Çınar mısın, badem mi, ya da ceviz mi?
Ya İparhan’ın özlediği, vatan kokan iğde mi?
Seni benliğinden koparan, şu tanınmaz hale getiren, işgalci Çin değil mi?
Ah! budansan da, kesilip solsan da, Çin işkencesinde şeklin değişse de, hâlâ yıkılmamış benliğim!
Yeniden yeşereceğin günlerin gelecek önünde.
İşte bak! toprağın altında kefensiz yatan, köklerine sarılıp güç vermekte olan,
Milyonlarca şehidin ve mücahidin var.
Onlardan sana hatıra, İslam’la özdeşleşmiş dalındaki cübbe, tependeki kök börkü,
bunları düşürmemek için nice başlar kesilmemiş miydi?
Çünkü onlar kültürel sembolümüz ve varlığımızdı.
Ey benliğim! Üzüntüden kahrolduğunu biliyorum.
“Hani nerede sevdalı Şirinlerim,
Aşk için dağları delen Ferhatlarım,
Gölgemdeki kesintisiz Meşrepler, nağmeler, nerede şimdi?
Yeşeren dallarım, zümrüt yapraklarım, bağlarım, bahçelerim viran şimdi.
Neden dört mevsim ayaz? baharım nerede?
Nerede, ıtır kokulu güllerim, sümbüllerim, nerde?
Hanı seherlerde şakıyan bülbüllerim?
Etrafımda uçuşan kuşlarım?
Yeri, göğü inleten beş vakit ezanlarım
sesine hasret kaldı minarelerim.
Nerede şimdi o davudi sesli Kur’an hafızlarım?
Leylalarım perişan,
Mecnunlarım meçhul.
Her yer zemheri ayaz,
Nerede, niçin gelmez özlediğimiz yaz.
Gülhanlarım sönük, tıpkı dallarım gibi,
Kesildi mi visal ümidi?!”
Diye feryat edişini duyuyorum.
Üzülme!
Binlerce yerden eğseler de, budasalar da hala yıkılmadın ya!!!
İnanıyorum bir gün mutlaka tekrar yine yeşereceksin,
Feryadımı duymadı dostlarım, ellerimden tutmadı deme sakın…
Sana ben, evet ben bülbüllerini ve kuşlarını geri getireceğim.
Geri getireceğim kan güllerini, sümbüllerini ve bütün baharlarını.
Dilleri lal olmuş Leylalarını, meçhule giden Mecnunlarını uyandırıp geleceğim.
Ben sana ezanlarını, gülhanlarını, Ferhatlarını, meşrep ve bütün Ozanlarını geri getireceğim.
Yegane düşüncem sensin, teşekküre, alkışa, makama hiçbir şeye ihtiyacım yok.
Köklerine verilecek bir damla su,
Dallarını süsleyecek tek bir yaprak,
kar kışta üstünü örtecek bir avuç toprak olmaktan başka hayatta hiç bir gayem yok.
Namazlarımda, seccademi ıslatan dualarımda,
En büyük isteğim, en büyük arzum, Senin cennet kokan toprağına toprak olmaktır.
Asla unuttu sanma! Biraz daha bak uzaklara! Az daha bekle.
Sadece ben değilim, binlerce sevdalın, sana hasret, minnetsiz mücahitlerin, sayısız isimsiz kahramanların var.
Bekle! Az daha bekle!
Ey ömrümü uğruna feda ettiğim benliğim!
Kuşlarını ben, evet ben geri getireceğim.
Kaynak : QHA