Son Dakika
Prof.Dr. Ahmet Bican ERCİLASUN
Orhun Uygur Kağanlığı(745-840)’nın ikinci hükümdarı Bayan Çor (Moyun Çor) 747-759 yılları arasında 12 yıl kağanlık yapmış ve kendi adına üç yazıt/anıt diktirmiştir. Bayan Çor, diktirdiği anıtlar için bitig terimini kullanır: Bıŋ yıllık tümen künlük bitigimin belgümün anta yası taşka yaratıtdım. (Bin yıllık on bin günlük yazıtımı, belgemi orada yassı taşa yaptırttım.) (Şine Us D 9). Bayan Çor’un diktirdiği anıtlar sırasıyla Tes (750), Taryat (753) ve Şine Us (759) anıtlarıdır. Anıtlarda aşınmalar dolayısıyla okunamayan birçok yer vardır. Ancak aşınmış yerler bazen diğer anıtla tamamlanabilmektedir. Bu bakımdan Bayan Çor anıtlarının karşılaştırılarak incelenmesi gerekir. Öte yan dan tarihî bilgiler için Çin kaynaklarıyla da karşılaştırma yapılmalıdır.
Bu yazıda, anıtlarda bulunan Uygurların erken tarihiyle ilgili bölümler birbirleriyle ve Çin kaynaklarıyla karşılaştırılarak bazı sonuçlara ulaşılmaya çalışılacaktır.
Tes anıtında Uygurların en erken tarihiyle ilgili bölüm şöyledir1: K 1 … teŋri kılıntukda Uygur Kagan olurmış. Bök ulug kagan ermiş. K2 … olurmış. Anıŋ ili2 üç yüz yıl il tutmış. Ançıp bodunı barmış. K3 … mış. Buzuk başın akıza Uçuz Kölke atlıgın töke barmış. İlk kelime Klyaştornıy ve Berta tarafından öŋre okunmuştur (Berta 2010:228). Araştırıcıların birçoğu ise kelimeyi teŋri okumuşlardır; bu okuyuşun bağlama daha uygun olduğu muhakkaktır. Mert yayınında ikinci cümlenin sonunda ermiş kelimesi bulunmamaktadır (Mert 2009: 127-128). Ancak birçok yayında ermiş kelimesi vardır ve bu kelime bağlama aykırı değildir. Tes K 3’teki metnin sonu Taryat D 2’de de vardır: … akıza barmış. Uç(uz Kö)lke atlıgın töke barmış. Tes yazıtındaki metin daha eksiksiz olduğundan yorumlamak için onu seçtim. Metni yayımlayanlar, ince l ile yazılan kelimeyi ėl / el okumuşlardır. 232 Bayan Çor Bitiglerine Göre Uygurların Erken Tarihi Karjawbay ve Şinehüü tarafından ÇK, Klyaştornıy tarafından b(ü)kü okunan ikinci cümlenin ilk kelimesi Tekin tarafından bök olarak düzeltilmiştir. Tekin, DLT’de “aşık kemiğinin bir yüzündeki tümsek veya yükseklik”, Kırgızcada “tepe, yükseklik, yüksek yer” anlamlarında geçen bök sözüne dayanarak söz konusu düzeltmeyi yapmış ve kelimeye “yüce” anlamını vermiştir.(Tekin 2004: 315-316).
İkinci satırın sonundaki barmış sözü Mert yayınında yoktur (Mert 2009:127-128). Tekin, daha önce kıza okunan kelimeyi de akıza olarak düzeltmiştir (Tekin 2004: 316)3. Tekin, K 1’deki ikinci cümleyi “Yüce ve ulu kağanlarmış.”, K 3’te boz okb(a)şın (a)k(ı)za okuduğu ibareyi de “Boz Ok liderini hücum ettirip…” olarak çevirmiştir (Tekin 2004: 316-317).
Metni yayımlayan üç araştırmacının çevirileri şöyledir:
Berta: K 1 … Doğuda (kk. ileriye doğru) -yaratıldıktan sonra- uygur kağanları hüküm sürmüşler. Bök[ü] büyük kağan imiş.
K 2 … hüküm sürmüşler. Eli üç yüz yıl el olarak tutmuşlar. Sonra bodunu gitti.
