logo

trugen jacn

“İSLAM ALEMİ” BU KAFA İLE GİDERSE DAHA ÇOK AĞITLAR YAKARIZ !

Galip Erdem ve Ülkücülük - Osman Oktay - Ocakbaşı Sohbetleri - YouTube

Osman OKTAY

 

“Viranelerin yasçısı baykuşlara döndüm

Gördüm de hazanında bu Cennet gibi yurdu

Gül devrini bilseydim onun, bülbül olurdum

Ya Rab, beni evvel getireydin ne olurdu! ”  (M.Akif ERSOY)

 

İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy bu mısraları Osmanlı Hanedanı’nın çöküp elde avuçta kalan oğul topraklarımızı barındıran Anadolumuzun işgal günlerinde yazmıştı. Allah’a şükürler olsun ki Türk Milleti Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde küllerinden yeniden doğarak kurtuluşu gerçekleştirdi. İçeriden ve dışarıdan darbelere rağmen varlığını vurma İnşaallah sonsuza kadar sürdürecek.

Ancak, Müslümanlar olarak içinde buluşumuz  “İslam Alemi”  ve tabii ki o alemin üyesi olarak bizler  “ağıtçılıktan”“şiddet ve nefretle, güçlü olarak kınamaktan” , kaçıncı defadır  “Kanları yerde kalmayacak, öçleri alınacak”  demekten öte bir şey yapamıyoruz. Bu kafa ile gidersek de hiçbir yaraya merhem olamayız.

Bu konuda örnek çok ama her gündemde olduğu için önce şu Filistin – İsrail meselesinden söz edelim. İsrail Devleti bundan tam 73 yıl önce 14 Mayıs 1948’de ilan edildi. Hadi hay – huy ile geçen üç yılı bir kenara bırakacak olursak demek ki yıldırım Filistinlilere zulmediyor, Ürdün ve Suriye’yi taciz ediyor, işgalci ve baskıcı bir siyaset güderek durmadan topraklarını genişletiyor ama  “İslam Alemi”  denen dünya adeta  “Alemcilik”   seyrediyor ve hemen her yıl da her hareket sonucu bol bol kınama mesajları yayınlıyor. Bırakın güç kullanarak’i hizaya getirmeyi, diplomasi yoluyla bir adım ileri gidildiği bile yok. Bu işin bir yönü.

İşin bir yönü de şu: İsrail bilimde, ileriye kadar ilerlemiş durumda. İslam devletleri diye anılan bilmem kaç para bu konuda adeta  “tık”  yok. Hep söyleyegeldiğimiz gibi yine de en iyisi biz olduğumuza göre varın gerisini hesap edin! Bilim ve teknolojide yoksanız, diplomaside zayıfsanız, uluslar arası arenada bir ağırlığınızın olması mümkün değil.

Tam bir yıl önce, Mescid-i Aksa’nın hemen yanıbaşında bulunan ve Yahudilerce kutsal olan  “Ağlama Duvarı” ndan kinaye ile  “Asıl Ağlama Duvarı İçimizde, Hepimizde”  başlığı altında bir yazı yazarak yayınlamış,  “Mahzunluk Bitecek mi”  isimli kitabıma da almıştım. Değişen hiçbir şey yok; o yazıyı alıp onu yıl yayınlasam, ona bir okusanız ve bu kafa ile gidilirse daha nice 70 yıl değişen bir şey olmayacak. İsrail ona saldıracak, Türkiye ağırlıklı olmak üzere bazı İslam ülkelerinden kınama sesleri yükselecek, ağıtlar yakılacak ve adım adım  “Büyük İsrail” kurulduğu zaman artık ağıt bile yakılamayacak.Kaldı ki Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Birleşik Arap ülkeleri arap ülkeleri Türkiye’den esirgedikleri dostluk ellerini İsrail’e uzatarak, biz de tribünlere oynayan mesajların gerisinde ve hatta önünde İsrail’le olan ticaret hacmini arttırarak, gemi filoları ile en çok ihtiyaç duydukları petrol türevlerini arttırarak Büyük İsrail ”in yapı taşlarını taşıyarak hep birlikte döşüyoruz!

Ya Çin’in Soykırım Gırdadındaki Doğu Türkistan?

 

Peki ya Doğu Türkistan? Onun için ne yapıyoruz? Hadi Filistin için Devletimizi yönetenler, Diyanet İşleri Başkanlığı, bazı dernek ve vakıflar kınama mesajları yayınlıyor, protesto gösterileri düzenliyor, camilerde vaaz ve hutbe konusu yapılıyor da Doğu Türkistan için herkes, kurum ve özellikle dinimizi kullanarak parsa çalışan vakıflarla dernekler neden “Sağır, dilsiz ve kör ”kesiliyorlar?

