İndependent Türkçe : Daha önce Harvard Yayınları’nda Doğu Türkistan üzerine kitap ve makaleleriniz yayımlanmıştı. Günümüzde Çin Halk Cumhuriyeti içinde bulunan ve Doğu Türkistan olarak adlandırılan bölge için mücadele kimlerin arasında, ne zaman ve niçin başladı?
Prof.Dr.Cemil Hesenli : Türkistan, Türklerin yaşadığı geniş bir coğrafya olup büyük imparatorluklar ve devletlerin çoğu bu coğrafyada ortaya çıktı. Bir yandan Seyhan ve Ceyhan nehirleri, öbür yandan Teklemekan sahrası, Batı’da Kaşgar’dan Altaylara kadar uzanan bir arazinin ismidir. Kaşgar, tüm Türk kültürünün beşiği olduğu gibi Doğu Türkistan ağırlıklı olarak Uygurların ata yurdudur. Ancak Uygurların yanı sıra o bölgede Özbekler, Kazaklar, Kırgızlar, Tatarlar,Torgutlar vb. Türk kavimleri de yaşamıştır. Uygurlar için orası Doğu Türkistan’dır, Sincan ismini ise oraya Çinliler takmışlardır. 20’nci yüzyıla kadar oraya Uyguristan da denmiştir. 7-8’inci yüzyıllarda Uygur Hakanlığı zayıfladıkça, Çinliler Doğu Türkistan’ı ele geçirmiştir. Kendi ülkelerini kurtarmak için Uygurlar büyük mücadele yollarından geçmişlerdir. 1825-1828, 1857, 1862-1872, 1931-1934, 1937, 1943-1949 yılları arasında Uygurlar bağımsızlık için ölüm-kalım mücadelesi vermişlerdir. Kısa süre önce Bakü’de yayımlanan ” Kızıl Elma Uğruna Çin-Sovyet Savaşı: Doğu Türkistan, 1930-1950 ” adlı kitabım bu mücadelenin isyan aşamasına gelmiş son dönemine ışık tutmaktadır.
2021 yılında Harvard Yayınları Soğuk Savaş serisinde basılmış olan “Soviet Policy in Xinjiang: Stalin and the National Movement in Eastern Turkistan” (The Harvard Cold War Studies Book Series, Lexington Books: Lanham, Boulder, New York, London, 2021) adlı kitabımla kısa süre önce Bakü’de yayımlanan kitabım arasında ne gibi farkların olduğunu soruyorsanız, son kitabımın daha kapsamlı olduğunu söylemem gerekecek.
2021 yılından bu yana Londra Üniversitesi’nde görev yapmam, çalışmalarımın kapsamını çeşitli kaynaklar temelinde daha da genişletmemi sağladı. Bu süreçte 2019 yılında Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın Doğu Türkistan ile ilgili arşivlerinin açılmasının da önemli ölçüde rolü olmuştur. Örneğin Türk diplomasisinin önemli şahsiyetlerinden Memduh Şevket Esendal, 1920’li yıllarda Bakü’de yaptığı görev sırasında ve 1930’lu yıllarda Türkiye’nin Kabil Büyükelçisi iken özellikle Uygur Türklerine ilişkin çok önemli bilgi ve analizleri Ankara’ya göndermiştir. Kullandığım kaynakların çeşitliliği açısından Doğu Türkistan konusunda kaleme aldığım kitap ve makaleler arasında son Bakü baskısının en kapsamlı olduğunu söyleyebilirim.
İndependent Türkçe : Doğu Türkistan Bölgesi Moskova’nın kontrolü altında kalabilir miydi?
Prof.Dr.Cemil Hesenli ; Aslında, geçen yüzyılın 30-40’lı yıllarında Doğu Türkistan, Çin’den daha ziyade Moskova’dan yönetiliyordu. Bölgenin tüm siyasi yaşamı, ekonomisi ve sosyal yapıları SSCB’nin kontrolü altındaydı. 1931-1934 yılları arasındaki ulusal harekat döneminde, Doğu Türkistan Türk-İslam Cumhuriyeti, Stalin’in desteğiyle Çin hakimiyetince kana boğuldu. Çinliler, Urumçi ahalisinin yüzde 5’ini oluşturmalarına rağmen, doğrudan Moskova’nın desteğiyle iktidarı ellerinde tutuyorlardı. 1934-1944 yılları arasında Çin’in Doğu Türkistan Valisi olan General Şeng Sisey, gizlice SSCB Komünist Partisi üyesi bile olmuştu. Kendisi, 1941 yılında kendisinin başbakanlığa atanması durumunda Doğu Türkistan’ın yeni bir cumhuriyet olarak SSCB’ye birleşmesini bile onaylamıştı. Yani SSCB, Doğu Türkistan’ı kendine ilhak etmenin bir adımındayken, Josef Stalin son anda uluslararası baskılardan çekinerek bundan vaz geçmiştir. 1944-1946 yılları arasında bunun çok daha kolaylıkla gerçekleşebilme ihtimali varken, Stalin bunu yapmayarak 1946-1949 yılları arasında Doğu Türkistan, Tarbagatay ve Altay vilayetlerini kapsayan Üç Vilayet(Oymak) İnkılabı’nı Çin’e karşı baskı unsuru olarak kullanmayı uygun bulmuştur. 1947’de Pakistan’ın kurulmasıyla tedirgin olan Moskova, bölgede tek Müslüman devletini yeterli bulmuştur.
