Son Dakika
Hukuk Fakültesi öğretim üyesi ve Soykırım Olmadan Bir Dünya Çalışmaları Merkezi Genel Müdürü Sayın Ph.Dr. Mitcehell Hamline’nin Doğu Türkistan’daki etnik Çin soykırımını ayrıntıları ile tesbit ederek yorumlamış ve www,minnpost.com haber sitesinde yayınlamıştır. Sayın yazar bu yazısında Nazilerin Yahudilere karşı uyguladığı Teknoljik Soykırımı ile Çin’in günümüzde yüksek teknolojiyi kullanarak Uygurlara karşı yaptığı baskı,zulüm ve kollektif soykırımı mukayeseli olarak yorumladığı bu çok önemli ve çarpıcı makalesini sizler için Türkçeye aktardık ve aşağıda bilgilerinize sunuyoruz. Onurlu bir insan,gerçek bir hukukçu- bilim adamı ve haktan ve hukuktan yana vede insan haklarını tek standart olarak kullanarak savunan bu değerli yazarımıza çok teşekkür ederiz.(UYHAM)
Ph.Dr. Mitcehell Hamline
Alman faşizminin 1940’lı yıllarda Yahudilere yaptığı bir yüksek teknoloji soykırımıydı. Nazi liderliği, Yahudilerin yaşamalarını önlemek ve yok etmek için en etkili stratejileri araştırmak ve uygulamak için Alman bilim insanlarını, doktorları, mühendisleri ve iş uzmanlarını harekete geçirmiştir. Sadece birkaç yıl süre içerisinde 11 Avrupa ülkesinden 6 milyon Yahudi ve 5 milyon diğer topluluklara mensup masum insanı imha etmek suretiyle bu cinayette büyük deneyim ve ustalık kazanmıştır.
Alman faşizminin İdeal Aryan ırkı yaratma planının bir kısmı “anormal” ya da işe yaramaz olduğu düşünülen ve tespit edilenlerin en başında kadınların zorla kısırlaştırılması idi. Bu da fiziksel ya da bilişsel engelleme ile yapılıyordu. Araştırmalar sonucunda düzenli sağlık muayenelerinde anestezi olmadan asit sıvılarının intra-uterin enjeksiyonlarının kullanılıyordu. Çeşitli toplama kamplarında gerçekleştirilen deneysel süreçte birçok kadın öldü. Profesör Karl Clauberg, Auschwitz’de günde 1000 kadını sterilize (kısırlaştırma) edebilecek bir yöntem geliştirdi. Sonuçta tahminen 400.000 Yahudi kadın zorunlu sterilizasyon yapılarak kısırlaştırıldı.
Bir başka tıbbi madahele ise , binlerce kişiye toksik kimyasal fenol veya benzinin enjekte edilmesiyle bireysel olarak yapılan kısırlaştırma uygulamasıydı.
Alman Mühendisler tarafından geliştirilen teknikler sayesinde milyonlarca Yahudi halk kolay ve etkili bir şekilde öldürüldü: Zyklon B’nin gaz odalarında kullanılması ile günde tek bir krematoryumda 1.400 gövdenin sistematik bir şekilde imha edilmesi sağlandı.
Yeni veri teknolojisi de bu soykırımda
önemli bir rol oynadı. 1933’te Hitler’in iktidara geldiği yıl, Naziler bir
nüfus sayımı yaptı. Yeni IBM delikli kart teknolojisini kullanan bu nüfus
sayımı, Nazi devletinin Alman Yahudilerini tanımlaması, tecrit etmesi ve
nihayetinde ortadan kaldırması için temel bilgi veritabanı oluşturdu.
Avrupa genelinde Nazi kontrolüne düşen ülkelerde Naziler, Yahudileri ve Romanları (çingeneleri) tanımlamak ve izole etmek için her yerde bir nüfus sayımı uyguladı. Bu sayım işlemlerinde, IBM’in Alman ve Polonya yan kuruluşları tarafından sağlanan teknoloji ile kartlar kullanılmıştır. IBM tarafından sağlanan sayma ve alfabe oluşturma ekipmanı ile üretilen veriler, sonuçta Avrupa’daki Yahudi nüfusunun yok edilmesinde etkili olmuştur.
