Son Dakika
UYGUR HABER VE ARAŞTIRMA MERKEZİ(UYHAM)
İHH Çorum Şubesi Başkanı Selim Özkabakçı Çin’in işgalindeki Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman Türklere yönelik baskı,zulüm ve soykırım cınayetleri karşısında Türkiye’nin daha aktif olmasını ve bir şeyler yapması gerektiğini belirterek : ” Türkiye reelpolitiği bir kenara bırakarak Doğu Türkistan’daki Çin zulmünün bitmesi için öncü olması gerekiyor.” açıklamasında bulundu.
Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistanlılar, Çin yönetiminin baskı ve asimilasyon politikalarına maruz kalan aileleri için mücadeleye devam ediyor.
Bu çerçevede İstanbul’da yaşayan Doğu Türkistanlı Çin Toplama Kampı mağdurlarının 5 yıldır hiç bir haber alamadıkları ve Çin’in toplama Kamplarında hapiste tutuldukları tahmin edilen aile ve yakınlarının durumu ile Doğu Türkistan Türklerinin maruz bulunduğu ağır insan hakları ihlallerini Türk Milletine anlatmak amacı ile 3.Anadolu Seferi etkinlikleri çerçevesinde geldikleri Çorum’da bir basın açıklaması düzenlendi. Çorum Hürriyet Meydanında yapılan Basın Açıklamasına asın açıklamasına İYİ Parti İl Başkanı Bekir Özsaçmacı, BBP İl Başkanı Şakir Yıldırım, Türk Ocakları Çorum Şube Başkanı Prof. Dr. İrfan Çağlar, Türk İş İl Temsilcisi Sefer Kahraman, Ensar Vakfı Başkanı Abdurrahman Çırak, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Hüseyin Kır, Çorum ilinde faaliyet gösteren bir çok STK temsilcileri ile Vatandaşlar da iştirak ederek destek ve katkı verdiler.
Çorum Hürriyet Meydanında Yapılan Basın Açıklamasında İHH Çorum Şubesi Başkanı Selim Özkabakçı şunları açıkladı :
Doğu Türkistan : Dünya Üzerinde Yaşamanın En Zor Olduğu ve Müslüman Türk Olmanın Suç Sayıldığı bir Yer
” Türkiye’nin zalim Çin ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini ve reelpolitiği bir kenara bırakarak bu zulmün bitirilmesi için öncü olması gerekir. Dünya üzerinde yaşamanın en zor olduğu, “Uygur, Kazak, Kırgız olma suçundan” milyonların demir parmaklıklara mahkûm edildiği Doğu Türkistan, nesli yok edilen milletlerden biri olma yolundadır. Çin yönetimi Doğu Türkistan’da tam bir cinnet hali yaşanmaktadır. Dünya tarihinde bir milletin topyekûn gözaltına alındığı, kadın erkek, genç yaşlı toplama kampları, çocuk kampları ve hapishanelere doldurulduğu, kalanların da “aile olmak” projesi adı altında evlerde Çinli gardiyanların insafına terk edildiği, insanların sokaklarda dahi yüz tanıma sistemleriyle adım adım izlendiği başkaca bir dönem olmadığı açık ve net olarak bilinmeketedir. 2014 yılından itibaren Teröre Karşı Sert Darbe Operasyonu ilan edilen “75 Aşırılık Belirtisi”yle başlatılan keskin saldırılar, 2017 Nisan’ından itibaren Doğu Türkistan genelinde yoğun bir şekilde kurulmaya başlayan ve sayılarının 1.200’ü geçtiği belirtilen toplama kamplarıyla bambaşka bir noktaya taşındı. Evlerinden, çocuk ve eşlerinden, anne-babalarından, akraba ve arkadaşlarından, işlerinden, okullarından hasılı en sevdiklerinden kopartılan, dünyanın en ağır işkence ve mahrumiyetlerini yaşayan Doğu Türkistanlı Çin’in gönüllü mesleki eğitim kamplarında soykırıma uğruyor!
