Son Dakika
Adem ÖZKÖSE
Alihan Töre Saguni 21 Mart 1885’te Türkistan’ın beşiği olarak bilinen bugünkü Kırgızistan’ın Tokmak şehrinde âlim bir babanın evladı olarak dünyaya geldi. İlk Müslüman Türk devleti olan Karahanlıların da başkenti olan Tokmak şehri bütün dünyada geçmişte kullanılan “Balasagun” ismiyle ün kazanmıştır. Aslen Özbekistan’ın Andican şehrinden olan Alihan Töre’nin ailesi Özbekistan’dan Kırgızistan’a göçmüştür. Töre İlk eğitimini tıpkı babası gibi bir âlim olan ve Muhammed Hoca olarak tanınan dedesinden aldı. Baba Şakirhan Töre oğlunun eğitimini o kadar önemsiyordur ki Alihan Töre’yi aldığı ilk eğitimin ardından 13 yaşında abisiyle birlikte Mekke’ye gönderir. 17 yaşına kadar Mekke ve Medine’de İslami ilimlerin çeşitli alanlarında eğitim gören Alihan Töre, Mekke’de ayrıca Osmanlı askerlerinden askeri ve siyasi eğitim de alır. Alihan Töre’nin ilim yolculuğu Mekke’den sonra bu sefer de Buhara’nın ünlü medreselerinde devam etti. Eğitimini tamamlayıp icazetini aldıktan sonra Türkistan topraklarını gezmeye başladı. Batı Türkistan’ın Rus işgali, Doğu Türkistan’ın ise Çin işgali altında olması Alihan Töre’nin içindeki bağımsızlık ateşini alevlendirir. Yüzyıllarca hür yaşamış Müslüman Türk boylarının işgalci kâfirlerin boyunduruğu altında yaşamasını kabullenemeyen Alihan Töre, doğduğu şehir olan Tokmok ve çevresindeki camilerde halka verdiği vaazlarla Müslümanları bilinçlendirmeye çalıştı. Çok yönlü bir âlim olan Alihan Töre o dönemler ayrıca Tataristan’ın başkenti Kazan’da Müslümanlar tarafından çıkarılan “Şura-yı İslam” dergisinin Tokmak şehri muhabirliğini yapıyor, bu dergide yazılar yazıyordu.
Batı Türkistan’da Rus işgaline ve komünistlerin yaymaya çalıştıkları dinsizlik akımına karşı mücadele eden Alihan Töre belli bir zaman sonra Rus istihbaratının aradığı isimler arasına girdi. İlk olarak 1922’de Bolşeviklerin Bişkek’teki yeraltı hapishanelerine götürülüp 9 ay cezaevinde tutulan Alihan Töre, bu dönemde 6 kez tutuklanıp hapse atıldı. Haksızlığa, adaletsizliğe ve İslam düşmanlığına asla tahammül göstermeyen ve her ne olursa olsun inandığını söylemekten geri durmayan bir ahlaka sahip olan Alihan Töre, en sonunda Türkistan’da İslam merkezli siyasi faaliyetlerde bulunmak, Panislamist fikirleri yaymak suçlamasıyla 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Hapishaneden firar ve Doğu Türkistan’a hicret
Cezasını çekmek için Sibirya’ya gönderileceğini öğrenen Töre, hapishaneden firar edip maceralı bir yolculuğun ardından 1931’de Batı Türkistan’dan kaçak bir şekilde Doğu Türkistan’ın Gulca şehrine geçti. Gulcalılar tanınırlığı Doğu Türkistan’a kadar uzanan Alihan Töre’nin gelişini ziyafetler vererek büyük bir sevinçle karşıladılar. Vaazlarında bir taraftan Kur’an’dan, hadislerden, sahabe ve âlimlerin sözlerinden, İslam tarihinden örnekler veren Alihan Töre diğer taraftan da Türkistanlı Müslümanların sosyal ve siyasal meselelerine değiniyordu. Kısa süre içinde halkın genelinin sevgisini kazanan Alihan Töre, Doğu Türkistan’daki işgalciler tarafından burada da rahat bırakılmadı.