K 3 … [uygur kağanı] Bozok (Buzok) başını Uçuz gölüne sevk edip (kk. akıtıp), atlısını [kaçakların ardına] dökmüş (Berta 2010: 232-233) 4.Mert: K 1 …. Gökyüzü yaratıldığında Uygur kağanı tahta oturmuş. (O) yüce ve ulu kağan [imiş]
K 2 … tahta oturmuş. Onun devleti üç yüz yıl yaşamış. Ondan sonra halkı…
K 3 … Boz-Ok liderine hücum ederek atlısıyla [onu] Uçuz Göl’e dökü vermiş (Mert 2009: 129).
Aydın: K 1 <…> yer (ve) gök yaratıldığında Uygur kağanı tahta oturmuş. (O) yüce (ve) büyük kağan imiş.
K 2 <…> tahta oturmuş. Onun yurdu, üç yüz yıl yurt tutmuş, sonra halkı gitti.
K 3 <…> Boz Ok(ların) liderini hücum ettirip (düşmanı) Uçuz Gölü’ne atlarıyla (birlikte) döküvermiş (Aydın 2011: 33-34).34
Aynı kelime hakkında Erdal’ın görüşü için bk. 5 No.lu dipnot. Berta’nın eseri 2004’te Szeged’de yayımlanmıştır ve Macarcadır. Macarcadan Türkçeye çeviri Emine Yılmaz’a aittir.
Metni yayımlayanlar ve Tekin K 3’teki ilk kelimeyi Boz Ok okuyup “Boz Ok” biçiminde anlamlandırmışlar, yani Boz Ok’u bir boy adı gibi düşünmüşlerdir. Baş kelimesine de “Bozokların lideri, başı” anlamını vermişlerdir. Saadettin Gömeç, Bozok adının çok sonra ortaya çıktığını söyleyerek buna itiraz
eder; ibareyi buzuk başı okuyarak “bozguncuların başı” biçiminde anlamlandırır (Gömeç 2011: 45). Gömeç itirazında haklıdır; 8. yüzyıla ait hiçbir kaynakta Bozok boy adı
geçmemektedir.
Türk Kağanlığı ile ilgili kitabımda Buzuk Baş’ın “bozuk veya buzlu tepe” anlamında bir dağ adı olması gerektiğini ileri sürmüştüm (Ercilasun 2016:223)
5. Bugün de aynı görüşteyim. Buzuk’tan sonra gelen başın kelimesindekiekleri de “iyelik + yükleme” olarak değil “yardımcı ses + vasıta hâli eki” olarak kabul ediyorum.
Benim çevirim şöyledir: K 1 … gök yaratıldığında Uygur kağanları tahta oturmuş. Yüce, ulu kağanlar imişler.
K 2 … tahta oturmuş. Onların devleti üç yüz yıl hüküm sürmüş. Böylece (onların) milleti refah içinde olmuş.
K 3 … -mış. (Ordusunu) Buzuk Dağı’ndan akıtarak (düşman) atlılarını Uçuz Göl’e dökmüş.
Köktürk ve ilk Uygur metinlerinde bugünkü gibi bütün kelimeleri içi ne alan bir çokluk eki yoktur. Dolayısıyla bu dönem metinleri aktarılırken bağlam gerektiriyorsa çokluk eki kullanarak aktarma yapmak gerekir. K 2’de devletlerinin 300 yıl sürdüğü belirtildiğine göre ilk satırdaki Uygur kagan tek kişi olamaz. Burada ilk 300 yıl içindeki kağanlar kastedilmektedir.
K 2 satırının sonundaki barmış, “gitmiş” demek olamaz. Çünkü git- fiili, “Nereye?” sorusuna cevap olacak bir tamlayıcı ister. Burada böyle bir tamlayıcı yoktur. Fiil için iki türlü metaforik anlam düşünülebilir: 1) yok olmuş, 2)müreffeh olmuş. Sonraki satırlarda Uygurların yok olmadığı anlaşıldığından ilk anlam düşünülemez. Bar- fiilinin “müreffeh olmak” anlamı ise ermek barmak ikilemesi içinde KT D 23, K 1 ve BK D 19, 29’da vardır.
