İşgalci Çin yönetimi ülkede yaşayan Kaçakçı Tunganları(Müslüman Çinli Hui’leri) kullanarak 1990’larda, Doğu Türkistan’da beyaz zehir, alkol, uyuşturucu maddeler ticareti ile her kentte açtığı Umumhanelerle zaten işsiz ve umutsuz olan Uygur gençlerini bunlara alıştırarak yok etmek için yaygın çalışmalar başlattı. Uygurlar Çin’in bu acımasız lanetli uygulamalarına karşı genç nesilleri korumak için dini ve kültürel değerlere yönelmekle bu tehlikeli duruma engel olmak istediler. başvurmaya başladı. Kültürel faaliyetlerden en önemlisi geçmişi yüzlerce yıl öncesine dayanan bir sosyal Okul olan Meşrep Meclisleri idi. Gulca’da yaşayan Uygurlar Meşrep toplantılarını yeniden canlandırdı. Geleneksel bir Uygur kültürel buluşması Meşreplerde Uygur gençlerine manevi rehberlik sağlayan ve onları Uygur halkının dini ve kültürel değerleri konusunda eğiten konuşmalar ve kültürel aktiviteler yapılıyordu. Meşrep Toplantıları kısa sürede etkili oldu ve Gulca gençliği arasındaki sosyal sorunları çözmeyi başardı. Ancak bu, Uygurların başvurduğu çözümden çok Gulca’daki uyuşturucu tacirlerine göz yummayı tercih eden Çin rejimi tarafından bir tehdit olarak görüldü. Bunun üzerine Çinli yetkililer Meşrep’i yasakladı ve Meşrepleri organize eden ve Meşrep Meclisinin Liderleri olan genç Yiğitbaşıları tutuklamaya başladı.
Buna yanıt olarak, 5 Şubat 1997’de Gulca’da 500’den fazla Uygur, özgürlük, insan hakları ve tutuklu gençlerin serbest bırakılması talebiyle barışçıl bir gösteri yaptı. Çin polisi, protestocuların haklı taleplerini dinlemek yerine, gösteriyi acımasızca bastırdı, yüzlerce barışçıl göstericiyi katletti ve tutukladı. İstismarlar bununla sınırlı kalmadı, ancak sonraki aylarda Gulca şehri keyfi tutuklamalara, kayıplara ve birçok Uygur ailesini parçalayan yıkıma tanık olmaya devam etti.
Doğu Türkistan Tarihinin En Acı Günlerinden Biri
Uygur Araştırmaları Merkezi İcra Direktörü Abdulhakim İdris, Gulca katliamını şu şekilde değerlendirdi: “Yakın Uygur tarihinin en acı günlerinden biri. Bu, geçen yüzyılın sonunda ÇKP’nin Uygur halkının dini özgürlüğüne ve insan haklarına yönelik zulmünün ve saldırısının bir sonucuydu. Çin rejimi Ghulja’da yüzlerce Uygur gencini vahşice katletti ve birçok Uygur ailesini yok etti. Şimdi, Çinli komünist yetkililer milyonlarca Uygur Müslümanına büyük acılar yaşatmaya devam ediyor.”
‘İSLAM DÜNYASI UYGUR SOYKIRIMINA KARŞI DURMALI’
Çin komünist rejiminin Uygurların inançlarını yaşamaları için herhangi bir alan bırakmadığını söyleyen İdris, “Komünist rejim, Doğu Türkistan’daki Müslümanların ibadet hayatına yasaklar getirdi ve ibadetleri kriminalize etti” dedi. Müslüman ümmet bu gerçeği görmesi gerektiğini vurgulayan İdris, “İslam dünyası Doğu Türkistan’da Çin’in İslam’a karşı yürüttüğü savaşa ve Uygur soykırımına karşı durmalıdır” çağrısını yaptı. Geçen haftalarda Doğu Türkistan’a götürülen ve orada Çin’in propagandasını yapan Müslüman temsilcileri hatırlatan İdris, “Çin’in Uygur Müslümanlarına karşı işlediği suçları İslami bir kisveye büründürmesine izin vermemelidir” uyarısını yaptı.
ULUSLARARASI TOPLUMU HAREKETE GEÇMEYE ÇAĞIRIYORUZ’
“Uygur Araştırmalar Merkezi olarak bugün, zulme ve zulme karşı mücadelede hayatlarını feda eden herkesi saygıyla anıyor ve dua ediyoruz. Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı soykırımı durdurmak için uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırıyoruz. Ayrıca İslam Dünyasını ve özellikle İslam İşbirliği Teşkilatı’nı (İİT) Komünist rejimin Uygur Müslümanlarına yönelik soykırımını ve dini zulmünü kınamaya çağırıyoruz. En büyük uluslararası İslami oluşum olarak İİT, Çin’in İslam’a karşı savaşını ve Doğu Türkistan’daki soykırımı kınama konusunda büyük bir sorumluluğa sahiptir.” sözleri ile tamamladı.
Kaynak : “https://www.karar.com/dunya-haberleri/gulca-katliaminin-uzerinden-26-yil-gecti-cinin-uygurlara-zulmu-bitmedi-1726129