logo

trugen jacn
23 Mart 2014

NEW YORK TİMES GAZETESİ : UYGURLARIN SABRI TAŞMAKTA !

ilham-toxti-wang-lishyong.jpg

Hamit Göktürk

             1 Mart’ta Çin’in  güneyindeki Yunnen eyaletinin merkezi Kunming şehri Tren istasyonunda meydana gelen ve 33 kişinin ölümü ve 140 kişinin yaralanması ile sonuçlanan   saldırı olayının yankıları sürüyor.

             Olaydan sonra uluslar arası toplum ve medya’da  Doğu Türkistan ve Uygur problemi bir kez daha gündeme geldi ve sıcak tartışmalara neden oldu.  Bu tartışmalar  batı medyasında bir çok   yorumcu – analızcı  tarafından gündeme taşındı ve uzmanların tahminler ve yorumlarının ana teması olmayı sürdürmekte.   Ayrıca, Olayın Pekin’de mutad olarak her yıl toplanan Çin Halk Kurultayı ve Çin Komünist Partisi’nin en üst karar organı olan Siyasi Danışma Konseyinin toplantısı arafesinde  meydana gelmesi Çin kamu oyunda   ve devletin en üst düzeyinde  büyük sarsıntı ve travmalara yol açtığı   görüldü.  Çin’in Komünist maskeli Şövenist Diktatörleri, Halk Kurultayı ve Siyasi Danışma Konseyi toplantılarında irad edecekleri   ve aylar öncesinden kaleme aldıkları “Nutuk”larını gözden geçirmeye ve yeniden yazmaya mecbur kaldılar. Çin işgal yönetiminin Doğu Türkistan’daki  ırkı aşağılama, etnik ayırımcılık,ekonomik talan ve iktisadi sömürgecilik siyaseti ile Ülkenin yerli Müslüman Türk halklarının   dini ve milli  değerlerine  karşı  hakaret içeren  ,engel ve yasaklama ve benzeri icraatlarının   Halk Kurultayı’nın  Pekin’den atanan sözde Vekillerince ilk kez,  Devlet Başkanı ve Başbakan gibi  en üst düzeyde dile getirmeleri ve bunun ÇKP.emrindeki medya’da yer alması küçük de olsa bir kıpırdanma ve değişme  olarak kabul edilmekte. Uzmanlar,   Çin’in  geleneksel olarak yürüttüğü azınlıklar siyasetinde  zaman zaman rastlanan bu tür  çıkışların  halkın tepkisini  geçici olarak nötralize edip  söndürmek  için  son  bir aldatmaca olduğu noktasında birleşiyorlar. Gelmiş geçmiş Çin yönetimlerinin yalan,kandırma  ve aldatma temeli üzerine inşa ettiği ve uygulamaya çalıştığı  Uygurlar arasında sıkça dillendirilen “Kağnı Arabası İle Tavşan Avlama” siyasetinin bir örneği olarak görüyorlar. Doğu Türkistanlıların  250 yıldan beri yürütülen bu aldatmaca ve kandırma politikalarının son örneğinin artık “Pazar Bulamayacağı,Kimsenin buna inanmayacağı” noktasında birleşiyorlar. Çin’in Doğu Türkistan’da yürüttüğü siyasetin  temelinin  Çin’in  yumuşak karnı olarak kabul ettiği   ve batı’ya taşmak temelinde  Türkistan Coğrafyasını  sorunsuz ve engelsiz olarak ele geçirmek olduğu çok iyi bilinen  ve herkesçe  kabul edilen bir gerçek.  Bunun İçin de bölgede  dinamik,   çok güçlü  dini ve milli duygulara ve bilince  sahip ve nüfusça de en kalabalık   olan,  Çinlilerle  ilişkiler ve mücadele  konusunda tarihi deneyimlere sahip Müslüman Uygurları bu  ironik emel ve hedeflerinin önünde bir  engel olarak görüyorlar.

