Son Dakika
Bu rapor Doğu Türkistanlı Uygur Türkü gençlerden oluşan “Meş’ale Gurubu” tarafından günümüzde ÇKP İşgal yönetiminin Doğu Türkistan’daki etnik soykırımları ile ilgili olarak hazırlanmıştır. bu raporu bölümler halinde Raporu bölümler halinde bilgilerinize sunuyoruz.Ayrıca Meş’ale Gurubu’na da bu güzel ve değerli çalışmaları için teşekkür ederiz.(UYHAM)
Uygurlar Orta Asya bölgesinde yer alan Doğu Türkistan’ın asıl halkıdır. Doğu Türkistan ise 1949 yılından bu yana Komünist Çin’in işgali altında durmaktadır. Doğu Türkistan doğuda Çin ve Moğulistan; kuzeyde Rusya; batıda Kazakhstan, Kyrgyzystan, Tajikistan, Afghanistan, Pakistan ve Hindistan; güneyde ise Tibet ile sınırlıdır. Doğu Türkistan’ın yer ölçümü bütün Batı Avrupa’dan daha geniştir. Doğu Türkistan’ın kolonyal adı “Xinjiang”dır, yeni bölge ya da yeni sınır anlamına gelmektedir. Çin 1955’te Doğu Türkistan’ı Uygur Özerk Bölgesi olarak ilan etse de, ancak o hiçbir zaman gerçek özerk bölge olamadı. Çin’in 2010 nüfus sayımından sonra, Çin Hükümeti Doğu Türkistan’daki Uygurların sayısının kamagra
10, 000, 370 (on milyon üç yüz yetmiş) olduğunu iddia etmiştir, ancak bazı Uygur kaynaklar gerçek Uygur nüfus sayısının 20 milyon civarında olduğunu ileri sürüyor. Uzun zamandır Çin rejimi ulusal stratejisinin bir parçası olarak Uygurları sistematik asimile etmeye çalışmaktaydı, bu durum Ürümçi’de yaşanan 5 Temmuz Katliamından sonra daha kötüleşti, ancak Çen Çuanguo Doğu Türkistan’a komünist parti sekreteri olarak atandıktan sonra tam bir etnik soykırıma dönüştü. Bu raporda, Doğu Türkistan’daki Uygur halkı şuan maruz kalmakta olan etnik soykırım hakkındaki bazı gerçekleri ortaya koyacağız.
1. Doğu Türkistan’daki Uygurlarla Yurt dışındaki Akrabaları Arasındaki İlişkiler Kesilmiştir
Çin devleti son yıllarda özellikle 5 Temmuz Ürümçi (2009) katliamından sonra Doğu Türkistan’da (Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi) ve yurtdışında yaşayan Uygur Türklerine yönelik çeşitli insanlık dışı politikaları uygulamaktadır. Özellikle, 2016’de bölgeye ÇKP sekreteri olarak atanan Chen Quanguo’nun bölgedeki Nazi tarzı uygulamaları akabinde bölge tamamen polis devleti ve açık hapishaneye çevrilmiş durumdadır. Yurt dışında akrabası olanlar, son yıllarda normal ve hukuki yollardan temin ettikleri Çin pasaportu ile bireysel veya Çin devletine bağlı turizm şirketlerinin seyahat turları ile yurtdışına çıkanlar, özellikle Türkiye başta olmak üzere 26 Müslüman ülkesini ziyaret edenler veya yurtdışına çıkmak için pasaport alanlar sorgusuz sualsiz hapse atılmakta veya Nazi uygulamasını andıran beyin yıkama kamplarında zorunlu politik eğitime tabi tutulmaktadır. Yurtdışında eğitim görenler Mısır örneğinde olduğu gibi zorla geri götürülmekte veya ailesi rehin tutularak dönmesi için baskı yapılmaktadır.
Bu durum yurt dışındaki Uygurların ruhi ve cismani sağlığını tehlikeye uğratmaktadır. Yurt dışında eğitim görmekte olan bazı Uygur öğrenciler eğitim ücretini ödeyemediği, geçinim parası bulamadığı, ailesindekilerin ölü ya da hayat olduğunu bilemediği için ruhsal problemler yaşamaktadır ve psikolojik baskı altında kalmaktadır. Çünkü yurt dışındaki Uygur öğrencilerin mutlak çoğunluğunun Doğu Türkistan’daki ailesiyle olan ilişkisi tam kesilmiştir. Onların bir çoğu yıllardır ailesiyle bir defa bile alaka kuramamıştır. Yurt dışındaki Uygurlar 2018 yılını göz yaş, korku ve büyük stres ile başladılar, çünkü onlar ailesi ve akrabaları hakkında bilgi almanın hiçbir yolunu bulamadılar. Ailesi ve akrabaları hayatta mı yok, hapiste mi veya toplama kamplarında mı? bilemediler.