En son 13 Mayıs 2021 Cuma günü Ramazan Bayramı Namazı’nda vaaz ve hutbe konusu Filistin üzerine idi. Hoca efendiler estiler gürlediler ve adeta cemaati galeyana getirecek ifadeler ifadeler. Siyasiler her zamanki gibi klasik, kalıplaşmış beyanatlarını tekrar ettiler ama Doğu Türkistan kimsenin aklına gelmedi. Oysa orada İsrail Devleti’nin kuruluş yıldönümüne rastlayan Mayıs Ramazan günlerinde değil zulüm, işkence ve soykırım var. Defalarca devlet yetkilileri, Diyanet İşleri Başkanlığı’na iletildiği halde ve -esasen iletilmeye de gerek yok- bütün olup bitenler ayan beyan ortada ses seda çıkmadı, çıkmıyor. Geçen yıl, Diyanet İşleri Başkanı’nın Bursa ziyareti sırasında yanına sokulan Doğu Türkistanlı bir genç, “Başkanım, Doğu Türkistan için de bir dua istiyoruz”İstediği top tüfek, para pul değil, sadece DUA istiyor. Bu istek karşısında “Yaparız İnşaallah” cevabı veriliyor ama aradan bir yıl geçti ve Allah’n adı anılarak verilen cevap havada kaldı. Hadi siyasiler, hadi art niyetli bazı mahfiller, hadi Perinçekler gibi Çin dostları olup bitenleri görmezden gelebilirler, siyasi davranabilirler, eyyamcılık yapabilirler hatta ihanet edebilirler ama Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurum din kardeşleri arasında ayırım yapabilir mi? Bunun dinimizde yeri oldugunu, kitaba, sünnete uygun oldugunu edebilecek biri var mıdır? eyyamcılık yapabilirler hatta ihanet edebilirler ama Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurum din kardeşleri arasında ayırım yapabilir mi?Bunun dinimizde yeri oldugunu, kitaba, sünnete uygun oldugunu edebilecek biri var mıdır? eyyamcılık yapabilirler hatta ihanet edebilirler ama Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bir kurum din kardeşleri arasında ayırım yapabilir mi? Bunun dinimizde yeri oldugunu, kitaba, sünnete uygun oldugunu edebilecek biri var mıdır?

Dert sadece bu da tabii değil… İşin bir de Milli Eğitim ilgilendiren yönü var ki sormayın!

“Uluslararası Bilimsel ve Kültürel Araştırmalar Vakfı” diye bir vakıf var. Başkan, Prof. Dr. Bülent Okay. Bu vakfın, “Hayalimdeki Çin” resim yarışmaları haber düzenlediğini haber alınca “Bu vakıf kesinlikle Doğu Perinçek’le” demiştim. Biraz araştırınca, Başkan’ın Vatan Partisi’nden Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı öğrendim ve yanılmadığım ortaya çıktı. Hadi onların zihniyeti de tihniyeti de bu. İşin garibi ve gereken yönü, Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı zulüm ortada iken TC. Milli Eğitim Bakanlığı okullara yazı yazarak böyle bir yarışmaya destek olması!Aklıselim, Sağduyu der ki, “Hayalimdeki Ermenistan” ya da “Hayalimdeki İsrail” isimli bir yarışmaya destek olarak “Hayalimdeki Çin” adı altında düzenlenen bir yarışmaya destek olmak arasında fark yoktur. Çin, tam 71 civarında beri Doğu Türkistan’da işgalci durumda ve milyonlarca soydaşımıza, dindaşımıza zulmetmekte; soykırıma uğratmakta, insanlık dışı, ahlak dışı uygulamalar yapmaktadır. Buna rağmen amacı belli bir vakfa bir devlet kurumunun ve hele de Milli Eğitim Bakanlığı’nın destek olması olacak iş değildir.

Kısacası devlet ve millet olarak politikalarımızı gözden geçirmek zorundayız. Osmanlı tam dört yüz yıl Kudüs’ün, Mekke ve Medine’nin bekçiliğini yaptı. Oralarda kendi yönetimini kurmadı, dilini kabul ettirmedi, çok kültür erozyonuna uğradı. “Din sözünü”  kabul ettiği Araplara kardeş gözüyle baktı, hatır ve gönüllerini hoş tuttu ama hep ihanete uğradı. Günümüzde de nerede ise dostane ilişkilerimiz olan bir Arap İslam Devleti yok. Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı zulüm karşısında hiçbiri adım atmıyor, tavır koymuyor. Çin’i kınayan ülkeler Çin’i kınayan sözler yapıyor ama bu Türkiye’de dahil hiçbir İslam ülkesinin imzası yok.

Yarın adli İlahide elbet bu da mizana, kötü gelecekleri, dilleriyle kaçındıkları gibi imanın en zayıf noktası olarak vasfedilen  “kalple buğz”  edip etmedikleri safra olmayanlardan elbette bunun hesabı sorulacaktır.

Kaynak: https://www.habererk.com/islam-lemi-bu-kafa-ile-giderse-daha-cok-agit-yakariz-makale,8263.html?fbclid

Share
322 Kez Görüntülendi.