         Son Kunming olayından sonra  Doğu Türkistan ve Uygurlar konusunda yayınlanan   onlarca makale ve yorumların içerisinde en  çarpıcı ve dikkate diğer olanı ise,  Pekin’de bizzat olayların içerisinde yaşayan,dafalarca Doğu Türkistan’a giden  ve olayların  tanığı sayılan, Çin’deki  insan hakları  konusundaki yazıları, Romanları ve çeşitli kitapları bulunan Çinli bir muhalif yazar;  Vang Lişiyung’un  20  Mart ‘ta New York Times  gazetesinde yayınladığı “ UYGURLARIN SABIR TASI TAŞMAKTA!” isimli makalesidir. Bu makale yayınlanmasından  çok  kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen  Çin ve dünya kamu oyunda büyük  yankı uyandırmıştır.

          Vang Li Şiyon’un bu uzun makalesinin önemli   kısımlarının  özetini  aşağıda bilgilerinize sunuyoruz.

         “ Çin Komünist Partisinin “Kurtuluş Ordusu” 1949’da Doğu Türkistan’ı işgal ettikten sonra  Uygurlar ve Çinliler( iki Millet)  arasında  Milli kin ve nefret’ın oluşması ve şiddetlenerek sürmesinin ana sebebi, Çin  yönetiminin yıllardan beri  bölgede uyguladığı kötü ve olumsuz politikaların sonucu olduğu kesindir. Çin’deki nüfusun ekseriyetini oluşturan etnik Çinliler ile batı sınırındaki Uygur bölgesinde yaşayan Müslüman Uygurlar  arasındaki  milli kin ve nefret, gün geçtikçe derinleşmektedir. Komünist Çin Yönetimi  1949’da Uygurların son Bağımsız  devleti olan Doğu Türkistan Cumhuriyetini yıkarak,bu ülkeyi işgal ettikten sonra,Uygurlar Pekin’in baskıcı politikalarından sürekli şikayetçidirler. Komünist Partisi yönetimindeki Çin  iktidarları  kendilerinin yeni Sömürgeciler olduklarını her vesile ile Uygurlara hatırlatmaktan geri durmadılar. Komünist Çin’in bölgeyi işgal eden Ordusunun Komutanı General Vang Cin’in vasiyeti üzerine yakılan ölüsünün külleri  Uygurlar Ülkesindeki içme suyunun kaynağı olan  kutsal Tengri dağlarına  savruldu. O,tarihten beri Müslüman Uygurlar ülkesini işgal eden düşmanının ölüsünün külleri ile kirlenen bu sulardan içmeye zorlandıklarını  hissetmektedirler.”