Bizler, yurtdışında eğitim almakta ve yaşamakta olan bir grup Uygur Türkleri olarak, Çin devleti ve hükumetinden aşağıda belirtilen insanlık dışı uygulamaları acilen kaldırmasını, halkımızın Çin anayasası ve diğer ilgili yasalarında taahhüt edilen haklarının bir an önce sağlanmasını talep ediyoruz. Aynı zamanda uluslararası toplumun bize destek vererek Çin’in bu insanlık dışı uygulamalarını durdurmak için harekete geçmesini istiyoruz:
2. Bir Milyon Uygur Ve Kazak Türkü Nazi Tarzı Toplama Kamlarında Yasal dışı olarak tutuluyor
Son dönemlerde, bir çok uluslararası örgüt ve yayın kuruluşu, Doğu Türkistan’daki Uygurların, Çin yönetimi tarafından hapishanelere veya zorunlu olarak “Politik Eğitim Kamplarına” gönderilmeleri ve beyin yıkamaya yönelik uygulamalara maruz bırakıldıklarına dair haberler yapmaya başlamıştır.
Son günlerde, Doğu Türkistan’a gidip gelebilen güvenilir kaynakların belirttiğine göre, on binlerce Uygur, Çin’in Doğu Türkistan’da inşa ettiği hapishanelere atılmıştır. Bu hapishaneler, Nazi Almanya’sının, Yahudilere soykırım uygulamak için yaptığı toplama kamplarını andırmaktadır. Görgü tanıklarının verdiği bilgilere göre, bir milyondan fazla Uygur bu toplama kamagra 100 mg
kamplarında zorunlu olarak tutulmaktadır.
Çin İstatistik Kurumunun, 2010 yılında yaptığı Nüfus sayımına göre Doğu Türkistan’daki Uygurların nüfusu 10, 000, 370’dır (Şuan Çin yönetiminin “Politik Eğitim/Beyin Yıkama Kampları”nda tutuklu bulunan Uygurlar, Uygur nüfusunun %10’una denk gelmektedir.
Akrabaları, “Politik Eğitim/Beyin Yıkama Kamp”larına götürülen Uygurlardan edindiğimiz bilgilere göre, bu toplama kamplarında hayatını kaybedenlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Bir çok kişiye akrabalarının cesedi teslim edilmiş, ancak ölüm nedeni hakkında herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bu türden ölümler/öldürülmeler “Politik Eğitim/Beyin Yıkama Kamp”larında vuku bulmaktadır.
“Politik Eğitim/Beyin Yıkama Kamp”larının yaşam koşulları çok kötü olup, tutuklu bulunanların sayısı, kampların alabileceği insan kapasitesinin kat kat üstündedir. İnsanlar, sırt üstü yatma imkanına bile sahip olmadıkları için, ancak yanlarına dönerek yatmaktadırlar. Bu kamp yaşamından verdiğimiz basit bir örnek ve buz dağının sadece görünen kısmından ibarettir. Bu yazıda kampta tutuklu bulunanlara uygulanan çok sayıda işkence yöntemi ve temel insan hakları ihlallerinden bahsetmedik bile.
Uygurlar, yüz yıllardır Orta Asya jeopolitiğinde büyük bir rol üstlenerek dünya barışı ve insanlığın mutluluğu için çok önemli katkılarda bulunmuştur. Bu yönüyle biz Uygurların, tarih sahnesine çıktığımız eski çağlardan beri uluslararası toplumun bir parçası olduğumuza ve insanlığa hem siyasi ve iktisadi alanlarda hem de kültür ve çevre alanlarında katkıda bulunduğumuza ve bundan sonra da bulunmaya devam edeceğimize inanıyoruz.
Dolaysıyla Uygurlar da, dünyadaki diğer toplumlar gibi insani hak ve hukuk çerçevesi içinde yaşama hakkına sahiptir. Bu nedenle, uluslararası insan hakları örgütleri ve diğer kuruluşların, Çin yönetiminin Uygurlara yönelik olarak uyguladığı her tür zulüm ve baskıyı durdurmasını, Çin yönetiminden talep etmesi zaruret arz etmektedir.
