Fatma Tuncer KELEŞ (Milli Gazeteci Yazarı)
Bütün dünyayı etki altına alan pandemi önlemleri ve Merkez Bankası eksenli dalgalanmalar, hızla yükselen enflasyon Çin’in büyüme hayallerini sekteye uğrattı. Pandemi sürecinde yaşanan ekonomik istikrarsızlık, Rusya– Ukrayna Savaşı Çin’in Kuşak Yol yatırımlarını yavaşlattı ve bütün bunlar işgalci zihniyetin soykırım faaliyetlerine yansıdı.
Çin, İpek Yolu projesinin geçtiği Doğu Türkistan’da ortamı hazır hale getirebilmek için bölgeyi abluka altında aldı ve sessiz bir soykırım uyguluyor. Sessiz diyorum zira Doğu Türkistan’da asimilasyon çalışmaları, hücre hapsi, katliamlar ve akla hayale gelmeyecek kısıtlamalar yapılıyor ve halk yalnızlığa terk edilmiş durumda, seslerini kimseye duyuramıyorlar. Kardeş ülkeler Çin ile yapılan siyasi ve ekonomik pazarlıkları dikkate alarak halkın mağduriyetini gündeme getirmekten kaçınıyor ve zulme sessiz kalıyorlar.
Çin, Uygur Türklerinin nüfusunu azaltmaya, dillerini, kültürlerini, tarihi hafızalarını silmeye ve toplumun bütün değerlerini yok etmeye çalışıyor. Bölgede Çinli olmayan halk etnik ve kültürel ayrımcılığa, hak ihlallerine maruz kalıyor. Müslüman halkın inanç ve değerlerini sembolize eden her şey yasak kapsamında değerlendiriliyor, çocuklar ailelerden koparılarak eğitim kampı adı altıda asimilasyona tabi tutuluyor ve Çinli ailelere evlatlık veriliyor.
İşgalci Çin zihniyeti şu günlerde Kovid-19 önlemleri altında halkı evlerine kapatıyor ve ev hapsine mahkum edilen insanlar açlıkla yüz yüze geliyor. Kovid-19 bahane edilerek Doğu Türkistan genelinde şehirlerarası seyahatler yasaklanıyor, hastaneler, okullar kapatılıyor ve insanlar en temel gereksinim olan ekmeğe dahi ulaşamıyorlar. Şu an Urumçi, Gulca ve diğer şehirlerde karantina altına alınan insanlar hayattan koparılmış ve ölüme terk edilmiş durumdalar.
Bir toplumu tarih sahnesinden silmenin en etkin yolu kökleri ile bağlarını kesmek, kimliksizleştirmektir. Bugün Doğu Türkistan’da yaşanan aslında tam da bu… Uygur Türkleri dini sembolize eden hiçbir şey kullanamıyor, evde tespih ya da Kur’an-ı Kerim bulundurmak, çocuklara dini ve kültürel kimliklerini içeren bilgi aktarımı yapmak suç kapsamında değerlendiriliyor.
Çin Komünist Partisi, Doğu Türkistan’da soykırım uyguluyor ve milyonlarca insanı toplama kamplarında mahsur tutuyor. Ölüm kamplarında insanlık dışı muameleye maruz kalan Türklerin durumuna dair veriler gizli tutuluyor ve yaşanan soykırım farklı gerekçelerle örtülmeye çalışılıyor. Tanıkların ifadelerine göre burada tutulan Uygur Türklerine işkence ediliyor, ne olduğu anlaşılamayan ilaçlar veriliyor ve kadınlar toplu tecavüze uğruyorlar.
Doğu Türkistan Halkı Yalnızlığa Terk Edilmiştir
Doğu Türkistanlı halk yalnızlığa terk edilmiş durumda, caniler bölgede istediği gibi at koşturuyor, istediklerini tutukluyor, istediklerini cezalandırıyor ve soykırım devam ediyor. Binlerce Doğu Türkistanlı genç kamplarda ya da Çin’deki fabrikalarda zorunlu işçi olarak çalıştırılıyor, birçoğu kamu hizmeti adı altında köleleştiriliyor. Ailelerinden koparılan çocuklar ise toplama kamplarında Çince konuşmaya ve Çinlileştirilmeye zorlanıyor. Bölgenin maddi ve manevi bütün kazanımları işgal altında, Uygur tarihini ve kültürünü taşıyan kitaplar yakılıyor ve mimari ve tarihi eserler yok ediliyor. Kardeş aile projesi adı altında Uygur aileleri kontrol altında tutacak memurlar görevlendiriliyor ve bu kişiler ailenin mahremiyetini çiğneyerek evlerine istediği şekilde girip çıkıyorlar.
Doğu Türkistan’da Urumçi, Kaşgar, Gulca ve diğer şehirlerde halk ölüm karantinasına kapatılıyor. Burada süreli tecritten dolayı insanlar açlık çekiyor, ilaçlarını alamıyor ve ev hapsinde ölüme mahkûm ediliyorlar. Fakat ne yazık ki kardeş ülkeler siyasi hesapları dikkate alarak bölgede yaşanan soykırımı gündeme getirmiyor ve bu durum canilerin cesaretini daha da artırıyor. Ve bir toplum dünyanın gözleri önünde yok olmaya doğru gidiyor.
KAYNAK : https://www.milligazete.com.tr/makale/12164334/fatma-tuncer/ evlerin-olum-kampina-donusturulmesi