Erdal da kelimeyi yer adı olarak düşünür. Ancak o, Tekin’in akıza çözümüne de -Xz- ekli fiillerin -A zarf-fiil ekini alamayacağı gerekçesiyle itiraz etmiş ve akıza yerine kaza oku
mayı tercih etmiştir. Ona göre kaz- “atı, uzaklaşamayacak şekilde bir yere tutturmak/bağlamak” demektir (Erdal 1991: 360). 234
Akız- fiili DLT’de yoktur ama, akız- gibi ettirgen çatılı olan akıt- fiili vardır ve “akın yaptırmak” anlamındadır: “Beg akınçı akıttı.”, “Bey, düşman üzerine bir birlik gönderdi.” (Ercilasun-Akkoyunlu 2014: 103). Dolayısıyla araştırmacıların “sevk etmiş, hücum ettirmiş” biçiminde verdikleri anlam doğrudur. Ben yukarıdaki aktarmamda “akıtarak” kelimesini özellikle kullandım. Çünkü akıt- fiili “akın ettirmek” anlamında bugün de kullanılabilir. Üstelik metinde ordu dağdan sevk edildiği için “akıtarak” aktarması daha uygun düşer. Benim aktarmamda itiraz edilecek nokta, vasıta hâli eki taşıyan bir kelimeyi çıkma hâliyle aktarmış olmamdır. Tabii ki “Buzuk Dağı ile” de diyebilirdim, ancak
“Buzuk Dağı’ndan” biçiminde aktarma hedef dilin selikasına daha uygundur. Aslında vasıta hâli ekinin bu işlevi Tunyukuk’ta tespit edilmiştir: “… bu yolun
yorısar yaramaçı tidim.”, “… bu yolla yürüsek uygun olmaz dedim,” (T 23); “ … ol yolun yorısar unç tidim.”, “… o yoldan yürümek mümkün dedim.” (T 24). Erdal da bu örneği verir ve ilgili bölümü İngilizceye “if we walk this way” diye çevirir (Erdal 2004: 378).
Tes K 1-2’den çıkan sonuç Uygurların erken tarihi için önemlidir. Uygur kağanları, teŋri kılıntukda “gök yaratıldığında” tahta oturduğuna göre bura da Uygurların başlangıç dönemi anlatılmaktadır. Tıpkı KT D 1’de “Yukarıda mavi gök, aşağıda kara yer yaratıldığında ikisi arasında insanoğlu yaratılmış. İnsanoğlunun üzerine atalarım Bumın Kağan, İstemi Kağan hükümdar olmuş.” denildiği gibi. Bayan Çor da dünya yaratıldığında kendi atalarının tahta oturduğunu söylüyor.
İkinci satıra göre ilk Uygur kağanları 300 yıl hüküm sürmüşler ve milletirefaha kavuşturmuşlar. Uygurların ilk dönemi olarak belirtilen bu 300 yıllık dönemin, Türk Kağanlığı’ndan (552’den) önceki dönem olduğu muhakkaktır. Klyaştornıy (1986: 162-163) ve Sertkaya da (1995: 309) aynı görüştedir.
Bu dönem, Çin kaynaklarında Gao-çı ve Tie-le (Tölis) olarak belirtilen boylar federasyonu dönemidir. Demek ki Bayan Çor’a göre federasyonu yönetenler
Uygur kağanlarıdır. Tes K 3’te bir olaydan bahsedilmektedir. Buzuk/Bozok ve başın kelimelerinin farklı okunup farklı anlamlandırılması yüzünden olayın ne olduğu tam
olarak anlaşılamamaktadır. Berta’ya göre Uygur kağanı, Bozok başını Uçuz Göl’e sevk etmiş, atlılarını da kaçakların ardına dökmüş. Mert’e göre Bozok liderine hücum ederek atlısıyla Bozok liderini Uçuz göle dökmüş. Aydın’a göre Bozokların liderini hücum ettirip düşmanı Uçuz Göl’e atlarıyla birlikte dökmüş. Ben Buzuk Baş’ı bir dağ tepesi olarak, -n ekini de vasıta hâli eki olarak düşündüğüm için olayı şöyle tasarladım: Bir Uygur başbuğu, ordusunu Buzuk Dağı’nın tepesinden aşırtıp akıtıyor ve düşman ordusunu Uçuz Göl’e döküyor.
Uygurların erken tarihinde bir Uygur başbuğunun kendisinden kat kat güçlü bir Köktürk ordusunu bozguna uğratması olayı vardır. Eski Tang Tarihi’nin Uygurlar bölümünde anlatılan olayı Liu Mau-Tsai’nin eserinden isimleri sadeleştirerek aktarıyorum. “Uygurlar, Sie-yen-to’nun kuzeyinde, Selenge kıyısında yaşıyorlardı. Su ve otlak arayarak oturdukları yeri değiştiriyorlardı. 50.000 seçkin askere sahiptiler ve nüfusları yaklaşık 100.000 kişiydi. Önce Te-kien Erkin hükümdarları oldu. Sonra öldü. Oğlunun adı Pusa idi. Birlikler onu bilge olarak gördüklerinden reis seçtiler. 627’de veya az sonra Pusa, Sie-yen-tolar ile Köktürklerin kuzey sınırına saldırdı. Köktürk hükümdarı İl Kağan, oğlu Yüku Şad’a,100.000 atlı ile onlara karşı savaşmasını emretti. Pusa 5.000 atlıya komuta ediyordu. Köktürkleri Ma-lie Dağı kenarında yenilgiye uğrattı. Sonra onları
kuzeye doğru, Altay Dağı’na kadar takip etti. Onlara saldırmaya devam etti ve onları ağır bir yenilgiye uğrattı. Onların adamlarını da esir aldı. O günden sonra Uygurlar çok güçlendi.” (Liu 2006: 468).
