logo

trugen jacn

EN DEĞERLİ VARLIĞIMIZ VE SES BAYRAĞIMIZ GÜZEL TÜRKÇEMİZİN SERÜVENİ -1

 ” Büyük Türk Bilgini ve Dilcisi Kaşgarlı  Mahmut Ölümsüz eseri Divanü-Lügati Türk adlı eserinde  bütün Türk Lehçe ve Şiverleri  arasında  kendisinin en çok beğendiği  ve “Türkçe”  olarak  adlandırdığı Hakaniye Türkçesini, yahut diğer başka eserlerde Kaşgar dili/Kaşgar Türkçesi adı ile de anılan  Türk Lehçesini ilk Türk yazı dili olarak  kabul etmiş ve  ölümsüz eserinde kullanmıştır.”

Erdem AVŞAR

Türk dili, yapısı bakımından eklemeli (bağlantılı) diller grubuna girmektedir.
Köken bakımından da Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna mensuptur.
Gerek tarihî derinliği, gerekse 250 milyona yakın konuşanı ile Ural-Altay dil ailesinin en köklü ve en büyük temsilcisi Türk dilidir.

Türk yazı dilinin ele geçen ilk örnekleri Orhun Abidelerinin metinleridir.
Fakat bu metinler şüphesiz Türk yazı dilinin ilk örnekleri değildir.
Çünkü Orhun Abideleri’ndeki dil yeni teşekkül etmiş bir yazı dili olarak değil, çok işlenmiş bir yazı dili olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu bakımdan, Türk yazı dilinin başlangıcı için ele geçen bu ilk metinlerden çok daha öncelere bakmak gerekir.
Türk yazı dilinin başlangıcını milâdın ilk asırlarına, hiç olmazsa Orhun Abidelerinden birkaç asır önceye çıkarmak doğru olur.
Fakat Orhun Kitabelerinden daha eski bir metin ele geçmediği için bu yazı dilini ancak sekizinci asırdan itibaren takip edebilmekteyiz.
Asya’da geniş bir sahayı kaplayan Türklük âlemi asırlar boyunca hep ayni dille okuyup yazmıştır.

Kaşgarlı Mahmut’un en çok beğendiği ve şivelerle karşılaştırırken
“Türkçe” diye adlandırdığı Hakaniye Türkçesi, yahut başka eserlerde Kaşgar dili, Kaşgar Türkçesi adı ile de anılan dil ilk Türk yazı dilidir.

Bugün yeryüzünde birbirinden ayrı çeşitli yörelerde yaşayarak Türk dilinin çeşitli kollarında (yazı dili ya da yalnızca konuşma dilinde) konuşan ve birbirinden ayrı ulus adlarını benimsemiş olan Türklerin dilleri aşağıdaki gibi  21 Türk yazı dili şöyle sıralanabilir:

  1. OĞUZ GRUBU adı altında: Gagavuz, Türkiye, Kıbrıs, Azerbaycan ve Türkmen Türkçesi.
  2. KARLUK GRUBU adı altında: Özbek ve Uygur Türkçesi.
  3. KIPÇAK GRUBU adı altında: Kırım Tatar, Kazan Tatar, Başkort, Karaçay, Balkar, Malkar, Kumuk, Nogay, Kazak, Karakalpak,
    Karay (Litvanya Karayları’nın yazı dili) ve Kırgız Türkçesi.
  4. ALTAY GRUBU adı altında: Altay, Tuva (Tuba) ve Hakas Türkçesi.
  5. SAHA GRUBU: Saha (Yakut) Türkçesi.
  6. BULGAR GRUBU: Çuvaş Türkçesi.

Bunlardan başka 30’dan  fazla da yazı dili olmayan, konuşma dili olan Türk dil kolu vardır. Onlar da şöyle sıralanabilir:

  • İRAN’DA: Halaçça (Eski Hun Türkçesinin devamı), Kaşgayca, Horasanca ve Güney Oğuzca (çok sayıda irili ufaklı Türk konuşma dilleri)
  • ÇİN’DE: Salarca (Karluk – Oğuz karışımı – Kansu bölgesi), Sarı – Uygurca (Şaro – yugurca “Eski Uygurcanın devamı” – Kansu bölgesi), Füyü – Kırgızca (Heilungjiyan, Mançurya bölgesi – Eski Kırgızcanın devamı, bugünkü Kırgızcadan ayrı)
  • RUSYA’DA: Dolganca (artık Sahaca/Yakutça yazı dilini kullanıyorlar)
    19. yüzyıl sonlarında Alman asıllı Rus Türkolog Vilhelm Raddloff, Çarlık Rusyasının geniş Sibirya bölgesinde 20 kadar birbirinden ayrı Türk konuşma dillerini belirlemiş; onların konuşma dilinden metinler yayımlamıştı. Ancak bu dillerin çoğu son 60 yıl içinde yitip gitmiştir.