Bir çadıra ya da pusulaya sahip olmak, mutfağında birden fazla bıçağı olmak, pasaportu olmak, başörtüsü takmak, camiye gitmek, oruç tutmak, okulda ve resmi dairelerde ana dili kullanmak bile bir kişinin toplama kamplarına alınması için yeterli sebep olarak görülmektedir. Çin’in genel hukuk ilkesi olarak bilinen masumiyet karinesini hiçe sayan “suçu önceden önleme prensibi” ile herhangi bir suçu bulunmayan ve mahkeme edilmeyen milyonlarca insan “ayrımcılık, aşırılık ve terör” suçlamalarıyla toplama kamplarına doldurulmaktadır. Toplama kamplarında keyfi güç kullanımı, özgürlüğün sistematik olarak kaldırılması, kültür ve inançların tahkiri, ideolojik baskılama, insanlıktan çıkarma, taciz, tecavüz, fiziki ve psikolojik işkence, cinayet ve soykırım suçları işlenmektedir. Kısacası bu kamplar, tüm insan haklarının ihlal edildiği yerlerdir.
Çin, BM Insan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ilan edilen tüm hakları gasp etmekte, BM Soykırım Sözleşmesi’nde bulunan beş maddenin tamamını ve dahi Roma Statüsünde düzenlenen “Soykırım Suçu” ve “İnsanlığa karşı suçların tamamını ihlal etmektedir.” şeklinde konuştu
Çorum Hürriyet meydanından Doğu Türkistanlı misafirlerimizin huzurunda Zalim Çin’e ve tüm dünyaya sesleniyoruz !
Bizlerin İnsanlık Adına Doğu Türkistan İçin Söyleyecek Sözümüz Mutlaka Olmalıdır!
Zalim Komünist Çin’in ne yaptığından daha önemlisi ise, bütün bunlara karşılık Müslümanların ne yapmadığıdır.’ diyen Özkabakçı sözlerini şöyle sürdürdü : Dünyanın ve bizlerin insanlık adına Doğu Türkistan için söyleyecek sözümüz mutlaka olmalı. Doğu Türkistan’daki toplama kampları kayıtsız şartsız bir an evvel kapatılmalıdır. Bölgede uygulanan tüm hak ihlallerine derhal son verilmelidir. BM, Çin’in insan haklarını ayaklar altına alan toplama kampları vahşetini derhâl durduracak sahici adımlar atmalıdır. İslam İş Birliği Teşkilatı ya İslam ülkelerini bu zulme karşı mobilize etmeli ya da kendini lağvetmelidir. Zira I.I.T.’nin mevcut tutumu Çin’i daha da cesaretlendirmektedir. Türkiye, zalim Çin ile ilişkilerini yeniden gözden geçirmeli, reelpolitiği bir kenara bırakarak bu zulmün bitirilmesi için öncü olmalıdır.” çarpıcı cümleleri ile konuşmasını tamamladı. ifadelerini kullandı.
Mirzaahmet İlyasoğlu : ÇKP 5 yıldır Türkleri Öldürüyor,Yine De Kana Doymuyor
Doğu Türkistanlı Toplama Kampı Mağdurları Platformu üyeleri adına bir konuşma yapan Mirzehmet İlyasoğlu ise işgalci zalim Çin’in Doğu Türkistan’da 1949’dan 2016 yılına kadar türlü zulüm , baskı ve katliamlara imza attığını ama yine de kana doymadığını belirterek şunları söyledi : ” Çin Komünist Partisi yönetimi 2014’ten beri Doğu Türkistan’ın her yerinde inşa ettiği on binlerce Toplama Kampı’nda Doğu Türkistanlı Müslüman Türklere insanlığın aklı ermediği zulüm ve işkencelere tabi tutmaktadır. Ben sizlere Çin’in Toplama kamplarındaki Tutuklulara yaptığı baskı ve zulmü anlatmadan önce toplama kampı dışındaki insanların yaşamını anlatmak istiyorum :
Doğu Türkistan Genelinde en az Bir Milyon Müslüman Türk Çocuğu Çin Tipi Toplama/ Dönüştürme Kamplarında Asimile Ediliyor