Yukarıda anlatılan olayda Uçuz Göl ve askerleri bu göle dökmekten söz edilmiyorsa da Uygur başbuğunun Köktürkleri ağır bir yenilgiye uğratması, Tes yazıtındaki anlatımla örtüşmektedir. Çin kaynağındaki iki ayrıntı, örtüşmeyi desteklemektedir. Birincisi bozgunun dağlarda olmasıdır. Ma-lie Dağı ve Altaylar. Tes yazıtındaki Buzuk Baş, Ma-lie Dağı veya Altayların herhangi bir bölümü olabilir. İkinci nokta, bu olaydan sonra Uygurların çok güçlenmiş olmasıdır. Üstelik bu olayın akabinde Uygurlar, Sie-yen-to’larla birlikte Gobi’nin kuzeyindeki bozkırlara hâkim olmuşlar, Köktürklerin yerini almışlardır. Kısa bir yazıtta, ancak önemli olayların yer alması tabiidir. Pusa’nın 5.000 atlı ile 100.000 kişilik bir Köktürk ordusunu yenmesi ve bunun üzerineUygurların çok güçlenmiş olması önemli bir olaydır ve bence bu kısa yazıtta anılmaya değer bulunmuştur.
Eski Tang Tarihi’nin Uygurlar bölümünde Uygurlarla ilgili çok önemli bir olay daha anlatılmaktadır.
Bunu da sadeleştirerek aktaralım.
Uygurlar, Köktürklerin itaati altına girmişlerdi. Artık onlara Te-le deniliyordu. Köktürkler devleti kurduklarından beri doğuda ve batıdaki işgal savaşlarında ve kuzeydeki yabani bölgeye hâkim olmak için onlardan yararlanıyorlardı. Sui hanedanı hükümdarlarından Kay-huang’ın son yıllarında bir Çin prensi Köktürklere saldırdı ve Tardu Kağan’ı ezici bir yenilgiye uğrattı. Bunun üzerine Te-le’ler dağıldı. 605 yılında Batı Köktürklerden Çulo Kağan, Te-le’lerin birliklerine saldırdı ve onların çok sayıda malını ele geçirdi. Ayrıca Sie-yen-to’lara güvenmiyor, onların ayaklanacağından korkuyordu. Sonundaonların birkaç yüz reisini topladı ve hepsini öldürdü. Bunun üzerine Te-le’ler ayaklandı. Ancak o zaman Te-le’ler, Buguları, Tongraları, Uygurları, Bayırkuları ve Fu-lo-bu’ları birleştirdiler; (reisleri) ise erkin unvanını taşıyordu. Daha
sonra kendilerini Uygur olarak adlandırdılar (Liu 2006: 467). Çeşitli Çin kaynaklardaki kayıtlara dayanan olaylarını şöyle özetlemiştir:
Burada anahtar kavram Tabgaçka bazlanmış “Çin’e tabi olmuş”tur. Uygurlar, Sie-yen-to’lar ve daha birçok boyun 627’de Köktürklere isyan etmesinden sonra bilindiği gibi son Köktürk Hükümdarı İl Kağan da 630’da Çin tarafından tutsak edilmiş ve Türk Kağanlığı’nın ilk dönemi sona ermişti. 627’den itibaren bozkır bölgesini Çin’e tabi olarak Sie-yen-to’lar ve Uygurlar yönetmişlerdir. 627-646 arasında Sie-yen-to’lar, 646-684 arasında Uygurlar diğer boylara hâkimdir. İşte Tes ve Taryat’ta anlatılan da bu dönemdir. Bayan Çor’un, Sie-yen-to ve Uygur Dönemlerini bir bütün olarak düşündüğü anlaşılmaktadır. Aslında ikisi de Tölis (Tie-le) boyu idi ve dönemin bütün olarak düşünülmesinde yanlışlık yoktur. 