Türk lehçelerinin gruplandırılmasında en başta kullanılan ölçüt “r – z” ve “l – ş” denkliğidir.
Bütün Türk lehçelerindeki z ve ş sesleri Çuvaşçada r ve l’dir.
Bu özelliği ile ortak Türk dilinden ilk önce koptuğu anlaşılan Çuvaşça,
bugün Türk lehçeleri arasında anlaşılabilirlik bakımından en güç olandır.
Saha (Yakut) Türkçesi, köken olarak Türk dilinin Uygur – Oğuz grubundan olup günümüzde anlaşılabilirlik bakımından Çuvaş Türkçesi ile beraber en düşük oranı kapsamaktadır.
Bunun başlıca nedenlerinden biri dile sonradan yüzde 50 civarında Moğolcadan alıntı sözcüğün girmiş olmasıdır.
Köklü bir dil olan Türk dili, yazılı metinlerden binlerce yıl önce de kullanılmıştır.
Dilbilimciler, Türkçenin yazılı olmayan bu dönemleri ile ilgili olarak da
bazı fikirler öne sürmüşlerdir.
Prof. Dr. Gürer Gülsevin, Türkçenin yazılı olmayan bu dönemlerini de
dikkate alarak tarihî gelişim dönemlerini şu şekilde göstermiştir:
1. Ana Altay Dil Birliği Dönemi (Tarihi bilinmiyor)
2. Ön Türkçe Dönemi (İ.Ö. 3200 ve öncesi)
3. İlk Türkçe Dönemi (İ.Ö. 3200 – İ.S. 6. yy.)
4. Eski Türkçe Dönemi (7 – 12. yy.)

a. Köktürkçe (7 – 8. yy.)
b. Eski Uygurca (8 – 12. yy.)
c. Tuna Bulgarcası (9 – 11. yy.)
d. Karahanlıca (11 – 12. yy.)
5. Orta Türkçe Dönemi (13 – 16. yy.)
a. Harezm Türkçesi (14. yy.)
b. Kıpçak Türkçesi (13 – 14. yy.)
c. Eski Anadolu (Türkiye) Türkçesi (13 – 15. yy.ın ikinci yarısı)
d. Volga Bulgarcası (13 – 14. yy.)
e. Çağatay Türkçesi (15 – 17. yy.)
6. Yeni Türkçe Dönemi (16-20.yy.)
7. Çağdaş Türkçe Dönemi (20. yy.dan bugüne)