Bu tıp araştırıma ve uygulamalar mühendislik ve işletme stratejileri, bu dönemde Nazi’lerin yaşamaları istenmeyen Yahudiler başta diğer etnik toplumların yok edilmesi ve toptan imhası için kullanılan yüksek teknoloji araçlarını oluşturmakta idi.
Çin Günümüzde Uygurlara yüksek teknoloji ile Soykırım Yapıyor
Çin yönetimi ülkenin kuzeybatısında yer alan Sincan eyaletinde yaşayan Uygurlar (WEE-gurs) olarak bilinen etnik Türk ırkına mensupturlar. Türk Müslümanları, Çin hükümeti tarafından kültürel soykırıma tabi tutulmaktadır. Çin’in son uygulamaları ile bu Müslüman Türklerin tamamının (tüm etnik ve dini grubun) dinlerini, dillerini ve etnik kimliklerini silerek yok edilmesini hedef alıyor.
Uygur İnsan Hakları İzleme Projesi Müdürü Ömer Kanat, Çin’in bu Uygulamasına “gaz odaları olmayan bir soykırım” diyor.
Çin hükümeti bölgede yaşayanaların toplam sayısının 21.8 milyon civarında olduğunu ve bunlardan etnik Çinli olmayan yaklaşık 10 milyon Müslüman Türk’ü iki nedenden dolayı terörist veya güvenlik riski taşıyan şüpheli kişiler olarak tanımlıyor ve bunları şüpheli olarak etiketliyor ;
Çin’in Bir Kuşak-Bir Yol (BRI) Küreesel Pröjesi nedir?
Bu isimle anılan bu proje , 2.000 yıl önce Roma ve Çin medeniyetlerini ticaret ve dolaylı olarak kültürel yönden bir birlerine bağlayan, Çin’in başta ipek olmak üzere ürettiği ürünleri Uygur bölgesi üzerinden batıya pazarladığı ,buna karşılık Roma’nın yün, altın ve gümüşünün yine Türkistan bölgesi üzerinden Çin’e sattığı veya Tüccarların seyahat ettiği antik İpek Yolunun Çin tarafından yeniden canlandırılması projesidir.
2013 yılında Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, bu kadim ticaret yolu olan İpek Yolu’ndan ilham alarak “Bir Kuşak-Bir Yol “One Belt and One Road” girişim/insiyatıfini Kazakistan’in başkenti Astane’de açıkladı. Çin’in iddiasına göre bu proje tamamen ekonomik amaçlıdır ve bu projenin güzergahında olan ülkeleri “21.yüzyıl Kara İpek yolu ile karayolu ve demiryolu yolu ile birbirlerine bağlıyor. Ayrıca denizden geçen bölümü “ 21. yüzyıl Deniz İpek Yolu “ olarak tanımlanmaktaydı.
Çin’in bu küresel Bir Kuşak-Bir Bir Yol(BRİ) Projesinin önemli bir ana ortağı ve bir parçası olarak Çin, dünya genelinde ilk olarak 152 ülkede altyapı yatırımlarını iyileştirmek ve geliştirmeyi hedeflemektedir. Asya, Avrupa, Afrika, Orta Doğu’da bulunan Arap ve Müslüman ülkeler bu projenin Avrasya ve Afrika ayağını ve Şili, Panama ve diğer güney Amerika ülkeleri ise Güney Amerika ayağını teşkil etmektedir. Çin’in esas hedefi üretim için hayati öneme sahip ve ithal ettiği petrol ve doğal gaz gibi doğal kaynaklara engelsiz ve kolay erişimini sağlamak ve bu ülkelerdeki yatırımları ile elde ettikleri tüm mülkiyet ve varlıklarını kontrol etmek ve korumaktır.
Çin, bu ülkelerde işlettiği limanlar, demir yolları ve hava alanları dahil tüm ulaşım ve dağıtım imkanlarını kullanarak ve bu geniş kapsamlı ağ aracılığıyla “Bir Kuşak – Bir Yol( BRI ) girişimi boyunca yer alan ülkelerin politikalarını kontrol etmek için bu ekonomik hegemonyayı genişletmeyi düşünmektedir.
