türkistan’da olduğu gibi zalimlerin iştahını kabartmakta ve zalimler mazlumlara dünyayı yaşanmaz hale getirmektedirler!
Dünya var oldukça hak ve batıl savaşı, mücadelesi sürecektir!
Bizler hakkın haklının yanında olmaya ne pahasına olursa olsun durmalıyız!
Tarihinde zalimlik olanlardan merhamet dilenmek beyhudedir! Zaman kaybetmektir. Yol aldığınızı zannederken maalesef tam yolun ortasında kalakalırsınız! Çok gerilere gitmeye lüzum yok günümüzde çokça örneği vardır!
Doğu Türkistan’da Müslüman Türk milletine soykırım yapan Komünist Çin aynı zamanda Gazze’de petrol ve doğalgaza gözünü dikmiş! Güya Filistin’de İsrail soykırımına karşı Filistinlileri destekliyor! Aynı şekilde Doğu Türkistan’da Komünist Çin soykırımına karşı güya Doğu Türkistan’ı destekler görünenler Filistin’de soykırım yapan İsrail’i destekliyor!
Görmek isteyene durum çok açıktır. Gücü hak sebebi sayan zihniyetin adalet demokrasi insan hakları anlayışı menfaatlerine işlerine geleni yapmaktan ibarettir.
Onun için bunlara bel bağlanmaz!
Arakan ve Gazze!
Arakan’da milyonlarca Müslüman kardeşimiz yerlerinden yurtlarından edildi nüfuslarının üçte biri katledildi! Myanmar’ın eyaleti Arakan’da bu katliamı yapan devlet başkanı Aung San Suu Kyi’na NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ verdiler! Bu ödül insan haklarından anladıklarına çarpıcı örnektir!
Gazze’de sanki bir film izliyoruz çocuklar kadınlar siviller yakılıyor yıkılıyor açlıktan kırılıyor ! Peki demokrat ve insan haklarından dem vuran devletler ne yapıyorlar?
Yaptıkları ortada soykırıma destek vermek!
Gazze’de 7 yaşında bütün ailesini kaybetmiş yalnız kalmış bir kız çocuğu ”O kadar yoruldum ki.. ölsem de dinlensem…” diyor! Bu sözler insanlığın sınıfta kaldığının, mahkumiyetinin mağlubiyetinin kararının ifadesinden başka bir şey değildir! İnsanlık kaybetmiştir!
Küfür tek millettir!
İSLAM ÜLKELERİ YÖNETİCİLERİ, SİZ DE DİNLEYİN: “Onlar ki müminleri bırakıp kâfirleri dost ediniyorlar. Onların yanında izzet mi arıyorlar? Hiç şüphesiz, izzetin tamamı Allah’a aittir.” (Nîsa 138- 139)
Gücü hak sebebi sayanlardan medet ummak gaflettir!
Bunları görmemek idrak etmemek gaflettir insanlığa karşı ihanettir!
Ancak ne var ki propaganda araçları olan ihanetleri uyduruk olaylara bağlayarak dikkati başka yere çekerler!
Elbette inancına bakmadan devlet millet gözetmeden destek arayışlarına devam etmeliyiz!
Ancak önceliğimizin birlik ve beraberlik oluşturmak olduğunu göz ardı etmemeliyiz.
Değerli dostlar, Değerli kardeşlerim
Gerek tv programı yaptığım sırada gerek makale ve çeşitli vesilelerle toplantılarda Doğu Türkistan muhaciri kardeşlerimi tanıma, yürek yakan hikayelerini öğrenme fırsatım oldu.
Sizlerle, sizlerin haksızlığa karşı yürüttüğünüz var olma mücadelenizde aba altından sopa gösterilmesine dolaylı tehditlere rağmen yanınızda bulunmak büyük şereftir.
Zulme rıza zulümdür
Haksızlık karşısında susmak haksızlığa ortak olmaktır !
Her dem daha azimli daha cesur daha birlik beraberlik içinde daha çok çalışarak zulme karşı direnmeliyiz!