Çin’in Doğu Türkistan’daki Çin tipi Toplama kamplarında yaşanılanları anlatan İlyasoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü : ” Uluslararası Af Örgütü’nün 2021 mart ayı verilerine göre en az bir milyondan fazla Müslüman Türk çocuğu Çin’in Çocuk toplama/Dönüştürme kaplarında dininden ,ırkından, kültüründen soyutlanarak tamamen Han Çinlisi bir birey olarak yetiştirilmektedir. Bu çocuklar gelecekte Çin’in alçak planları için canını feda edecek birer Mankurt Çinli asker olarak yetiştirilecektir. Çin’in Afganistan’da yapmak istediklerinden bunu açık bir şekilde görebilirsiniz. Örnek verecek olursak Çin’in 10 tane ajanı 2020 aralık ayında Uygur cihatçı kılıfına girerek Afganistan’da terör eylemi gerçekleştirmeye yeltenmiştir. Çok şükür bunlar Afgan Polisince yakalanıp Çin’e gönderilmiştir. Yine uluslararası bağımsız araştırma kuruluşları verilerine göre 1- 3 milyondan fazla yetişkin Uygur türkü toplama kamplarına alınmıştır. Toplama kampından kurtulan tanıkların ifadelerine göre, o toplama kaplarında insanlar her gün insan aklı ve havsalasının asla kabul etmediği acımasız ve vahşi işkencelere maruz kalmaktadır. Toplama Kamplarında tutulan Türklerin iç organları zorla gasbedilerek ve onlardan çalınarak helal organ adıyla Çin başkenti Pekin’de açık reklamlar verilerek Müslüman Arap ülkelerinden gelen Zengin Araplara satılmaktadır. Toplama kamplarındaki tutuklular çeşitli yöntemlerle peyder-pey hunharca katledilmektedir,Şu anda aramızda bulunan Mağfiret Emin adındaki kızımızın baba annesi 65 yaş olmasına rağmen o toplama kamplarında katledilmiştir. 82 yaşında bulunan ve ilk kez Kur’an-ı Kerimi Uygur Türkçesine çeviren Din Alimimiz Muhammed Salih Hocamız kamplarda acımasızca öldürülmüştür.
35 yaşındaki Ekrem Kardeşimiz Gazi Üniversitesi’ni bitirerek Doğu Türkistan’da öğretmenlik yapmakta iken, hayatının baharında öldürülmüştür. Japonya’da yüksek lisansına devam ederken Çin polisleri ailesine baskı yapmasından dolayı mecbur geri dönen 30 yaşındaki kız kardeşimiz Mihray Erkin de çin’in katliamından kurtulamamıştır. Aramızda bulunan bir diğer Kardeşimizin 65 yaşındaki emekli öğretmen olan Annesi Hamide Müellime ile yine diğer arkadaşımız Nurmuhmmed Uygur kardeşimizin 70 yaşındaki babası yine o toplama toplarında hünharca katledilmiştir. Anası ,eşi ve 4 çocuğundan hiç bir haber alınamamaktadır. Bu örneklerin sayısını çoğaltabiliriz.
Türk-İslam Dünyasının Kabul Edilemez bu Kayıtsızlığı Bize Çin Zulmünden Daha Fazla Acı Veriyor
Doğu Türkistan’da bütün bunlar yaşanırken ne yazık ki Türk ve İslam alemi sessiz ve kayıtısızlığını ısrarla sürdürmektedir.
Soruyoruz, bu sessizliğinizin sebebi nedir? Allah’ın karşısına çıktığınızda ve gelecek nesillere verebilecek bir cevabımız var mı?
Bizler sizlerin din ve Kan Kardeşleriniziz ve aynı ortak inanca sahibiz. Bizler önceelikle kendimize yakışana yapalım, zulme susan dilsiz şeytandır, zulme susan zulme ortaktır. Zulmü durduramıyorsanız o zulmü duyurunuz buyrulmuştur.
Biz duyurduk, Allah şahidimiz olsun, artık susmayı mı tercih edersiniz yoksa haykırmayı mı o sizin vicdanınıza ve imanınıza kalmış.
Tüm çıplaklığıyla Çin Doğu Türkistan’da açık ve net bir şekilde dini ve etnik soykırım yapıyor. Çin’in bütün bu uygulamaları sonucunda işlediği cinayetlerin uluslararası hukuka göre Soykırım olduğu İngiltere, kanada, Hollanda, Amerika, Belçika, Litvanya, Çek Cumhuriyeti gibi 7 ülke tarafından kabul edildi. Başta ABD, Kanada, AB, Avusturalya, Japonya hükumetleri Çin’i kınamıştır ve yaptırım uygulamalarına başlamıştır.
