Hedefi ve nihai amacı işgalindeki Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Uygur,Kazak ve diğer Türk halklarını her türlü insanlık dışı acımasız ve vahşi yöntemlerle toptan soykırımla kollektif şekilde yok etmek olan İşgalci ve soykırımcı Çin, 2016’dan bu yana Uygur Bölgesinde yaklaşık bir milyon Müslüman Uygurlar başta diğer Türkleri toplu şekilde göz altına alarak Hitler Faşizminden ilham ve örnek alarak kurduğu Çin tipi Toplama Kamplarına hapsetti. Toplama kampları ve Hapishanelerdeki tutuklu ve mahkumlara çeşitli fiziksel ve psikolojik baskı ve işkenceler yapmaya devam ediyor. Kamplara kapattığı tutukluları Köle/İşçi olarak zorla çalıştırarak onları sömürüyor. Ana baba ve çocuklarını bir birilerinden ayırarak toplumun temeli olan aileleri ortadan kaldırdı.
Uygur Raporu 8 Ay Gecikmeli Olarak Açıklandı
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet geçtiğimiz yıl 23-28 Mayıs’ta Çin’e giderek Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ni ziyaret etmiş, ziyaret sonucu bölgede yaşananlarla ilgili raporun ne zaman açıklanacağına ilişkin bilgi vermekten kaçınmıştı. Raporun haftalar içinde açıklanacağı duyurulmasına rağmen yayımlanmaması, Uygur Türkleri başta olmak üzere uluslararası hak gruplarından tepki görmüştü.
İnsan hakları ihlalleri ve insanlık suçu’
Sincan bölgesindeki iddiaları ele alan rapor, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet‘in 4 yıllık görev süresinin son dakikalarında yayımladı. 48 sayfalık raporda, Sincan bölgesinde “terör ve aşırılıkla mücadele adı altında ciddi insan hakları ihlalleri işlendiği” ve bu ihlallerin “insanlık suçu teşkil edebileceği” vurgulandı.
Raporda “Soykırım” ifadesi yer Almıyor
Israrla soykırım ifadesine yer verilmeyen raporda, bölgedeki mağdur isimlerle konuşulduğu, 2016’dan bu yana halkın belirli aralıklarla ya keyfi tutuklandığı ya da Çin‘in yeniden eğitim kamplarında çalıştırıldığı bilgisi paylaşıldı. BM, rapordan alıntılayarak “Zorla tıbbi tedavi ve olumsuz gözaltı koşulları da dahil olmak üzere işkence veya kötü muamele iddiaları, bireysel cinsel ve cinsiyete dayalı sistematik şiddet vakalarına ilişkin iddialar ” ifadeleri kullanıldı.
Yeniden eğitim kamplarında tutulan Müslüman azınlığa mensup kişilerin temel insan haklarından mahrum edildiği kaydedilerek, “Dini kimlik, ifade, mahremiyet ve hareket özgürlükleri usulsüzce yasaklanmıştır.” denildi. Çin, zorla kısırlaştırma, kürtaj, doğum oranlarını ve nüfus yoğunluğunu azaltmak için nüfus değişimi ve dini ve kültürel gelenekleri kırmak için dini liderleri hedef almakla suçlanıyor. Raporda bölgedeki kamplar ve hapishanelerde yaygın fiziksel ve psikolojik işkence iddiaları da var. Raporda ayrıca, Çin Hükümeti’nin bölgedeki politikalarının ‘sınırları aştığı’, aileleri ayırdığı, temasları ‘kestiği’, ülke içindeki koşullar hakkında sesini yükselten daha geniş Uygur diasporasına karşı ‘gözdağı ve tehdit modelleri’ ürettiği belirtildi.
Çin Yönetimine Çağrılar
Raporun sonunda Çin’e yönelik talepler ve çağrılar şöyle yer alıyor :
- BM, Çin’i “keyfi olarak özgürlüğünden alıkonulan tüm insanları bir an önce serbest bırakmak üzere” derhal adım atmaya girişimlere başlamaya çağırır.
- Çin hükümeti, “Yeniden eğitim Kampları” adını verdiği toplama kampları, cezaevleri ve benzeri tutukluluk merkezlerini derhal kapatmalı ve tutukluları serbest bırakmalı
- Bir birlerinden zorla koparılmış ve yıllardır bir birlerinden haber alamayan aile bireylerinin akibetleri ve nerede olduklarına dair bilgi verilmesinin sağlanması
- Çin yönetimi, “Terörle Mücadele – Ulusal Güvenlik ve Azınlık Haklarına” dair yasaları yeniden gözden geçirmeli ve BM. ve hukuk normlarına uygun şekilde yeni bir çalışma planı oluşturmalı
- Çin’in ” Yeniden eğitim Kampları” adını verdiği Toplama kamplarında işlenen hak ve hukuk ihlallerinin ivedilikle araştırılması
- Uygur bölgesindeki Cami ve Mescitlar başta olmak üzere her türlü ibadet mekanları ve mezarlıkların Yönetimce yıkıldığına dair iddialara somut veriler sunularak açıklık getirilmeliÖte yandan Dünya Uygur Kongresi, raporu memnuniyetle karşıladığını açıkladı. Grup, hızlı bir uluslararası tepki verilmesini talep etti ve raporun “taşları yerinden oynatabileceğini” de ekledi.Tüm dünyanın gözü önünde cereyan eden ve onlarca insan hakları kuruluşunun bir ‘insanlık suçu’ olarak gördüğü bu zulüm, dünyanın farklı ülkelerinden on binlerce insan tarafından protesto edildi, masum insanlara özgürlük verilmesi çığlıkları atıldı.