Son dönemlerde Çin yönetimi, Çin anayasasında Uygurlara verilen ana dilde eğitim hakkını kaldırmıştır. Tarih, edebiyat alanlarında Uygurca yayınlanan kitapları toplayıp yaktırarak, Uygur yazma eserlerini ve kültürünü yok etmeye çalışmaktadır. Uygurları, 1000 yıldan buyana inandıkları İslam dininden caydırmaya yönelik baskılarsa gün gittikçe şiddetlenerek artmaktadır. Çin yönetimi, Doğu Türkistan’ın demografik yapısında değişiklik yaparak, Uygurların ana yurdunu ebedi Çin sömürgesine dönüştürmek amacıyla her gün binlerce Çinliyi Doğu Türkistan’a yerleştirmektedir. Dolaysıyla Uygurlar, zengin yer altı ve üstü kaynaklarına sahip oldukları anayurtlarında 2. sınıf vatandaş muamelesini bile aratacak şiddette zulüm görmektedir. Çin’in, Uygurlara yönelik zülüm ve baskıları, bunlarla da sınırlı kalmayıp top yekun asimilasyon ve soykırım aşamasına gelmiştir. Bundan dolayı uluslararası kamuoyunun, uyanmasını ve Çin yönetiminin Uygurlara uyguladığı insanlık dışı uygulamalara daha fazla seyirci kalmamasını talep ediyor ve acilen Çin’in insanlığın yüz karası uygulamalarını durdurmak için harekete geçmeye çağırıyoruz. Çin yönetiminin uyguladığı insanlık dışı uygulamaların, sadece Uygurlara yönelik olmayıp, aynı zamanda insanlık onurunun katledilmesi ve ayaklara altında alınmasıdır.
Bugün, Uygurlar ölüm kalım mücadelesi vermektedir. Eğer Birleşmiş Milletler Örgütü ve uluslararası toplum Uygurlara yardım etmez ise, onların toplu halde katledilmesine göz yummuş ve Uygurları kendi kaderlerine terk etmiş olacaktır. Bundan dolayı, biz tüm uluslararası örgüt ve kuruluşları, Uygurların maruz kaldıkları zulme sessiz kalmamaya ve Çin yönetiminin faşist uygulamalarına son vermek için, harekete geçmeye çağırıyoruz. Biz, BM’den ve diğer insan hakları örgütlerinden, Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerini araştırma ve inceleme için bağımsız bir komisyonu göndermesini ve aşağıda belirtilen konularda inceleme yapmalarını talep ediyoruz:
Bugün Çin yönetimi altında bulunan Uygurlara, yasal olarak yardım edecek herhangi kurum veya kuruluş bulunmamaktadır. Bundan dolayı Uygurlar her türlü yardımdan mahrumdur. Bu durum, Uygurları, Çin sınırları içinde yönetime karşı kendini savunmada aciz, yapayalnız bırakan en büyük etkendir. Bugün Uygurların, bütün vicdan ehlinin yardımına ihtiyacı vardır. O yüzden bu zulme sessiz kalmamak her insan için bir insanlık görevidir!
