Son Dakika
1890 yılında Doğu Türkistan’ın Kuça şehrinde iki Türk köylüsü üzerinde yazılar bulunan bir kayın ağacı kabuğunu İngiliz subaylarından Bower’e satarlar. Bu küçük kabuk üzerindeki yazılar Sanskritçedir ve miladın 4. asrına aittir. Bu sayede Sanskritçe birden bire 600 yıl geriye gitmiştir.
İki yıl sonra Fransız seyyah Dutreil de Rhin, Hotan şehrinde miladın 2. asrına ait bir yazma eser bulur. Bunlarla birlikte birbirinden farklı 17 dil ve 24 alfabe ile yazılmış binlerce yaprak, 15-20 yıl gibi kısa bir zamanda ilim dünyasının önüne yığılıverir.
Doğu Türkistan’a yapılan ilk eser Finlilere ve Ruslara aittir. Daha sonra Macar asıllı İngiliz Aurel Stein Doğu Türkistan çöllerine daldı. Stein, 1900 yılının 29 Mayısında çıktığı ve Yarkent, Hotan gibi şehirleri dolaştığı bu ilk seferinden bir yıl sonra 12 sandıkla döndü. Sandıklar el yazmaları ve antika eserler ile doluydu. Bunu gören Almanlar hemen harekete geçtiler ve Albert Grünwedel başkanlığındaki ekspedisyom 1902 Kasımı ile 1903 Martı arasındaki ilk Turfan seferinden 46 küçük sandıkla döndü. 1904 yılında bu defa Albert August von Le Coq’un başkanlığında ikinci bir sefer düzenlendi ve 1905 yılında Grünwedell de bu heyete katıldı. Bu seferde pek çok Uygur yazması ele geçirilmişti. Burkan mehdisi Maitreya hakkındaki Maytrisimit adlı büyük eser de bu seferde bulunanlar arasındaydı.
1906-1907 yılları, Doğu Türkistan’daki araştırmaları en yoğun ve Uygurca eserler bakımından en verimli devresidir. Bu yıllarda Doğu Türkistan’ın kumlarla çevrili vahalarında birbirinden ayrı üç heyet dolaşmakta, şehir harabelerini ve Budist mabetlerini didik didik etmekteydiler. Alman heyeti ikinci seferinden daha dönmeden 1906 yılında Stein ikinci seferine çıkmıştı. Aynı yılın 15 Haziranında yola çıkan Paul Pelliot başkanlığındaki Fransız heyeti 1 Eylül’de Kaşgar’a varmış ve oradan Kuça yolu üzerindeki Tumşuk harabelerine dalmıştı.
Stein, ikinci seferine Bin Buda mağaralarını görmek amacıyla çıkmıştı. 1907 yılında mağaralara gelmiş ve mağaraların birinde duvarla örülü bir hazine bulunduğunu duymuştu. Manastırların koruyucusu Vang adlı bir Çinli rahip, Stein’e önce eski bir el yazması vermiş, fakat daha sonra duvarın aralıklarını sıvayarak gizli kütüphaneyi iyice saklamıştı. Stein bin bir türlü dil dökerek Çinli rahibi sonunda ikna edebilmişti. Örtülü kütüphane açıldığında Stein’in gözleri hayretle açıldı. Yerden tavana kadar dizilmiş el yazmaları bütün odayı doldurmuştu. Stein bu eserlerden bir kısmını 24 sandığa doldurarak ülkesine götürdü. Sekiz Yükmek, Irk bitig, Huastnuatif gibi önemli eserler ve Anı Teg Orunlarta ie Pratya-Şiri’nin manzumeleri de dâhil olmak üzere pek çok eser burada ortaya çıkmıştır.
Bu sıralarda Fransız ekspedisyomunun başkanı Pelliot da bu büyük keşfi haber almıştı. Pelliot’un bir özelli ği vardı: Hangi dilde, hangi alfabe ile yazılmış olursa olsun ve hangi çağa ait bulunursa bulunsun bütün yazmalar sırlarını Pelliot’a döküveriyordu. Yani Pelliot ilk bakışta eserin ne olduğunu anlayabiliyordu. 1908’in 3 Mayısında Pelliot Vang ile uzun müzakerelerden sonra içinde Prens Kalyanamkara ve Papamkara hikayesinin de bulunduğu önemli eserlerle Paris’e döndü. Başından ve sonundan eksik olan bu eserin bir yaprağı da Stein tarafından Londra’ya götürülmüştü.