Türk asıllı oldukları bilinen Hun, Avar, Bulgar ve
Peçenek gibi boylarla ilgili birtakım belgeler
İlk Türkçe Dönemi’nde bu dönemin önemli kaynaklarıdır.
Türk dilinin bugüne kadarki bilgiler ışığında tarihlendirilmiş en eski yazıtı
7. yüzyıla ait Çoyren (687 – 692) yazıtıdır.
Sadece 6 satırdan ibaret olan bu yazıt,
Köl Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk yazıtları gibi mezar taşı olarak dikilmiştir.
Köktürk kağanlığına bağlı bir kişinin İlteriş Kağan’a katılışını anlatan bu yazıt,
Köktürk işaretleri ile yazılmıştır.
Türk dilinin, Türk tarihinin ve Türk kültürünün
en önemli belgeleri hiç şüphesiz Orhun Abideleri’dir.
Bugünkü Moğolistan sınırları içinde bulunan
Orhun Nehri kıyısında dikildikleri için “Orhun Abideleri” diye anılan
bu tarihî tanıkların keşfi Türkoloji araştırmalarının seyrini değiştirmiştir.
Bunlardan birincisi Bilge Kağan tarafından kardeşi Köl Tigin için
732 yılında diktirilen Köl Tigin Abidesi,
ikincisi Vezir Tonyukuk tarafından 732 – 734
(dikiliş tarihi 5. Thomsen’e göre 725, Talat Tekin’e göre 720 – 725 yılları arasında)
yılları arasında kendi adına diktirilen ve iki taştan oluşan Tonyukuk Abidesi ve
üçüncüsü Tenri Tigin tarafından babası Bilge Kağan için
735 tarihinde diktirilen Bilge Kağan Abidesi’dir.
Köl Tigin ve Bilge Kağan Abideleri 18 Temmuz 1889 tarihinde
Mihayloviç Yadrintsev‘in başında bulunduğu
Rus Coğrafya Cemiyetinin bir araştırma heyeti tarafından bulunmuştur.
Tonyukuk Abidesi ise F. Klementz tarafından
1897’de Moğolistan’da Tola Irmağı kenarında bulunmuştur.
Köktürk alfabesinin Vilhelm Thomsen tarafından
1893’te çözülüp okunmasından sonra abideler,
birçok bilim adamı tarafından çeşitli yönleri ile ele alınmış ve
her çalışma ile biraz daha aydınlatılmıştır.
Orhun Abideleri, Köktürk alfabesi ile yazılmış yazıtların en büyükleri olup
en az tahribata uğrayanlarıdır.
I. Köktürk Kağanlığından başlayarak Köktürk devletinin ve
Türk milletinin öyküsünü destansı bir üslûpla anlatırlar.
Yeni Türkçe döneminde batıda Osmanlı Türkçesi,
doğuda Çağatay Türkçesi yazı dili şeklinde varlığını sürdüren Türk dili;
20. yüzyılda meydana gelen siyasî olaylardan fazlası ile etkilenmiştir.
Orta Asya’da Türk boylarının konuşma dilleri farklı da olsa o güne kadar
anlaşabildikleri yazı dili Çağatay Türkçesi;
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin
dil serbestliği vermek bahanesi ile yürüttüğü politikaları sonucunda
ayrı ayrı yazı dillerine bölünmüş,
alfabelerin de farklılaştırılması sonucunda Türk boyları Türkçe ile
anlaşamaz duruma gelmişlerdir.
Bunun sonucunda Türk dili,
Kazak Türkçesi,
Özbek Türkçesi,
Azerbaycan Türkçesi,
Kırgız Türkçesi,
Yakut Türkçesi
 vb. 20 kadar farklı yazı dili olan bir dil konumuna getirilmiştir.
Anadolu’da ise Kurtuluş mücadelesinin verilmesinin ardından
1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlatılan dil seferberliği sonucunda,
Harf İnkılabı ile Latin harflerine geçilmiş ve Dil Devrimi gerçekleştirilmiştir.
Bugün yüzyılımızın önemli yazı dilleri arasında kabul edilen Türkiye Türkçesinin
bilimsel sözlükleri ve yazım kılavuzu hazırlanmış,
çeşitli dil bilgisi kitapları yayımlanmış ve
üzerine birçok bilimsel çalışma yapılmış durumdadır…
Suriye, Irak, Türkiye, Kıbrıs, Yunanistan, Bulgaristan, Bosna – Hersek,
Makedonya, Sırbistan
’da kullanılan ve
esasını Oğuz şivesi oluşturan Batı Türkçesi
günümüzde de kullanılmaya devam eden en büyük yazı dilimizdir.
Türkmenistan, Pakistan, Afganistan ve İran’da kullanılan Türkmen Türkçesi;
Azerbaycan, Güney Azerbaycan ve Gürcistan’da kullanılan Azerbaycan Türkçesi;
Moldova, Romanya, Ukrayna ve Bulgaristan’da kullanılan Gagavuz Türkçesi de
Batı Türkçesinin kollarındandır.
Güney Sibirya’da Altay Türkçesi ve Hakas Türkçesi;
Başkurdistan’da Başkurt Türkçesi;
Kuzey Kafkasya’da Karaçay Türkçesi, Malkar Türkçesi, Kumuk Türkçesi ve Nogay Türkçesi;
Karakalpakistan’da Karakalpak Türkçesi;
Tataristan’da Kazan Tatar Türkçesi;
Kırım ve Romanya’da Kırım Türkçesi;
Doğu Türkistan’da Uygur Türkçesi, Kazak Türkçesi ve Kırgız Türkçesi
Moğolistan’da Kazak Türkçesi ve Tuva Türkçesi;
Kırgızistan’da Kırgız Türkçesi;
Afganistan, Pakistan ve Özbekistan’da Özbek Türkçesi;
Güney Sibirya’da Tuva Türkçesi.
Ayrıca Sibirya’da bulunan Saha Cumhuriyeti’nde kullanılan
Yakut (Saha) Türkçesi ve ikincisi de İdil Irmağı ortasında
Rusya’ya bağlı federe cumhuriyetlerden olan
Çuvaşistan’da kullanılan Çuvaş Türkçesi’dir.

(1.bölümün sonu.yazı devam edecek)  

Kaynaklar:

  1. Dr. Nagehan Uçan Eke Türk Dilinin Gelişmesi ve Tarihi Devirleri
    Akar, Ali, (2005), Türk Dili Tarihi,
  2. Eker, Süer, (2005), Çağdaş Türk Dili
  3. Korkmaz, Zeynep ve Ekibi, (2001), Türk Dili ve Kompozisyon Bilgileri
  4. Sarı, Mehmet, (2011), Türk Dili

Kaynak : yenicaggazetesi.com.tr/turkcenin-seruveni-1657137h.htm

Share
3080 Kez Görüntülendi.