Çin’in bu sinsi ve korkunç planı günümüzde yaşadığımız evreni tehdit eden ve insanlara korku salan gezegenin etrafında dolaşan dev bir ahtapot gibi görünüyor.
Bir Kuşak-Bir Yol (BRI) ve Uygurlar
Uygurların tarihten beri yaşayageldikleri ana vatanları Sözde Uygur Özerk eyaleti (Doğu Türkistan) petrol ve doğal gaz ile diğer kaynaklar bakımından çok zengindir ve aynı zamanda Çin ekonomisi için hayatı önem taşıyan mevcut kara ve demiryolu ile petrol ve doğal gaz boru hatlarının düğüm noktası ve geçiş ve dağıtım merkezlerinin bulunduğu bölgedir. Uygurlar, Çin’in ülkelerindeki kaynakları sömürmesi ve tek başına yönetmesine ve ülkelerinde günden güne artan baskılarına karşı direniyorlar. Çin hükümeti Uygurların bu taleplerine, Çin için hayati önem taşıyan “Bir Kuşak-Bir Yol( BRI )bağlantısında tek başına ve tam kontrol sahibi olabilmek adına onlara baskı ve zulmederek cevap veriyor.
Çin’in Yüksek teknolojiyi Kullanarak Uygurlara Karşı İşlediği Soykırım suçları.
Çin’in tam ve kesin hedefi, Müslüman Uygurlara Çin ideolojisini zorla kabul ettirmek suretiyle onların Uygur kültürü ile ve sıkı sıkıya bağlı oldukları İslam dininden koparmak ve silmektir.
Çin, dünyanın teknolojik olarak gelişmiş ülkelerinden biridir. Çin yönetimi bölge’de yaşayan Müslüman Uygurlara karşı ileri teknoloji ürünü yüz tanıma cihazları, akıllı telefon tarayıcıları, kullandıkları elektronik haberleşme aletlerine (Cep telefonu ve başka) casus yazılımları zorla yükleme, DNA testi ve biyometrik verileri kullanarak onları sürekli izliyor ve bu ileri teknolojileri onlara baskı ve zulmetmek için kullanılıyor.
Çin bu ileri teknoloji ürünü modern aygıtlar ve araçları kullanarak Uygurları hedef alıyor ve Uygur aktivistler ve kendisine muhalif olduklarını düşündükleri Uygurları gözetliyor. Çin’in Polis memurlarında, insanların kayıtlı adreslerinden tutun, seyahat ettikleri mesafeleri ölçmek ve değerlendirmek için akıllı gözlükler dahi vardır. Ayrıca bu konuda Yapay zeka da kullanarak, hangi etnik Uygur’un etnik Çinli yöneticiler için önemli “tehdit” olduklarını tahmin edebiliyor.Bunun sonucunda tehdit olabileceklerini düşündükleri Uygurları taciz etmek ve onları göz altına alarak hapsediyor. Onların muhtemel karşıt eylemlerin önlenmesini garanti altına alabilmek için onlara özel profiller geliştirmiştir. Çin’in yüksek teknolojiyi kullanarak Uygurları kontrol ve onlara baskı ve zulmetmede tek örneğin sadece mevcut Çin yönetimi olduğu görülüyor. Çin’in bu uygulamanın ise bugün dünyadaki en yoğun ve sıkı baskı yöntemi ve eşi benzeri olmayan bir devlet gözetimi sistemi olduğu söyleniyor.
Birleşmiş Milletler : Çin en az 2 Milyon Müslüman Uygur’u Kamplarda tuttuyor
Birleşmiş Milletler Örgütüne bağlı Irkçılıkla Mücadele Komitesi ile İnsan Hakları Yüksek Konseyi Çin’in Doğu Türkistan’da “Mesleki Eğitim Merkezleri ” adı ile kurduğu toplama kamplarında en az 2 milyon Uygur’u hapiste tuttuğunu ve “yeniden eğitim kampları”’nda eğitime tabu tutulduklarını tahmin ediyor.