Stein ve Pelliot’tan sonra Japonlar da Kont Otani başkanlığında bir heyet gönderdiler. 1909-1911 yılları arasında Rus bilginlerinden Malov da bölgeye gitti. 1913-14 yıllarında A. von Le Coq başkanlığındaki Alman heyeti tekrar sefere çıkmıştı. Fakat bu sıralarda ortalık karışmış ve Doğu Türkistan’da isyanlar başlamıştı. 1913 Haziranında üçüncü seferine çıkan Stein, bütün tarım havzasını önce güneyden doğuya, sonra kuzeye ve batıya giderek dolaşmıştır. Ürken atının ayakları altında ezilmiş, haftalarca yatmış, fakat bundan sonra hiçbir şey olmamış gibi yine araştırmalarına devam etmiştir. Bu son seferinden 1914 yılında 182 sandıkla dönmüştü.
Japonlar da, kendi dinleri olan Burkancılığın tarihiyle ilgili çok önemli eserlerin bölgede bulunması dolayısıyla 1908-1914 yılları arasında Taçibana başkanlığında bölgede araştırmalar yapmışlardır. Heyet, bölgede bulduğu pek çok eseri Kyoto’ya götürmüştür.
Bu tarihten sonra uzun bir müddet Doğu Türkistan seferi yapılamaz olmuştu. 1. Dünya savaşı çıkmış, Çin’de ihtilal meydana gelmiş ve yeni hükümet Çin’deki eserlerin yurt dışına çıkarılmasına izin vermez olmuştu.
UYGUR METİNLERİNİN ÜZERLERİNDE YAPILAN ÇALIŞMALAR
Eserler üzerindeki incelemeler, eserlerin ortaya çıkarılmasından sonraki ilk beş-on yıllık zaman dilimi içerisinde yapılmaya başlandı. Eserlerin bir kısmı dizi halinde bir kısmı ise tek olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dizi halindeki yayınlar
Eski Uygur Türkçesi ile ilgili beş adet dizi şeklinde yayın vardır. Bu dizilerden birincisi, önemli bir Uygurca uzmanı olan Müller ’e ait Uigurica adlı dört ciltlik eserdir. Bu dizinin ilk kitabı 1908 yılında yayımlanmıştır. Dördüncü cildi ise 1931 yılında Gabain tarafından tamamlanmıştır. İlk üç cildi Müller yayımladığı için eserin yapımcısı olarak o gösterilmektedir.
İkinci dizi Türkçesi ismi “ Eski Türkçe Çalışmaları” olan ve 1909-1912 yılları arasında altı cilt olarak neşredilen eserdir. Rusya’da Radloff tarafından Almanca olarak yayımlanmıştır.
Üçüncü dizi, Almanya’da yayımlanan ve Türkçe ismi “Hoço’dan Türkçe Mani Metinleri ” olan, Turfan seferlerine bizzat katılan ve Alman heyetinin başkanı olan A. von Le Coq’un 1911-1922 yılları arasında üç kitap olarak neşredilen eserdir.
Dördüncü dizi yine Türkçe ismiyle “ Türkçe Turfan Metinleri” (Türkische Turfantexte) olan on kitaplık bir dizidir. Willy Bang4 ve Annemarie von Gabain tarafından hazırlanmıştır. Bang, ilk beş kitabı Gabain ile birlikte yazmıştır. Eserin geri kalan beş kitaplık kısmı ise Gabain tarafından ve Uygur ile Karahanlı Türkçelerinin en büyük uzmanı olan Reşid Rahmeti Arat5’ın katkılarıyla hazırlanmıştır. Altıncı kitapta en iyi işlenmiş metin olan Sekiz Yükmek yer almaktadır. Yedinci kitabı, sadece Arat 1936’da yayımlamıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise Gabain seriyi tek başına devam ettirmiştir. Ekip, bu on kitabın dışında bir de analitik (gramatikal) indeks hazırlamıştır. Bu indeks kitabında, dizin içerisinde bulunan tüm kelimelerin anlamları, nerede yer aldıkları vb. bilgiler bulunmaktadır.
