logo

trugen jacn
27 Şubat 2023

ÇİN’İN UYGUR TÜRKÇESİNİ EĞİTİM VE ÖĞRETİMDEN KALDIRMASI VE UYGULAMA SÜRECİ

abadurehim-otkur-iz-leksiye.jpg
Zülhayat Ötkür (Araştırmacı-Yazar/ İsveç)

Uygurcanın Eğitim-Öğretimden  Kaldırılması ne anlama geliyor?

21 Şubat Dünya Anadil Günü  Anısına

1 Eylül 2017 tarihi itibariyle Uygur vilayetindeki tüm ilk ve orta okullarda Uygur dilinde eğitim iptal edilmiştir. İngilizce ders kitapları yerine Çince ders kitapları getirildi. Sonuç olarak Uygur bölgesinde yayınlanan İngilizce kitaplar ve çeşitli yayınlar azalmış hatta tamamen durmuştur.Çin hükümeti tarafından yayınlanan kitapların içerikleri bariz değişikliğe uğramış, Uygur tarihi, kültürü ve edebiyatı içerikleri yeniden düzenlenmiştir. Çin ideolojisine. Gerçekten de, bugünün Çin hükümetinin Uygur dili üzerindeki kısıtlamaları bir gecede ortaya çıkmadı, bunun yerine önce sözde “iki dilli eğitimi” teşvik ederek ve ardından yerli Uygurların ana dili olarak Çince’yi değiştirmek için zorlayıcı önlemler kullanarak ortaya çıktı.

George Washington Üniversitesi’nde tarih araştırmacısı olan Eric Schluessel, “Looking at Central Asia” dergisinde özel bir makale yayınladı. Yazısında Çin’deki “iki dilli eğitim”in tarihsel gelişim sürecini ve Uygurlara verdiği zararı detaylandırdı.

Eric Schlussel’in makalesi, Qing Hanedanlığı’nın sona ermesinden bu yana Çin’in Uygurlara yönelik dil politikasında bazı değişikliklere gidildiğini vurgulamaktadır.Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından Sovyetler Birliği, özellikle sınır bölgelerinde Stalin’in dil politikasını uygulamaya başlamıştır. Uygur bölgesinde.

1950'lerde Uygur okullarında okuyan Uygur gençler.

“İki dilli eğitim” için ilk planlar, 1950’lerde Çin’in azınlık bölgelerinde başladı. Özellikle Moğol ve Tibet bölgelerinde Uygurlardan daha önce başlamıştır. Çin’deki tüm etnik azınlıkların Çince öğrenmesi gerektiği politikası altında “iki dilli eğitim” oluşturuldu. 1980’lerden itibaren adım adım güçlenmiştir. 1982 yılında ilkokul 3. sınıftan lise mezuniyetine kadar Çince zorunlu ders olarak belirlenmiş ve 2500 karakter ve 3500 kelime bilgisi ile Çince gramer ustalığı ölçülmüştür. O zamanlar, azınlık öğrencilerine eğitim veren Çinli öğretmenlerin de azınlığın dilini ve yazısını bilmesi gerekiyordu. 1985 yılında yeni bir yasa çıkarılmış ve Uygur bölgesindeki tüm köy ve mera alanlarındaki okullarda okullarda Çince kullanılması şart koşulmuştur. 2002 yılında, Xinjiang Üniversitesi, Çağatay dili anabilim dalı dışındaki tüm ana dallardaki ders kitaplarının Çinceleştirilmesini hayata geçirdi ve bu birim, iki dilli eğitimin uygulanmasında lider bir birim haline geldi.

2004’ten beri Çin hükümeti, Çin’in sosyalist piyasa ekonomisinin bir gereği olarak tüm ilk ve orta okullarda iki dilli eğitim ilan etti. O zamandan beri anaokullarında ve ilkokullarda çift dilli eğitim uygulaması yoğun bir şekilde yürütüldü ve 2017 yılına kadar Çince’nin Uygurca ile değiştirilmesi resmen uygulandı.