3. Tutuklu Bulunan Binlerce Uygur Kanaat Önderleri
Önceki bölümde, Doğu Türkistan’da haksız bir şekilde tutuklanan, halende Nazi yöntemlerine benzeyen “yeniden eğitim kamplarında” veya yetimhanelerde tutulan ve toplam Uygur nüfusunun %10’una denk gelen (2010 Çin nüfus sayımı verilerine göre) 1 milyon Uygur Türk’ünün durumundan bahsettik (http://chn.ge/2CAIJFR, http://chn.ge/2Dw8YAU). Çok sayıda Uygur’un toplu olarak tutuklanması eskiye dayanan bir uygulama, ancak 2009 Temmuz’dan itibaren ve bilhassa 5 Temmuz’da Doğu Türkistan’ın başkenti Ürumçi’de gerçekleşen katliamlardan ve Doğu Türkistan Çin Komunist Partisi (CCP) Genel Sekreteri Chen Quan-guo’nun göreve gelmesinden sonra rekor düzeye ulaştı. En son yayınlanan raporda örneklendirildiği gibi, hapishanelerde tutuklu olan ve illegal bir şekilde kamplarda bulundurulan Uygurlar’ın arasında her kesimden insan bulunuyor. “Political Persecution of the Uyghurs—Brief Description of Some Individual Cases” (http://freedomsherald.org/ET/unb/). Tutuklananların arasında çok özel bir kesim var: Uygurların Kanaat Önderleri ve Önemli Aydınları. Bu insanlar değişik meslekten ve hayatın farklı alanlarındaki kişilerdir. Bunlar Uygurlar arasında kanaat önderleri veya Uygur toplumunda mesleklerinde önemli rol oynayan aydın, yazar, öğretmen, şair, web sayfası sahibi ve yöneticisi, işadamı, girişimci, lider toplum aktivistleri, aktör ve aktrisler, dini liderler, profesyonel sporcular ve hatta bazı zenginlerden oluşuyor. Bu yüzden onlara “Tutuklu Bulunan Uygur Kanaat Önderleri” de diyebiliriz. bir anlamda da, bunlar Çin’de bulunan Han Çinlileri ve Uygurlar’ın da dahil olduğu farklı Etnik gruplara özgü “Siyasi Suçlu” konumundadırlar. Fakat, Uygur Kanaat Önderlerinin hapise atılma veya kamplarda haksız yere tutulma sebebi başkadır, yani kendi toplumlarında ve iş alanlarında meşhur ve/veya nüfuzlu olmalarıdır. Eğer Uygur halkının bütününü bir insan olarak düşünürsek, Siyasi Suçlu olarak tutuklu bulunanları da Çin’in işkence ede ede başını kestiği insan olarak görmek mümkün.
Son günlerde değişik medya kuruluşlarınca hazırlanan raporlara göre, çok sayıda Uygur Aydını ve Kanaat Önderi haksız yere tutuklu bulunuyor. Tutuklu bulunanların arasında Doğu Türkistan’daki Tıbbi Üniversite Eski Dekanı Prof. Dr. Halmurat Ghopur, Abdurehim Heyit (meşhur halk ozanı), Yasinjan Moydin (işadamı ve restorant sahibi, ne yazık ki hapisteyken hastalandı ve hastanede vefat etti), Ahmatjan Heyder (din alimi, ciddi rahatsızlığından dolayı hapisten salındı, ancak çok kısa bir süre sonra vefat etti), Muhammed Salih (dini önder ve alim, Kur’an’ı kerimi Arpaça’dan Uygurca’ya tercüme etti. 82 yaşında olmasına rağmen “Eğitim Kamp”ına götürülmüştü. Sonra kampta vefat etti. Aynı zamanda iki kızı ve bir damadı da hapiste tutuklu bulunuyor), Kaşgarlı varlıklı Uygurlardan 4 önemli kişi, ve yurtdışında eğitim görmüş bazı Uygurlardan EL-Ezher mezunu Dr. Hebibullah Tohti bulunmaktadır. Çin hükümetinin tutuklu bulunanlara yönelik suçlamaları “milli eğilimlere sahip olmak”, “devletin aleyhinde hareketlerde bulunmak”, “aşırı görüşlere veya uygun olmayan politik görüşlere sahip olmak”, “iki yüzlü olmak” ve “Çin devletinin kontrolü olmadan, özel olarak gerçekleştirilen Hac farizası” vs. bahanelerden ibarettir. Bu raporlardan bazıları http://freedomsherald.org/ET/unb/sitesinde bulunuyor. Daha önce tutuklanan Uygur bağımsız araştırmacı Prof. İlham Tohti’nin durumu uluslararası medyada geniş yankı uyandırmıştı. Bununla birlikte, tahminlerimize göre, Çin hükümetinin Doğu Türkistan ile yurtdışındaki Uygur halkının ve Uygurların hayatlarının yıkıma sürüklediği rapor edilmeyen, bilinmeyen, gün yüzüne çıkmamış buna benzer binlerce vakıa bulunmaktadır.
Biz Birleşmiş Milletlere, tüm hükumetlere ve diğer uluslararası insan hakları kuruluşlarına çağrıda bulunuyor, bu insanlık dışı uygulamalara son verilmesini ve Binlerce Uygur Kanaat Önderinin serbest bırakılmasını Çin’den talep etmelerini istiyoruz. Biz Uygurlar, şu anda çaresiz ve aciziz. Dolayısıyla, Çin’in bu insanlık dışı uygulamalarına karşı koymak ve hatta böyle devam ederse hayatta kalabilmek için bile kendimizi savunmaya gücümüz olmayacak. Bundan dolayı bütün Dünya kamuoyunun desteğine ihtiyacımız var.