Biz buradan Çin’i tüm bu yaptıklarından dolayı kınıyor ve lanetliyoruz, ve diyoruz ki,
Ey İnsanlık Doğu Türkistanlılar Çin’e teslim olmadık ve asla teslim olmayacağız. Doğu Türkistanlılar ve onlara ses veren İnsanlık Çin’in bütün bu yaptıklarının hesabını er ya da geç Çin’e soracaktır. Bunun için de canımızı, malımızı ve her şeyimizi ortaya koyduk , koyacağız.
Bizi izleyen, dinleyen ey kardeşlerim, ey insanlık! Bizler, “Ailem Nerede” diye haykıran ve bunu dünyanın dört bir yanında #Millet Nöbeti çeviren kamp mağdurları Çin’in İstanbul başkonsolosluğu önünde 10 aydır bekliyoruz ve direniyoruz.
Dünyanın dört bir yanından basın kuruluşları ve devlet televizyon kanalları gelip bizim çığlığımızı duyurdu.Ne yazıkki Türkiye’nin ulusal kanallarımızın 1-2’si hariç bu çığlıklarımıza yer vermedi ve feryatlarımıza kulaklarını Çin’i memnun etmek adına kulaklarını tıkadı ve gözlerini kapattı.
Bizler Kamp Mağdurları Platformu olarak Doğu Türkistan’daki insanlık dramını ve gerçek durumu siz Kardeşlerimize duyurmak amacı ile aramızdan bir grup oluşturup, Doğu Türkistan için Anadolu seferi düzenledik. Türkiye’mizi il il dolaşarak Çin’in zulüm ve soykırımını siz değerli Kardeşlerimize; Türk milletine birinci ağızdan anlatmak istedik.
Doğu Türkistan demek Türkiye ve Türklük, islam ve Müslümanlık, demektir ve her şeyden önemlisi de İnsanlık demektir.
Doğu Türkistan’da ayaklar altına alınan sadece Doğu Türkistanlıların değil, Türklüğün, Müslümanlığın ve insanlığın şerefi ,izzeti ve namusu demektir.
Biz buradan Türkiye devletimiz ve hükümetimiz başta olmak üzere tüm dünya liderlerine, uluslararası kurum ve kuruluşlarına ve bütün insanlığa sesleniyoruz: “Eğer iddia ettiğiniz gibi güçlüden, zalimden değil, adaletten, hakkaniyetten, demokrasi ve insan haklarından yana iseniz lütfen artık Doğu Türkistan’da yaşananları görün ve gereğini yapın, vicdanınızın sesine lütfen kulak veriniz.
Şayet bu durumu görmez ve gereğini yapmaz iseniz yaşanmış, yaşanan ve muhtemelen yaşanacaklardan en az zalim Çin işgal yönetimi kadar sizler de sorumlusunuzdur.
Uygur Türklerinde bir ata sözü vardır : Bugün İneğin Başına Gelen Yarın Buzağının De Başına Gelecektir. Bugün Doğu Türkistanlıların başına gelenler yarın sizin başınıza gelebilir.
Çin sadece Doğu Türkistanlılar için bir tehlike ve tehdit değil,Türk-İslam dünyası başta tüm insanlık için de çok büyük bir tehdittir. Çin’in Pakistan’da, Afrika’da, Türk cumhuriyetlerinde yaptıklarına ve şimdi de İran üzerinden Müslüman coğrafyasında yapmayı planladıklarına iyi bakınız. Gelin Çin’in zulüm ve soykırımına hep beraber dur diyelim. sözleri ile konuşmasını tamamladı.
Daha sonra Toplama Kampı Mağdurları Platformu üyelerinden Medine Nazımi, Cevlan Şirmehmet ve Nur Muhamned Uygur, Çin’de yaşadıkları vahşet ve zulmü anlatarak, seslerini duyurmaya çalıştılar.Bu arada alanda açılan Çin Zulmü Resim Sergisi de Çorumlularca ilgi ile ziyaret edildi.
BENZER HABERLER