Sözde “Çin Halk Cumhuriyeti Anayasası” ve “Ulusal Bölgesel Özerklik Yasası”, “her etnik grubun kendi dilini ve yazısını kullanma hakkına sahip olduğunu” açıkça belirtmesine rağmen, Çin hükümeti bu yasalara uymadı. daha sonraki zamanlarda Ancak günümüzde Uygurlar günlük yaşamlarında ve kişisel iletişimlerinde Çinceyi kullanmak zorunda kalmaktadırlar. Uygur sinemalarında, kitapçılarda, sosyal toplantılarda ve çevrimiçi iletişimde Çince ön plana çıkıyor veya Çince’den tercüme ediliyor. Sonuç olarak, dil, folklor ve edebiyat gibi halkın ulusal ruhunu ve ulusal bilincini yansıtan Uygur ulusal yapısının tamamı Çin hükümeti tarafından kontrol edilmiştir.

Uygur bölgesindeki kuruluşların sicillerinde İngilizce sadece şekil olarak yazılır ve çoğu sicilde Çince büyük harflerle, Uygurca ise çok küçük harflerle yazılır. Bunun üzerine Uygurlar, “Uygur Çinlilerin atası” diye şakalaştılar birbirlerine.

Çin hükümeti, azınlık etnik gruplarının somut olmayan kültürel kaynaklarını koruma ve geliştirme fırsatına sahip olmasını sağlamak için bazı uluslararası sözleşmeler imzalamış olsa da, “korudukları” şey Uygur kültürü değil, Çinlileştirilmekte olan Çin kültürüdür.

Bazı uluslararası uzmanlar, Çin’in dil politikasının uluslararası hukuk sistemlerini ve insan hakları sözleşmelerini ihlal ettiğini ve suç oluşturduğunu iddia ediyor. Uygur dili, Uygur kültürüyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olan ulusal kimliğin özüdür. Çin hükümetinin Uygurlara yönelik dil politikası üzerine araştırma yapan araştırmacı Ariane M. Dwyer (Arianne M. Dwyer) şu anda Uygur dilinin asimilasyon olgusunu Uygur ve Çinlilerin sosyal ve ekonomik kimliğinin kutuplaşmasına yol açan önemli faktörlerden biri olarak görmektedir. Ayrıca Uygur dilinin yasaklanmasını Uygur kimliğinin işgaline benzetiyor.

Araştırmacıların analizlerinden, Uygur dilinin yasaklanması durumunda Uygur halkının sadece milli eğitim açısından geri kalmayacağı, aynı zamanda Uygur kültürünün de ciddi şekilde zarar göreceği görülmektedir. Uygur dilinin sınırlandırılmasıyla birlikte Uygur ulusal kimliğini oluşturan unsurlardan olan dini inanç, örf ve adetler de değerini kaybedecek ve gelecek nesillere aktarma yolları kesilecektir.

Uluslararası ceza avukatı Aurora Elizabeth Bewicke, Uygur dilinin asimilasyonunu uluslararası hukuk açısından ele aldı ve bu tür davranışların insan hakları ihlali olarak kabul edildiğini söyledi. Ayrıca uluslararası toplumu Çinli Uygurlara yönelik dil politikasını değiştirmek için baskı yapmaya çağırdı; Gerekirse Çin’e karşı bir boykot veya siyasi müdahale mekanizmasının kullanılması gerektiği konusunda da net bir duruş sergiledi.

Uygur dilinin yasaklanması ve asimilasyonu Uygurlar arasında yıllardır güçlü bir kırgınlığa neden oluyor. Hoşnutsuzluklarını açıkça ifade eden seçkinlerin akıbetini de biliyoruz. Çoğu zaman yazma yasağı, kitaplarının yakılması, hapsedilme ve kaçırılmayla karşı karşıya kalıyorlar. Bugün Çin hükümeti Uygurları basitçe sessiz kalmaya veya gönüllü olarak Çince dilini seçmeye zorluyor. Uygur dilinin ortadan kalkmasının bir tür soykırım olan “linguisid” olarak adlandırıldığı konusunda yukarıda adı geçen araştırmacıların tümü hemfikirdir.

Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen “Dünya Anadil Günü”nde Uygur dilinin mevcut sorunlarını konuşmak yurtdışındaki her Uygurun görev ve sorumluluğudur. Bir dilin kaybı aslında bir halkın, bir kültürün, bir tarihin kaybıdır. Elbette sadece dilin sahipleri değil, bugün uluslararası toplum da buna ses vermelidir.

*** Bu incelemede ifade edilen görüşler yazara aittir ve radyo istasyonumuzun konumunu temsil etmemektedir.

Share
2557 Kez Görüntülendi.