Zira 2020 yılının Kasım ayında Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşananlara ilişkin Çin yönetimine ait ve New York Times tarafından yayımlanan belgede, ÇKP Üst Kurullarına ait olduğu bildirilen gizli belgelerde Çin yönetiminin, Uygur Özerk Bölgesi’ndeki güvenlik birimlerine, nasıl hareket etmeleri gerektiğine dair verdiği detaylı talimatlar asimilasyon ve baskı politikalarının vehametini ortaya sermiştir. 403 sayfalık belgenin 200 sayfasında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve diğer Çinli yetkililerin, bölgedeki Uygur nüfusunun kontrolü ve aralıksız denetim yapılmasına ilişkin talimatları yer alırken, İslamiyet’in yayılmasını önlemek için tedbirler alınması uyarılarına yer verildiği de görülmektedir.
Uluslararası Toplum ve Uygur Sorunu
Çin Halk Cumhuriyeti’nin Uygur Türklerine yönelik baskı neticesinde yaşanan insan hakları ihlallerine bazı taraflar kendi ulusal çıkarları doğrultusunda kayıtsız kalırken; kimi diğer taraflar ise uluslararası hukukun uygulanması gereken bu duruma tepki göstermiştir.
Mart ayında ABD, Kanada, İngiltere, Avusturalya ve Yeni Zelanda konu ile ilgili yaptıkları ortak yazılı açıklamada Çin’in, Sincan Uygur Özerk Bölgesinde Uygur Türklerine yönelik insan hakları ihlallerinin, kaygı verici noktaya ulaştığını belirtmiş, Çin hükümetinin kendi belgeleri, uydu görüntüleri ve görgü tanıkları dâhil bu ihlaller konusunda çok sayıda kanıt olduğuna vurgu yapmıştır. Çin yönetiminin Uygurlara yönelik baskısının son bulmasını isteyen taraflar, “Çin’in kapsamlı baskı programı, dini özgürlüklerin ciddi ölçüde kısıtlanması, zorla çalıştırma(Köle/İşçilik), toplama kamplarında toplu gözaltı, zorla kısırlaştırma ve Uygurların maddi ve somut olmayan kültür ve medeniyet miraslarının biliinçli ve organize bir şekilde yıkımını içeriyor” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Türkiye ve Uygur Türkleri
Türkiye Cumhuriyeti de, Uygur Türkleri ve diğer Müslüman azınlıklar konusundaki ilkeli ve kararlı tutumunu 2020 yılı Ekim ayında düzenlenen Birleşmiş Milletler 75. Genel Kurulu kapsamında bir kez daha ortaya koymuş; konu ile ilgili beyanında, etnik, kültürel ve dini bağlara sahip olduğu Uygur Türklerinin haklarının korunması için tüm dünyaya çağrıda bulunmuştur.
Türkiye, bölge’de yaşayanUygur Türkleri ve diğer Müslüman azınlıklara yönelik insan hakları uygulamalarından duyduğu endişeyi son dönemlerde de yinelemiş, Uygur Türkleri ve diğer Müslüman azınlıkların Çin’de eşit haklara sahip bir şekilde, barış ve huzur içinde yaşamaları; ayrıca, kültürel ve dini kimliklerine saygı gösterilmesi ve bunların garanti altına alınması yönündeki beklentisini de tekrarlamıştır. Ş
Şubat ayında konu ile ilgili yaptığı açıklamada Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’nin Uygur Özerk Bölgesi’ndeki insan hakları durumunu yakından takip ettiğini belirterek; “BM ve diğer uluslararası raporlardaki bulgulardan endişe duyuyoruz. Konuyla ilgili kaygı ve beklentilerimizi Çinli yetkililerle paylaşıyoruz. Bu konuda şeffaflık bekliyoruz. Türkiye, Çin’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterirken, Uygur Türklerinin ve diğer Müslümanların insan haklarının korunmasının öneminin de altını çizmiştir” şeklinde konuşmuştur.
Uygur Sorunu ve ABD-Türkiye İlişkileri
Diğer taraftan ABD’nin son dönemlerde Çin’in Uygur Türklerine karşı insan hakları ihlalleri konusundaki söylemini sertleştirmiş olması da dikkat çekicidir. Anımsanacağı üzere geçtiğimiz yıl ABD’nin BM Daimi Temsilci Yardımcısı Kelley Currie, Birleşmiş Milletlerin (BM), Çin’in Uygur Özerk Bölgesi’ndeki Uygur Türklerine karşı insan hakları ihlallerini soruşturmak için yeterince çaba göstermediğini ifade etmiş, bu açıklamayı ABD Ticaret Bakanlığı’nın Uygur Türklerine yönelik insan hakları ihlallerinden dolayı Çinli 9 kuruluşu yaptırım listesine almasının hemen ardından gerçekleştirmişti. Bu süreçte dönemin ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da Başkan Donald Trump’ın görevi Joe Biden’a devretmesine kısa süre kala yaptığı açıklamada, “Soykırımın sürdüğüne inanıyorum. Çin’in parti devletinin Uygurları yok etmek için sistematik olarak çalıştığına tanık oluyoruz” ifadelerini kullanmıştı. 2021 yılında selefi Donald Trump’tan görevi devralan ABD Başkanı Joe Biden da, seçilmesi durumunda Çin konusunda daha sert bir politika izleyeceği mesajını vermiş, son dönemlerde yaptığı açıklamalarla da mümkün olduğunca işbirliği yapmaya ama gerektiğinde Çin’e karşı koyacağını belirtmiştir.
Çin’in ABD ile ilişkilerde mevcut sorunlara yönelik tek taraflı kazanma politikası izlenmesi durumunda ABD başkanı Biden’ in Uygur Türklerine karşı uygulanan baskıyı kendi söylemleri ve ABD’nin ulusal çıkarları doğrultusunda bir manevra alanı olarak değerlendirip Çin’e karşı daha sert yaptırımlar hayata geçirmesi ciddi bir olasılık olarak ortaya çıkmaktadır.
Bununla birlikte Biden yönetiminin Türkiye ile yaşanan sorunların aşılmasında her iki ülkenin de ortak paydada buluştuğu Uygur Türkleri konusunu ön plana çıkarması ihtimali de farklı analizlerde öngörülmektedir.
Bu bağlamda Türkiye’nin Çin’e karşı son günlerde Ankara Büyükelçisi Liu Şaobin’i, Büyükelçiliğin Twitter hesabından yapılan paylaşımların yarattığı rahatsızlık nedeniyle Dışişleri Bakanlığına çağırması iki ülke arasında var olan uyuşmazlığın derinleştiğine dair söylemleri güçlendirmiş olması da dikkat çekmektedir.
Değişken olmakla birlikte Ankara-Pekin arasında yaşanan gerilimin Amerika-Türkiye ilişkilerinde yeni bir iş birliği alanı açıp açmayacağı sorusunun ilerleyen süreçte tüm tarafların gündeminde önemli bir yer tutacağını söylemek mümkündür.
KAYNAK : https://yde.neu.edu.tr/uygur-turkleri-ve-abd-turkiye-iliskileri/?fbclid