İlk olarak 1932 yılında Doğu Türkistan’ın güney bölgelerinde Uygur mücahidler tarafından sürdürülen isyana destek verdiği, isyanın önderlerinden Hoca Niyaz Hacı’nın Gulca’daki irtibat kurduğu isimlerden biri olduğu iddiasıyla Çinli askerler tarafından yakın dostu Abdussetar Mahdum ile birlikte tutuklandı. 2 ay cezaevinde kalıp ağır işkencelere maruz kaldıktan sonra özgürlüğüne kavuştu. Fakat Alihan Töre İslam davası ve Doğu Türkistan halkının bağımsızlığı için mücadele etme konusunda geri adım atmayacak bunun bedelini de tekrar zindana girerek ödeyecekti. 1937’de hakkında yeniden tutuklama kararı çıkarılan Alihan Töre aylarca kimi zaman ormanlık alanlarda ve tarlalarda, kimi zaman da dağ köylerinde Müslüman köylüler tarafından saklandı. En sonunda Kuçar şehri yakınlarındaki bir dağda işgalci askerler tarafından yakalanan Alihan Töre, korkunç zulümlerin yaşandığı Aksu şehrindeki Çin zindanlarına atıldı. Burada 4 yıla yakın hapiste kalan Alihan Töre hapishanede çok zor şartlar altında hayatta kalmayı başardı. Alihan Töre ilk cezaevine girdiğinde Aksu’daki cezaevinde 2500 mahkûm varken 4 yıl içinde 2500 mahkûmdan sadece 800’ü hayatta kalabilmiş, mahkûmların çoğunluğu ağır işkenceler ve açlık nedeniyle can vermiştir.
Doğu Türkistan Cumhuriyeti
Alihan Töre 56 yaşına yeni girmişken 22 Nisan 1941’de hapisten çıktı. Hapisten çıkar çıkmaz Gulca’daki Beytullah Camii’nde vaazlarına devam eden Töre burada verdiği vaazlarla halkı şuurlandırıp bağımsızlık mücadelesine hazırladı. Bu hazırlık sürecinin ardından 4 Nisan 1944’de Alihan Töre ve 10 yakın arkadaşı tarafından Gulca şehrinde “Azatlık Cemiyeti” kuruldu. Daha çok gizli bir şekilde faaliyet gösteren cemiyet Doğu Türkistan’da İslami esaslara dayanan bir halk devrimi gerçekleştirmeyi, işgal altındaki toprakları özgürleştirmeyi amaçlıyordu. 7 Kasım 1994’de Gulca şehrinde Çinli işgalcilere karşı ilk kurşun sıkılır ve böylece bağımsızlık için cihad ilan edilir. Aynı gün İli’de valilik binası ele geçirilir ve silahlı halk isyanı Doğu Türkistan’ın kuzey şehirlerinde dalga dalga yayılır.
12 Kasım 1944’de Alihan Töre Şaguni İli şehrinde Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin ilk lideri olarak seçilirken, aynı toplantıda 17 kişilik geçici hükümet yayınlanan bir bildiriyle halka tanıtılır. Hem Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ne bağlı askerlerin düzenledikleri askeri operasyonlar hem de halkın bağımsızlık mücadelesine verdiği destekle kuzeydeki şehirler tek tek Çinlilerden alınmaya başlandı. Bu arada Çin’e karşı Altay dağlarında mücadele eden Kazak Müslümanların efsanevi önderlerinden Osman Batur da Alihan Töre’ye biat edip Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin saflarına katıldı.
“1945 yılının Nisan ayı sonlarında Altaylı Osman Batur’un silah arkadaşlarından Şemsi ve Latif de Gulca şehrine gelerek babamıza Osman Batur adına bağlılıklarını bildirirler. Şemsi Batur, Osman Batur’un müracaatını yüksek sesle okuyup ilan ettiğinde salonda herkes ‘Allahuekber’ diye bağırır. Başta babamız (Alihan Töre) olmak üzere herkes bu elçilerle el sıkışır, kucaklaşır ve vatanın özgürlüğü için tek vücut, tek can olacaklarına söz verip kaynaşır. O günden başlayarak hep birlikte Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti bayrağı altında toplanılır. Bu vesileyle Osman Batur, Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin üyesi ve Altay vilayetinin de yasal valisi olur. Bundan sonra elçiler babamın yanında hürmet ve izzet görerek iki aydan fazla kaldılar. Bütün maksatlar üzerine konuştular ve her iki taraf da İslam’a dayalı bir ittifakla birleştiler. Allah’ın huzurunda ‘Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ni koruyacağız, Uranımız (Önderimiz) Muhammed’dir’ diye söz vererek, memleketleri Altay’a armağanlarla geri döndüler.” (1)
Alihan Töre bir taraftan halk devrimini kuzey şehirlerinden güneye doğru yaymak için uğraşırken diğer taraftan da çok ince bir diplomasiyle devleti yönetmeye çalışıyordu. Çinliler ve Ruslar ise Alihan Töre üzerinde baskı kurup ona boyun eğdirmek için uğraşıyorlardı. İşgalciler ilk olarak Doğu Türkistanlılar arasında ırk üzerinden fitne çıkarmaya kalktılar. “Kazaklara, Kırgızlara, Uygurlara Alihan Töre Doğu Türkistan’ın dışından gelen bir Özbek’tir. Nasıl olur da bir Özbek’in arkasından gidersiniz.” diyerek İslam ve hürriyet sancağı altında toplanan insanların saflarını bozmak istediler. Bu konuda biraz başarı elde etseler de halkın çoğunluğu propagandalara aldanmadı. Ruslar çeşitli yollarla Alihan Töre’yi boyunduruk altına alamayınca bu sefer de ona tuzak kurmaya karar verdiler. Cumhurbaşkanı Töre, 13 Haziran 1946’de görüşmek üzere önce Rus Konsolosluğu’na davet edildi. Rusların tüm baskılarına karşı direnen, dinine ve milletine asla ihanet etmeyeceğini söyleyen Alihan Töre buradan askeri bir uçakla o dönemler Rusların işgali altında olan Özbekistan’a kaçırıldı. Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te yıllarca ev hapsinde tutulan Alihan Töre, 28 Şubat 1976’da 91 yaşında Allah’ın rahmetine kavuştu.