Prof.Dr.Cemil Hesenli : Doğu Türkistan kurucularının akibeti belli. Türkiye bu gelişmelerde Doğu Türkistan’a yeteri kadar sahip çıkabilmiş miydi? Doğu Türkistan milliyetçilerinin Türkiye’ye ümit ve beklentileri yüksekti. Oranın yöneticileri Türkiye’nin Pekin, Kabil, Delhi büyükelçilikleriyle temas halindeydi. Hatta İsa Yusuf Alptekin Bey’in Türkiye gezisi olmuş ve Moskova’nın Doğu Türkistan’daki etkisini zayıflatmak için yardım istemiş ancak Ankara bu yardımı esirgemişti. Maalesef o dönemde Türk yetkililer, Doğu Türkistan liderlerini sadece dinlemekle yetinmişti. Ancak gelişmeleri dönemin koşulları içinde değerlendirmek gerekir: Türkiye o zaman hem Moskova hem de Pekin ile Doğu Türkistan mücadele sahasında yardımcı olma ve mücadeleye güç verme yeteneğinden yoksundu.
İndependent Türkçe : Başta ABD olmak üzere Batı, bugün Doğu Türkistan’daki insan haklarına ne ölçüde tepki verebiliyor?
Prof.Dr.Cemil Hesenli :Aslında son yıllarda Doğu Türkistan’da uygulanan Çin siyasetine karşı verilen mücadeleye destek,başta ABD olmak üzere Batı’dan geliyor.“Türk Cumhuriyetleri” adını verdikleri “Türk Birliği” kurmayı hedeflediğini iddia eden kurum ve kuruluşların duyarsızlık ve faaliyetsizliği göz önündedir. Onun için bu faaliyetsizlik, kayıtsızlık Doğu Türkistan mücadelesine asla ciddi katkılar sağlayamaz. Esef verici bir durumla karşı karşıyayız.
İndependent Türkçe : Pekin’in bölgeye tanıdığı haklar yeterli sayılabilir mi?
Prof.Dr.Cemil Hesenli :Yeterli değil kuşkusuz. Uygurlar, kendi vatanlarında korku altında yaşarken milli ve dini bakımdan baskılara maruz kalıyorlar. Çin için Doğu Türkistan, öncelikle hammadde bölgesidir. Bu nedenle Doğu Türkistan ile Doğu Çin’in ekonomik açıdan kalkınmışlığı arasında büyük farklar mevcuttur. Demografide büyük endişe uyandıran değişiklikler söz konusudur. 50-60 sene önce nüfusun yüzde 5’ini teşkil eden Çin kökenli ahalinin oranı şimdi yüzde 40’a yükselmiştir.
İndependent Türkçe : Bölge üzerinde Rusya’nın herhangi bir iddiası söz konusu olabilir mi?
Prof.Dr.Cemil Hesenli : eski SSCB gibi Rusya Federasyonu da Doğu Türkistan’ı Çin’e baskı unsuru olarak kullanmıştır. Ancak halihazırda Rusya’nın kendisinin baskı altında bulunmasını Çin iyi kullanarak Orta Asya’daki nüfuzunu güçlendiriyor.
Prof.Dr.Cemil Hesenli :Türk Birliği iddiasındaki şu bizim Türkçüler ise içi boş açıklamalardan ve kuru tehditlerden öteye geçemiyorlar. Yani silahları sadece ses bombasıdır. Biz, Çin Halk Cumhuriyeti’yle ilişkilerin her alanda geliştirilmesine asla karşı çıkmıyoruz.
Ancak bu durumda Uygurların haklarının ihlal edilmesine de asla göz yumulmamalıdır.
Kaynak : https://www.indyturk.com/node/746992/Prof.dr.Hesenli- Turk-dunyasından – dem-vuranlar- sadece-ses-bombası-atıyorlar (Mayis Alizade Raportaji)