Benzer şekilde Erdoğan-Biden görüşmesiyle ivme kazanan Türkiye-Amerika ilişkilerini iyileştirme süreci ve Washington’un Afganistan’da Kabil Havalimanı’nın güvenliğiyle ilgili Türkiye’nin öncü rol oynamasını talep etmesi, Amerika’nın tüm ilgisini Çin’e çevirmeye hazırlandığına işaret ediyor.
Amerika’nın NATO ve G7 zirvesinde odağına Çin’i koyması ve Pekin yönetimini, “saldırgan, baskıcı ve düzen karşıtı” ilan etmesi dikkat çekiciydi. Yine Biden’ın, ABD’nin Hint-Pasifik bölgesindeki askeri gücünü artırma kararı ve son aylarda Tayvan üzerinden iki ülkenin Güney Çin Denizi’nde askeri güç gösterisine tutuşması, Amerika’nın gerçek gündemi hakkında bilgi veren gelişmeler.
Ancak Batı sermayesinin düşük ücret-yüksek kâr amacıyla Çin’e yönelmesi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerlerin sümen altı edilmesine yol açtı. Burada önemli bir dönüm noktası 2001 yılıdır.
Çin’in bu üretici Dünya Ticaret’e katılımının kabul edilmesiyle ilgili uluslararası rekabete ön hazırlıktan kaldırılmış oldu. O günlerde daha idealist bir hava vardı ve çalışmakta için büyük bir güçten bahsediyorum. Tabii artık çok değişti!
KAYNAK : https://www.dirilispostasi.com/makale/7336569/doc-dr-ismail-sahin/amerikanin-artan-cin-kaygisi?fbclid=IwAR1