Alihan Töre’nin eserleri
Alihan Töre hayatının son dönemlerini kitaplar yazarak ve Özbekçeye tercümeler yaparak geçirdi. “Tarih-i Muhammedi” Alihan Töre’nin Peygamberimizin hayatını anlattığı siyer kitabıdır. Töre bu kitabı özellikle Rusların Türkistan coğrafyasında İslam’ı yok etme faaliyetlerine karşı yazmış ve Türkistanlı Müslümanlara yaşadıkları zor günlerden ancak Peygamberimizin hayatını anlayarak çıkabilecekleri mesajını vermiştir. “Türkistan Kaygusu” Alihan Töre ile oğlu Asılhan Alihan Töreoğlu’nun birlikte kaleme aldıkları bir başyapıttır. Alihan Töre’nin mücadeleyle dolu yaşamının, fikirlerinin ve Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ile ilgili hatıralarının da anlatıldığı kitabın Türkçe çevirisi de vardır. Aynı zamanda bir doktor olan Alihan Töre’nin “Şifaül-ilel” isimli eserinde de nebevi tıpla şifa yöntemlerinden bahsedilmektedir. Emir Timur’un “Tüzükât-ı Timur”u, Ahmed Dâniş’in “Nevâdirü’l Vikâye”si, Derviş Ali Sengî’nin “Musiki Risâlesi”, Vamberi’nin “Mâverâünnehir Tarihi” gibi eserleri yine Alihan Töre tarafından günümüz Özbekçesine kazandırılmıştır. Alihan Töre’ye göre Türkistan’daki Müslümanların yeniden aydınlık günlere ulaşması için iki yol vardır:
Bu yollardan birincisi İslam’ı doğru anlamak, ikincisi de yaşadığımız dönemi en iyi şekilde kavrayıp karşılaşılan sorunlara karşı içe kapanmak yerine dinamik bir şekilde İslam’dan çözümler üretmektir. Türkistan’daki Müslüman halkları cehalete ve hurafelere karşı savaş açmaya çağıran Alihan Töre, kaleme aldığı eserlerinde de Türkistanlıların geçmişte Buhara, Semerkand ve Kaşgar’da olduğu gibi yeni bir Rönesans dönemi yaşamaları için Kur’an ve Sünnet’e sımsıkı sarılıp birlik olmaları gerektiğine, özellikle bilim ve sanata önem vermelerine vurgu yapar. Alihan Töre İslam gelişmeye manidir anlayışına da şiddetle karşı çıkar:
“Bugünün medeniyet anlayışındaki ‘Diyanet ile terakkiyat birlikte yaşayamaz’ şeklindeki hatalı fikir aklı başında olanlar arasında değil; bütün cihanda ahmaklar arasında yayılmıştır. Doğrusu, bugünün terakkiyatının İslam dininin temellerine oturtulması halinde, bunun insanlar için en faydalı medeniyet haline geleceğinden şüphe yoktur. İnsanlık âlemindeki bütün haklar, yine bütün haklar namına özellikle de hükümet dairelerinde kanun tarafından korunacak olursa işte o zaman Medeniyet-i Fazile (Faziletli Medeniyet) sağlanmış olur. Bugünlerde üstümüzde hükümran olan dinsiz medeniyete fasıka (yoldan çıkmış, sapkın) medeniyeti denir. Böyle bir medeniyet insanları ahlak ve manevi faziletlerden bütünüyle ayırır.” (2)
Büyük bir alim, mütefekkir, siyasetçi, mücahid, şair, gazeteci, tarihçi ve ayrıca iyi bir tıp doktoru olan Alihan Töre’nin kabri bugün Taşkent’deki Zeyniddin Baba Mezarlığı’ndadır. Alihan Töre Saguni’nin arkasında bıraktığı fikir ve mücadele mirası ise dünya Müslümanları tarafından araştırılıp değerlendirilmeyi beklemektedir.
Kaynakça:
1-Türkistan Kaygısı, Ali Han Töre Saguni- Asılhan Alihan Töreoğlu, Tarih ve Kuram Yayınevi: S. 261
2-Age, S.57
Kaynak : https://www.haksozhaber.net/alihan-tore-dogu-turkistanin-ozgurlugu-ve-islamin-izzeti-icin-166355h.htm
BENZER HABERLER