646’ya kadar Uygurlar, Sieyen-to’lar üzerinden Çin’e bağımlı (bazlanmış) idiler ama bu gevşek bir bağımlılıktı. Bozkırdaki diğer boyların hâkimleri onlardı. Sie-yen-to ve Uygur hâkimiyetinin Çin’e bağımlı olarak sürdüğü 627-684 yılları arası bugünkü takvim hesaplamasıyla 57 yıldır. İkinci dönem Türklerin Bayan Çor Bitiglerine Göre Uygurların Erken Tarihi Ötüken’i geri alıp Uygurlara hâkim olduğu tarih tartışmalıdır. Birçok tarihçi bu tarihi 687 olarak kabul eder. O takdirde 60 yıl söz konusudur. Anlaşıldığına göre Bayan Çor bu dönemi, o zamanın takvim hesaplamasına göre 70 veya 80
yıl kabul etmektedir. Tes ve Taryat anıtlarının bu satırlarından öğrendiğimiz bir şey de 627’den sonra Uygurların bir süre Keŋkeres’te kaldıklarıdır. Köl Tigin bengü taşının doğu yüzünün 39 ve 40. satırlarında Köktürklerin Demirkapı Seferi’nden bahsedilirken Kara Türgişlerin isyan ettikleri ve Keŋeres’e doğru gittikleri, Köl
Tigin’in de oraya gidip isyanı bastırdığı anlatılır. Bu durumda Keŋeres/Keŋkeres’in Sır Derya kıyılarında olduğu anlaşılıyor. Demek ki 627’de Köktürk ordusunu Altaylara kadar kovalayıp onları yendikten sonra Pusa ve yönettiği Uygurlar Keŋkeres’e kadar uzanmışlar.Tes anıtında sayılan altı boy da Uygurların erken tarihi için önemlidir. Bir kere Çin kaynaklarında asıllarından çok uzaklaşmış biçimlerde geçen boyların Türkçe asıllarının ne olduğunu öğreniyoruz. Oguz zaten bilinen bir addır. Yatız
ise bengü taşlarda Ediz olarak geçer (KT K 5-6). 961 tarihli Tang Sülalesi Önemli Dokümanlar ve 976-983 tarihli Taiping Devri Evrensel Coğrafyası adlı Çin kaynaklarına göre Orhun Uygurlarının ilk hükümdarı Kutlug Bilge Köl Kagan (744-747) kendisini dokuz boyun kağanı olarak ilan etmiştir. Bu boylar şunlardır: 1) Uygur, 2) Bugu, 3) Kun, 4) Bayırku, 5) Toŋra, 6) İzgil, 7) Çi-bi / Çi-bi-yu, 8) A-bu-si / A-jie-si, 9) Gu-lun Wugu-kong / Gu-lun Wu-gu-si. Aynı kaynaklara göre dokuz boydan ilk yedisi Tang Hanedanlığı’nın kuruluşunun başlangıcından (618’den) beri tarih kayıtlarında geçmektedir. Diğer ikisi ise Tian-bao saltanat devrinin başlamasından sonra (742’den sonra) eklenmiştir (Ekrem 2015: 192-193).
Çin kaynaklarında ayrıca dokuz alt boyun (uruğun) da adları verilmektedir. 945 tarihli Eski Tang Tarihi’nde verilen uruklar şunlardır: 1) Yaglakar, 2) Uturkar / Uturgur, 3) Kürebir / Küremür, 4) Bakasıkır, 5) Awirçag / Ewüçek, 6) Kar-sar / Kasar, 7) Huguzu, 8) Yabutkar / Yebütker / Yagmurkar, 9) Ayavıre/ Ayabıre (Ekrem 2015: 191).
Taryat D 2’de geçen altı boyu hatırlayalım: Kadır, Kasar, Ebdi, Bersil,Yatız, Oguz. Bunlardan Kasar, Eski Tang Tarihi’ndeki altıncı uruk ile eşleşmektedir.