Bu can bu tende var oldukça başta Doğu Türkistan olmak üzere Arakan’da Filistin’de dünyanın neresinde olursa olsun zulme rıza göstermeyecek zalime boyun eğmeyeceğim. Boyun eğmemeliyiz! Mazlumların yanında tüm gücümle olmaya devam edeceğim!
Ey insanlar!
Ey Müslümanlar
Ey Müslüman yöneticiler
Ey insan haklarına saygılı olduğunu söyleyen yöneticiler;
Doğu Türkistan’da ve dünyanın neresinde olursa olsun yaşanan insanlık suçlarına soykırıma dur diyelim. Tarih bizleri, sizleri affetmez! Tarihi yalan yazsanız, Allah affetmez!
Komünist Çin yöneticilerine de bir çift sözümüz vardır!
Ey Komünist Çin yöneticileri; Doğu Türkistan da Müslüman Türk milletine yaptığınız soykırım ve zülmü derhal durdurunuz! Zülme devam etmekle DÜNYA BARIŞINI TEHLİKEYE atıyorsunuz! Unutmayın ki bu zamanda yaptığınız zulmü işbirlikçi yöneticiler sayesinde perdeliyorsunuz! Unutmayın ki güneş balçıkla sıvanmaz! Yaptığınız zulümler İki milyarlık islam coğrafyasında bilindikten sonra dünyada hiçbiryer sizin için güvenli ve barış ortamı olmayacaktır!
Zulümle abat olunmaz!
Zulmü derhal durdurunuz
Zalimlerin mazlumları soykırım yaptıkları milletleri TEEÖRİST ilan ettikleri, zalimleri demokrasi havarisi ilan ettikleri günleri yaşıyoruz!
Artık yeter bu duyarsızlığa bu zulümlere arş dayanamıyor!
Zulüm nerede ve kime karşı yapılırsa yapılsın zulme rıza zulümdür!
Sessiz kalmak zalimi cesaretlendirir!
Sessiz kalanları zulme ortak yapar!
Artık yeter kalkın ayağa ve zulme dur deyin!
Doğu Türkistan’da kardeşlerim zulümden kurtulana kadar, medeniyetin beşiği kadim Müslüman Türk yurdu Doğu Türkistan bağımsızlığını kazanana kadar durmak yok!
Sessiz kalmak yok!
Madem bilge başkan Aliyanın ın ülkesindeyiz onu şu sözleri ile rahmetle analım;
“Her şey bitiğinde, hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır”
“Biz de zalimlerden olursak, zulme karşı karşı savaşımızın bir anlamı kalmaz” bilge insan Aliya İzzet Begoviç
Başta Doğu Türkistan’da olmak üzere dünyanın neresinde ve kimler tarafından yapılırsa yapılsın bedeli ne olursa olsun canım pahasına tek başıma da kalsam zulme karşı geleceğime mücadeleye devam edeceğime mazlumların yanında olacağıma söz veriyorum!
Yüce Mevlam’dan dileğim Doğu Türkistan’ın kurtuluşunu bana göstermesidir! Tanrı Dağları’nın Kaşgar dağlarının eteğinde su içmek, Urumçi’ye gitmek kan kardeşlerimle din kardeşlerimle hasret gidermek kucaklaşmaktır. Allah bu niyazımı kabul etsin, amin.
Bu gün emperyalistlerin hakim olduğu dünyada Zülme uğrayan ölen TERÖRİST!!! Öldüren soykırım yapan DEMIKRASİ mücadele yapıyor!!!
Sahtekar iki yüzlü zalim bunlar.
Bütün katılımcılara bu şanlı mücadeleye verdikleri destek gayret ve emekleri için saygı ve şükranlarımı sunuyorum.
Safları sıklaştırın daha yeni başlıyoruz! Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!
Selam saygı ve sevgilerimle siz mazlum kardeşlerimi bağrıma basıyorum! Allah’a emanet olunuz.