logo

trugen jacn
25 Mart 2023

ALMAN YAZAR BUELİNGER : ÇİN’İN İNSANLIĞA KARŞI SUÇ İŞLEDİĞİNDEN ASLA ŞÜPHE YOK !

Mathias Buelinger: “Çin’in insanlığa karşı suç işlediğine şüphe yok”

Mathias-Boelinger-kitab.jpegAlman gazeteci Mathias Bölinger’in 16 Şubat 2023’te yayınlanan “Der Hightech-Gulag: Chinas Verbrechen gegen die Uiguren” (Der Hightech-Gulag: Chinas Verbrechen gegen die Uiguren) kapağı.

Twitter/Mathias Boelinger

Alman gazeteci Matthias Bühlinger, Çin’in Uygurlara karşı insanlık suçu işlediğini vurguladı.

Almanya’da 16 Şubat 2023’te yayınlanan “High-Tech Gulag: Crimes Against Chinese Uygurs” kitabının yazarı Mathias Bühlinger, 16 Mart’ta Frankfurt Review gazetesine verdiği röportajda Çin’in Uygur topraklarında kurduğu hapishanelerin, Rejiminin Uygurlara karşı insanlığa karşı suçlar işlediğini iddia etti.

Frankfurt Review gazetesinde yayınlanan “Yeniden Eğitim Kampları Yerine Hapishane: Uygur Acısı Devam Ediyor” başlıklı haberde, “Sadece manzara değişti. Sincan’daki ceza kamplarında hapsedilen birçok Uygur şimdi hapishanelerde.” Çin, insanları asimile etmenin başka yollarına yöneliyor” diyor önsöz.

Mathias Bühlinger, bu röportajın önsözünde BM’nin “ağır insan hakları ihlalleri” olarak nitelendirdiği 2017’den 2019’a kadar yüzbinlerce Uygur’un esir kamplarında hapsedildiğini ve bunu kanıtlayan sayısız tanıklık, delil ve uydu görüntüleri olduğunu belirtti. Şu anda bazı kampların kapalı olmasına rağmen kamplara gönderilen Uygurların serbest bırakılmadığı, bunun yerine kamplardan cezaevlerine nakledildikleri ve burada cezalandırılmaya veya zorunlu çalıştırmaya devam edildikleri belirtildi.

Norveç’teki “Uygur Adli Arşivleri” başkanı Bay Balshiyar Omar’a göre, 2019 yılına kadar bazı küçük geçici kamplar kapatılsa da, 2019’dan sonra birçok hapishane inşa edildi ve birçok Uygur, yüksek hapis cezalarına sahip hapishanelere nakledildi. Kamplarda yaşayan Uygurların bir kısmının baskı altında çalıştırıldığını ve kamplarda zorunlu çalıştırma fabrikaları kurduğunu söyledi.

Röportaj, “Yeniden Eğitim Kampları Yerine Hapishane: Uygurların Acı Çekmesi Devam Ediyor” başlıklı röportajda, “Son zamanlarda, Sincan’daki bazı kamplar kapanmaya başladı” diyor. Bu, bölge halkının bu korkunç olaylardan kurtulduğu anlamına mı geliyor? Uygur bölgesini en son 2018 yılında ziyaret eden ve kampları görme fırsatı bulan Mathias Bülinger, “Hayır, bu vahim durum hiç bitmedi. 2019’dan bu yana geçici olarak kamp yapılan okullar ve hükümet binaları kapatıldı. Bunların bir kısmını kendi gözlerimle gördüm. Bununla birlikte, birçok yüksek güvenlikli kamp hala mevcuttur. Şehirlerin dışına yerleştiler. Bir kısmı şimdi hapishaneye dönüştürüldü. En az bir rehine grubu daha orada mahsur kaldı. “Sadece kampların havasında bazı değişiklikler oldu.”

Matthias Bühlinger “Çin Bu Sistemi Yasallaştırmaya mı Çalışıyor?” Soruya cevaben Çin hükümeti, esir kamplarıyla ilgili güçlü uluslararası suçlamalar karşısında şok oldu. Çin, önce kampların varlığını kesinlikle reddetti. Daha sonra gerçekler karşısında Çin, “bunlar hapishane değil” itirafında bulundu. kamplar değil, aşırıcılığı ortadan kaldırmak için yeniden eğitim merkezleri kuruldu.” “Mezun oldum” yalanını söylediğini, ancak aslında “mezun olan” rehinelerin serbest bırakılmadığını, keyfi hapis cezalarına çarptırıldığını ve daha ağır bir “eğitim”e tabi tutulur.