Bana göre Oguz da yedinci uruk (Huguzu) ile eşleşmektedir. Öyleyse diğer dört uruğu da Eski Tang Tarihi’ndeki dokuz uruk arasında aramalıyız. Ben Kadır’ın Bakasıkır ile, Ebdi’nin Yebütker ile eşleşebileceğini düşünüyorum. Aslında Çin kaynaklarında soy, sülale, kavim kavramları karışık olarak
kullanılmaktadır (Ekrem 2015: 195). Ancak araştırıcılar kaynaklardaki ipuçlarından yararlanarak boy ve urukları birbirlerinden ayırmışlardır. Hangi uruğun hangi boya ait olduğunu belirlemeye çalışan araştırmalar da vardır. Özellikle 925 tarihli Staël-Holstein yazmasında görülen boy-uruk ilişkisiyle ilgili ipuçlarından yararlanan birçok araştırıcı bu teşebbüste bulunmuştur. Ekrem, Haşimoto Masukiçi ile Katayama Akio’nun listesini verir (2015: 217-218):
Uygur (uruğu: Yaglakar), Bugu (uruğu: Uturkar), Kun (uruğu: Kürebir), Bayırku (uruğu: Bakasıkır), Toŋra (uruğu: Awirçag), İzgil (uruğu: Kasar), Çibi (uruğu: Huguzu), A-busi (uruğu: Yabutkar), Gu-lun Wu-gu-kong (uruğu: Ayavıre). Çulo Kağan’ın zulmü üzerine daha 605 yılında Uygur boyunun önderliğinde birlik kuran ve topluca Uygur adını alan beş boy (Bugu, Toŋra, Uygur, Bayırku, Fu-luo), daha sonraki Çin kaynaklarında geçen 7+2=9 boyun başlangıcını oluşturmaktadır. Anlaşıldığına göre Dokuz Oğuz birliği, 605 yılı civarında beş boy olarak ortaya çıkmış, en geç Tang hanedanının başlangıcında (618’de) yedi boya ulaşmıştır. Çin kaynakları, Kutlug Bilge Köl Kagan’ın ilk yıllarında (744-745) sayının dokuza yükseldiğini belirtmektedirler. Oysa Tokuz Oguz adlandırması 732 tarihli Köl Tigin ve 735 tarihli Bilge Kağan Anıtlarında da geçer. Buna göre Çin kaynaklarında ifade edilen, boy sayısının yediden dokuza Kutlug Bilge Köl Kagan (744-747) zamanında çıktığı bilgisine şüpheyle yaklaşabiliriz. Uygurlar muhtemelen daha önceki bir tarihte “Dokuz Oğuz” (dokuz boy) hâline gelmişlerdi. Aslında Dokuz Oğuzlarla yapılan savaş dolayısıyla bu boylardan bazılarının adları da KT K 3-7‘de geçer: İzgil, Ediz, Toŋra. Sonuncusu Tunyukuk’ta, Dokuz Oğuzların Kıtanlara gönderdiği elçinin adı olarak da kayıtlıdır: Toŋra Sem. Bunun Toŋra boyundan bir kişi olduğu muhakkaktır. Bayırku adı da KT 35-36’da Köl Tigin’in bindiği atlardan birinin sahibi olarak geçmektedir: “Bayırkunuŋ ak adgır”, “Bayırku’nun ak aygırı”. Taryat K 2-3’te Toŋra, Taryat K 4 ve 6’da Bayırku adları da geçmektedir. Taryat’ın kuzey satırları Bayan Çor dönemini, 750’den sonrasını anlatmaktadır. Bu satırlarda Toŋra ve Bayırku, kağana bağlı boylar olarak sayılmaktadır. K 4’te bayırku boyu Tokuz Bayırku olarak geçmektedir; o tarihlerde bu boy dokuz uruğa sahip olmalıdır. Köktürk ve Uygur Anıtlarında adları geçen boy ve urukların hepsini bir arada görmek iyi olacaktır: Kadır, Kasar, Ebdi, Bersil, Yatız / Ediz, Oguz, Tongra, Bayırku, İzgil. Bunlardan Bayırku, Toŋra, İzgil’in dokuz boydan üçü olduğu anlaşılmaktadır. Kadır, Kasar, Ebdi, Bersil, Yatız / Ediz, Oguz ise alt bölümler, yani dokuz boydan birine bağlı uruklardır. Bunlara Suci yazıtında geçen Yaglakar uruk
240 Bayan Çor Bitiglerine Göre Uygurların Erken Tarihi adını da ekleyebiliriz. Tokuz Oguz, Sekiz Oguz gibi birleşikler içinde “boylar” anlamında kullanılan oguz kelimesi yanında doğrudan doğruya bir uruk adı olarak kullanılan Oguz etnoniminin mevcut olduğu da tahmin edilebilir. Bayan Çor anıtlarının diğer satırlarında daha fazla bilinen dönemler yer almıştır.
Kaynaklar
BENZER HABERLER