KÖK BAYRAK( Uygur İnsan Hakları Aktivisti ve Yazar-ABD)
İnsanlık şu anda dünyada bazı sözde “Kardeşliklerin” nasıl çalıştığının dehşetine tanık oluyor. Hiçbir yerde bu durum, Çin’in Uygurlarla ve Rusya’nın Ukrayna ile olan mevcut ilişkisinden daha açık ve daha korkunç olamaz.
Putin, Ukrayna ve Rusya’nın aslen tek bir millet olduğunu ve bu akrabalığın ve Ukrayna’nın kendi kendini yönetememesinin savaşın nedenleri arasında olduğunu iddia ediyor. Putin’in bizden beklediği gibi saf olalım ve şunu soralım: Eğer durum buysa, o zaman kardeşini nasıl vurabilirsin? Ukraynalı çocukların üzerine Nasıl bombalar atarsın ? Madem kardeşsin, Yüreğin kardeşinin kafasına bombalar atılmasına nasıl izin veriyor?
Çin,de Putin’in söylemlerine benzer iddialar önü sürüyor. Çin de Uygurların büyük Çin ailesinin en mutlu üyeleri olduğunu iddia ediyor ve eski çağlardan beri Doğu Türkistan’ı (Xinjiang’in) ülkesinin bir parçası olarak tanımlıyor. Öyleyse, Çin, Doğu Türkistan’da neden toplama kampları kuruluyor ve Uygur aile bireylerini bir birlerinden kopararak ve onları dağıtıp parçalayarak yok ediyor. Uygurların aileleriyle bir araya gelmesine izin verilmiyor ve zorunlu doğum kontrolüne tabi tutuluyor? Çin neden “Kardeşlerinin” nüfusunun artmasından endişe ediyor?
Çin ve Rusyanın öne sürdüğü akrabalık teorilerinde birçok ortak nokta var. Örneğin, Putin’in “Ruslar ve Ukraynalılar bir halktır” ve “Kiev Rus şehirlerinin anasıdır” sözleri ile Ukrayna ile Rusya’nın akrabalığını kanıtlamak için “Tarihi” gerçekleri kullanmak istiyor. Çin Lideri Xi ise, ” Biz Cunghua ailesenin fertleriyiz ve birbirimiz olmadan asla yaşayamayız. Han milliyetinden olan Uygur azınlıklar Han milliyetinden ayrılamaz. Çin milletinin geniş ailesindeki tüm etnik gruplar “Nar taneleri” gibi birbirine sarılmasını teşvik etmek gerekiyor ” diyor.
Rusya, Ukrayna’nın özgür ve demokratik bir devlet olmaya çalışmasından endişe ediyor ve ve NATO’ya katılımını tehlikeli olarak görüyor. Benzer şekilde Çin de Uygurların Müslüman kimliğinden memnun değil ve bunu açıkça dile getiriyor. Uygur kimliğini ve isla inancını “ulusal güvenliği ” için bir tehdit olarak görüyor.
Çin, Uygurların kökenlerini yanı Türk ırkından olduklarını dahi reddediyor ve bu gerçeklerin “düşman güçlerin ülkeyi bölmeye çalıştığında” ısrar ediyor. Daha da şaşırtıcı olanı, Çin İslam dünyası ile dost olmasına rağmen, Uygurların İslam inancı bir hastalık ve virüs olarak kabul ediyor ve Çin bunu ortadan kaldırmak için Toplama kamplar kurdu.
Bir toplumda, büyük kardeşler küçük kardeşleri hata yaptıkları için eleştirebilirler; en kötü durumda, yaşlı olan küçüğü tokatlayabilir ama asla bıçaklayamaz ve Öldüremez.
Rusya Ukrayna’yı kendi akrabası olarak görüyorsa, Ukrayna’ya bu kardeşliği hissedebilmesi için kardeşliğinin gereğini yapmalı ve tam destek vermelidir. Ukraynalıların Sovyet dönemindeki baskıları unutmasına yardımcı olmalı ve isterlerse gönüllü olarak Rusya’ya geri dönmelerine izin vermelidir. Ukrayna’nın NATO’ya üye olma girişiminden endişe duymamak gerekir.. Ukraynalılar gerçekten akraba ve kardeşlerse, ortak evin dışında deneyimlerini yaşayabilirler ama sonunda oraya geri dönecekler.
