Çin hükümetinin Uygur bölgesine uyguladığı baskının önemli bir yönü, yıllardır sözde “İslam’ın Çinleştirilmesi” olmuştur ve yakın zamanda ABD Savunma İstihbarat Teşkilatı’nda siyasi analist olan Arun Anand, bu eylemin gerçekten de tipik bir eylem olduğunu söyledi. katliam.
ABD.Savunma İstihbarat Teşkilatı Siyasi Analisti ve Çin uzmanı Annad Aron’un Primer Post gazetesinde 20 Aralık’ta yayımlanan makalesinde Çin işgal yönetiminin Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurlar başta diğer Müslüman Türk halklarına yönelik baskı ve zulüm uygulamaları ile etnik soykırım suçlarını ayrıntılı biçimde ortaya koyarak şunları yazdı : ” Müslüman Uygurlar bugün Çin’in işgalindeki ana vatanlarında 20. yüzyılın ilk yarısında 1933’te “Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti^ve 1944’te Doğu Türkistan Cumhuriyeti adı ile 2 kez devlet kurmuşlardır. Bu her iki devletin kurucularının arasında önemli dini adamları yer almaktadır. Bu da Uygurların İslam’la olan bağlarını ne kadar derin olduğunu göstermektedir. Ancak bu devletin ikincisi olan Gulca merkezli Doğu Türkistan Cumhuriyeti Çin Halk Cumhuriyetince 1949’da bölgeyi işgal etmesinden sonra ortadan kaldırılmıştır. Çin yönetiminin ÇKP’ye bağlı olarak kurduğu ” Çin İslam Cemiyeti” Çin Komünist Partisi’nin istekleri doğrultusunda ve onun güdümünde Çin yönetiminin İslam’ın kontrol altına alınmasında rol oynamaktadır. 1966’de başlayan “Kültür Devrimi”nde İslam başlangıçta genel bir “imha” ile karşı karşıya kalmış, Camiler ve diğer islamı ibadet ve eğitim mekanları yıktırılmış ve bazıları ise domuz ahırına dönüştürülmüştür.
Mao’nun ölümünden sonra iktidara gelen ÇKP kadroları 1980’li yıllara gelindiğinde bu işlerin “yanlış” olduğu öne sürülerek bu konuda kısmi bir serbestliğin kapısı açılmıştır. Ancak 2001’deki “11 Eylül Olayı” ve 2009’daki “5 Temmuz Urumçi Katliamı”nın ardından Çin hükümetinin İslam’a yönelik kısıtlamalar ve engellemeleri bir kez daha sıkı şekilde uygulanmaya başlanmıştır. 2014 yılında Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, yaptığı bir açıklama ile “Halkını teröre karşı savaş” çağrısında bulundu ve terörizm ile İslam arasında bağlantı kurdu. Bu yeni baskı ve zulüm uygulamaları 28 Temmuz 2014’teki “Yarkent katliamına” yansıdı.
ÇKP İşgal yönetimi O tarihten bu yana “İslam’ın Çinlileştirilmesi” adı altında dil, kültür ve dini inançların yok edilmesine yönelik sıkı ve yaygın baskı girişimleri devam ediyor. Bu süreçte Uygurlar etnik, dini ve kültürel kimliği de toptan dönüştürülmesi ve temizlenme tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. . Milyonlarca Uygur, İslam dinine bağlılıkları nedeniyle 2016’dan bu yana Toplama kamplarında ve hapishanelerde tutuluyor. Her ne kadar Çin hükümeti bu baskıyı “terörizmle ve dini aşırılıkla mücadele” adı altında sürdürse de, ABD’nin başını çektiği Batılı ülkeler, bu baskıyı temel niteliği itibarıyla “İnsanlığa Karşı İşlenmiş bir Suç ve etnik soykırım” olarak ilan etti. Birleşmiş Milletler (BM) de 31.08.2022’de benzer bir rapor yayınlayarak Çin’i kınamıştır.” şeklinde yazdı.