     “  Çin Hükümeti, Kunming’de  33 kişinin ölümü ile sonuçlanan olaylardan Uygurları sorumlu tutmakta. Ancak, Uygurların  böyle radikalleşmelerinin esas sebebi  ve bu mukadder  ve muhtemel sosyal olayların vuku bulmasının esas sebebi  Çin yönetiminin  bitmez tükenmez baskılarının bir sonucu olduğu kesindir. Çin Hükümetinin  yıllardan beri yürüttüğü ve son yıllarda şiddetini arttırarak sürdürdüğü uygulamalar   sonucunda ortaya çıkan meselelerin halledilmesinde  yanlı ve adil olmayan tutumu bu gerginliklerin daha de derinleşmesine yol açmaktadır.  Çözüm için uyguladığı  kaba ve aşırı güç  politikaları,  bu sonucu doğurmuştur.  Çin yönetimi kendilerinin  yıllardan beri  Uygur bölgesine ne kadar çok yatırım yaptığını ilan etmeye son derece meraklı ve bununla övünmeyi de çok seviyor. Onlara göre 2000-2009 yılları arasında bölgede yaşayan Şehir ahalisinin gelirinin ikiye,kırsal kesimde yaşayanların ise  üçe katlandığını ileri sürerek övünmekte.    Merkezi Çin Yönetiminin  bölgenin  ulaşım sorununu çözmek ve  kara yollarını iyileştirmek  ve enerji  kaynaklarının nakli için yeni boru hatları  yapmak için  büyük yatırımlar  yaptığını açıklamaktadır.Çin yönetiminin bu yatırımlarla,  bölgeyi Çin’in  en fazla gelişme gösteren 10 bölgesinden birine dönüştürdüğü doğrudur.Ancak, ekonomik göstergeler  yukarılara çıktıkça,yerli Uygur halkının ekonomik  durumu  aşağılara doğru düşmeye ve  kötüleşmeye başlamıştır. Çünkü,bu yatırımlarla oluşturulan işletmeler ve tesislerde tamamen bölgeye yerleştirilen veya iş vaadı ile getirilen Çinliler yerleştirilmektedir. Bütün fırsatları  etnik  göçmen Çinliler ele geçirmiş durumdadır. İşe yerleşme şansına erişen Uygurlar ise, en zor ve tehlikeli iş kolları olan ve hiçbir niteliği olmayan kömür ocakları,Çimento  Fabrikaları ve inşaat  ve benzeri iş kollarında vasıfsız işçiler olarak istihdam edilmektedirler. Uygurlarda işsizlik oranı çok  yüksek oranda ve işsizler çok  fazladır.Ben bölgeye 9 kez ziyarette bulundum.İster şehirlerde ister kırsal kesimde binlerce  Uygur gencinin  sokaklarda ümitsizce ve boş gezindiklerine şahit oldum.Çin yönetiminin bölgede  ekonomik politika ile nüfus  politikasını birlikte tavizsiz  bir şekilde yürütmeye çalışmaları,Uygurları ciddi olarak tedirgin etmektedir. Çin’den bölgeye yapıldığı bildirilen  büyük miktardaki yatırımlarla birlikte, ülkeye Merkezi Çin’den 8 milyon etnik Çinli göçmen getirilip yerleştirilmiştir. Uygur bölgesindeki Çinli nüfus oranı son 50 yılda %7’den %40’e yükseltilmiş olup, Bölgeye gelen Çinliler buraya zengin olmak ve kendi ekonomik durumunu düzeltmek için gelmektedirler.İşte bütün bu misallerin kendisi bile,bu toprakların esas sahibi olan Uygurların ekonomik gelişmelerden  neden yararlanamadıklarını göstermeye yeter ve artar. Bölgenin bütün istihdam imkanlarının Çinlilere verildiği  ve ekonomik sistemin tamamen onların   kontrölünde olduğuna bizzat şehit oldum. Bunun yanında  Çin dilinin kullanılması zorunluluğu sebebi ile Uygurlara dil konusunda de  ayırımcılık uygulanmakta ve Uygurlar kendi vatanlarında  sistemden tamamen dışlanmaktadır.Urumçi’de her tarafı Restoranlarla doldurulan  bir meydanda,  yerli Uygur dansçıların kendi hünerlerini icra ettiklerine şahit oldum.Bu Restoranlarda yüzlerce Çinli müşterinin yanında yabancı Turistlere tercümanlık yapan birkaç Uygur’dan başka hiçbir Uygur müşteriye rastlamadım.Uygurlar kendi dansçılarının gösterisini  demirden yapılan barikatların ancak.gerisinden seyredebiliyorlardı. Burada oturan Çinli ve yabancı Turistlerden demir  barikatlarla ayrıştırılan Uygurların bu durumu bile, bu halkın  öz vatanlarında ve kendi topraklarında Çinli yöneticiler tarafından  ne kadar dışlandıklarının tipik bir misalı olarak  açıkça görülebilmektedir.

