Çin’in ortaya attığı ” Bir Kuşak- Bir Yol” projesi elbette büyük bir projedir. İhracat rakamlarına göre dünyanın en büyük satıcısı durumundaki Çin, proje üzerinden yolları, limanları, depolama vb. tesisleri kurmakta ve sahiplenmektedir. Kuşak-Yol’un gündeme gelmesinden 15 yıl önce Kırgızistan’dan Avrupa’ya AB projesi, “Yeni İpek Yolu” adıyla TRACECA örgütü bünyesinde yeterli yollar ve tesisler yapılmış olup halen işlemektedir. Buradan Çin malları da taşınmaktadır. Ancak bu tesislerin sahibi AB ile güzergâhtaki ülkeler olup merkezi Bakü’dür. TRACECA kapsamındaki ticaretten her ülke istifade etmekte, kararlar ortak alınmaktadır. Kuşak-Yol’da ise Çin fonlarıyla yapılan tesisler aracılığıyla hedef ülkelerde koloniler oluşturulmakta, Batı Bölgesi olarak adlandırılan Türkistan’da ve diğer ülkelerde istila stratejileri doğrultusunda yatırımlar yapılmaktadır.
Çin sahipliği altında Orta Koridor’un güçlenmesiyle Çin malları Avrupa’ya daha ucuza gidecektir. Yani Türkiye’deki ileri görüşlülerin önerileri ve ihanet politikaları sonucu Avrupa pazarımızı Çin’e veriyoruz. Arkasından Kuşak-Yol’da yer aldık diye sevinç konferanslarında nutuk atıyoruz!
Afrikalılar genellikle “.. ama eski sömrügeciler gibi değiller” türünden cevaplar verirler. İşin doğrusu Fransa, İngiltere, Hollanda, Belçika gibi asırlarca kan emen sömürgeciler halkın refahına yönelik mesela hastane, okul, alt yapı tesisleri yapmadılar. Salgın hastalıklarda en basit aşı için vaftiz şartı getirdiler. Çin ise bu gibi tesisleri görünüşte bedavadan kuruyor. Mesela bin Çinliyi o ülke vatandaşı yapıyor, ülkenin atıl madenlerinin, petrolünün sadece işletme imtiyazını değil, sahipliğini alıyor. Afrika’da da hızla Çinlileşme yaşanırken, kaynakların Çin’e hortumlanmasının sosyo-ekonomik altyapısı önemli ölçüde kurulmuştur.
Türk Cumhuriyetlerinde Çin İstilasına Karşı Sessizlik Korkunçtur !
Afrika’da dahi halk ve muhalefet nezdinde ülkelerindeki Çin işgaline karşı gür sesler çıkarken Türk cumhuriyetlerinde hatta Türkiye’deki sessizlik korkunçtur. Mesela Pakistan, Tacikistan veya Kırgızistan gibi ülkeler ekonomiden istihbarata fiilen Çin kontrolüne girmişlerdir. Çin sınırından uzaklaştıkça etki azalmaktadır. Batı yaptırımlarına muhatap İran’da işsizlik diz boyu iken her sektörde Çinli işçilerin görülmesine karşı isyanlar başlamıştır.
Türkiye’de nice tesisler kapanıp milyonlar işsiz kalırken piyasayı Çin mallarının istila etmesinin ekonomik gerekçeleri açıklanmalıdır. Mesela Tacikistan’da daha önce böyle bir sanayi yoktu. Halbuki ülkemizde yarım asır öncesinin birçok başarılı sektörü yok olmuştur, yerini Çin’in kalitesiz ürünleri almıştır. 2023 itibariyle dış ticaret dengesi yaklaşık 40 milyara olup, 4 milyar dolar ülkemiz aleyhinedir. Bu rakamlara Türkiye’de tekstil dahil her alanda fabrikalarını kurup Çinli işçiler çalıştıran ürünlerini Türkiye’de satan, kârı Çin’e transfer eden şirketlerinki dahil değildir.
Kuşak-Yol’un ülkeler için kıymetli olduğu iddiaları ,Çin propagandasıdır
Çin’in “Bir Kuşak-Bir Yol”’un diğer ülkeler için kıymetli olduğu iddiaları , tamamen Çin propagandasının ürünüdür. Bu propaganda sürecinden iş dünyasından yöneticilere, medyadan akademiye fazlasıyla sebeplenen, beslenen kesimler bulunmaktadır. Bu felaketi daha da derinleşmeden önlemek, gerekli uyarıları yapmak, herkesin ulaşabildiği rakamlara ve gerçeklere karşı perdeleri kaldırmak öncelikle akademinin ve medyanın görevidir.
Çin’e Teslim Olmak Vebadan kaçıp Ateşe Atlamaktır
Batılı ülkelerin ülkemiz ekonomisini, güvenliğini, inanç ve ibadetini hedef alan saldırı ve kumpaslarına karşı Çin’e teslim olmak vebadan kaçıp ateşe atlamaktır. Bu anlamda Kuşak-Yol’un kazan-kazan veya barış yolu olduğu söylemleri de sadece Çin istila propagandasıdır. Çünkü diğerleri sadece kaybetmektedir, ülkelerinin geleceği ipotekten öteye satılmaktadır.
Çin’in Doğu Türkistan’daki Soykırım ve Tahribat Gazze’der Daha Vahimdir!
Kuşak-Yol’un karadan hareket merkezi durumundaki Doğu Türkistan’daki soykırım ve tahribat, Gazze’dekinden çok daha vahimdir. ABD veya batılıların Uygur soykırımını istismar etmeleri, böyle bir zulme sessiz kalmayı meşru kılmaz. İlişkilerdeki ekonomik tablo Türkiye aleyhine olmasa, hatta rakamlar ülkemiz lehine olsa dahi ortada bir soykırım varsa, bu ülke ile ilişkileri kesmek, insani ve İslamî olduğu kadar her devletin uluslararası hukuk görevidir. Aynen Gazze’de soykırmcı İsrail’e karşı uygulanması gereken, fakat duyulmak istenmeyen ekonomik yaptırımlar gibi. Muhtemel yaptırımların ekonomik faturası olabilir. Ortada katliam, tecavüz, zulüm varsa ekonomik maliyetten bahsetmek yanlışın ötesinde çirkindir, ayıptır, günahtır.
Türkiye’deki Uygurların Tutuklanmadan Atılmadan Ziyaret Etmelerini Sağlayalım
Doğu Türkistan’daki soykırımın kesin olmadığı dillendirilebilir. Yaklaşık 40 milyon Müslüman Türkün yaşadığı bölge halkının ülkemizde yüzbinlerce akrabası yaşamakta, ailesinden 2017’den beri haber alamayan binlerce acılı öğrenci bulunmaktadır. Öncelikle bunların, tutuklananarak kamplara düşmeden akrabalarını ziyaret etmelerini sağlayalım.
Türkiye ve Çin’in ortak mutabakatıyla garanti altına alınarak hür akademisyenler, gazeteciler, Turfan’dan Aksu’ya, Hoten’den Kaşgar’a, Başbalık’tan Urumçi’ye köyleri kasabaları, “Yeniden Eğitim Merkezi/ Birimi” adlı işkencehaneleri/tecavüzhaneleri gezsinler, görsünler, anlatsınlar. Halbuki Uygurların on yıldır aileleri ile telefon ile görüşmeleri dahi yasak ve imkansız. Bir şekilde ülkesine, Doğu Türkistan’a gidenden haber alınamıyor, kamplarda yok oluyor.
Bizler İse Orta Kuşak Masallarıyla Uyuyoruz ve Uyutuluyoruz!
Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya Kimdir ?