Beşinci dizi “Berlin Turfan Metinleri” adını taşımaktadır. Turfan’dan getirilmiş ve Berlin’de muhafaza edilen metinlerden oluşmuştur. 1971 yılında yayımlanmaya başlamış ve yayımı halen devam etmektedir. En son 2001 yılında dizinin 21. kitabı yayımlamıştır. Bu dizi sadece Uygurca metinleri içine almaz. Turfan’da bulunmuş başka dillerdeki metinler de bu dizide yayımlanmaktadır. Dizi, Georg Hazai ve Peter Zieme tarafından hazırlanmıştır (Zieme, Gabain’in üçüncü nesil ö ğrencilerindendir). Dizi Doğu Berlin’de başlamış, şimdiki birleşik Berlin’de ise devam etmektedir.
Uygur Metinlerinin Kitap Halinde Yayınlanması
Irk Bitig (Fal Kitabı), Stein tarafından Köktürkçe uzmanı olan Thomsen’e getirilmiş ve 1912 yılında Thomsen tarafından çözülüp yayımlanmı ştır. Bu kitabı Türkiye’de Hüseyin Namık Orkun dört ciltlik dizisi içerisinde ikinci kitabında yayımlamıştır.
Prens Kalyanamkara ve Papamkara adlı hikaye Pelliot tarafından 1914 yılında neşredilir.
Malov’un Sarı Uygurlar arasında bulduğu Altun Yaruk da 1913-1916 yılları arasında Radloff ve Malov tarafından yayımlanır. Bu eser yedi yüzden fazla sayfadan oluşmaktadır ve içerisinde sadece Uygur harfli metinlere yer verilir. Saadet Çağatay 1945 yılında Altun Yaruk’tan İki Parça adlı eser yayımladı. Ceval Kaya, Altun Yaruk’un tamamının transkripsiyonunu ve dizinini de hazırlamıştır.
Sekiz Yükmek, 1915’te Japonya’da neşredildi; fakat en iyi neşri Türk Turfan Metinleri adlı dizi içerisinde altıncı kitaptadır. Bunların dışında 1928’de Radloff ve Japon Nobuo Yamada, Uygur hukuk belgelerini yayımlanmışlardır. Oğuz Kağan Türkiye’de Arat tarafından, Hüen-Tsang adlı biyografi ise 1935-1938 yılları arasında Hongaben tarafından yayımlanmıştır. Hüen-Tsang üzerinde, Semih Tezcan 1975’te çalışmıştır.
Eski Türkçe’nin Grameri adlı eseri Gabain yayımlamış, Marcel Erdal ise 2004 yılında İngilizce olarak neşretmiştir. Ahmet Caferoğlu, Azerbaycan’dan İstanbul Üniversitene gelmiş ve Almanya’da doktorasını yapmıştır. İlk Uygurca sözlüğü 1934’te çıkarmış, 1968’de ise genişletmiştir. Fakat 1977’de Klaus Röhrborn tarafından fasiküller halinde yayımlanan Uygurca Sözlük, bu sözlüklerin en kapsamlısıdır.
1959 yılında Doğu Türkistan’da Maytrısimit’in yeni nüshaları bulundu ve Geng Şi-min tarafından tanıtıldı. Aynı yıl Dolkun Kamberi tarafından Maytrısimit ve Kutadgu Bilig’i bir sahne eseri olarak değerlendiren doktora çalışması yapıldı.
Kaynak : http://turkcenindirilisi.com/uygur-metinlerinin-bulunmasi/
Etiketler: Din » Dünya » Edebiyat » Eğitim » Genel » Görüş Yorum » Gündem » Kültür Sanat » Makale Analiz » RöportajlarBENZER HABERLER