Çin,Doğu Türkistan’ın sınırsız ve zengin doğal kaynaklarını kullanırken ve Uygurların “Büyük Han Ailesinin Bir Parçası Olduğu ” iddiasına eğen inanıyorsa Uygur bölgesinin sahip olduğu çeşitli zenginlik kaynakları ile jeopolitik ve jeostratejik özelliklerini ve konumunun yanı sıra Uygurların “kardeşliklerini” ve adalet duygusunu hissetmelerine yardımcı olmak için gerekli siyasi ve ekonomik statüyü de tam olarak vermelidir .
Açıkça söylemek gerekirse aslında, Rusya ile Ukrayna,Çin ile Uygurlar asla kardeş değildirler. Tam aksine bir birlerine tam yabancıdırlar. Tarihte birlikte yaşamış olmak veya aynı inanç değerlerine sahip olmak yada kötü komşu olmuş olabilirler ama asla kardeş olmamışlardır.
Dolayısıyla bu konudaki asıl soru, Rus ve Çin diktatörlerinin bu açıklamalarını yaparken akrabalıklarından değil, onların zihinsel durumlarıdır. Öyleyse, Rusya ve Çin neden bu ilişkilere tarihsel komşular yerine akrabalık olarak atıfta bulunsun? Neden açıkça mantıksız açıklamalar yapsınlar ki? Amaç, her iki ülkenin ortak taktiği olan uluslararası toplumu yanıltarak ve kafa karıştırarak operasyonlarına meşruiyet ve zaman kazandırmak olabilir.
Putin, Batı medyasında Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmek üzere olduğu yönündeki haberlerle alay ederek Ukrayna sınırına 150.000 asker toplarken bile bu işgal niyetini gizlemiştir. Bu arada Çin de, toplama kamplarının varlığını yirmi ay boyunca dünyadan gizlemiştir. Ancak, bu kamplar kanıtları ile ortaya konularak ” keşfedildiklerinde” bu kampların “mesleki eğitim merkezleri” olduğu iddia ederek kabul etmek zorunda kalmıştır.
Ancak daha büyük bir ihtimalle sözde bu “kardeşlik” ifadelerinin gerçek nedeni kasıtlı olmayabilir de. Bu açıklamalar daha ziyade, Rus ve Çin diktatörlerinin suçluluk psıkolojisin bir yansıması ve açığa çıkması de olabilir. Tıbbı Araştırmalar, kişilerin suç işlediklerinde zihinsel dengelerini kaybettiklerini ve yanlış yargılarda bulunduklarını göstermiştir. Denge kaybı, güçlerine aşırı güvenmekten veya suç eylemlerinin yaratacağı zarardan korkmaktan kaynaklanabilir. Her iki durumda da asılsız iddia, işledikleri veya işlemeyi planladıkları suçların bir göstergesi olarak da görülebilir.
Bu durumlardan çıkarılacak ders şudur ki, totaliter bir hükümet ülke içinde veya çevresinde belirli bir gruba “kardeşimiz” veya “birbirimiz olmadan yaşayamayız” dediğinde dahi bu ülkeleri yine de işgal etmeye niyetlidirler. Onların topraklarını işgal etmesi ve kimliklerini zorla yok etmeye çalışmaları onların “kardeşlerine” karşı bir soykırım başlattığının veya savaş açtığının bir işaretidir.
Uluslararası toplum,temel özgürlükler ve insan haklarına olan bağlılıklarında eğer samimi iseler bu tür “Saldırgan ve Yokedici Kardeşleri” zamanında tespit etmeli ve ve “Bu zalimlere sabır göstermeyerek korkunç eylemlerinin daha da tırmanmasını önlemelidirler.” Esas önemli olan bu ve benzeri tedbirlerin uygulanmaya başlanmasıdır. si önemlidir.
Çin, “Kardeşlerinin” önemli bir bölümü olan Uygur nüfusunun önemli bir bölümünü “Sessizce” Ortadan kaldırmıştır. Bunu yine de çeşitli soykırım yöntemleri uygulamaya devam ediyor. Bağımsız Araştırmacıların raporlarına göre ; 2017 – 2019 yılları arasındaki iki yılda, bölgedeki doğum oranı neredeyse yarı yarıya (%48,74) düşmüştür. Bu durum öğrenilip gerekli tedbirler alınmazsa Çin Uygurlardan sonra tekrar Tayvanlı “kardeşlerine” belki nükleer silahlarla “sarılmaya” devam edecektir. Rusya da en yakın müttefiki Çin ile bu eylemlerinde yarışmaya girecek ve Ukrayna’ya karşı savaşından sonra, muhtemelen Asya ve Avrupa’da uzun süredir kayıp olan diğer “KARDEŞLERİNE SARILMAK İÇİN ” onları da aramaya başlayacaktır.