Çin’in toplama kamplarında gözaltında tutulan milyonlarca Müslüman Uygur , genellikle aylarca ve hatta yıllarca sistematik olarak işkence görüyor. Bilinmeyen sebeplerle aniden ortadan kayboluyor. Kamplarda kaybolan ve öldürülenlerin organları zorla alınarak yabancılara satılıyor. Çin’in bu şekilde aykırı ve hukuksuz bir şekilde zorla organ toplaması ve bu organları satmaları de belgelenmiş bir uygulamadır. Toplama kamplarına hapsedilenlerin geride kalan çocuklarının bazıları yatılı okullara zorla gönderiliyor. Bu zavallı çocukları geçmişte Kızılderili gençliğine uygulanan yöntemlerle asimile edilmeye ve etnik birer Çinli olarak dönüştürülmeye tabi tutuluyor. Geçtiğimiz yüz yılda Guatemala ve Arjantin’deki soykırımlar sırasında çocukların hedef gruplardan çıkarılmasını amaçlayan bir uygulama bugün Çin yönetimi tarafından etnik Han Çinilisi “Eğitmen-Öğretmenler” aracılığı ile aynen uygulanıyor. Bunun dışında kalan sayılarının ne kadar olduğu bilinmeyen ve söylenmeyen diğer Müslüman Uygur bebek ve çocuklar ise kendi başlarına himayesiz ve kimsesiz olarak bırakılıyor ve onların akibeti de bilinmiyor.
Mahkeme Raporu : Çin’in Uygurlara Yaptığı Bir İnsanlık Suçu
17 Haziran 2019’da, bağımsız bir İnsan Hakları Mahkemesi, Çin yönetiminin Uygurlara yönelik mevcut baskı ve zulmünün nitelik itibariyle insanlığa karşı bir suç olduğunu açıkladı.Mahkeme bu kararı verirken tıbbi uzmanlardan ve insan hakları araştırmacılarından elde edilen kanıtlara dayandırdığını bölgedeki Çin baskı ve zulmünün böyle devam ederse soykırım seviyesine çıkabileceğini bildirdi.
Çin Uygur Tutukluların Organlarını Zorla Çalıyor
Kısa süre önce “ Zorla Organ Toplamanmasına Karşı Mücadele Eden Doktorlar Gurubu ” ABD Kongresi’ne başvuruda bulundu ve Çin yönetiminin Uygurların organlarının zorla toplamasının soykırım oluşturup oluşturmadığını araştırmaya çağırdı.
Temmuz/2019 ayı başlarında, 22 Batı ülkesinin BM İnsan Hakları Yüksek Konyesi nezdirdeki elçileri, Çin’in Uygur halkına yönelik insan hakları ihlallerinin durdurulması ve baskı baskı ve zulmün sona erdirilmesi ve Toplama Kamplarının kapatılarak burada hapiste tutulanların serbest bırakılması taleplerini içeren bir ortak mektubu imzaladılar ve bu ortak mektubu Çin yönetimi ile BM İnsan Hakları Konseyi ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserine gönderdiler. Bu Büyükelçiler, BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan Çin’in bu konuda verecekleri bir karar tasarısının Çin tarafından kesinlikle veto edileceğini tahmin ettikleri için bu konudaki endişelerini Karar tasarısı olarak sunmak yerine bir ortak mektupla dile getirmiş oldular.
Bu ortak mektup konusunda ABD.yönetimi sessiz kalmıştır. Bu durum ise, Çin’i eleştirmenin Çin-ABD ticaret görüşmelerini tehlikeye sokacağı korkusuyla ilişkilendiriliyor. Ekonomik konular Trump yönetiminde insan haklarından önce ve bu haklardan mahrum. ABD, geçen yaz oldukça aceleci ve net bir tavır sergileyerek kurucusu olduğu BM. İnsan Hakları Konseyi’nden çekildiğini açıklamıştı.