Mathias Bülinger, “Çin’deki Uygurların durumunu görmek çok ilginç. Çin, Sincan’da kaç kişiyi hapsediyor? sorusuna cevaben 2017-2019 yılları arasında en az 1 milyondan fazla Uygur esir kamplarında hapsedildi.Bundan sonra yayınlanan uydu görüntülerinden kampların ve tutukluların sayısını tahmin etmek mümkün olsa da kesin olarak tespit etmek mümkün değil. Çin rejiminin tutuklular hakkında bilgi verilmesini önlemek için güvenlik önlemlerini süper artırdığını iddia eden hapishane ve mahkum sayısı.

“Çin, Uygurları asimile etmeye ve onları sadık vatandaşlar yapmaya çalışıyor. Kitabınızda Çin’in Uygurlara uyguladığı zulmün “kültürel asimilasyon” olduğunu yazmak ister misiniz? Mathias Bühlinger soruyu yanıtladı: “Çin kendisini çok etnikli bir ülke olarak adlandırıyor, ancak aslında yalnızca Çinlilerin ülkesi. Çinliler nüfusun yüzde 90’ını oluşturuyor. Bütün önemli kurumlar onların elinde. Ülkenin en yüksek yönetim organı olan Çin Komünist Partisi Daimi Komitesi’nde 55 etnik azınlıktan üye bulunmuyor. Çinlilerin büyük çoğunluğu doğu ve orta Çin’de yaşıyor. Birkaç on yıl önce, Pekin rejimi Uygurların, Moğolların ve Tibetlilerin ayrılıp ülke topraklarının büyük çoğunluğunu işgal etmesinden korkuyordu. Bu, Çinli liderleri uzun süredir endişelendiriyor. Bu nedenle Çin birlikleri bu bölgelere özel olarak konuşlandırılıyor. Çin rejimi, Uygurların bağımsızlık arzusunun hiçbir zaman kaybolmadığını gördü. Uygurları asimile ederek sadık vatandaşlar haline getirmeye çalışmalarının nedeni budur. Uygur ulusal kimliği kayboluyor. Yeniden eğitim yoluyla tipik bir Çinli olmaya zorlanmak. Yetkililere göre Çinlilerin kültürel liderliğine tabi tutuluyorlar. Çin kültürel geleneklerine asimile ediliyor.” Uygurları asimile ederek sadık vatandaşlar haline getirmeye çalışmalarının nedeni budur. Uygur ulusal kimliği kayboluyor. Yeniden eğitim yoluyla tipik bir Çinli olmaya zorlanmak. Yetkililere göre Çinlilerin kültürel liderliğine tabi tutuluyorlar. Çin kültürel geleneklerine asimile ediliyor.” Uygurları asimile ederek sadık vatandaşlar haline getirmeye çalışmalarının nedeni budur. Uygur ulusal kimliği kayboluyor. Yeniden eğitim yoluyla tipik bir Çinli olmaya zorlanmak. Yetkililere göre Çinlilerin kültürel liderliğine tabi tutuluyorlar. Çin kültürel geleneklerine asimile ediliyor.”

Hollanda’da yaşayan kampın tanığı Oranur Sidiq, Mathias Bühlinger’in görüşlerinin haklı olduğunu vurgulayarak, Çin’in Uygurları tamamen Çinlileştirmek için her türlü tedbire başvurduğunu söyledi.

“Yeniden Eğitim Kampları Yerine Hapishaneler: Uygurların Acı Çekmesi Devam Ediyor” başlıklı röportajda, “Bazı ülkeler Sincan’daki durumu ‘soykırım’ olarak adlandırdı” diyor. Bu yoruma katılıyor musunuz? Mathias Bühlinger soruyu yanıtladı: “Bir şey varsa, şüphe çok güçlü. Soykırım, bir hükümet veya grup bir ulusu veya onun bir bölümünü yok etmeye çalıştığında meydana gelir. Sincan’daki Uygurlara ve diğer azınlıklara yönelik sistematik katliamları kanıtlayacak hiçbir kanıtımız yok. Ama hala kamplarda ve cezaevlerinde ölen insanlar var. Çin rejiminin doğum kontrol önlemleri uyguladığına dair kanıtlar var. Uzun yıllardır Uygur kadınları zorla kısırlıktan muzdarip. Hukukçular arasında Çin hükümetinin Sincan’daki Türki Müslümanları kasıtlı olarak yok etme girişimi hakkında devam eden bir tartışma var. Ancak soykırımı tasdik etmenin önkoşulları için yeterli düzeyde delil mevcuttur. Ne de olsa Çin’in Sincan’da insanlığa karşı suçlar işlediğine şüphe yok.”

Kaynak : https://www.rfa.org/uyghur/xewerler/xitay-jinayet-03212023130851.html

Share
1384 Kez Görüntülendi.