          Uygur bölgesinin ekonomik gelişiminden önce, Bölgenin esas sahibi olan Uygurlar ile sonradan getirilen göçmen Çinliler arasındaki  tarihi ihtilaflar yasal ve manevi  anlayış  temeli üzerinde  sürdürülmekteydi. Uygurların ekseriyeti,günlük yaşamlarında  Çinlilerin müdahele ve saldırılarından  kendilerini pek rahatsız olarak hissetmiyorlardı. Fakat,ekonomik   gelişim ve yönetimin yanlı ve etnik dışlayıcı uygulamaları  bu iki ulus arasındaki ihtilafları,kin ve nefreti herkesin kapı eşiğine kadar getirmiş oldu. Günümüzde Uygurların büyük çoğunluğu, etnik Çinlilerin zengin ve şaşaalı gündelik hayatını yakından  görmekte ve kendilerinin niçin  günden güne kötüleşen   hayat  seviyelerinin sebepleri ile  hemen her gün yüzleşmektedir. Bu nedenle bu ihtilafların ve  sosyal gerginliklerin  niçin tavan yaptığını tahmin  etmek ve buna şaşırmamak pek zor olmasa gerek. Çin  Merkezi Hükümetinin “Uygur Bölgesini  Kalkındırmak “ politikası olumlu sonuçlar değil, tam ziddine çok olumsuz  neticeler  doğurmuştur.

       Yazar makalesinin sonunda  bu yıl başında tutuklanan ve “BÖLÜCÜK”le suçlanan Pekin Merkezi Milletler Üniversitesi öğretim üyesi Dr İlham Tohtı hakkında de özellikle durmakta ve  düşüncelerini şöyle ifade etmektedir ;

           “ Uygur bilim adamı ve aktivisti  Doç.Dr.İlham Tohtı,  Çin anayasasını temel alarak Uygurlar ile yönetim arasında bir köprü olma görevini yerine getirmek istiyordu. O,Tibet Lideri Dalay Lama gibi bağımsızlığı değil, Çin anayasası ve Özerk bölge yasalarında belirtilen özerklik hak ve hukukun yanı  gerçek Otonom haklarını  uygulamalarda de verilmesini ve icra edilmesini talep ediyordu. Ancak,30 yıldır,bu yolda çaba sarfeden Tibet Lideri’nın bu düşünce doğrultusundaki çalışmalarının başarısızlıkla sonuçlandığına şahit olan onun İdeal ve kader birliği yaptığı  yakın arkadaşları onun  düşünce ve çalışmalarını “Kendini Tehlikeye Atma” olarak nitelediler. Dr.Tohtı’nın   Geçen 15 Ocakta Bölücülük yaptığı iddiası ile tutuklanmasından sonra sözü edilen bu “Köprü “  hem baskı yapanlar ve hem de baskıya maruz kalanlar tarafından  yıkılmış ve ortadan kaldırılmış  oldu. Çin yönetimi   yıllardan beri , Uygurların barışçıl gösterilerini “Birkaç Kişilik Marjinal Radikal Bölücü Unsur”ların hareketi olarak tanımladı ve onların “Kendilerinin,  Kendilerini Yönetme” talep ve arzularını “Küçük Bir Mesele” olarak  görmeye ve göstermeye çalıştı.Fakat,günümüzde Uygurlarda “ Çin’den kesin kes ve ebedi olarak Ayrılma”yı bir tek yol olarak kabul eden bir düşünce ve anlayış her geçen gün  daha fazla güçlenmiş durumdadır. Uygur Bölgesinde yaşayan ve sayıları azımsanmayacak sayıdaki  Uygurlar, Çin sınırları dışındaki Radikal Müslüman Silahlı guruplardan (Militaristlerden)yardım ve destek gütmeye başlamışlardır. Çin Hükümetinin Düşmanca politika ve uygulamaları sonucunda köşeye sıkışan Uygurların sabır tası taşmak üzeredir.Uygurların şimdi çareyi “Terörist yöntem”lerde  araması her zamankinden daha fazla ve  mümkün gözükmektedir.

         Bu arada Xinjiang olarak adlandırılan Uygur Bölgesi Çeçenistan Olmaya doğru yol almaya devam etmektedir.”

Etiketler:

Share
1867 Kez Görüntülendi.