22 Batılı ülke tarafından ortak imzalı bu Kaygı mektubundan birkaç gün sonra, Çin karşı atağa geçti ve kendisi ile ekonomik bağları çok güçlü ve hatta bağımlı durumda olan 37 ülke tarafından imzalanan ve Çin’in Uygurlara karşı baskı ve zulüm uygulamalarını meşru gören ve bunları savunan ikinci bir mektup imzalayarak yayınlandı. Çin’in Müslüman Uygurlara yönelik baskı ve zulmünü İmzalayan ülkeler arasında Rusya,Kuzey Kore,Küba ve Venizeula gibi ülkelerin yanında bir çok Müslüman Arap ve Afrika ülkesi de Çin’in Müslüman Uygurlara yönelik zulmünün yanında yer aldı. Çin’in Uygurlar konusunda destekleyen bu ortak mektubu imzalayan 37 ülkenin demokrasi ve insan hakları notları ya çok zayıf veya bu hakların hiç biri zaten bulunmuyor. Bu ülkelerde kanıtlanmış çok kötü ve korkunç insan hakları ihlalleri işleniyor. Bu ülkelerin birçoğu Çin’den de önemli krediler alıyor yada ve Çin’in küresel devasa projesi olan “Bir Kuşak-Bir Yol( BRI) girişiminden ekonomik olarak yararlanıyor. Malezya ve Endonezya da dahil olmak üzere bir çok Müslüman çoğunluk ülkesi, Çin’in artan gücü ve etkisine karşı koymak konusunda ilgisiz, isteksiz ve sessiz kalmayı tercih ediyorlar.
Çin’in Uygurlara Karşı İleri teknoloji Zulmüne Cevap Verme Zamanı Gelmiştir
1940’lı yıllardaki Nazi Soykırımında Nazilerin yüksek teknolojiyi kullanarak Yahudileri ve diğer uluslara nasıl soykırım uyguladıklarının sonucunu insanlık olarak çok iyi biliyoruz. Nazi soykırım yöntemlerinin günümüzde Çin yönetimince Uygurlara yönelik olarak nasıl acımasız bir şekilde uygulandığını hep birlikte görüyoruz. Çin günümüzde Nazilerin kullandıkları yüksek teknolojinın kat kat daha gelişmiş ve modern usullerini kullanıyor ve Uygurlara baskı,zulüm ve soykırım yapıyor. Çin’in Uygurlara yönelik bu ileri teknoljileri kullanarak yaptığı “ teknolojik zulmüne” artık cevap verme zamanı gelmiştir. Bu konuda daha fazla bilgi sahibi olun ve bir an önce harekete geçiniz !
*************
BM Uluslar Arası Ceza Mahkemesi eski Başkanı ve Yoguslavya Savaş Suçları Mahkemesi’nin eski Savcısı İngiliz Sir Geoffrey’nin şu çarpıcı açıklaması düşündürücüdür ;
“ Sonuç olarak, Çin’in uygulamalarından pek çok insanın hiçbir sebep olmadan ve tarif edilemez derecede iğrenç yöntemler sonucu öldüğünü, daha fazla insanın benzer şekilde acı çekebileceğini ve hepsinin zarar gördüğünü ve ileride yine görebileceğini göstermektedir. Bizler, modern insanoğlunun bilinen en eski medeniyetlerinden biri olduğunu söyleyen bir ülkeyi idare eden günümüzdeki Çin yönetiminin yükselen gücünde aşırı kötülüklerinin bulunabileceği bir gezegende yaşıyoruz. ”
SESİNİZİ İLETMEK Mİ İSTİYORSUNUZ ?
Bu konudaki tartışmalara katılmak ve sesiniz ve yazınızla de olsa görüşlerinizi aşağıdaki Yorum bölümüne yazınız. İlgileriniz için teşekkür ederiz.
Kaynak : www.minnpost.com/high-tech-genocides/from- jews -to -the -uyghurs/08/2019/çommontiy voices
Etiketler: Çin » Din » Dünya » Ekonomi » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » Gündem » Haber » insan hakları » kÖŞE YAZARLARI » Kültür Sanat » Tabii Kaynaklar
BENZER HABERLER