4. “Suçsuz Tutuklular” Ve Chen Quanguo’nun Doğu Türkistan’daki İnsanlığa Karşı Suçları
Çin’in Doğu Türkistan (Sincan Uygur Özerk Bölgesi) Komünist Parti Sekreteri Chen chuanguo, 2016 yılının Ağustos ayında, Tibet bölgesinde uyguladığı son derece ağır baskıcı uygulamalarından sonra bu göreve atandı. Göreve geldiği tarihten itibaren, daha önce benzeri hiç görülmemiş ölçüde Uygurlara karşı bir dizi baskıcı uygulamalara başladı. Özellikle “İkiyüzlü” olmakla itham ettiği Uygur memurlara ve Uygurlar arasında büyük saygı kazanmış veya kendi meslek alanlarında itibarı olan Uygurlara karşı tasfiye politikası yürüttü (“İkiyüzlü” tabiri, rejim tarafından verilen direktifleri isteksizce yerine getiren ve “sadakatsizlik” emareleri gösterdiği öne sürülen Uygurlar için kullanılıyor).
Chen yönetimi şuanda bütün Uygurları suçlu kabul etmekte ve dindar Uygurları terörist olarak damgalamaktadır. Chen Yönetimi gösterdiği uygulamalar arasında, çok sayıda masum Uygur’u hapse atmakla kalmadı (bazı tahminlere göre 50,000-100,000 arasında), aynı zamanda çok sayıda insanı Nazi uygulamalarına benzeyen toplama kamplarına attı. Doğu Türkistan’da tutuklu bulunan Uygurların sayısı 1 milyona ulaşmış bulunuyor ki, bu da toplam Uygur nüfusunun 10%’undan daha fazlasına denk geliyor (2010 yılında yapılan Çin nüfus sayımına göre). Daha da korkunç olanı, Chen yönetiminin, hapislerde ve toplama kamplarında bulunan 1 milyon Uygur kadın ve erkeğe insanlık dışı muamelelerde bulunmasıdır. Hapishanelerde masum olmalarına rağmen gözetim altında tutulan Uygurlara yapılan işkenceler, herhangi bir medeni ülkedeki insanların havsalalarının alamayacağı kadar kötüdür. Örneğin, işkenceler arasında su tanklarına daldırmakta, kadın tutukluların yüzlerinde ve vücutlarında sigara söndürüp, onlara “Hadi Tanrını çağır da, seni kurtarsın!” diye bağırılmakta ve alay edilmektedir, bileklerinden asılan tutuklulara, polis coplarıyla dayak atılmakta, elektriğe tutulup, değişik nesnelerle dövülmekte, tekmelenmektedir. Bazen tutuklular soğukta bekletilip, sıcak ve çok parlak ışıkla körleştirilmekte, uzun süreli gergin pozisyonda kalmaya zorlanmaktadır. Masum Uygurlar, uykusuz, aç ve susuz tutulup, günlerce “Kaplan Koltuğu” denen (sorgulama esnasında tutukluların hareketsiz durması için kullanılan) koltukta oturmaya zorlanıyor, elleri kelepçeli ve ayakları prangalı olarak dolaştırılmaktadır. Çoğu durumlarda, bu türden işkenceler yahut ölümle ya da fiziksel veya da zihinsel bozukluklarla sonuçlanıyor.
Chen’in yönetimi Doğu Türkistan’daki 1 milyondan fazla Uygur’u “masum tutuklulara” dönüştürdü. Kuvvetle inanmaktayız ki, Chen’in yukarıda belirttiğimiz Uygurlara karşı bu uygulamaları, İnsanlığa karşı işlenmiş suçlardandır ve bu yüzden Chen işlediği suçlardan sorumlu tutulmalıdır. (1.bölümün sonu.devam edecek)
Kaynak : freedoomshared.wordpres.com.2018/09/12/çin- komunist-rejimi-dogu-turkıstanda-uygurlara-soykırım-yapmakta/
Etiketler: Çin » Din » Dünya » etnik Çatışma » Genel » Görüş Yorum » Makale Analiz » Röportajlar » SiyasetBENZER HABERLER